google'a şarkı veya şarkıcı, grup ismi yazıp, Kullanıcılar şunları da aradı bölümünde savrulmak. oradan çıkış yok beyler, oradan çıkış yok. ayrıca:
geceye bir şarkı bırak
santim santim kıça giren bir mikro iktisat dersinden çıkarken telefonun internetini açıp, sevgilinin attığı mesajların takır takır bildirim ekranına düştüğü an.
satürnün halkalarına oturmuş da ayaklarımı sallıyorum boşluğa, eğilmişim, başım ellerimin arasında...
''yama artarsa refah düşer, onarmak, antisosyaldir.''
*
bence ulysses ile ''kitap içinde kütüphane'' temelinde eşdeğer kitaptır. medeniyetler yıkılır, imparatorluklar kurulur dağılır da, kitaplar kalır geriye. ama cesur yeni dünya, hep kalır.
*
bence ulysses ile ''kitap içinde kütüphane'' temelinde eşdeğer kitaptır. medeniyetler yıkılır, imparatorluklar kurulur dağılır da, kitaplar kalır geriye. ama cesur yeni dünya, hep kalır.
uzak,
âdemsiz bir durak, son durak olamaz.
birileri çizebilir boşluğu. o bir şeylerin tutukluluğu, tükürülecekken yutulan kan. acısı şeylerin, salınım. son hecesi aşkın. şifa dilenen dudakların kokusu dağlarda süzülen. öpmedim onu, deniz tabanını gezdim. sarılmadım ona anlamı kuşandım. dudaklarını da koklamadım zaten. temiz, sari parçaların içinde gördüğüm muhtemel bir hülya idi. başını koyduğu yastık bir kod. her nefes bir pasaj.
sokaklar onunla dolu, görmediğim her yerde o var. belli kokular doluyor burnuma, bildik gözyaşları pusuda. tadı dahi dudaklarımda. çelik öğütüyorum sanki, özlem demir leblebi. yol arkadaşı kıskançlık, nefsin bencilliğine direnilemeyen, o mavi ateşten meydana gelen. küçülüyorum, nokta haline gelene kadar bi kenarda veremli gibi ölümümü bekliyorum.
asılıyorum elimin kavrayamadığı her şeye. benliğim, yakasına yapıştığım. renklerim meydana geliyor. kaynıyorum onun kazanında, azalıyorum, kendimden çekiliyorum. canıma bakıyorum, canıma son kez.
olmadı mı hiç, müziğin de yorulup yavaşça yere serildiği anları bilmedim mi? ya o tatsız haller? kan ve boşlukta yüzen bağırışlar neydi? beyaz ellerimiz teşhir.
beyaz.
yersiz ve yeterince sebepsiz yorgunlaşmış acı, acılaşan yorgunluk; 'an'a dik inen cevval, patavatsız bir çizgi. odur, insanın boğazına oturan yumruk, kahkahaları yırtan anı artık soluk. dokunulmayı bekliyor dökülmek için, dokunulmuyor.. dokundurulmuyor, baygın öz, ölü sanki. onunla birlikte yaşamaya devam edecek evde istenmeyen biri gibi. bilinenler ama dile getirilmeyenler, söze gelmez duyguların gücü nasıl korkutmasın.
fotoğraflarda kalmaması adına gülümseme dişlisi kendi kendinin emekçisi. görkemli, rahatsız edebilecek potansiyelde evhamlı çarkın yıkılmaz kalesi. bir öpücük mesafesinde sesler, kokular, aşktan yükselen sıcak, nadide iniltiler.
bir kara deliğe tükürmek, yere değiş sesi beklemek, bitiş, çakılış emaresi bir yitiş özlemi. aramak, bakmak ve görmeyi akledebilecek kudrete nail olmak süreçle, boğazına yapışmak kendinin, uyandırmak kendini. tokatlamak son defa acımadan, son defa acıtarak.
42 milyon yıl öncesi bugün, bir seyahat gemisinde okuduğum tozlu bir kitapta yazıyordu;
''sevmek, sevişmek. güzellik vermek kendinden, güzelleşerek, kendiliğine ve ötekine, ötekinden.''
çiçekleri eziyorlar.
yıldızları titizlikle yontuyorlar.
maket bıçağıyla düzeltilen yerlerde biriken tozlara üflüyorlar..
âdemsiz bir durak, son durak olamaz.
birileri çizebilir boşluğu. o bir şeylerin tutukluluğu, tükürülecekken yutulan kan. acısı şeylerin, salınım. son hecesi aşkın. şifa dilenen dudakların kokusu dağlarda süzülen. öpmedim onu, deniz tabanını gezdim. sarılmadım ona anlamı kuşandım. dudaklarını da koklamadım zaten. temiz, sari parçaların içinde gördüğüm muhtemel bir hülya idi. başını koyduğu yastık bir kod. her nefes bir pasaj.
sokaklar onunla dolu, görmediğim her yerde o var. belli kokular doluyor burnuma, bildik gözyaşları pusuda. tadı dahi dudaklarımda. çelik öğütüyorum sanki, özlem demir leblebi. yol arkadaşı kıskançlık, nefsin bencilliğine direnilemeyen, o mavi ateşten meydana gelen. küçülüyorum, nokta haline gelene kadar bi kenarda veremli gibi ölümümü bekliyorum.
asılıyorum elimin kavrayamadığı her şeye. benliğim, yakasına yapıştığım. renklerim meydana geliyor. kaynıyorum onun kazanında, azalıyorum, kendimden çekiliyorum. canıma bakıyorum, canıma son kez.
olmadı mı hiç, müziğin de yorulup yavaşça yere serildiği anları bilmedim mi? ya o tatsız haller? kan ve boşlukta yüzen bağırışlar neydi? beyaz ellerimiz teşhir.
beyaz.
yersiz ve yeterince sebepsiz yorgunlaşmış acı, acılaşan yorgunluk; 'an'a dik inen cevval, patavatsız bir çizgi. odur, insanın boğazına oturan yumruk, kahkahaları yırtan anı artık soluk. dokunulmayı bekliyor dökülmek için, dokunulmuyor.. dokundurulmuyor, baygın öz, ölü sanki. onunla birlikte yaşamaya devam edecek evde istenmeyen biri gibi. bilinenler ama dile getirilmeyenler, söze gelmez duyguların gücü nasıl korkutmasın.
fotoğraflarda kalmaması adına gülümseme dişlisi kendi kendinin emekçisi. görkemli, rahatsız edebilecek potansiyelde evhamlı çarkın yıkılmaz kalesi. bir öpücük mesafesinde sesler, kokular, aşktan yükselen sıcak, nadide iniltiler.
bir kara deliğe tükürmek, yere değiş sesi beklemek, bitiş, çakılış emaresi bir yitiş özlemi. aramak, bakmak ve görmeyi akledebilecek kudrete nail olmak süreçle, boğazına yapışmak kendinin, uyandırmak kendini. tokatlamak son defa acımadan, son defa acıtarak.
42 milyon yıl öncesi bugün, bir seyahat gemisinde okuduğum tozlu bir kitapta yazıyordu;
''sevmek, sevişmek. güzellik vermek kendinden, güzelleşerek, kendiliğine ve ötekine, ötekinden.''
çiçekleri eziyorlar.
yıldızları titizlikle yontuyorlar.
maket bıçağıyla düzeltilen yerlerde biriken tozlara üflüyorlar..
bir deşarj olma yoludur. varoluş mücadelesinde yapılanların esasen ne denli gülünç ve farazi olduğunu anımsatan seanslardır.
60-70-80 doğumlu insanların teknolojiyi keşfiyle orantılı bir soğumadır bu, yeni ve erken dönem yeni neslin facebook'tan soğuması.
facebook, instagram, twitter gibi ana akım sosyal medyanın demirbaşı, en son facebook hesabı gerekiyordu diğerlerinde hesap alabilmek için. ondandır bir de. neyse, abinlere selam söyle oğ lum ben tü lay teyzen. öpüyorum,,
facebook, instagram, twitter gibi ana akım sosyal medyanın demirbaşı, en son facebook hesabı gerekiyordu diğerlerinde hesap alabilmek için. ondandır bir de. neyse, abinlere selam söyle oğ lum ben tü lay teyzen. öpüyorum,,
vermek, vermeye hazır olmak. sevgi alma işi değil, amacın kendisiyse şayet sevgi.
(bkz:sevme sanatı)
(bkz:erich fromm)
(bkz:sevme sanatı)
(bkz:erich fromm)
dinleyici yaş aralığı ekseriyetle 7-17 bandında olan şarkıcı. ha bir de hondacı kekolar var.
kızı kadını, erkeği adamı yok bunun, kendi oluşunuzla varlık gösterdiğinizde gülebiliyorsa birileri, siz de onlarla gülebiliyorsanız kendiliğinize, ana, tamamdır bir şeyler.
kendine daha fazla direnememiş biridir. incelemesi burada:
kendisi hakkında etraflıca fikir edinmek için bu video eşsiz nitelikte.
bir ara üyesi ve yönetici olduğum bir sözlüğe ''lan bi gireyim bakalım noolmuş?'' diye düşünerek girip, kimsenin olmamasını görmem ve dahası, geliştirilen sözlük botları tarafından çeşitli başlıklara sürekli girdiler girildiğini görmem.
yazan yok, okuyan yok, ortam boş, botlar hareket halinde. biraz ürkütücü, biraz da hüzünlü geldi.
yazan yok, okuyan yok, ortam boş, botlar hareket halinde. biraz ürkütücü, biraz da hüzünlü geldi.
herkese yakışsaydı kimse saçını uzatmazdı zaten. yakışmasından bağımsız şekilde saçını 3 numaraya vuran insan lazım işte. bana değil tabi.
muhtemelen yastıkla kalmamış, odaya da sinmiştir. odaya girer girmez burun çeperlerine akın eden kokuya sarılası gelir insanın...
şöyle de devam edilebilecek giriş cümlesidir;
''i remember, the first time i saw her, i smelled her passion which is covered parfume, and it was 'fokin' great, man. jeez, i can't even write ever than before now, words are so barren, so trembly. anyways, i need to go and make luv with ma women ehehe.''
''i remember, the first time i saw her, i smelled her passion which is covered parfume, and it was 'fokin' great, man. jeez, i can't even write ever than before now, words are so barren, so trembly. anyways, i need to go and make luv with ma women ehehe.''
bravo çünkü o yazıyı okuyanı siksinler.
brave new world evreninin tanrısıdır.
ego ve kontrolsüz benlik sevgisi saçılan uygulama. az kaldı az, geliyor.
(bkz:brave new world)
(bkz:henry ford)
(bkz:brave new world)
(bkz:henry ford)
ilk izlediğimde ''okumuyom lan'' triplerine girmiştim.
sistem ehlileştirdi ama sağolsun, düzdü daha doğrusu. yalan yok.
sistem ehlileştirdi ama sağolsun, düzdü daha doğrusu. yalan yok.