sözcü gazetesinin haberine göre pahalı abd malı telefonunu kırmayıp satan kişi. meclisteki bütün solcu milletvekillerine, halkımızın onurunu hiç bir onur kırıcı hareket içine girmeden ayaklar altına aldırmadığı için teşekkürü borç bilirim. sağcı dostlarımız da üzülmesin, insanlık dünyanın gülümseyen sol yanağında hala dimdik ayaktadır.
muhteşem güzellikte bir dünyalı varlıktır kendisi. bu kadını tv'de görünce evrim biyolojisi adına inandığım her şeyi inkar ediyorum. böyle dişi bir varlık rastlantılar sonucu oluşmuş olamaz. bu yönüyle allahın yer yüzündeki ayetlerinden diyebiliriz.
bazı insanların bir bakış ve konuşmada ne kadar iyi insanlar olduğunu anlamak için insan sarrafı olmaya falan gerek yoktur. kanaatimce sevgili mehmet'de bu güzel insanlardan biriydi.
çocukcağız kötü bir şey yapmadı. videosundan anladığım kadarıyla dolup taşmış belli ki. onu o kadar iyi anlayabiliyorum ki. gitmeden dostlarıyla dertleşmek istemiş. hiç de zavallı bir insan değil kendisi. dimdik ve gülerek gitmiş hepimizin gideceği sona. gitmese iyi olurdu tabii ki. ama yıllardır yediği linci anlamakta zorlanmaktayım.
çocukcağız kötü bir şey yapmadı. videosundan anladığım kadarıyla dolup taşmış belli ki. onu o kadar iyi anlayabiliyorum ki. gitmeden dostlarıyla dertleşmek istemiş. hiç de zavallı bir insan değil kendisi. dimdik ve gülerek gitmiş hepimizin gideceği sona. gitmese iyi olurdu tabii ki. ama yıllardır yediği linci anlamakta zorlanmaktayım.
çağımızda her aşk
ayrıntılardan arındırsam hayatımı;
desem ki: ben elsa'yı çok sevdim.
o kadar. bir kapı aralandı kısaca:
bir başka dünyada, başka bir çağda
mümkün olabileceğini gördük aşkın.
usulca kapandı tekrar kapı sonra.
uzun uzun durmasam üzerinde;
desem ki: ben elsa'yı çok sevdim.
o kadar. aşkın başkalarını dışladığı,
sevdanın ille de bire bir yaşandığı yerde,
biri bir başkasını ne kadar sevebilirse,
o kadar sevebildim ben de işte.
desem ki, böylesi bir dünyada,
böyleyken insan ilişkileri
başka türlü sevemezdik zaten.
elsa duymuyorsa artık sözlerimi,
ne anlamı olabilir ki dediklerimin!
sonuç olarak yenildik işte.
desem ki, yumuşak bir sesle,
baştan yeniktir çağımızda her aşk.
herkes gibi yenildik işte biz de.
isyan etmesem, doğal karşılasam
ve ağlamayabilsem.
ağlamasam.
desem ki, değişecek birgün herşey,
çıkacak aşk bireylerin tekelinden.
ne değişir ki bizim için? ne değişir ki?
baştan yeniktir çağımızda her aşk
ve çağımızın çocukları, elsa'yla ben,
yenildik işte herkes gibi.
roni margulıes
ayrıntılardan arındırsam hayatımı;
desem ki: ben elsa'yı çok sevdim.
o kadar. bir kapı aralandı kısaca:
bir başka dünyada, başka bir çağda
mümkün olabileceğini gördük aşkın.
usulca kapandı tekrar kapı sonra.
uzun uzun durmasam üzerinde;
desem ki: ben elsa'yı çok sevdim.
o kadar. aşkın başkalarını dışladığı,
sevdanın ille de bire bir yaşandığı yerde,
biri bir başkasını ne kadar sevebilirse,
o kadar sevebildim ben de işte.
desem ki, böylesi bir dünyada,
böyleyken insan ilişkileri
başka türlü sevemezdik zaten.
elsa duymuyorsa artık sözlerimi,
ne anlamı olabilir ki dediklerimin!
sonuç olarak yenildik işte.
desem ki, yumuşak bir sesle,
baştan yeniktir çağımızda her aşk.
herkes gibi yenildik işte biz de.
isyan etmesem, doğal karşılasam
ve ağlamayabilsem.
ağlamasam.
desem ki, değişecek birgün herşey,
çıkacak aşk bireylerin tekelinden.
ne değişir ki bizim için? ne değişir ki?
baştan yeniktir çağımızda her aşk
ve çağımızın çocukları, elsa'yla ben,
yenildik işte herkes gibi.
roni margulıes
az önce bbc'de bir haber okudum. çin'de kendini ölmüş göstererek sigorta şirketini dolandıran adamın karısı iki çocuğuyla birlikte intihar etmiş.
bir kadının sevgisi ne kadar müthiş bir şey yahu. kadınlar her zaman için erkeklerden çok daha zeki ve bilinç sahibi insanlardır. hatta çok daha gerçekçidirler. belki de bugüne kadar aşk üstüne söylenmiş en güzel şarkı sözünü sezen söylemiştir;
''aşk için ölmeli aşk o zaman aşk''
ama yani emek verilecek insan var, ölünecek insan var, bir de yüzüne tükürülecek insan var. bu haberdeki kadın sadece bir örnek. kadınlar bütün bilinç ve zihin yeteneklerinde biz erkeklerden kat be kat üstünken acaba tasnif yetenekleri mi biraz az gelişmiş de, sosyal yaşamda her şeylerini verecek insanları bir birinden ayıramazlar. bu bahsi gerçekten çok merak ediyorum. ben kıt zekam ve bilgimle uzun uzun düşünmeme rağmen bir yanıt geliştiremedim. keşke dünyadaki bütün sosyologlar iki sene falan bütün işi gücü bırakıp bu soruya yanıt bulmaya odaklansa. eminim o zaman dünya daha yaşanılır bir yer olurdu.
bir kadının sevgisi ne kadar müthiş bir şey yahu. kadınlar her zaman için erkeklerden çok daha zeki ve bilinç sahibi insanlardır. hatta çok daha gerçekçidirler. belki de bugüne kadar aşk üstüne söylenmiş en güzel şarkı sözünü sezen söylemiştir;
''aşk için ölmeli aşk o zaman aşk''
ama yani emek verilecek insan var, ölünecek insan var, bir de yüzüne tükürülecek insan var. bu haberdeki kadın sadece bir örnek. kadınlar bütün bilinç ve zihin yeteneklerinde biz erkeklerden kat be kat üstünken acaba tasnif yetenekleri mi biraz az gelişmiş de, sosyal yaşamda her şeylerini verecek insanları bir birinden ayıramazlar. bu bahsi gerçekten çok merak ediyorum. ben kıt zekam ve bilgimle uzun uzun düşünmeme rağmen bir yanıt geliştiremedim. keşke dünyadaki bütün sosyologlar iki sene falan bütün işi gücü bırakıp bu soruya yanıt bulmaya odaklansa. eminim o zaman dünya daha yaşanılır bir yer olurdu.
30'u 5 geçtim, evim var mı? arkadaş her ay ali sami alkış'ın bıyıkları büyüklüğünde bir kira ödüyorsam evim var demektir. hem ben göreceğim krizin ilerliyen günlerinde bütün yatırımını emlak almaya sevk eden küçük burjuva dostlarımın zavallı ahvalini. onler aldıkları emlakların 2 sene içinde dört katı değer kazanacağını düşünürken, artık emlak balonu, şemsiyesi ağızlarında mı açılacak, hevesleri kursaklarında mı patlayacak göreceğiz. neyse başımızı sokacak bir yuvamız var çok şükür. hem ben mülkiyet kavramına köklü ve kökten olarak karşıyım. mülkiyet hırsızlıktır.
özetle evim yok.
biz de zamanında çok sevdik sevildik. gençtik falan. güzel günler yaşadık, yaşattık. belki de gerektiği kadar kendimizi anlatamadık o güzel insanlara, yahut biz anlamak istemedik. genciz daha yahu, eşimiz olacak günler de gelir. hem bak ne diyor büyük vatan şairi nazım;
en güzel deniz:
en güzel çocuk:
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür..''
özetle eşim yok.
araba mevzusuna gelirsek, külüstür bir şeyler var. uzun zamandır tek cinsel aktivetem de zaten pompacı arkadaşlarla oluyor. bu zevkin bedeli dolar yükseldikçe yükseliyor, ama zaten son aylarda hepimize giren çıkanın haddi hesabı belli değil. bir pompacı keyfim var, ona da karışmayın. gerçi kağıt ithalatından dolayı, peçetelere de epey zam geldi. neyse peçete konusu nereden açıldı onu ben de anlamadım.
çocukları severim. ama her yaş ve cinsiyet mensubu yeğenlerim var. onların sevgisi yetiyor şimdilik.
özetle çocuğum yok.
özetle evim yok.
biz de zamanında çok sevdik sevildik. gençtik falan. güzel günler yaşadık, yaşattık. belki de gerektiği kadar kendimizi anlatamadık o güzel insanlara, yahut biz anlamak istemedik. genciz daha yahu, eşimiz olacak günler de gelir. hem bak ne diyor büyük vatan şairi nazım;
en güzel deniz:
en güzel çocuk:
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür..''
özetle eşim yok.
araba mevzusuna gelirsek, külüstür bir şeyler var. uzun zamandır tek cinsel aktivetem de zaten pompacı arkadaşlarla oluyor. bu zevkin bedeli dolar yükseldikçe yükseliyor, ama zaten son aylarda hepimize giren çıkanın haddi hesabı belli değil. bir pompacı keyfim var, ona da karışmayın. gerçi kağıt ithalatından dolayı, peçetelere de epey zam geldi. neyse peçete konusu nereden açıldı onu ben de anlamadım.
çocukları severim. ama her yaş ve cinsiyet mensubu yeğenlerim var. onların sevgisi yetiyor şimdilik.
özetle çocuğum yok.
1940'lı yıllarda dünyanın her tarafından sanatçılar, ispanya iç savaşında sosyalist halk savaşçılarına destek olmak için ispanya'ya gitti. hatta aralarında george orwel'ın da bulunduğu bazı sanatçılar silah kuşanıp franco'ya karşı savaşmıştır.
bizim ülkemizden de bir grup sanatçı o dönem bizim bir grup sanatçı bu amaçla ispanya'ya gitti. diğer ustalarımız halkla dayanışmak için varını yoğunu ortaya koyarken ömrü bedavacılıkla geçmiş olan beyatlı endülüs pavyonlarında meme şiirleri yazıyordu.
lakin kabul etmek gerekir ki çok iyi bir şairdir.
düşünce
ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
insanlar anlaşıldı. cihânın da sırrı yok,
kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
en tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!
"yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
"yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.
hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!
ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
bizim ülkemizden de bir grup sanatçı o dönem bizim bir grup sanatçı bu amaçla ispanya'ya gitti. diğer ustalarımız halkla dayanışmak için varını yoğunu ortaya koyarken ömrü bedavacılıkla geçmiş olan beyatlı endülüs pavyonlarında meme şiirleri yazıyordu.
lakin kabul etmek gerekir ki çok iyi bir şairdir.
düşünce
ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
insanlar anlaşıldı. cihânın da sırrı yok,
kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
en tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!
"yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
"yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.
hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!
ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
basit bir salata tarifi vereceğim. ama öncesinde başarılı bir salata yapmanın en önemli püf noktalarından birinin malzemeleri benim koca kafam kadar büyük doğramamak olduğunu belirtmek isterim.
bir soğanı iyi bir bıçakla ince ince doğrayın. sonrasında üzerine taze maydonoz ve naneyi kıyın. bir miktar summakla, ince soğan halkaları bir birinden ayrılacak biçimde karıştırın.
daha sonrasında marul, yeşil biber ve domatesi ince ince doğrayarak soğan ve summak karışımının üzerine yayın. halis antakya nar ekşisi ve zeytin yağıyla karıştırın. salatınızı yine uygun kalınlıkta doğrayacağınız salatalık turşusuyla süsleyebilirsiniz. bu salatayı bir yiyen altı ay grip yüzü görmez.
afiyet olsun.
bir soğanı iyi bir bıçakla ince ince doğrayın. sonrasında üzerine taze maydonoz ve naneyi kıyın. bir miktar summakla, ince soğan halkaları bir birinden ayrılacak biçimde karıştırın.
daha sonrasında marul, yeşil biber ve domatesi ince ince doğrayarak soğan ve summak karışımının üzerine yayın. halis antakya nar ekşisi ve zeytin yağıyla karıştırın. salatınızı yine uygun kalınlıkta doğrayacağınız salatalık turşusuyla süsleyebilirsiniz. bu salatayı bir yiyen altı ay grip yüzü görmez.
afiyet olsun.
erkek yazarlardan yemek tarifleri
bugün size memoş usulû sosisli sandviç tarifi vereceğim. bu arada "memoş" gerçek ismimin 35 yaşında katır kadar adam olmama rağmen ailede ve doğduğum mahallemde ismimin söyleniş şeklidir.
öncesinde bir tavaya az su, biber salçası, domates salçası, zeytin yağı ve tereyağını koyun. baharat olarak ilk etapta, kara biber, toz biber ve tuz kâfidir.
sonrasında yeter miktarta sosisleri parçalanmayacak şekilde bir bıçakla yarın. sonrasında tavada hazır ettiğiniz sos içinde pişirin.
sosisler hafifçe kızardıktan sonra onları tavanın bir yanına alıp ekmeğinizi tavanın kalan yanında ısıtın.
ekmeğin içine mayonezi sürdükten sonra marul, domates ve salatalık turşuyla birlikte pişen sosisleri koyun. kekik baharatını sosisler piştikten sonra serpmenizi öneririm.
afiyet olsun.
bugün size memoş usulû sosisli sandviç tarifi vereceğim. bu arada "memoş" gerçek ismimin 35 yaşında katır kadar adam olmama rağmen ailede ve doğduğum mahallemde ismimin söyleniş şeklidir.
öncesinde bir tavaya az su, biber salçası, domates salçası, zeytin yağı ve tereyağını koyun. baharat olarak ilk etapta, kara biber, toz biber ve tuz kâfidir.
sonrasında yeter miktarta sosisleri parçalanmayacak şekilde bir bıçakla yarın. sonrasında tavada hazır ettiğiniz sos içinde pişirin.
sosisler hafifçe kızardıktan sonra onları tavanın bir yanına alıp ekmeğinizi tavanın kalan yanında ısıtın.
ekmeğin içine mayonezi sürdükten sonra marul, domates ve salatalık turşuyla birlikte pişen sosisleri koyun. kekik baharatını sosisler piştikten sonra serpmenizi öneririm.
afiyet olsun.
kendi specialim olan yemeğin adıdır. tarifini paylaşıyorum.
tavuğun göğüs kısmından aldığınız eti kuşbaşından biraz küçük şekilde doğrayın. öncesinde bir tavada kırmızı toz biber ve su eşliğinde haşlayın. su tavadan çekildikten sonra tereyağı ve az sıvı yağ ile tavuğu kavurun.
başka bir tavada, biber salçası, domates salçası, az zeytin yağı ve su ekleyerek karıştırarak pişirin.
lavaş ekmeklerinizi karışımda ısıtabilirsiniz.
sonrasında, lavaş ekmeğinizin içine, az mayonez, ince ince doğradığınız marul, domates ve salatalık turşusundan oluşacak salatınızla tavuğu koyun, lavaşı dürün. bıçak yarmımıyla dürdüğünüz lavaşı lokma halinde parçalara ayırın. üzerine süzme yoğurt ve pişirdiğiniz salça sosunu güzelce sürerek ikram edebilirsiniz.
afiyet olsun.
tavuğun göğüs kısmından aldığınız eti kuşbaşından biraz küçük şekilde doğrayın. öncesinde bir tavada kırmızı toz biber ve su eşliğinde haşlayın. su tavadan çekildikten sonra tereyağı ve az sıvı yağ ile tavuğu kavurun.
başka bir tavada, biber salçası, domates salçası, az zeytin yağı ve su ekleyerek karıştırarak pişirin.
lavaş ekmeklerinizi karışımda ısıtabilirsiniz.
sonrasında, lavaş ekmeğinizin içine, az mayonez, ince ince doğradığınız marul, domates ve salatalık turşusundan oluşacak salatınızla tavuğu koyun, lavaşı dürün. bıçak yarmımıyla dürdüğünüz lavaşı lokma halinde parçalara ayırın. üzerine süzme yoğurt ve pişirdiğiniz salça sosunu güzelce sürerek ikram edebilirsiniz.
afiyet olsun.
güzel bir omlet tarifi vermek istiyorum. beyaz peyniri önceden bir kâsede çatalla güzelce ezin. üzerine ince ince kıydığınız maydonoz ve yeşil biberi ekleyin. yumurtalarla birlikte çırpın.
yağı tavada siyahlaşana kadar ısıtın. önceden hazırladığınız karışımı kızgın yağın üzerine serip tavada da karıştırın.
afiyet olsun.
yağı tavada siyahlaşana kadar ısıtın. önceden hazırladığınız karışımı kızgın yağın üzerine serip tavada da karıştırın.
afiyet olsun.
kör de bilir avanos'un yolunu, çanak çömlek kırığından bellidir'' diye anlatılan güzel bir kenttir avanos. kızılırmak boylarında bir şehirdir avanos.
kapadokya sözcüğü hititçe'de ''özgür atlar ülkesi'' demektir. günümüzde üç ilçe'den oluşur, ''ürgüp, göreme ve avanos'' ürgüp ve göreme'de çok güzel kentlerdir lakin aşırı kalabalıktır. avanos bir kent olmanın yanı sıra geçmiş yıllardan bir film platosu gibidir. kızılırmak'a en güzel bakacağınız kenttir.
yolunuz düşerse muhteşem taştan konakları vardır. çoğu bugün otel olarak hizmet vermekte. ve odaların içinde odun sobaları vardır. şarapları ucuz ve harikadır.
kapadokya sözcüğü hititçe'de ''özgür atlar ülkesi'' demektir. günümüzde üç ilçe'den oluşur, ''ürgüp, göreme ve avanos'' ürgüp ve göreme'de çok güzel kentlerdir lakin aşırı kalabalıktır. avanos bir kent olmanın yanı sıra geçmiş yıllardan bir film platosu gibidir. kızılırmak'a en güzel bakacağınız kenttir.
yolunuz düşerse muhteşem taştan konakları vardır. çoğu bugün otel olarak hizmet vermekte. ve odaların içinde odun sobaları vardır. şarapları ucuz ve harikadır.
ömer hayyam sözlüğümüzde yazar olsaydı şöyle cevap verirdi;
benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti;
dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti;
nişanlım dünyaya: ne çeyiz istersin, dedim:
çeyizim,senin gamsız yüreğindir, dedi.
benden muhammet mustafa' ya saygı ve selam:
deyin ki, hoş görünürse, bir şey soracak hayyam:
neden yüce efendimizin buyruklarında
ekşi ayran helal da güzelim şarap haram?
benden hayyam' a selam söyleyin demiş
peygamber;
sözlerimi yanlış anlamışsa çiylik eder:
ben şarabı herkese haram etmiş değilim ki
hamlara haramdır, doğru, ama olgunlar içer.
kim demiş haram nedir bilmez hayyam?
ben haramı helalı karıştırmam:
seninle içilen şarap helaldir,
sensiz içtiğimiz su bile haram.
yüreğinde sıkıntı varsa esrar iç,
ya da birkaç kadeh gül renkli şarap iç.
onu içmem, bunu içmem der durursun:
ahmak herif, git zıkkımın pekini iç.
nazım ise hayyam'a şöyle derdi;
şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» dedi hayyam.
baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» dedi,
şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...
benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti;
dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti;
nişanlım dünyaya: ne çeyiz istersin, dedim:
çeyizim,senin gamsız yüreğindir, dedi.
benden muhammet mustafa' ya saygı ve selam:
deyin ki, hoş görünürse, bir şey soracak hayyam:
neden yüce efendimizin buyruklarında
ekşi ayran helal da güzelim şarap haram?
benden hayyam' a selam söyleyin demiş
peygamber;
sözlerimi yanlış anlamışsa çiylik eder:
ben şarabı herkese haram etmiş değilim ki
hamlara haramdır, doğru, ama olgunlar içer.
kim demiş haram nedir bilmez hayyam?
ben haramı helalı karıştırmam:
seninle içilen şarap helaldir,
sensiz içtiğimiz su bile haram.
yüreğinde sıkıntı varsa esrar iç,
ya da birkaç kadeh gül renkli şarap iç.
onu içmem, bunu içmem der durursun:
ahmak herif, git zıkkımın pekini iç.
nazım ise hayyam'a şöyle derdi;
şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» dedi hayyam.
baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» dedi,
şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...
muhteşem bir sunay akın şiiridir;
büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken
öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer:kız kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında
bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara
son karesi gibi red kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken
öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer:kız kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında
bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara
son karesi gibi red kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
hüzünlü bir sunay akın şiiri;
şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan
daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı
ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan
daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı
ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
bu iş zor yonca, çünkü insanlar yıllar boyunca hiç soru sormadan durur''
bülent ortaçgil.
bülent ortaçgil.
lenin'in geçen yüz yıla ait muhteşem bir tespiti var; ''kölelik kaldırılmadı, herkesi kapsayacak şekilde genişletildi'' derdi.
ülkemizde de yakın dönemde taşeronluk falan kaldırılmadı. devlet bünyesinde, şirket kırbacıyla çalışan 3 milyon taşeron firma emekçisinden sadece üç yüzbin'ine kadrı verildi. kadro verilen işçi arkadaşlarımız da, yine hiç bir sosyal güvencesi olmadan çalıştırılmakta. ve aldıkları maaş asgari ücretin sadece bir kaç yüz lira fazlası. anlyacağınız teşeronluk kaldırılmadı, herkesi kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
çalışma bakanı utandanmadan ''biz asgari ücreti bu rakamda belirledik diye firmalarda ilaa bu rakamı vermesin canım'' diyerekten resmen herkesle dalga geçmektedir.
peki bakan bey, siz devlet bünyesinde asgari ücretle çalıştırdığınız emekçilerin açlıkla yaşama utancını nerenizde tayşıyorsunuz?
asgari ücretle yahut asgari ücretin az üzerinde çalışan mimar, avukat arkadaşlarım var benim yahu. bu bir çok kişinin ortak ayıbıdır.
ve yazık ki pek yakında kamu hastanelerinde taşeron firma elemanı doktor hemşire, okullarda asgari ücretli taşeron öğretmen görürseniz şaşırmayın.
haaa, asgarin ücretin altında bile çalışan öğretmenlerimiz epeydir var zaten. kendilerini unuttuğum için özür diler, kendilerinin emekçi sabırlarına saygılarımı sunarım.
ülkemizde de yakın dönemde taşeronluk falan kaldırılmadı. devlet bünyesinde, şirket kırbacıyla çalışan 3 milyon taşeron firma emekçisinden sadece üç yüzbin'ine kadrı verildi. kadro verilen işçi arkadaşlarımız da, yine hiç bir sosyal güvencesi olmadan çalıştırılmakta. ve aldıkları maaş asgari ücretin sadece bir kaç yüz lira fazlası. anlyacağınız teşeronluk kaldırılmadı, herkesi kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
çalışma bakanı utandanmadan ''biz asgari ücreti bu rakamda belirledik diye firmalarda ilaa bu rakamı vermesin canım'' diyerekten resmen herkesle dalga geçmektedir.
peki bakan bey, siz devlet bünyesinde asgari ücretle çalıştırdığınız emekçilerin açlıkla yaşama utancını nerenizde tayşıyorsunuz?
asgari ücretle yahut asgari ücretin az üzerinde çalışan mimar, avukat arkadaşlarım var benim yahu. bu bir çok kişinin ortak ayıbıdır.
ve yazık ki pek yakında kamu hastanelerinde taşeron firma elemanı doktor hemşire, okullarda asgari ücretli taşeron öğretmen görürseniz şaşırmayın.
haaa, asgarin ücretin altında bile çalışan öğretmenlerimiz epeydir var zaten. kendilerini unuttuğum için özür diler, kendilerinin emekçi sabırlarına saygılarımı sunarım.
ilk kültür bakanımız olan talat sait halman'dan çok güzel bir şiir;
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
kuytular, tanrılarındır.
çağlar ve sınırlar ötesinden
sana hep seslenecek can çekişen kurbanlar.
hangi ıssızlığa varsan
çağrışan açlar bulacaksın
başaklar sallanırken tâ uzaklarda
altın ve hayırsız,
yaşamak yorgunu açlar
bir kapkara iman gibi davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin
korkular, tanrılarındır.
bir ülkü uğruna kurban düşen yiğitler var:
can yoldaşı, kan kardeşisin onlar için
bir yaman türkü söylüyorlar sana.
tarih
kahraman sesleri hep boğmuş bir cellat
dün, bugün ve yarın
en uzak güneşlere türküler yakanlar,
bir coşkulu isyan gibi davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
tenhadaki lanetli sular, tanrılarındır.
ve bilir belki yaşlanan ırmak
gölge olmak değil onun yazgısı,
baş eğmemek, yiğitçe haykırmak;
gölden göle, dağdan denize
özgür akarak bentleri kırmak…
kör kuyular, tanrılarındır.
bilge olmaktır ırmağın yazgısı,
sormağı bilmek yanıtsız soruyu.
susmağı bilmek ve coşup durmağı.
köhnemiş dağlara, ham meyvalara
taze bir ses taşıyıp bir yeni çağ açtırmak.
akıp giden bir akıldır ölüm,
bilir bunu su.
toprakta hep ezilse de aşkın uğultusu,
çağıldayan o ölümsüz pınarlar, ummanlar
davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
aşkı sönük uykular, tanrılarındır.
sen öyle soylu ve günseviler yarattın ki
sevgililer, tek bir ağaç olmağa
can atan güçlü bir orman gibi davet edecek
sen görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin
bin gözle bakıp okşadığın
açlar ve yiğitler, yoksullar ve sevenler
sönmek diye bir yazgıya başkaldırarak,
susarken yaman türküler söyleyen
güneşler gibi
davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
kuytular, tanrılarındır.
çağlar ve sınırlar ötesinden
sana hep seslenecek can çekişen kurbanlar.
hangi ıssızlığa varsan
çağrışan açlar bulacaksın
başaklar sallanırken tâ uzaklarda
altın ve hayırsız,
yaşamak yorgunu açlar
bir kapkara iman gibi davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin
korkular, tanrılarındır.
bir ülkü uğruna kurban düşen yiğitler var:
can yoldaşı, kan kardeşisin onlar için
bir yaman türkü söylüyorlar sana.
tarih
kahraman sesleri hep boğmuş bir cellat
dün, bugün ve yarın
en uzak güneşlere türküler yakanlar,
bir coşkulu isyan gibi davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
tenhadaki lanetli sular, tanrılarındır.
ve bilir belki yaşlanan ırmak
gölge olmak değil onun yazgısı,
baş eğmemek, yiğitçe haykırmak;
gölden göle, dağdan denize
özgür akarak bentleri kırmak…
kör kuyular, tanrılarındır.
bilge olmaktır ırmağın yazgısı,
sormağı bilmek yanıtsız soruyu.
susmağı bilmek ve coşup durmağı.
köhnemiş dağlara, ham meyvalara
taze bir ses taşıyıp bir yeni çağ açtırmak.
akıp giden bir akıldır ölüm,
bilir bunu su.
toprakta hep ezilse de aşkın uğultusu,
çağıldayan o ölümsüz pınarlar, ummanlar
davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
aşkı sönük uykular, tanrılarındır.
sen öyle soylu ve günseviler yarattın ki
sevgililer, tek bir ağaç olmağa
can atan güçlü bir orman gibi davet edecek
sen görkemli beraberliğine.
yalnızlığı hiç bilmeyeceksin
bin gözle bakıp okşadığın
açlar ve yiğitler, yoksullar ve sevenler
sönmek diye bir yazgıya başkaldırarak,
susarken yaman türküler söyleyen
güneşler gibi
davet edecek
seni görkemli beraberliğine.
supernatural 14. sezon 1. bölüm değerlendirmesidir;
dean winchester'in kuran-ı kerim okumasıyla başlıyor. bu bir ekşi sözlük geyiği falan değildir, gerçekten de dean winchester kuran-ı kerim okuyor. gerçi doğu perinçek'in müslüman olmasından daha absürd bir şey değil bu durum. zaten bu bölümü de vatan partisinin polütbürosu yazmış gibi. aynı ülkemizdeki gibi kirli bir suriyeli sığınmacı karşıtlığı var.
dean winchester; michael karakterine bürünmüş. her zamanki gibi berbat oynamakta. resmen crowley'i taklit ediyor tabii ki başaramıyor. buradan crowley'e bir çift sözüm olacak, nerelere bırakıp gittin bizi eyy gönlümüzün şeytanı.
anladım ki hiç kimse, hiç kimse sen değil, hiç kimse senin gibi ruhuma huzur değil.
sam winchester; her zamanki gibi berbat oynuyor. nedense çok zayıflamış. şeytanları falan dövdü tırsıttı işte bölüm boyunca. başka da bir numarası yok.
castiel; izzet yıldızhan'ı bu rolde başarıyla izlemek bir türk olarak yıllardır göğsümü kabartıyor.
jack; elimize doğdu, elimizde büyüyor. ben kendi yeğenlerimin ergenlik kaprislerini çekemezken nephilim ergenliği hiç çekilmiyor.
bobby singer; gönlümüzün crowley'den sonraki efendisidir. ama ne olur marry'le sevişme be dayı. en iyi arkadaşının karısıydı bir kere. yapma bunu. yaşlı sevişmesi de görmek hiç istemiyorum zaten.
mary winchester; arkadaşlar bu kadın güzelleşmiş mi? yoksa ben mi uzun süredir sevişmiyorum. bir türlü karar veremedim bölüm boyunca.
mark pellegrino; hala muhteşem bir oyuncu. bölümde var olmasına rağmen hiç bir numarası yoktu. sanırım yaşlandı bir yeğmiye alsın garip de evde çorba kaynatabilsin diye oynatmışlar.
dean winchester'in kuran-ı kerim okumasıyla başlıyor. bu bir ekşi sözlük geyiği falan değildir, gerçekten de dean winchester kuran-ı kerim okuyor. gerçi doğu perinçek'in müslüman olmasından daha absürd bir şey değil bu durum. zaten bu bölümü de vatan partisinin polütbürosu yazmış gibi. aynı ülkemizdeki gibi kirli bir suriyeli sığınmacı karşıtlığı var.
dean winchester; michael karakterine bürünmüş. her zamanki gibi berbat oynamakta. resmen crowley'i taklit ediyor tabii ki başaramıyor. buradan crowley'e bir çift sözüm olacak, nerelere bırakıp gittin bizi eyy gönlümüzün şeytanı.
anladım ki hiç kimse, hiç kimse sen değil, hiç kimse senin gibi ruhuma huzur değil.
sam winchester; her zamanki gibi berbat oynuyor. nedense çok zayıflamış. şeytanları falan dövdü tırsıttı işte bölüm boyunca. başka da bir numarası yok.
castiel; izzet yıldızhan'ı bu rolde başarıyla izlemek bir türk olarak yıllardır göğsümü kabartıyor.
jack; elimize doğdu, elimizde büyüyor. ben kendi yeğenlerimin ergenlik kaprislerini çekemezken nephilim ergenliği hiç çekilmiyor.
bobby singer; gönlümüzün crowley'den sonraki efendisidir. ama ne olur marry'le sevişme be dayı. en iyi arkadaşının karısıydı bir kere. yapma bunu. yaşlı sevişmesi de görmek hiç istemiyorum zaten.
mary winchester; arkadaşlar bu kadın güzelleşmiş mi? yoksa ben mi uzun süredir sevişmiyorum. bir türlü karar veremedim bölüm boyunca.
mark pellegrino; hala muhteşem bir oyuncu. bölümde var olmasına rağmen hiç bir numarası yoktu. sanırım yaşlandı bir yeğmiye alsın garip de evde çorba kaynatabilsin diye oynatmışlar.
Kuzu kılığına girmiş kuzu
cevat çapan çevirisiyle güzel bir adrienne rich şiiri;
bu kapıdan
ya geçeceksiniz
ya da geçmeyeceksiniz.
geçerseniz,
her zaman adınızı hatırlamanız
tehlikesi olduğunu unutmayın.
her şey gözlerini dikecektir size
siz de onlara öyle bakın
ve bırakın ne olursa olsun.
eğer kapıdan geçemezseniz,
o zaman
saygın bir hayat yaşamanız
bu kapıdan
ya geçeceksiniz
ya da geçmeyeceksiniz.
geçerseniz,
her zaman adınızı hatırlamanız
tehlikesi olduğunu unutmayın.
her şey gözlerini dikecektir size
siz de onlara öyle bakın
ve bırakın ne olursa olsun.
eğer kapıdan geçemezseniz,
o zaman
saygın bir hayat yaşamanız
ferhan şensoy'un ''ferhangi şeyler'' oyununda ''zam manyak pinoşettin'' diyerek kahkaha atmama neden olan siyasetçi.
rahmetle anmıyorum. fakirin fukaranın ocağını söndürüp zengini büyütme temelli türkiye ekonomisinin mimarıdır. küçük esnaf kazanmasın, büyük kartellerin kölesi olsun üzerine inşaa edilen neo kapitalizmin sevimsiz başlatıcısı.
bugün, o zamanları yaşamayanlara demokrasi ışığı olarak satılmaya çalışılmakta. maşallah o kadar demokrattır ki, darbeyle hakları ellerinden alınan siyasi rakiplerinin hakları tekrar verilmesin diye refarundumda kendisini yırtmıştır.
muhteşem bir ahmed arif şiiridir;
gözlerinin pınarında
bir bulut,
boşandı boşanacak
nerdeyse.
aklımdan geçenleri
okuyorsun su gibi.
dünya gördü
bizi boğazladılar...
tutma gözyaşlarını
onur da ağlar...
bırak yıkansın gökyüzü,
lacivert, yeşil, altın
ışıkları günbatının.
işte şafaktayız gene
çırılçıplak
ve mavi.
işte sanki dağ yeli
ve işte sanki meltem...
kimse toz konduramaz
kesip attığımız tırnağa bile.
sen en güzel kızısın
bütün galaksilerin
bense tözüyüm artık
akkor tözüyüm
prometheus'u yakan
kara sevdanın...
ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...
gözlerinin pınarında
bir bulut,
boşandı boşanacak
nerdeyse.
aklımdan geçenleri
okuyorsun su gibi.
dünya gördü
bizi boğazladılar...
tutma gözyaşlarını
onur da ağlar...
bırak yıkansın gökyüzü,
lacivert, yeşil, altın
ışıkları günbatının.
işte şafaktayız gene
çırılçıplak
ve mavi.
işte sanki dağ yeli
ve işte sanki meltem...
kimse toz konduramaz
kesip attığımız tırnağa bile.
sen en güzel kızısın
bütün galaksilerin
bense tözüyüm artık
akkor tözüyüm
prometheus'u yakan
kara sevdanın...
ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...
seviyorsun mümkün
aranızda kurşun
yasak bölge var
sen genç
sevdan ölünecek kadar güzel
kanunu yapanlar ihtiyar.''
''ve bir mavi şarap gözlerindeki
musiki gölgelerinde yorgun
sen hep öylesine güzel sevdalım
ben sana alahsızcasına vurgun''
''ve güneş yasak
duvarlar vardır
ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların
sen yatağında yanüstü düşmüşsün
dudaklarında dost cıgaran
kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır
çalmış kışlaların yat boruları
kalmışsın en güzel kavgaların haricinde
kalbin, zonguldak'ta çökmüş bir kuyu
kafan, sokak çarpışmasıdır çin'de''
mısralarının sahibi.
aranızda kurşun
yasak bölge var
sen genç
sevdan ölünecek kadar güzel
kanunu yapanlar ihtiyar.''
''ve bir mavi şarap gözlerindeki
musiki gölgelerinde yorgun
sen hep öylesine güzel sevdalım
ben sana alahsızcasına vurgun''
''ve güneş yasak
duvarlar vardır
ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların
sen yatağında yanüstü düşmüşsün
dudaklarında dost cıgaran
kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır
çalmış kışlaların yat boruları
kalmışsın en güzel kavgaların haricinde
kalbin, zonguldak'ta çökmüş bir kuyu
kafan, sokak çarpışmasıdır çin'de''
mısralarının sahibi.
hatırlama
sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
rüyalarım kadar sade, güzeldin,
başbaşa uzandık günlerce ıslak
çimenlerine yaz bahçelerinin.
ömrün gecesinde sükun, aydınlık
boşanan bir seldi avuçlarından,
bir masal meyvası gibi paylaştık
mehtabı kırılmış dal uçlarından.
ahmet hamdi tanpınar
sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
rüyalarım kadar sade, güzeldin,
başbaşa uzandık günlerce ıslak
çimenlerine yaz bahçelerinin.
ömrün gecesinde sükun, aydınlık
boşanan bir seldi avuçlarından,
bir masal meyvası gibi paylaştık
mehtabı kırılmış dal uçlarından.
ahmet hamdi tanpınar