sosyal medya

kozmos
Elimden geldiği kadarıyla, dilim döndüğünce bir ilaç prospektüsünü okurcasına sosyal medyanın ne olduğuna dair görüşler, fikirler, edinimler paylaşacağım bu girdide. zira bir süredir bu konudan yana yazmayı düşünüyordum, şimdiye kısmetmiş.
*
1) Sosyal medya nedir, ne işe yarar, ne amaçla kullanılır?
2) Sosyal medya'nın Geleneksel medya'dan farkı nedir?
3) Ülkemizde nasıl kullanılıyor?
4) Nasıl Kullanılmalı?
*
1) Nedir, ne işe yarar, ne amaçla kullanılır?
Sosyal medya, zaman, mekan veya kişi kısıtı olmaksızın, ister tek, ister iki veya daha çok kişinin eş zamanlı yazılı, sözlü ya da görsel bilgiler paylaştığı bir medya sistemi, düzenidir. Geleneksel medya'dan çeşitli farkları vardır. Bu farkları bilmek sosyal medyanın ne olduğuna dair daha elle tutulur fikirler edinilmesi açısından çok önemlidir.

2) Sosyal medya-Geleneksel medya farkı nedir?
- Geleneksel medya, bilindiği, gazete, televizyon, radyo gibi yayın araçlarından oluşur. Sosyal medya ise, hemen herkese hitap edebilmesi açısından telefon, tablet, bilgisayar gibi araçlar aracılığıyla varlığını sürdürmekte.
- Geleneksel medyada, yukarıda bahsedilen yayın araçlarından bilgi paylaşımı yapılırken bir takım kaynaklar kullanılır, dolayısıyla bunun da bir gideri olur, zaman alır ve bunu herkes yapamaz. Söz gelimi her insanın gazetede bir köşesi yoktur. Ancak hemen hemen herkesin bir twitter'ı bir instagram'ı, facebook'u muhakkak vardır.
- Geleneksel medya araçlarındaki bir değişiklik, sosyal medyadaki kadar zahmetsiz veya masrafsız değildir. Zira gazetede yer bulan bir köşe yazısı, haber, ya da bir dergide yer bulan deneme, makale düzeltilemez.
- Geleneksel medya, günümüzde genelde ''medya patronu'' diye tabir edilen kişilerin ellerindedir denilebilir. Özellikle de günümüz Türkiye'si için böyle bir şeyi söyleyebilmek için tellak olmaya gerek yok. Dolayısıyla geleneksel medya araçları, bu kimselerin çeşitli ticari veya siyasi kaygı ve planlarına göre şekil alabilir bazen. Söz gelimi bir haber başlığı bile bu doğrultuda değiştirilebilir, düzeltilebilir, hatta öyle bir haber bile olmayabilir. Ancak sosyal medya'da sansür, geleneksel medya kadar zorlayıcı değildir. Zira sosyal medyada hemen herkes bir gazeteci, hemen herkes bir düşünür, hemen herkes bir yazar, hemen herkes bir aktivist.

3) Ülkemizde nasıl kullanılıyor?
Sosyal medya'nın ülkemizde nasıl kullanıldığı sorusu için on binlerce cevap var esasında. On binlerce birbirinden farklı ve komplike cevap.
Dönem dönem farklı dozlarda kendinden soğuttuğu gerçekliği göz ardı edilemeyecek olan, kavram ve yapı itibariyle bir üst oluşum olan sosyal medya, yapı olarak cıvıklığa meyledebilecek, özünden uzaklaşabilme potansiyeli yüksek bir takım sosyal medya araçlarına sahip. Bu araçlar, kişilerin birbirine olan saygısını, sevgisini yok etmekle kalmıyor, kitlelerin potansiyel üretkenliğine de ket vuruyor.
Ülkemizde sosyal medya araçları kullanım amacından o denli uzaklaştı ki, bu durumu birkaç cümleyle özetlemek, durumun ciddiyetinin kavranması açısından büyük hata olur.

Twitter, Instagram veFacebook başlıca olmak üzere çeşitli varyasyonlardan oluşuyor sosyal medya, kişi veya kişileri ''Bir like uğruna, ya rab, ne güneşler batıyor!'' dedirtecek duruma getirmiş vaziyette.

Arabada çalan yabancı şarkıyla snap atan erkeklerden hoşlanan, o erkeklerin fotoğraflarına gelmiş olan beğeni sayısından o erkeği ''ideal erkek'' olarak gören veya onları ''cool'' bulan, hoşlanan kadınlar, elindeki iphone 99 ile uğraşırken belediye otobüsü bekleyen insanların, kişilerin kendisine olan saygı veya sevgisini attığı fotoğrafa, paylaştığı cümleye gelen beğeni sayısından çıkaran, Manuş baba dinleyip sigara güzellemesi yapan, rakı içip müslüm gürses affet dinleyen, birini birine tercih etmeyen, birini biriyle özdeşleştirip ona mana atfeden, onu anlamlaştıran, sahte anılar yaratan, okumayan, araştırmayan, merak etmeyen, cehalet güzellemesi yapan, bir düşünüre, yazara ait fikri sadece onun bir sözünden ibaret olan, popülaritesi yüksek popüler kültüre haiz filmleri izlemese ölecek hastalığına yakalanan, izlediğini her fırsatta belirten, gezmek kavramından anladığı avm'ye gidip hamburger yemek, starbucks'da kahve içmek olan, konuşacak bir şey kalmayınca da ceplerinden çıkardıkları aletlere gömülen, mutsuzluğunu, eksikliklerini veya yalnızlığını mizah ile kapatmaya çalışan, bir gün önce aşığı olduğu bir yazıyı, kitabı, şarkıyı, kişiyi bir gün sonra yerin dibine sokan, bir insanın kalitesini kullandığı telefon veya bilgisayardan, üstündeki elbiseden yola çıkarak belirleyen insanlar, mahremiyet kavramından bihaber yetişeşen insanlar, böyle bir nesil var. Samimiyetten bu denli uzak bir neslin, hangi tarih kitabında geçtiğini bilmiyorum. Öylesine büyük bir sırıtış var ki, özlem, aşk, acı gibi en temel duygularda bile samimiyet temelinde devasa eksiklikler mevcut... Çeşitli paylaşım sitelerinde, ''Farklı'' veya ''cool'' görünmek adına yapılanlar hakikaten de öylesine düşük bir profile işaret ediyor ki, ''Kendileriyle nasıl yaşıyorlar'' sorsununu vazife olmasa da sormak durumunda kalıyor insan.

Artık Kendine ''Lifestreaming'' olarak isim edinen bir hastalık var.

Elbette ki, sosyal medyada çeşitli kimlikler edinme marifetiyle ilgi devşirmenin, hayatını buna göre ikame ettirmenin, ilişkilerini buna göre düzenlemenin(!)bir arka planı var.

Türkiye'ye internetin geliş tarihi olan 1993'den bu yana internet kullanımı ve bilgi paylaşımı adına devasa değişiklikler oldu. Sosyal medya araçlarının da dünya'ya uyum sağlaması adına(!) çok hızlı gelişmesi sebebince özellikle 2009-2016 yılları arasında akıl almaz hızda bir değişim rüzgarı başladı.

Facebook ile başladığı geniş çevrelerce tarafından kabul edilen bu süreçte kişiler, 'paylaşma'' adına ilk adımlarını atmış oldu. Sonra twitter ve facebook'un ''biz de buradayız'' demesi ve son olarak 2012 yılında instagramın da sosyal medyaya girişi ile süreç çoktan başlamış da olsa, tam hızını kazandı.

Bireyler artık, adeta hayatını paylaşıyor, etrafında söylemediği, söyleyemeyeceği ve belki söylemeyeceği şeyleri çeşitli sebeplerle gizliliğin de verdiği cesaretle sosyal medyada söylüyor, paylaşıyor, okuyor, beğeniyordu. Gerçekliğin sosyal medyaya kayışı, bu sınırın ne zaman aşıldığı ise tam tarih olarak kesinlik arz etmiyor.

Ancak 2009-2016 arasındaki süreçte değişen ve gelişen(!) şeyler bir yana, bu şeylerin sosyolojik temelde bulduğu anlamlar bir yana. Hangi tarihlerde ne şekillerde olduğu kesin bilinmeyen süreçle kişiler tüketime daha meyletmeye, kalite adı altında markalaşmaya çanak tutmaya başladı. Bireyler olarak birbirini dinlemekten uzaklaşıp ''ben''e odaklanıldı. Herkes kendince bir dünya kurdu. Parkta, kumda oynayan çocuk sayısı azaldı. Manevi fakirlikten muzdarip bir nesil doğdu sonuç olarak.

Esas yanılgı, muhtemelen sosyal medya'nın sadece kağıt üstünde yazan, ya da bilgisayar-telefon ekranında gördüğümüz bir takım yazılar veya görüntüler olduğunu düşünüyor oluşumuzdu. Hayata bu denli nüfuz edeceğini kimse kahin olmadğı sürece kestiremezdi haliyle. Ancak bu denli de fazla nüfuzun yaratacağı sorunları da göremeyecek olmak biri kesin olan iki farklı şeye işaret;

''Ya çok zekiydik de umursamadık, ya çok saftık da göremedik.''

Son olarak kendimize sormamız gerek şu soruya bakalım;
Sosyal medyanın topluma bu denli yanlış nüfuzunun sebebi, varlığı-yapısı itibariyle böyle bir şeye kendisinin mi gebe bırakabilecek potansiyele sahip olmasıydı, yoksa kişilerin mi buna hali hazırda gebe olma hevesi miydi?

4) Nasıl kullanılmalı?
Bir defa ya birey tekelinde, herkes kendi için bir şeyler yapmak adına şapkayı önüne alıp düşünmeli ya da toplum sağlığı merkezi gibi bölgesel iyileştirme adımları sıklaştırılmalı, bunlara daha sık eğilinilmeli. Zira sosyal medyanın artık mutlu etmesi bir yana, mutsuz ettiği gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Bireysel aktivite olarak yapılacaklar, reçete aşağıdadır;

- Aldığınız nefesi paylaşmadığınızdan emin olun. Kendinize ait bir hayatınız olsun.
(bkz:get a life)
-Her fikrinizi, duygunuzu günlük tutarmış gibi, herkesle paylaşmayın. Biraz mahremiyetiniz olsun. Teknik olarak mümkün olan şu klişeyi unutmayın, ''Tüm türkiye bizi izliyor''
-Kendinizi veya çevrenizdekileri küçük düşürebilecek potansiyele sahip şeyler yazmayın. Yarın ne olacağı belli değil. 5 gün önce ak dediğine bugün kara diyen insanları sevmezken sizin yaptığınıza ne derler? El alem ne der korkusu ile yaşayın demiyorum. Ama ''kendin olma'' durumunu da abartmayın.
-Kırık camlar teorisini hatırlayın. Ne şekilde olursa olsun laubali bir üslup takınmanız, insanların da size laubali yaklaşması için yol yapmanız demektir.
koro sensei
hayata bu kadar etki etmesi oldukça tehlikeli olan şey. buram buram sahtelik kokuyor. her şeyi anladım da arkadaş o paylaştığınız kahvaltı resimlerindeki yumurtayı nasıl yapıyorsunuz ? o nasıl kusursuz bir lop yumurtadır ? bir sizin lopa bakıyorum bir de benim patlamış yan yatmış lop yumurtama.
singur
Malumun ilanı olmuş.

----Özü kayıp sözler---

İçimiz ferah değil...
Emin değiliz halimizden tavrımızdan...
Eylemlerimizin rutininden, seçimlerimizin hakikiliğinden şüphedeyiz...
Ve güzel sözlerin imdadımıza yetişeceğini sanıyoruz.
Teselliyi onlarda arıyoruz.
Özü çoktan kayıp özlü sözler...
Gündelik hayata dair kolay bir reçete sunuyormuş gibi yapan ama kimseye temas etmeyen anlamlı öneriler...
Birbirinden veciz sosyal medya paylaşımları...
Aslında bensiz, sensiz, bizsiz, sizsiz...
Sonuç?..
Aforizmalar anaforunda boğulan milyonlar...
***
Mesela mesaiden eve döndükleri anda terliklerini giymeden facebook ya da instagrama giren ve oraya "aptal insanlar kişileri, akıllı insanlar olayları konuşur" sözünü koyanların hastasıyım.
Nasıl da farkındalar kendilerinin ve çevrelerinin!
Günün "aptalca" geçtiğini nasıl da biliyorlar!
Ama mesaj saçmaya doyamıyorlar.
Oysa gecenin bir vakti whatsapp mesaj gruplarında konuşulacaklar da belli.
Ahmet, Necdet, Leyla, Necla...
Kim, kimle ne yapmış; kim iyiymiş, kim kötüymüş...
Böyle yapmayanlar mı?
Onlar ya sıkıcı bulunuyor ya da tuhaf.
***
Zaten "olay" denilen şeyin tarifi değişeli çok oldu.
Muazzam egosantrik (benmerkezci) bir hayat kültürü ürettik. Herkes çaktırarak ya da çaktırmadan "benim varlığım olay, yokluğum koyar" iddiasında.
Eh, bu ortamda...
Gel de kişileri geri itip meseleleri öne çıkar!
Zor, çok zor.
Yine sosyal medyadan biliyorsunuzdur; biraz olsun maneviyattan nasibini almış olanlar bu ortama karşı "dervişane sözler"le direnmeye çalışıyor.
Oluyor mu? Genellikle olmuyor.
Nihayetinde söz işte!
"Hal" değil...
Tekrarlandıkça naylonlaşıyor, sakız gibi çiğnendikçe tatsızlaşıyor.
Dahası, bu yolla insanlar birbirine derviş gibi görünüp içinde yaşadığı hırs, haset dünyasının üzerini örtüyor.
Sanırım, en fenası da bu!
Haşmet Babaoğlu.

Ek olarak şu dikkatimi çekiyor; gittiği güzel yerler mekanlarda en güzel haliyle fotoğraf paylaşıp altına yalnızım, geziyorum ama içimi bilmiyorsunuz çok dertliyim, temalı yazılar döşeniyor çok samimiyetsizce. Daha ne yapıcan! Geziyon işte.
indim derelerine
Akıllı telefon kullanma sebebi.
Normalde nokia 3310 yetip de artacakken , facebook , instagram twitterda iki fotoğraf koymak için deli paraların uçuşmasına sebeptir.
Yani birinin fotoğrafına tıklayıp , iki dudak büzmek için ortalama iki yılda bir yaklaşık 2000 tl masrafa giren bir milletiz.
pasaj
sosyal mecraların ismini genel anlamıyla tanımlayan ifadedir... günümüzde etkisi bir hayli yüksektir. sosyal medya üzerinden gerçek hayatta harekete geçen, fikrini değiştiren, nitelikli bilgi sahibi olanlar mevcuttur. nitekim kitleleri harekete geçiren bir vasfının olduğunu birçok olayda göstermiştir.
sos
ünlülerin ünlülüğünü azaltan mecralar bütünü. eskiden ünlü "ulaşılmaz" bir şeydi. ancak magazin bültenlerinde görülürlerdi. artık ünlüler sürekli fotoğraf, video paylaşıyor. hepsinden daha önemlisi story paylaşıyorlar. artık neredeyse bir ünlülükleri kalmadı. yüzleri eskidi çoğunun.
ihtiras limani
sosyal medyada hızlısın ve anonimsin, görebiliyor görünebiliyorsun. ama bunun bir yan etkisi, tıpkı küçük oyunlarda bilinmez kutuya tıklayınca içinden altın puan çıkması, onu toplayıp oradan uzaklaşman gibi; bir nicke tıklayıp hikayesini öğrenip sonra bir başkasına geçiyorsun. bazen bu aynı anda oluyor. böylece, her insan bir tür puan kapma yarışı veya aracına dönüşüyor. tüketip geçiyorsun. üstelik bunun senin için sıradan hikayeler biriktirmekten ötey geçmesi de az oluyor. ama hormonlarını harekete geçiriyor. yalnızlıktan uzaklaşıyor derdini anlatıyor heyecan ve tatmin duyuyorsun. çoğu kişi herhangi bir mecrada yerleşiklik hissi bulamadan geçip gidiyor. tüm bunların ruh üzerinde etkisi de donukluk. gerçek hislerden uzaklaşmak, insanları kavanozlar ya da kutucuklar gibi görmeye başlamak. ekran bağımlılığı, çok fazla klişeye aşinalık, hayata gerçek anlamda değmekten uzaklaşmak. bu anlamda sözlüklerde gerçek anlamda karakter sahibi bir hesap oluşturabilenleri takdir ediyorum. onun köşe yazarlığı gibi saygı duyulası bir yanı var.
sos
yalan haber yayılımı da olmasa güzel medya aslında. her ne kadar doğru haberler hızlıca yayılıp insanları bilgilendiriyorsa, yalan haberler de aynı hızda yayılıyor. bilinçli olanlar yalan haberleri teyit ediyor fakat çok sayıda insan sazan gibi atlıyor habere.

edit: bir de tweet atıp attığı tweet'i silenler olmasa daha da iyi olacak. gerçi internet arşivi denen bir şey var tweet'ini silse bile orda kayıt altında oluyor fakat bunlar ne eder eder ona da "sahte o, montaj o" falan demeye kalkarlar...
bouii
Çeşitli paylaşım, fotoğraflar, anıların paylaşıldığı interaktif bir ortamdır. En azından ortaya çıkma sebebi buyken artık kendini ispat etme, beğenilme, maddi çıkar sağlama gibi amaçlara hizmet ediyor.
Tek tip kadın ve erkek vücuduyla, mükemmel zengin hayatları empoze ederken bir sürü insanın mutsuzluk kaynağı oluyor. Gerçeklerden çok uzak hayat tarzını ispat etmeye çalışan bir güruhla, ona özenip kendine güvenini kaybeden diğer güruh birbirinden kıyasıya nefret ediyor. Garip garip özlü sözleri paylaşıp birilerine gönderme yapmak da olmazsa olmaz bir gelenek haline gelmiş.
Kar zarar oranına bakarsak artık işlevini kaybetmiştir. Üstüne siz kullanmıyor olsanız bile fotoğraflarınızı sizden habersiz bir profilde görme tehlikesi sürüyor. Amcamın kızı, dayımın oğlu ya da çeşitli arkadaşlarımın çok güzel çıkmışsın burcucumm demesinin devri bitti, bitmeli diye düşünüyorum.
elrond
fazla kullanıldığı zaman psikolojinize yazık edeceğiniz medyadır. ondan az yerde bulunursanız ve özellikle haber için doğru adresleri takip ederseniz sıkıntı olmaz. tek haber değil tabi, sevdiğiniz konularda doğru adresler önemli. gerisi çöp.
azrailin regl donemi
sosyal medyadan kasıt instagram, facebook, twitter felansa gereksiz şeylerdir.

facebook ilk dönemlerinde çok cazip bir siteydi, kabul. eski arkadaşlarımızı ve akrabalarımızı bulmak için güzel bir arama motoruydu. bir de oradan mesajlaşmak, durum paylaşarak şov yapmak keyif vericiydi.

ama şimdilerde bakıyorum da çok salakça bir iş facebook'u aktif olarak kullanmak. özellikle sözlüklerde yazan birine saçma geliyor. en başta bana.

bir düşünsenize.. neden fotoğraf paylaşayım ve diğerlerinin ne yaptığını borsa takip eder gibi izleyip durayım? foto paylaşmanın amacı ne? yani millet ne yapsın senin nerede ne yaptığını, bugün pikniğe gittiğini ya da nerede içtiğini?

amaç ne kardeşim? biri bana bunu açıklasın! hayatın bile bir anlamı yok iken sen facebook'ta neyi anlamlandırabilirsin ki?

bu düşüncemi kelimelerle açıklamak zor. ancak benim gibi düşünenler anlıyordur ne demek istediğimi.

ya hadi facebook'u geçtik.. eskiden kalmış bir gelenek. bu instagram denen sonradan türeme zamazingo da nedir be kardeşim? bunu kullanma gereğini neden duydunuz ki? bitmedi mi amk ha bitmedi mi? ego kasma barınız halen zirveyi görmedi mi?

başlığı ve yeri değil ama.. bütün dünya insanlığı işte bu son yıllardaki gelişmeler yüzünden kültür çatışması ve anlaşmazlık yaşıyor.. peki bu nasıl oldu? nasıl başladı?;

kapitalizm mükemmel bir sistem. insan doğasına en uygun olanıdır ki insan doğasında kapitalizm vardır. sisteme para kazandıracak ve çarkı hızlandıracak ürünler girdi yeni yeni. hayatımızı süper kolaylaştırdı. fakat sistemin başındakiler işin boktan bir yere çıkacağını tahmin edemedi ve halen de göremiyorlar. hiç ayrıntıya girmeden bahsediyorum sen anla sözlük.. atari ve kişisel bilgisayar çıktı, çocuklar sokaktan çekildi.. çocukluğunu olması gerektiği gibi ya da insanlığın geleneksel yapısına uygun gelişmedi gençlerin zihni.. facebook çıktı, insanların hayat ve insanlar karşısındaki duruşu değişti; herkes kendini mükemmel sanmaya ve kimse kimseyi önemsememeye başladı, kadın figürü korkunç bir hal aldı. buna paralel olarak kadına şiddet de giderek arttı. facebook ile bazı asosyal, kedine hiç güveni olmayan erkekler kendilerini facebook gibi ortamlarda özgür hissederek olmadık şeyler yaptı ve kadınlar da erkeklerin gerçek yüzünü gördü. bir grup embesil yüzünden bütün erkekler ve bütün kadınlar iğrenç bir kimlik kazandı, öyle sanıldı. halbuki hepimiz aynı şeyin içindeydik; sosyal hayatlar en aza indi. kimse kimseye güvenmiyor kimse kimse ile sağlıklı bir iletişim kuramıyor.

ama yetmiyor ve yetmiyor.. birileri halen bedeniyle prim yapmaya çalışıyor ve bir takım insanlar bu kişileri gözünde büyüterek hem kendinin hem de karşındakinin insan olduğunu unutuyor. bunu gören diğerleri de aynı şeyi yapıyor ve bir bakıyoruz ki kendimizi pazarlayarak ego kasma savaşına girmişiz. sadece kendimiz önemliyiz. herkesin ağzına bir parmak bal çalıyoruz ama hem biz kendimiz önemliyiz..

diğer yandan diğer kültürleri de 12-15 yaşındaki gençlerimiz yapay bir şekilde kendilerine yapıştırdılar. ama bu at şeyine kelebek konmuş gibi durdu. çünkü hem özünde geleneksel kültürüne bağlıymış gibi ama bir yandan da küreselleşen dünyanın nimetlerinden faydalanmış gibi bir haldeler. faydalanmak değil bu. sindirememek.

şimdi çıkın sokağa izleyin insanları.. hatta tanıdıklarınızı. hepsi bir kültür çatışması içinde.
görünürde anormal bir durum yokmuş gibi gözükse de insanlar arası ilişkilerdeki çatışmanın sebebinin bu olduğunu yakından izleyince kolayca fark ediliyor. mesela ülkemizde siyasi sebeplerden arap hayranlığı yaşayan genç bir kızı düşünün. ortadoğunun kültürünü yaşıyor ve avrupanın kültürünü eleştiriyor. burada bir sorun yok. safı belli kendince. fakat hayran olduğu ortamın şartlarını yaşayınca Avrupalıları iyi yanlarını övüyor, onlar üretiyor, hayvanları koruyor, insanları daha medeni diyor.

bu kadının Ortadoğu kültüründe yetişmiş bir adamla sevgili olduğunu düşünsenize bir de. kültüründen dolayı aşık olacak ama kendi içindeki çatışmadan dolayı bir türlü anlaşamayacak.

işte bu yüzden son 10 yılda evlenen her insan 1 yıl sonra boşanıyor işte bu yüzden başka başka derin mevzulara bağlı olarak kadına şiddet artıyor.

peki sosyologlar nasıl bir çalışma yürütüyor bu konuda? araştırmaları var mı böylesine büyük bir sorun için? ya da bunun bir sorun olduğunun farkındalar mı?

neyse ya. lanet olsun.

sonuç: küreselleşme ve ezbere eğitim dünyanın sonunu getirir. tavuk gibi sağa sola koşuşturur herkes kafasına göre. her kafadan bir ses çıkar.

yeter ya. dağılın. insanlığın ve bu ülkenin sorunları bitmez. nereden nereye geldim evet ama hepsi birbirine bağlı canlarım.
cihan yandi kanli nigar
İnteraktif iletişim aracı ve bilgi kaynağıdır.
Affedersiniz ancak boku çıkmış paylaşım ve arkadaşlık sitelerini içermektedir. Herkes mutsuzluktan yakınırken bu sosyal medyada ki mutlu insanlar nerden geliyor merak etmemek elde değil. Evet efendim böyle konuşuyorum. Ve hiç bir sosyal medya ağını kullanmıyorum. Bir kaç sözlükte hesabım var canım sıkıldıkça onlarla vakit geçiriyorum. Öyle dudaklarımı büzüp elimde kahve bardağı yanımda berkecan'la fotoğraf çekip atmıyorum. Bilgilerinize..