zengin sözlük yazarlarının rüyaları

esdemirei
oynadığım evertale rpg oyununda başta beni sinir eden karakterlerden ama sonra sevimli gelen endless rizetteʼyle piknik yaptığımı gördüm. oyundayken bu kız karakteri almak için sınırlı süreli ruh çağırma ritüeline para vermeden toplanması zor olan bin ruh taşıyla gelmesi yüzde 0,09ʼla bir şansınızı denemeniz gerekiyor. 3ʼüncü denememden sonra topladığım bin ruh taşıyla gene denedikten sonra bu sevimli mi sevimli kızı alamadığım için çıldırmış, ardından da böyle kısa süreli beni mutlu eden uyanınca da gene sinir eden rüyayı görmüş oldum. Hayat beni mutlu etmedin, ve peş peşe mutlu sinir kelimelerini kullandırtıyorsun ya helal sana.
diko
Ulan kimse de dememiş ki kamyonu devirdik. Hepsini okudum. Ne güzel rüyalar bunlar. Ben bir keresinde pınar Altuğla guresiyordum rüyamda. Sonrasi malum işte.
hak yeme hell yeah
Rüyamı anlatmadan önce gerçek bir anımla başlayayım. Çünkü bu gerçek anım rüyama doğrudan etki etti.

4 yaşındayım. Annem beni yıkadıktan sonra direkt balkona koşuyorum. Bu babamın en kızdığı şeydi. Gökyüzüne bakarken gözlerime bir yıldız çarpıyor. Büyülenmiş gibi izliyorum o mavi yıldızı.

Babam geliyor sonra yanıma. Ama ağzım açık şekilde izlediğimi görünce kıyamıyor. Sonra da şu diyalog geçiyor aramızda:

- baba bak mavi yıldız.

- evet oğlum. Rigel onun adı.

- çok küçükmüş.

- güneşten bile büyük ama uzak diye küçük görünüyor.

- kimin yıldızı bu. (güneş bizim yıldızımız diye daha önceden öğretmişti o anlamda sordum)

Babam artık benim içeri geçmemi istediği için geçiştirerek:

- benim yıldızım benim.

Babam benim yıldızım deyince inanıyorum ve içeri geçiyorum mutlu olarak.

Şimdi rüyama gelelim, askerliğimin ilk haftaları görmüştüm yanlış hatırlamıyorsam.

Güzel bir evim var rüyamda. Karşımdaki koltukta bir kadın oturuyor. Eşimmiş. Ayaklarımın dibinde de bir kız çocuğu var, kızımmış. Saçlarını tarıyorum.

O esnada haber bülteninde bir son dakika haberi duyuluyor:
Bilim adamları rigel yıldızının sesini kaydetmeyi başardı. Elektromanyetik ses alıcıları ile sesi kaydedilen yıldız dünyaya 865 ışık yılı uzaklıkta.

O an donup kalıyorum. Ağzım açık, gözlerim hafif dolu.
Eşim:
- ne oldu? İyi misin?

Ben, kesik kesik zor bir nefes alıyorum ve titreyen sesimle eşime bakmadan şöyle diyorum:

- Bu... Bu benim rahmetli babamın yıldızı.

O anda televizyondan rigel'in yakından çekilmiş görüntüsü geliyor ve sesi yayınlanıyor. Sesi tüyler ürpertici bir uğultu gibi daha çok. Sonra arkamdaki duvarda babamın fotoğrafına bakıyorum ve göz kırpıyorum. Ve fotoğraf da bana göz kırpıyor tebessüm ederek.

Okuyan için etkileyici olmayabilir ama uyandığımda saatlerce ağlamıştım. Bugüne kadarki hiçbir rüya da beni bu kadar etkilememiştir.

turuncu gemi
dünya kupası finallerini izlemeye rusya'ya gitmişim. her şey çok güzeldi. maçlar kıran kırana geçti. finale rusya-arjantin kalıyordu. fakat bende maça gidecek bilet parası kalmamış. içim dağ dağ, tepe tepe eziliyordu. bir yandan ülkeye dönünce ''dünya futbolundaki tekelleşmeyi protesto etmek amaçlı son maçı izlemedim'' der hava atarım diye düşünmekteydim. sonra o günün ayın on beşi yani maaş günüm olduğu aklıma geldi. koşa koşa atm'den para çektim. maça 3-4 dakika kalmış. kendi kullandığım eski püskü yavaş bir trenle maça yetişmeye çalışıyordum. o esnada uyandım. umarım maçı arjantin kazanmıştır.
kombiwankenobi
sabah kalktığımda kime anlatsam diye düşündüm kimseyi de meşgul etmeyeyim diye anlatmadım. müthiş bir rastlantı oldu bu başlık.


rüyanın başlangıcı bu muydu bilmiyorum ama ilk olarak hava alanının kapısında bekliyorum. kafamı sağ tarafa çevirince ufak bir vw beetle içinde genç bir kadın görüyorum. ne mi yapıyor? hava alanının otomatik kapısının birinden girip diğerinden çıkıyor. evet arabayla. o öyle dönerken ben sanki çok normal bir şeymiş gibi kafamı çeviriyorum. o sırada servis geliyor ve servise biniyorum. servise oturunca arkadan annemin sesini duyuyorum. ama yüzüne bakamıyorum. ufak bir tartışma yaşıyoruz. sonra "tamam, sen haklısın" deyip servisten iniyorum.
bir okula gidiyorum. sanırım üniversite. daha önce hiç görmediğim bir üniversitenin en üst katındaki kantine çıkıyorum. sonra kantinciye doğru yaklaşıp bir börek alıyorum. patatesli yok mu diye sorunca o bana farklı bir cevap veriyor. xxx'li var diyor. xxx'i şu an tam olarak hatırlayamıyorum. o böreği paket yaparken bir tane de çay istiyorum. çayımı ve böreğimi alıp bir masaya geçiyorum. masaya oturup tam kitabımı açıp okuyacakken bir arkadaşım ile rast geliyorum. yakın arkadaşlarımdan biri değil. yüzünü de tam olarak hatırlayamıyorum. birazcık konuşup kendi masasına dönüyor. oturduğumuz kantinin masanın çevrelerinde kocaman ve derin otlar var. daha sonra tekrar arkadaşım yanıma gelip otların arasında bir şey kıpırdadı diyor. onun için endişeleniyorum. meğerse o bir vampirmiş ve ben bir kurtmuşum. alacakaranlık kuşağı burada devreye giriyor. o vampir ve ben kurt olmama rağmen biz çok iyi anlaşıyoruz. otların arasında bir kurt olduğundan şüpheleniyor. burada tüm yengeçliğim ve anaçlığım ile biraz korkup onu yatıştırıyorum otlara baktığımda gerçekten de bir kıpırtı görüyorum. ve bir anda otların arasından devasa bir kurt fırlayıp ortalığa çıkıyor. kantindeki vampirler ona saldırıyor ve kurt olanlar ise dönüşüp vampirlere saldırıyor. ben arkadaşımı korumak için koşup kurda dönüşmeye çalışıyorum ve dönüşemiyorum. inanılmaz bir çaresizlik var üzerimde. neredeyse ağlayacağım. o çabayı ve çaresizliği hisseden bilir.

bu şekilde sonu görmeden uyandım.
icgqhs
Tam rüyaya giriyorum, hava soğuk diye yorgana öyle bir bürünmüşüm ki, direkt terden uyanıyorum neyse tekrar dalış ve rüya başlangıcı yine aynı senfoni.
Olmadı, rüya yarım kaldı ya da rüyamda terlediğimi görüyordum.
turuncu gemi
bir hastanede çalışıyor olmanın kanaatimce en kötü yanı yolunuzun bazen yoğun bakımlara düşmesi. günümüz türkiye'sinde, sağlık politikalarının tartışılabilecek onlarca yapısal sorunu elbette vardır. fakat günümüz hastanelerindeki strerilizasyon, temizlik, personel kalitesi ve daha bir çok kalite avrupa'da gördüğüm çoğu hastanenin kalitesine ulaştı. konumuz elbette ki bu değil. nedense eklemek istedim işte. buna rağmen gözümde, yoğun bakımda yatan her hastanın durumu ap ayrı bir drammış gibi geliyor. gerçek ve içinde hiç kurgu olmayan bir çaresizliğin dramı.

dün geceki hastane nöbetimde bir sandalyenin üzerinde yarım saat kadar içim geçmiş uyumuşum. bu kısa sürede gördüğüm rüyada bir yoğun bakım çalışanıymışım. ve oradan çıkmama nedense izin verilmiyormuş. personel arkadaşlarım öğlen yemeklerinde cips gönderiyorlardı yemem için. hiç de sevdiğim bir gıda maddesi değildir cips. rüyanın sonraki evrelerinde ben de orada yatan bir hastaya dönüştüm. çaresiz ama her şeyi anlayan gözlerim fakat bir şey anlatmaya dermanı olmayan ağzım vardı. hala o kısa rüyanın olağan dışı etkisindeyim. acaba hayatımın bir evresinde nasıl olduğunu hatırlayamadığım bir kaza falan geçirdim de gerçekte bir yoğun bakım sedyesinde mi yaşıyorum diye içim içimi kemiriyor. fakat hayallerimde kurguladığım boktan yaşama bakar mısınız, tek sosyal hayat düşüm sabah akşam sözlükte yazmak olamaz sanırım.

çok ağır bir ayrılık depresyonu yaşadığım günlerde de, sabah uyanıp yanımda olduğunu sandığım insana ''bir tanem o kadar kötü bir kabus gördüm ki, saçma sapan rüyamda ayrılmışız, acısı hala bedenimin her yerinde'' diye anlatmışlıklarım vardır. fakat şu cevap hiç gelmedi

''gece yorganı ben fazla çektim ondandır, bir tarafların açıkta kalmış olabilir, benden kurtuluşun yok senin. beni böyle aptal rüyalar anlatarak hazırlamaya falan mı çalışıyorsun bir vedaya...''

ahhh ulannn ahh!!!
zorya polunochnaya
rüyamda alt sıradaki dişlerimden birinin üzerindeydim çok sayıda cüce madenci dişlerimi kazarak birikmiş olan şeker kristallerini topluyorlardı.(şeker tüketmediğim halde) ben de bu ilginç olayı mutlu bir şekilde izliyordum.

sanırım mantar tüketimine ara vermem lazım.
singur
Çok rüya görmem ama bugünkü rüya hepsine bedeldi.
İstanbul'da kahvaltı için yer arıyorum, İstanbul a da benzemiyor ama.. yokuş yukarı bi yere geldim tek tük evler var. 2 katlı bi evin önünden geçerken yukardan sesler geldi, genç bi çocuk ve 2 kadın konuşurken, çocuğun önüme yüzüstü çakıldığını, beyninin parçalandığını gördüm. Normal bi olaymış gibi yandaki eve doğru yürüdüm. O sırada diğer evde bi arbede sesleri geldi, baktım pencerinin camı kırıldı ve bi tane aslan dışarı çıkmaya uğraşıyor. Bir kükredi benim dizlemin bağı çözüldü dondum kaldım. Evde aslanın ne işi var diye düşünmeye bile firsat kalmadı, o ilk korkuyu attım yandaki binaya koştum. Bikaç adam daha var ama siület seklinde görüyorum sadece. Aslan çıktı, kükreme sesleri arasında, biri dedi ki, aslanı yakalamaya geldiler. Binanın kenarından baktım, aslan gelen adamı altına almış parçalıyor her yer kan revan. Askan döndü bizim tarafa doğru. Binanın yan kapısndan içeri daldık. camlı kapıdan bakıyorum aslan geldi kukruyor ağzı falan kan içinde. O sırada biri kapıya doğru koşmaya başladı. Aynı filmlerdeki gibi içeri alsam aslanın da girme ihtimali var, arkadakiler bağırıyor açma açma diye. Adam geldi kapıya dayandı, açtım kapıyı adam girdi aslan da ayağı ve başının yarısını kapıya kıstırdı. Ben kapıya yukleniyorum dizimle vucudumla, arkadakilere diyorum yardım edin diye kimse gelmiyor korkudan. Ama vücudum öyle bi gerildi ki.. baktım dayanamıyorum kapıyı açtım, aslan o hızla iceri daldı, ben dışarı kactım. İçerden bağırış sesleri geliyordu..uyandım. uyandım ama etkisi hâlâ sürüyordu bacaklarim gerilmiş dizimide peteğe sürtmüşüm kızarmış. Ömrümden ömür gitti ya.
blackandwhitememories
Zengin sözlükte yazar olanların gördüğü rüyalar, kabuslar.

Bu gece rüyamda zombiler tarafından saldırıya uğruyorduk. Ufak bir ekiptik ve avm gibi bir binaya sığındık. Sonra alt kapılardan biri kırıldı, üst kata çıktık. Ardından Morgan Freeman'ı gördüm. O da üst katta zombilerden kaçıyordu ve niyeyse herkes farklı telden çalıyordu. Gelin şuradan geçelim diyorum gelmiyorlar. Sonra onları takip ederken daha çok zombi saldırdı ve 'sizin yapacağınız işe edeyim' dedim. Ardından alternatif bir yere gittim, içeri girdim ve bi de ne göreyim bebek beşiğinde horul horul uyuyan biri. Uyanmasın diye önce kapıları kapatmaya gittim ama ekipten 1-2 kişi geldi ve sonra kapıları kapattık derken bir tane zombi elini kapı aralığından içeri soktu. Ne yapacağım diye düşünmeye başladım. Cebimden ufak bir bıçak çıkarttım ve bileklerini kesmeye başladım. Ardından ondan kurtulduk ve kapıları ardı ardına kilitledim. Mutfağa gidip bir bardak su içtim ve uyandım.

(bkz:kıçı açıkta kalmış kişi rüyası)