6. sezona kadar izlemeyenler okumamalı
vay vay vay, kimleri görüyorum dedirten yazar. sen de mi buradaydın...
Sorgusuz sualsiz yardım eden karakteri güzel bir yazar. Avukatlık ücreti olarak şarkı gönderiyorum. Fakirim. :/
bir balkan halk şarkısıdır.
ederlezi'nin dünya tarafından tanınmasını sağlayan, Emir Kusturica'nın filmi Çingeneler Zamanı'nda Goran Bregović tarafından uyarlanıp, filmin sountrackı olmasıdır.
Same amala oro kelena
Oro kelena dive kerena
Sa o Roma
Sa o Roma, babo, babo
Sa o Roma, o daje
Sa o Roma, babo, babo
Ej, Ederlezi
Sa o Roma, daje
(Amaro dive
Amaro dive, Ederlezi
Ej... ah... )
Same amala oro kelena
Oro kelena dive kerena
Sa o Roma
Sa o Roma, babo, babo
Sa o Roma, o daje Sa o Roma, babo, babo
Ej, Ederlezi
Sa o Roma, daje
Sa o Roma babo, E bakren cinen.
A me coro, dural besava.
A a daje, amaro dive.
Amaro dive erdelezi.
Ediwado babo, amenge bakro.
Sa o Roma, babo. E bakren cinen.
Eeee...j, Sa o Roma, babo babo, Sa o Roma daje.
Sa o Roma, babo babo, Erdelezi. Erdelezi, Sa o Roma Daje.
Eeee... Sa o Roma, babo babo, Sa o Roma daje. Sa o Roma, babo babo, Eeee...
Erdelezi, Erdelezi.
Sa o Roma Daje
ederlezi'nin dünya tarafından tanınmasını sağlayan, Emir Kusturica'nın filmi Çingeneler Zamanı'nda Goran Bregović tarafından uyarlanıp, filmin sountrackı olmasıdır.
Same amala oro kelena
Oro kelena dive kerena
Sa o Roma
Sa o Roma, babo, babo
Sa o Roma, o daje
Sa o Roma, babo, babo
Ej, Ederlezi
Sa o Roma, daje
(Amaro dive
Amaro dive, Ederlezi
Ej... ah... )
Same amala oro kelena
Oro kelena dive kerena
Sa o Roma
Sa o Roma, babo, babo
Sa o Roma, o daje Sa o Roma, babo, babo
Ej, Ederlezi
Sa o Roma, daje
Sa o Roma babo, E bakren cinen.
A me coro, dural besava.
A a daje, amaro dive.
Amaro dive erdelezi.
Ediwado babo, amenge bakro.
Sa o Roma, babo. E bakren cinen.
Eeee...j, Sa o Roma, babo babo, Sa o Roma daje.
Sa o Roma, babo babo, Erdelezi. Erdelezi, Sa o Roma Daje.
Eeee... Sa o Roma, babo babo, Sa o Roma daje. Sa o Roma, babo babo, Eeee...
Erdelezi, Erdelezi.
Sa o Roma Daje
önceleri sadece kızların başına gelen bu durum artık erkeklerin de başına gelmekte. bizleri düğünde bir rahat bırakın. seni oğluma/kızıma alıcam bakışı atmaktan vazgeçin.
vampir misiniz nesiniz yicek gibi bakıyorsunuz zaten.
vampir misiniz nesiniz yicek gibi bakıyorsunuz zaten.
Herkes gemiden inmemi bekliyor. Şimdiye kadar 3 arkadaşım benim gemiden ayrılacağım gün için yıllık izne ayrılacak. Ulan bana kimse sormuyor ki kaptonur senin planın var mı? diye. Şimdi ne yapacam? onu düşünüyorum. Kime yetişecem anlamadım. Annem bile diğer çocuklarını es geçti benimle ilgili plan kuruyor. Halbuki benim de planlarım var. Sırt çantası aldım lan ben 40 litrelik! Gezecektim egeyi akdenizi topraklarımı. Sikecem yapacağınız işi ya zaten bok gibi bir hayatım var bir de sizin mutluluklarınız için mi uğraşacam? Birisi demiyor ki kaptonur bir sıkıntın var mı? Var amk! sıkıntım hep kendini düşünen insanlar. Neymiş efendim kaptonur sen olmayınca ayda yılda bir görüşüyoruz bizim çocuklarla. Ee ben napim olum göbeğiniz bana mı bağlı? Birine giderim öbürü gönül koyar, ona giderim ebesinin amındaki gönül koyar. Hepinizin amına koyayım... Birinizde kaptonur senin hiç sıkıntın yok mu olum hep gülüyorsun? Demiyor. Napayım öleyim mi? Lan ben bir cipsi bile özlüyorum burda, cips özlemekle ağlanır mı? Düşünüyorum düşünüyorum bir türlü işin içinden çıkamıyorum. Bekleyin amk bulursunuz beni!
Yemin ederim gözlerim doldu.
Yemin ederim gözlerim doldu.
Bu ülkede ne Bulgaristan 'dan gelen göçmenlere , ne Irak'tan gelen sığınmacılara karşı en ufak bir tepki olmadı.
Ne de bu gelenler kimseyi rahatsız ettiler.
Ancak bu Suriyeliler ( ki savaştan kaçmış çocuk-yaşlı ve kadınları tenzih ederim ) sosyal yaşamdan bihaber olup son derece saldırgan tavırlar sergiliyorlar.
Bir gün benim de ailemden birine biri saldırıda veya tacizde bulunursa tepki verme hakkım doğacaktır.
Ayrıca sosyal yardım diye bir sürü şey dağıtırken , kendi insanın sokaklarda kağıt toplayıp mendil satarak geçinmeye çalışıyorsa bu işte bir tezatlık olduğu da aşikardır.
Ne de bu gelenler kimseyi rahatsız ettiler.
Ancak bu Suriyeliler ( ki savaştan kaçmış çocuk-yaşlı ve kadınları tenzih ederim ) sosyal yaşamdan bihaber olup son derece saldırgan tavırlar sergiliyorlar.
Bir gün benim de ailemden birine biri saldırıda veya tacizde bulunursa tepki verme hakkım doğacaktır.
Ayrıca sosyal yardım diye bir sürü şey dağıtırken , kendi insanın sokaklarda kağıt toplayıp mendil satarak geçinmeye çalışıyorsa bu işte bir tezatlık olduğu da aşikardır.
çok derin ve hüzünlü bir hikayesi olan gerçek... türk evlilikler tarihine adını çok afedersiniz altın harflerle yazdıracak cinsten... altın dedim ama yine kendimi kötü hissettim. hayır yani bunca hayvanlıktan sonra bir kadının tek taş istemesi zaten absürt. şu hikayeyi bütün evlenmek isteyen, sevgilisinden evlilik teklifi bekleyen ablalarımıza, bacılarımıza göstermek lazım. bir tek taş yüzük için ne güneş batmayan imparatorluklarda güneşler doğuyor... üzülesi bi durum. bence en iyisi çikolatalı pasta. ucuz da hem. zaten o kadar parayı götümüze mi sokacağız? kefenin cebi yok...
eğer paraya para demiyorsanız üzülmeyeceğiniz bir durumken bir gazla almış olduğunuz telefonsa ve taksitleri de hâlâ sürüyorsa içinizdeki çocuğun yok oluşunu izleyebilirsiniz.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Bunun bir benzerini eski sevgilimde tecrübe ettim ben.
"hayvan gibi şişmansın!" (9 sene önce)
o orospu çocuğu sayesinde şu an farklı bir kariyere yönlenmiş olsam da motive ediciliği dilden dile dolaşan, sertifikalı bir spor eğitmeniyim çünkü en başta kendim motiveyim. "iy bi di gilmiş kindini iviyir biridi." demeyin. ya da deyin fark etmez. insanların, canları götlerinden çıka çıka elde ettikleriyle övünmelerinden daha doğalı yok.
Eee hayatımıza giren her insan bir sebeple giriyor. iyi ki varsın lan göt!
"hayvan gibi şişmansın!" (9 sene önce)
o orospu çocuğu sayesinde şu an farklı bir kariyere yönlenmiş olsam da motive ediciliği dilden dile dolaşan, sertifikalı bir spor eğitmeniyim çünkü en başta kendim motiveyim. "iy bi di gilmiş kindini iviyir biridi." demeyin. ya da deyin fark etmez. insanların, canları götlerinden çıka çıka elde ettikleriyle övünmelerinden daha doğalı yok.
Eee hayatımıza giren her insan bir sebeple giriyor. iyi ki varsın lan göt!
Hak ediyoruz. Daha beterini de hak ediyoruz ve evet, bu berbat bir durum. Ülkenin önde gelenleri ülkeyi babalarının çiftliği sanarcasına hareket ediyorlar ve bizi ırgat olarak görüyorlar. Evet, hak ediyoruz ve kafamızı ezdikleri gün fark edeceğiz. Eğer o gün çok geç değilse.
National geographic kanalında yayınlanan belgesel dizi. ilk olarak ünlü fizikçi albert einstein'ın hayatının anlatıldığı belgeselin ikinci sezonununda ünlü ıspanyol ressam ve heykeltraş pablo picasso'nun hayatı anlatilacakmış. 171 ülkede yayınlanan belgesel 45 dile çevrilmiş.
klip çekimleri üç gün süren çabayla meydana geldi. çekimler sırasında bir tane drone patlattık. gün doğumu ve gün batımlarını yakalamak için her gün neredeyse on altışar saat çalıştık. benim için klibin ayrı bir özelliği de uçağa ilk biniş sebebim olmasıdır. genel yönetmenliği hasan kuyucu'nun yaptığı klipte görüntü yönetmenliğini mehmet aksın üstlenmiştir. ayrıca bir kısmını çektiğimiz museum otelini de ayrıca tavsiye ederim. kışın bile 28 derece olan havuz sıcaklığı ile gün doğumunda balonları izlemek ayrı bir keyif.
bu ülkede hiç lgbt vakfında tecavüze uğrayan çocuklar duydunuz mu? ya da lgbt ibadethanelerinde nikah kıyılan 12-13 yaşında kız çocuğu gördünüz mü? lgbt yurtlarında canlı canlı yanan orta okul çocuklarının çığlıklarını işittiniz mi?
bir erkekle dolaşmış diye öz kızının kafasına sıkan lgbt'li ye de şahit olduğunuzu sanmıyorum.
ben heteroseksüelim. hatta homofobikliğin sınırında dolaşıyorum çoğunlukla. ama saygı duyuyorum. bana bir zararları yok, topluma da her hangi bir yolla zarar verdiklerine inanmıyorum.
eğitime ve bilime karşı çıkan, muhalif olan bir lgbt'li zaten görmedim.
asıl tehlike cahillik ve yobazlıktır. asıl tehlike çocukları lgbt'den koruyun diyen o zihniyet var ya, evet asıl tehlike sizsiniz bayım.
bir erkekle dolaşmış diye öz kızının kafasına sıkan lgbt'li ye de şahit olduğunuzu sanmıyorum.
ben heteroseksüelim. hatta homofobikliğin sınırında dolaşıyorum çoğunlukla. ama saygı duyuyorum. bana bir zararları yok, topluma da her hangi bir yolla zarar verdiklerine inanmıyorum.
eğitime ve bilime karşı çıkan, muhalif olan bir lgbt'li zaten görmedim.
asıl tehlike cahillik ve yobazlıktır. asıl tehlike çocukları lgbt'den koruyun diyen o zihniyet var ya, evet asıl tehlike sizsiniz bayım.
çalışanların genelde yaz aylarında kullandığı izin türü.
çalıştıkları yerde 1 yılını dolduran herkesin ücretli izin hakkı vardır. bu hak, 5 yılı doldurana kadar en az 14 gündür. harika bilgiler veriyorum yine.
yaz geldi, herkesin ifadesi değişti. yönetici kısmını aldı bi gerilim. millet izne çıkacak diye kafayı yiyorlar. "iki bayram arası izin olmaz" diyen var.
-çıkıyorlaaar izne çıkıyorlaaar gitmeyin gitmeyiinnn
yıllık izin planlaması diye bir şey de var. belli bir rotasyon oluşmak zorunda tabii. mart ayında "hiç kimse vazgeçilmez değildir" iken haziran gelince dudaklar bükülüyor.
yazın yediğim hurmalar kışın kıçımı tırmalasın istiyorum açıkçası. kurban bayramı ile birleştireceğim. tek kişi birleşip eylül ayına gireceğim kurbanda. şimdi eylül'de deyince kimse sallamıyor. 20 gün yokum, farkında değiller.
çalıştıkları yerde 1 yılını dolduran herkesin ücretli izin hakkı vardır. bu hak, 5 yılı doldurana kadar en az 14 gündür. harika bilgiler veriyorum yine.
yaz geldi, herkesin ifadesi değişti. yönetici kısmını aldı bi gerilim. millet izne çıkacak diye kafayı yiyorlar. "iki bayram arası izin olmaz" diyen var.
-çıkıyorlaaar izne çıkıyorlaaar gitmeyin gitmeyiinnn
yıllık izin planlaması diye bir şey de var. belli bir rotasyon oluşmak zorunda tabii. mart ayında "hiç kimse vazgeçilmez değildir" iken haziran gelince dudaklar bükülüyor.
yazın yediğim hurmalar kışın kıçımı tırmalasın istiyorum açıkçası. kurban bayramı ile birleştireceğim. tek kişi birleşip eylül ayına gireceğim kurbanda. şimdi eylül'de deyince kimse sallamıyor. 20 gün yokum, farkında değiller.
Pide almaya diye evden çıkıp bir daha dönmeyesim var. Arjantin'e dayak yemeye gideceğim.
İktidara yakın olan ünlülerin ramazan ayında iftar sofrasında buluşmasıdır. Ayrıca ünlülerden kasıt sanatçı ve sporcularda başlık uzunluğundan dolayı kısalttım.
Benim içinse işin ilginç tarafı şudur;
Benim içinse işin ilginç tarafı şudur;
"çok uzun tutmayacağım. birkaç bir şey söyleyeceğim." diye başlar. inanmayın. manas destanı is coming.
doğum günüymüş. kutlu olsun.
-şimdilik- dinginlik ve sakinliğiyle devam ediyor. şuraya bilgi, buraya bilgi. tamamız, bilgide tamamız. buna hiç kimsenin itirazı olamaz.
ama birine buraya girme amacımı "bilgileniyom ehe" diye açıklayamam mesela. kimse inanmaz ki. yetmiş altı yıldır falan tanıdığım birini getirdim sözlüğe. "sen çok minnoş olmuşsun. bye." diyerek engelledi beni. en son 2004'te falan tartıştığım biriyle minnoş olmam hasebiyle küstük. böyle bir şey olabilir mi? ses çıkaramadım çünkü haklı. sözlüğe her girdiğimde bana bir masal anlat baba'yı söyleyesim geliyor. hatta elimin altında flüt olsa çalacağım. o derece! valla bu sakinlik, bu huzur beni evlendirir. beni evliliğe götürür bu sezen cumhur önallık. türkiye büyük bir iç savaşa sürükleniyor.
belki de istediğim budur. bilemiyorum.
ama birine buraya girme amacımı "bilgileniyom ehe" diye açıklayamam mesela. kimse inanmaz ki. yetmiş altı yıldır falan tanıdığım birini getirdim sözlüğe. "sen çok minnoş olmuşsun. bye." diyerek engelledi beni. en son 2004'te falan tartıştığım biriyle minnoş olmam hasebiyle küstük. böyle bir şey olabilir mi? ses çıkaramadım çünkü haklı. sözlüğe her girdiğimde bana bir masal anlat baba'yı söyleyesim geliyor. hatta elimin altında flüt olsa çalacağım. o derece! valla bu sakinlik, bu huzur beni evlendirir. beni evliliğe götürür bu sezen cumhur önallık. türkiye büyük bir iç savaşa sürükleniyor.
belki de istediğim budur. bilemiyorum.
"bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. ama öylesi pek bulunmuyor..."
j.d. salinger, çavdar tarlasında çocuklar
j.d. salinger, çavdar tarlasında çocuklar
stresli ve yorucu bir meslektir.
Derdimi dağlara haykırsam dağdan seker negatif bir şekilde muhtelif yerlerime girer. Avukatlık hakimle uğraşmak, müvekkil ile uğraşmak, adliye personeliyle uğraşmaktır. Sizi küçümsemek için fırsat kollayan tipler vardır, en küçük hatanızda size "ama avukat bey bu iş böyle şöyle ehehe" çekecek tipler. Öncelikle zaman yönetimi oldukça önemli iş takibinizi çok dikkatli yapmalısınız, dilekçeler aşamasında herşeyin süresi içerisinde hazırlanıp gönderilmesi gerekiyor, duruşmalara yetişmek ayrı bir beladır çünkü hiçbir zaman duruşmalar saatinde olmaz.
Bunun dışında işin mali kısmı muhasebecisi, makbuzu, ıdısı, vıdısıyla gerçekten insanı dertlere sürükleyen bir beladır. Biz de isterdik masa başında biramızla logo falan tasarlamayı, bu yola girenler gerçekten bu mesleği istediğinden emin olup gelmeli. Yorucudur, insanı yıpratır ama işi bilip işe gitmeyen bir tacir kafasıyla hareket ederseniz iyi para kazandırır.
Derdimi dağlara haykırsam dağdan seker negatif bir şekilde muhtelif yerlerime girer. Avukatlık hakimle uğraşmak, müvekkil ile uğraşmak, adliye personeliyle uğraşmaktır. Sizi küçümsemek için fırsat kollayan tipler vardır, en küçük hatanızda size "ama avukat bey bu iş böyle şöyle ehehe" çekecek tipler. Öncelikle zaman yönetimi oldukça önemli iş takibinizi çok dikkatli yapmalısınız, dilekçeler aşamasında herşeyin süresi içerisinde hazırlanıp gönderilmesi gerekiyor, duruşmalara yetişmek ayrı bir beladır çünkü hiçbir zaman duruşmalar saatinde olmaz.
Bunun dışında işin mali kısmı muhasebecisi, makbuzu, ıdısı, vıdısıyla gerçekten insanı dertlere sürükleyen bir beladır. Biz de isterdik masa başında biramızla logo falan tasarlamayı, bu yola girenler gerçekten bu mesleği istediğinden emin olup gelmeli. Yorucudur, insanı yıpratır ama işi bilip işe gitmeyen bir tacir kafasıyla hareket ederseniz iyi para kazandırır.
işlerinizi sizin yerinize yapması için vekil tayin ettiğiniz kişinin vekaleti hukuk kuralları dışında kullanması.
Bu durumla karşı karşıyasanız direkt avukat tutun tavsiyemdir. Hele es kaza bir davaya bakan 3 tane kadın avukat bulduysanız yemeyin de yanında yatın.
Bu durumla karşı karşıyasanız direkt avukat tutun tavsiyemdir. Hele es kaza bir davaya bakan 3 tane kadın avukat bulduysanız yemeyin de yanında yatın.
Katıldığım tespittir. Gargamel mendebur bir insan gibi görünebilir ama adamın ormanından sefil şirinleri çıkarmak istemesi onun en doğal hakkıdır. Adamın derdi para olsa büyü yaparak zaten elde edebilir bunu. Gelelim şirinler tarafına. 100 şirin bir şirinbabanın ağzına bakıyor. Şirin baba ne zaman ortalıktan kaybolsa şirinler kasabasında kaos hakim oluyor. Ölümüne şirin çileği topluyorlar ama aşçı şirin krema, un ve şekeri nerden bulup da pasta yapıyor hala anlamış değilim. Bence bu senaristlerin bir oyunu. Olmayan malzemeden büyük işler çıkaran şirinler ne hikmetse büyü konusunda usta olan ve azman adında salak bir kediye rağmen çabalayan gargameli her seferinde alt ediyor...
Atla gel şaban filminde ana karakterin adı şaban değil niyazidir.
metrobüslerde hayat kurtarıcı bu. oradan da oksijen girmese zaten hemen yanımızdaki yolcunun koltuk altından çıkan kokuyu moleküllerine ayırmak suretiyle içinden hayatta kalmamıza yetecek kadar havayı ayıklayıp çekmek zorunda kalıyoruz. ondan sonra vay efendim geri zekalı nesil yetişiyor, yok efendim türkiye kendi kendini zikebilen ülkeler listesinde yine bir numara gibi haberler.
"hakkımı sonuna kadar arayacağım" demenin bir başka şekli:
- gerekirse avrupa insan hakları mahkemesi'ne kadar gideceğim! (gidemedi)
- gerekirse avrupa insan hakları mahkemesi'ne kadar gideceğim! (gidemedi)
baya telikelidir. atara atar gidere gider asla geri vites yok. yere çay kaşığı düşüyor mesela vay efendim sen kim köpeksin yere düşersin hopp yerden al bir daha yere vur ya da şöyle anlatayım sözlüktesin, entry okuyorsun, sol framede bir başlık;
-doğa için çal
-çalmıycam
anlayamazsınız.
-doğa için çal
-çalmıycam
anlayamazsınız.
Türk müzisyen.
1998 doğumlu bu genç arkadaşımız oldukça sadık bir kitleye sahip. Sesi inanılmaz, özellikle ülke dışında olsaydı nasıl parlardı diye çok fazla yorumla betimleniyor. Yani yine acaba bizdeyken harcanıyor mu diye düşünülenlerden biri.
evrencan gündüz ile birlikte söylediği 'back to black' şarkısıyla tanıdım. Aslında benim için rastgele kazanılmış değerli sesleden biri diye de konuyu bitireyim.
1998 doğumlu bu genç arkadaşımız oldukça sadık bir kitleye sahip. Sesi inanılmaz, özellikle ülke dışında olsaydı nasıl parlardı diye çok fazla yorumla betimleniyor. Yani yine acaba bizdeyken harcanıyor mu diye düşünülenlerden biri.
evrencan gündüz ile birlikte söylediği 'back to black' şarkısıyla tanıdım. Aslında benim için rastgele kazanılmış değerli sesleden biri diye de konuyu bitireyim.
türkçe "medeni hukuk divanı" diyebileceğimiz hukuk çalışması.
zenginsozluk.com/foto
imparator jüstinyen'in emriyle roma hukukunun ilkelerinin derlenmiş halidir. önce italya'daki pandekt hukukuna sonra da fransa'daki code napoleon adı verilen ilk medeni kanuna dayanak oluşturmuştur.
cumhuriyet döneminde tüm kıta avrupa'sı gibi bizim de medeni kanun'umuzun temelini oluşturmuş, bir nevi memleketi istanbul'a geri dönmüştür.
zenginsozluk.com/foto
imparator jüstinyen'in emriyle roma hukukunun ilkelerinin derlenmiş halidir. önce italya'daki pandekt hukukuna sonra da fransa'daki code napoleon adı verilen ilk medeni kanuna dayanak oluşturmuştur.
cumhuriyet döneminde tüm kıta avrupa'sı gibi bizim de medeni kanun'umuzun temelini oluşturmuş, bir nevi memleketi istanbul'a geri dönmüştür.
türk ceza kanunu'na göre intihar etmek, daha doğrusu intihara kalkışmak suç değildir. eğer intihara kalkışmak suç ilan edilirse dolaylı olarak "intiharını sağlama al yoksa biz seni cezalandırırız" gibi bir mesaj verilmiş olur.
mevzuatımıza göre yasak olan intihara yönlendirmektir.
---alıntı---
İNTİHARA YÖNLENDİRME
Madde 84 - (1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Metinden çıkartılan cümle: 29/06/2005-5377 S.K./10.mad)
(4) İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.
---alıntı---
dolayısıyla:
1- intihar davranışını övmek, intiharı yüceltmek suçtur.
2- intihar için yol-yordam gösterilmesinin istenmesine masumane kanıp bir insanın kendini öldürmesinin kolay yollarını göstermek de suçtur.
kaldı ki, her makul insanın takdir edeceği üzere, bu tür bilgiler insanlığın ihtiyaç duyacağı kültür zenginliği olarak nitelenemez.
mevzuatımıza göre yasak olan intihara yönlendirmektir.
---alıntı---
İNTİHARA YÖNLENDİRME
Madde 84 - (1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Metinden çıkartılan cümle: 29/06/2005-5377 S.K./10.mad)
(4) İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.
---alıntı---
dolayısıyla:
1- intihar davranışını övmek, intiharı yüceltmek suçtur.
2- intihar için yol-yordam gösterilmesinin istenmesine masumane kanıp bir insanın kendini öldürmesinin kolay yollarını göstermek de suçtur.
kaldı ki, her makul insanın takdir edeceği üzere, bu tür bilgiler insanlığın ihtiyaç duyacağı kültür zenginliği olarak nitelenemez.
Bir sevgilisi olduğunda ona 'taraf' olup arkadaşlarıyla olan ilişkilerini sevgilisinin tercihlerine göre yeniden düzenleyen zayıf karakterli kadındır mesela.
Bir kadın olarak bu tür kadınlara koyduğum mesafeden kendilerine baktığımda birer kırmızı mercimek tanesi kadar görünüyorlar.
Bir kadın olarak bu tür kadınlara koyduğum mesafeden kendilerine baktığımda birer kırmızı mercimek tanesi kadar görünüyorlar.
Etkisi ve süresi çok kısa olan bir iş yapmak yahut Birine etkisi olmayan sözler söylemek.
nev'in, sen gibi sarkisinin da girizgahini süsler.
nev'in, sen gibi sarkisinin da girizgahini süsler.
(bkz:gülümseyerek mesajlaşmak)
kaan tangöze'nin tam olarak şöyle özetlediği durum;
ah eğleniyor kendi başına
ah neşesi yeter
ah umurunda mı sandın bu dünya
ah neşesi yeter
ah eğleniyor kendi başına
ah neşesi yeter
ah umurunda mı sandın bu dünya
ah neşesi yeter
Boyun eğmek, kendilerine hükmetmeye çalışan erkekler, zayıflık.
ölüme temel tango adımları öğretmeye çalışmak, evini kaplumbağanın yaptığı gibi sırtında taşımak zorunda kalmak, nefretinden prangalar eskitmek, cinnetin tanımını sözde değil özde yapmaktır.
büyük lokma neyse de bu konuda büyük konuşuyorum: ol - maz!
büyük lokma neyse de bu konuda büyük konuşuyorum: ol - maz!
virgülü bloklamıştır, kendisini takip etmesine katiyen izin vermez.
- Yemeğimi yiyip, geleceğim.
Wowowow haram!
- Yemeğimi yiyip, geleceğim.
Wowowow haram!
İçgüdülerin dikine gitmenin hayvanlara mahsus bir davranış olduğunu çözmüş, insan olduğunu unutmamış erkektir.
2002-2017 yılları arasında yaptığı en iyi şey kanımca kısmen unutulmaya yüz tutmuş, varlığından pek söz edilmeyen şanlı mustafa kemal atatürk'ü hükumet adına kaypaklık yapan maşaların kötülemesiyle tekrar tekrar insanların kalbine ata sevgisini aşılayıp, sosyal ve televizyon medyasında hak ettiği değerlere yükseltmiştir. yeni yetişen nesillere kitaplardan, okulların müfredatlarından silmeye çalışan mustafa kemal atatürk'ün tekrar ne kadar önemli bir insan, asker ve dünya politik lideri olduğunu ispatlamıştır.
- izmir'in dağlarında bin selam olsun tüm "mustafa kemallere!"
- izmir'in dağlarında bin selam olsun tüm "mustafa kemallere!"
sevmek + sevilmek.
erkek tırnağı.
-Süleyman Abi, ben Nevzat hatırladın mı, diye sordum.
-Ali'nin kardeşi?
-Hem evet hem hayır abi.
-Anlamadım
-Ben sana yalan söyledim abi, yani başka türlü anlatmazsın diye korktum. Ali'yi de, Gökçe Köyü'nü de senin ağzından aldım. Muğlalıyım ama asker arkadaşın Ali'yi tanımam. Büyük ihtimalle yaşıyordur.
-Peki sen kimsin Nevzat Efendi?
-Ben kızın Kübra'nın ve Ayşe Abla'nın Eskişehir'den komşusuyum, benim yan dairemde otururlar. Bana hikayenizi Kübra anlattı, bende merak ettim geldim. Bundan sonra sana başka yalan yok abi, izin verirsen ben bu hikayenin romanını yazacağım. Ve tabi yine istersen seni yıllar sonra kızınla buluşturacağım.
-Kübra'mla mı buluşturacaksın beni? Kızın dedin? Bir şey mi biliyorsun? Gurbanın olam de
-Ayşe Abla, Kübra'ya "senin baban Süleyman" demiş abi. Kübra bunu zaten biliyormuş.
en az 10-15 saniye telefondan hiç bir ses gelmedi. bir müddet bekledim. telefonun arka planından başka sesler geliyor olması hala açık olduğu gösteriyordu. sonra bir anda adam "gızııımm" diye bağırıp hıçkırarak ağlamaya başladı. ben de bir babaydım ve yirmi yıl kızını görmeden yaşamak, hatta bunu içini her daim kemiren bir soruyla geçirmenin ne demek olduğunu az çok anlayabiliyordum. ağladığı için zaten zorlandığım şivesi de iyice bozulan süleyman abi'nin ne dediğini anlamadığım cümlelerine anlam katmaya çalışırken, onun duygularına ortak olmaya çalışıyordum.
sonra birazcık sakinleşti. "ankaya geliyom ben, hemen geliyom" dedi. artık onu durduramazdım, kübrayı aradım ve babasının geleceğini söyledim. kübra, pazar çok erken saatte kapımı çalmıştı. benim en sevdiğim ve şirine adını taktığım kombinini yapmıştı, bu saç tarzı, bu makyaj ve bu giyim tarzı ona en çok yakışanıydı.
birlikte çıktık ve monkey's isminde bir kahvaltı salonuna gittik. süleyman abi'nin trene bindiği saatler olmalıydı. hızlı tren ile ankara'dan eskişehir'e gelmek 85 dakika sürüyordu.
kübra ne yapması gerektiğini bilemiyor, benden kopyalar almaya çalışıyor, iki de bir çantasından çıkarttığı küçük aynayla kaşını gözünü kontrol ediyordu. ne ben ne de o heyecandan doğru dürüst bir şey yemedik.
zaman en yavaş haliyle aktı gitti. bir saati zorlukla devirmiştik. artık tren garına doğru yürüme zamanı gelmişti. tcdd parkının içinden ağır ağır yürüyerek merkez kavşağa ulaşıp oradan da istasyon caddesine girdik. kübra sürekli cep telefonun saatine bakıyor, bir önceki bakışından beri sadece 1-2 dakika geçtiğini görünce ergen püflemesi yapıyordu.
istasyona girdik. ona neden hiç babasını aramadığını, köyünü bildiği halde gitmediğini sordum. annesi ile ilgili bahaneler sıraladı. emin olduğum tek şey vardı, gerçek babasının ömer olmaması onu mutlu etmeye yetiyordu. garda girmeye izin verilen son noktaya kadar geldik. on dakikadan fazla zaman vardı.
atakan ile evlenmeye karar vermeleri üzerinde konuştuk. "başkasıyla evlensem beni rahat bırakmaz zaten, hem başka kim var ki, sen bile istemedin beni" dedi gülerek. ben de "geldiğimden beri atakan'ın sevgilisisin, seni hiç boş yakalayamadım ki" dedim. bu iltifat bile yüzünde güller açmasına yetmişti. ona ne kadar az güzel şey söylediğimi fark ettim. dengeleri koruyabilmek için onu zaman zaman ne kadar kırdığımı da fark etmiş oldum.
biz garın alt geçide benzer bekleme alanında olduğumuzdan trenin gelip gelmediğini göremiyorduk, ancak bir trenin perona yanaştığının sesini duyabilmiştik. gözümüz merdivende öylece bekliyorduk. sonra bir kız merdivenden koşarak indi. bizim beklediğimiz alanda bekleyen genç sevgilisine sarıldı. uzaklaştılar. sonra trenden inenlerin geri kalanları da birer ikişer gözükmeye başladılar. hepsinin yüzlerine bakıp süleyman abiyi aralarından seçmeye çalışıyordum. kübra ise görüyor musun diye birkaç kez sordu. trene binmemiş olacağına pek ihtimal vermiyordum.
tam yoğunluk azaldığı sırada merdivenden inerken gördüm onu, ilk kez gelmiş olmanın çekingenliği ile etrafına bakıyor, doğru yere doğru yürüyüp yürümediği anlamaya çalışıyordu. bizi görmesi biraz süre aldı, göz ucuyla kübra'ya baktım. put gibi kalmış, ne yapacağını bilemez halde bekliyordu.
kapıdan çıktı, elindeki küçük çantayı aldım, tokalaşıp, öpüştük. "süleyman abi bu kübra" dedim. kübra'yı babasının elini öpmesi konusunda tembihlemiştim. dediğimi yaptı. süleyman abi kübra'nın yüzünü iki eli arasına aldı. iki yanağından öptü ve ardından sımsıkı bağrına bastı. kübra'nın duygusal olmamasına zaten alışıktım. süleyman abi ise gözlerinden akan yaşlar kübra'nın omuzuna düşmesin diye bir an önce silmeye çalışıyordu.
-Ali'nin kardeşi?
-Hem evet hem hayır abi.
-Anlamadım
-Ben sana yalan söyledim abi, yani başka türlü anlatmazsın diye korktum. Ali'yi de, Gökçe Köyü'nü de senin ağzından aldım. Muğlalıyım ama asker arkadaşın Ali'yi tanımam. Büyük ihtimalle yaşıyordur.
-Peki sen kimsin Nevzat Efendi?
-Ben kızın Kübra'nın ve Ayşe Abla'nın Eskişehir'den komşusuyum, benim yan dairemde otururlar. Bana hikayenizi Kübra anlattı, bende merak ettim geldim. Bundan sonra sana başka yalan yok abi, izin verirsen ben bu hikayenin romanını yazacağım. Ve tabi yine istersen seni yıllar sonra kızınla buluşturacağım.
-Kübra'mla mı buluşturacaksın beni? Kızın dedin? Bir şey mi biliyorsun? Gurbanın olam de
-Ayşe Abla, Kübra'ya "senin baban Süleyman" demiş abi. Kübra bunu zaten biliyormuş.
en az 10-15 saniye telefondan hiç bir ses gelmedi. bir müddet bekledim. telefonun arka planından başka sesler geliyor olması hala açık olduğu gösteriyordu. sonra bir anda adam "gızııımm" diye bağırıp hıçkırarak ağlamaya başladı. ben de bir babaydım ve yirmi yıl kızını görmeden yaşamak, hatta bunu içini her daim kemiren bir soruyla geçirmenin ne demek olduğunu az çok anlayabiliyordum. ağladığı için zaten zorlandığım şivesi de iyice bozulan süleyman abi'nin ne dediğini anlamadığım cümlelerine anlam katmaya çalışırken, onun duygularına ortak olmaya çalışıyordum.
sonra birazcık sakinleşti. "ankaya geliyom ben, hemen geliyom" dedi. artık onu durduramazdım, kübrayı aradım ve babasının geleceğini söyledim. kübra, pazar çok erken saatte kapımı çalmıştı. benim en sevdiğim ve şirine adını taktığım kombinini yapmıştı, bu saç tarzı, bu makyaj ve bu giyim tarzı ona en çok yakışanıydı.
birlikte çıktık ve monkey's isminde bir kahvaltı salonuna gittik. süleyman abi'nin trene bindiği saatler olmalıydı. hızlı tren ile ankara'dan eskişehir'e gelmek 85 dakika sürüyordu.
kübra ne yapması gerektiğini bilemiyor, benden kopyalar almaya çalışıyor, iki de bir çantasından çıkarttığı küçük aynayla kaşını gözünü kontrol ediyordu. ne ben ne de o heyecandan doğru dürüst bir şey yemedik.
zaman en yavaş haliyle aktı gitti. bir saati zorlukla devirmiştik. artık tren garına doğru yürüme zamanı gelmişti. tcdd parkının içinden ağır ağır yürüyerek merkez kavşağa ulaşıp oradan da istasyon caddesine girdik. kübra sürekli cep telefonun saatine bakıyor, bir önceki bakışından beri sadece 1-2 dakika geçtiğini görünce ergen püflemesi yapıyordu.
istasyona girdik. ona neden hiç babasını aramadığını, köyünü bildiği halde gitmediğini sordum. annesi ile ilgili bahaneler sıraladı. emin olduğum tek şey vardı, gerçek babasının ömer olmaması onu mutlu etmeye yetiyordu. garda girmeye izin verilen son noktaya kadar geldik. on dakikadan fazla zaman vardı.
atakan ile evlenmeye karar vermeleri üzerinde konuştuk. "başkasıyla evlensem beni rahat bırakmaz zaten, hem başka kim var ki, sen bile istemedin beni" dedi gülerek. ben de "geldiğimden beri atakan'ın sevgilisisin, seni hiç boş yakalayamadım ki" dedim. bu iltifat bile yüzünde güller açmasına yetmişti. ona ne kadar az güzel şey söylediğimi fark ettim. dengeleri koruyabilmek için onu zaman zaman ne kadar kırdığımı da fark etmiş oldum.
biz garın alt geçide benzer bekleme alanında olduğumuzdan trenin gelip gelmediğini göremiyorduk, ancak bir trenin perona yanaştığının sesini duyabilmiştik. gözümüz merdivende öylece bekliyorduk. sonra bir kız merdivenden koşarak indi. bizim beklediğimiz alanda bekleyen genç sevgilisine sarıldı. uzaklaştılar. sonra trenden inenlerin geri kalanları da birer ikişer gözükmeye başladılar. hepsinin yüzlerine bakıp süleyman abiyi aralarından seçmeye çalışıyordum. kübra ise görüyor musun diye birkaç kez sordu. trene binmemiş olacağına pek ihtimal vermiyordum.
tam yoğunluk azaldığı sırada merdivenden inerken gördüm onu, ilk kez gelmiş olmanın çekingenliği ile etrafına bakıyor, doğru yere doğru yürüyüp yürümediği anlamaya çalışıyordu. bizi görmesi biraz süre aldı, göz ucuyla kübra'ya baktım. put gibi kalmış, ne yapacağını bilemez halde bekliyordu.
kapıdan çıktı, elindeki küçük çantayı aldım, tokalaşıp, öpüştük. "süleyman abi bu kübra" dedim. kübra'yı babasının elini öpmesi konusunda tembihlemiştim. dediğimi yaptı. süleyman abi kübra'nın yüzünü iki eli arasına aldı. iki yanağından öptü ve ardından sımsıkı bağrına bastı. kübra'nın duygusal olmamasına zaten alışıktım. süleyman abi ise gözlerinden akan yaşlar kübra'nın omuzuna düşmesin diye bir an önce silmeye çalışıyordu.
Ise gidesim o kadar yok ki bir elimde lahmacun, otekinde bira, ağzımda sigara ile en işlek caddeye koşarak dalasim ve "şükran gününde nerdeydiniz" diye bağırasım var. 2 gün rapor aldıracak dayağı yesem yeter Allahım. Ya da Allahım şöyle de olabilir. Ben başka bir şeye donuseyim, Şu saniye ama. Ot olur, at olur. At olup Eve koşayım.
Hayatımın en güzel günlerini yaşadım. Ben yaşamamış, görmemiş, bazı şeylerin açlığını çeken biri değilim. Çoğu insanın hayatında yaşamadığı ve hayal dahi edemeyeceği travmaları da maalesef yaşadım ya da tanık oldum. Bütün bunlardan sonra asla hiçbir zaman daha fazla heyecanlanamayacağımı, asla saf, temiz duygularla bir insanı sevemeyecegimi, sevilemeyeceğimi düşünüyordum. Hani o kadar boktan insanlarla beraber oldum, o kadar sikko anılarım oldu, o kadar hatalar yaptım, o kadar suistimal edildim ki bu dünyanın asla saf bir yer olamayacağı kanaatine vardım. Ancak bu yaşadığım iki gün... Sanki bütün bildiklerimi unutmuş gibiyim.
Elmanın en güzelini yememişim ve hâlâ orada duruyormuş, hiç bu kadar güzel kahvaltı etmemişim, hiç bu kadar tatlı şarap içmemişim, hiç bu kadar güzel gülen birini öpmemişim. Aslında ben 28 sene yaşamışım ama yaşamamışım da gibi.
Ben 28 sene onsuz napmışım hakikaten? Kimi düşünmüş kimler için ağlamışım? Kimlere gitme demişim? Kimlerle seviştiğimi sanmışım?
Hayat çok enteresan lan. Ama bu yaşadığım hayata dahil bir şey değil sanki. Tarifi mümkün olmayan, bu dünyaya ait olmadığını düşündüğüm hisler yaşıyorum.
Seninle yaşlanıp seninle ölmek istiyorum derler ya. Ben seninle sonsuza uzanmak istiyorum. Ölmek istemiyorum. Eğer diğer tarafta da seninle olacaksam bunu kabul edebilirim. Çok güzelsin sen.
Elmanın en güzelini yememişim ve hâlâ orada duruyormuş, hiç bu kadar güzel kahvaltı etmemişim, hiç bu kadar tatlı şarap içmemişim, hiç bu kadar güzel gülen birini öpmemişim. Aslında ben 28 sene yaşamışım ama yaşamamışım da gibi.
Ben 28 sene onsuz napmışım hakikaten? Kimi düşünmüş kimler için ağlamışım? Kimlere gitme demişim? Kimlerle seviştiğimi sanmışım?
Hayat çok enteresan lan. Ama bu yaşadığım hayata dahil bir şey değil sanki. Tarifi mümkün olmayan, bu dünyaya ait olmadığını düşündüğüm hisler yaşıyorum.
Seninle yaşlanıp seninle ölmek istiyorum derler ya. Ben seninle sonsuza uzanmak istiyorum. Ölmek istemiyorum. Eğer diğer tarafta da seninle olacaksam bunu kabul edebilirim. Çok güzelsin sen.
İç hesaplaşmaların, kendinle konuşabilmenin en güzel yoludur ütü yapmak. O kızgın buhar sesi terapi gibi gelir.