ahmet kaya'nın "incinen bir hayatın yarası" diye nitelendirdiği şarkısı. bir yer bulabildiyseniz eğer onu hatırlatmayan, bir yer ki kan tarlası gelincik şafağı gibiyken.. işte o zaman yakın gitsin bu şarkıyı, bir daha asla dinlemeyin, yok edin tüm kayıtları, bulabildiyseniz eğer. :)
yurdum ergeni bunu kafa yapıyor sanrısıyla leblebi gibi tüketiyordu bir dönemler, azalarak biter sandım ama yok hala ve hala xanax ile lsd kafası yaşayan şaşkınlar görüyorum dünya çok tuhaf. bir dönem ritalin ezip burna çeken gencoları anlamaya çalışmıştım ama yok arkadaş xanax ile uçan adamları anlayamıyorum, çözemiyorum.
yeni sezona az kaldı, geliyor gönlümün efendisi.
ankara'nın bir zamanlar; fear and loathing in las vegas tadında, texas kıvamında, yol çocuklarının diğer yol çocuklarına zayiat verdirerek eğlendikleri orama koma burama hiç koma çünkü çok soktun geri çek mahlasında olan mahallesi. şimdilerde yerinde yeller esmekte, o şanlı ve kanlı günleri hasretle yad edilmekte.
bir angaralı için herkes bebe ise, çinçinli sakallı modeli.
ukteci: mia
bir angaralı için herkes bebe ise, çinçinli sakallı modeli.
ukteci: mia
ülkemizde çok çılgın şekillerde tezahür etmekte, eee ne de olsa eğlenmeyi bilen insanlarız;
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
nihal atsız şiiri.
pınar başına geldi
bir elinde güğümü;
çattı yay kaşlarını
görünce güldüğümü,
bağlamıştı gönlümü
saçlarını düğümü.
bilmiyordum bu örgü
acaba bir büyü mü?
sordum: nerdedir yerin?
nedir senin değerin?
yedi kral vurulmuş,
ne bu ceylan gözlerin?
hangisine varırsın
bu yedi ünlü erin?
şöyle dedi bakarak
göklere derin derin:
kralların taçları
beni bağlar büyü mü?
orduları açamaz
gönlümdeki düğümü.
saraylarda süremem
dağlarda sürdüğümü.
bin cihana değişmem
şu öksüz türklüğümü.
pınar başına geldi
bir elinde güğümü;
çattı yay kaşlarını
görünce güldüğümü,
bağlamıştı gönlümü
saçlarını düğümü.
bilmiyordum bu örgü
acaba bir büyü mü?
sordum: nerdedir yerin?
nedir senin değerin?
yedi kral vurulmuş,
ne bu ceylan gözlerin?
hangisine varırsın
bu yedi ünlü erin?
şöyle dedi bakarak
göklere derin derin:
kralların taçları
beni bağlar büyü mü?
orduları açamaz
gönlümdeki düğümü.
saraylarda süremem
dağlarda sürdüğümü.
bin cihana değişmem
şu öksüz türklüğümü.
doksanlarda çocuk olmayan nesildir, zira doksanlar neslinin çocukları hassas yapıda olduklarından oroyini suya katıp içmeyi tercih ederlerdi.
edit: imla
edit: imla
şayet bu uyarıyı görüyorsanız entry üzerinde; şüphesiz o entry kalbiniz kadar temizdir. kalbiniz kadar temiz olan entrylerin, kalp kırıklığı yaratacak nitelikte olmamasına özen gösterin.
tam olarak açılımı methylenedioxymethamphetamin olan ve genel tabirle ecstasy olarak bilinen, beyne verdiği tahribat bakımından çok tehlikeli olan uyarıcı madde. saf hali beyaz veyahut kahverengiye çalan renk tonlamasında kristal haldedir aynı zamanda hap formatında da bulunabilir.
vücuda alındıktan yaklaşık 30 dakika sonra etkisini göstermeye başlar. vücudun 24 saat içerisinde belirli düzeyde salgıladığı hormonları tek seferde salgılatmasıyla; aşırı mutlu olma hali, algıların üst düzeyde açık olması, renklerin, havanın, ortamdaki diğer unsurların algılanabilirliğinin en yüksek düzeyde oluşu, öpüşmek, dokunmak gibi duyuların fazlasıyla zevk vermesi, dinlenilen müziğin inanılmaz güzel gelişi, aşırı derecede hareketlilik gibi etkilere sebep olur.
etkisi altındayken yaşayabileceğiniz en güzel zamanlamaya sahipsinizdir, normal zamanlarla kıyaslanamayacak kadar mükemmel oluşu sizi tekrar ve tekrar maddeyi almaya iter ve böylece psikolojik bağımlılık başlamış olur. ilk aldığınızdan sonra asla aynı etkiyi sağlamaz, daha sonrasında aynı etkiyi yaşamak adına dozaj arttırılsa da buna ulaşmak mümkün değildir, bir bakıma tek seferlik mükemmellik ve ardına o mükemmelliği bir daha yaşamak adına verilen çabadır bu. bir süre kullanım sağlayıp psikolojik bağımlılık aşamasına geçmiş olan kişideki dozaj arttırımının sebebi de bu kısır döngüdür aslında.
beynin algılama reseptörleri madde her alındığında yüksek derecede bombardıman etkisi yaşar, her seferinde buna karşılık bu reseptörler içeri gömülür ve yenilenmesi mümkün olmayacak düzeye geldiklerinde artık his namına elde bir şey kalmaz ve kullanıcı robottan farksız yaşamaya başlar. bu şekilde bir yaşam da uzun süre katlanılabilir olmayacağından dolayı çoğu kullanıcı intiharı tercih etmekten çekinmez.
kısa süreli bir mutluluk için beynin kimyasıyla oynamak en basit tabirle mallık olacaktır, bu sebepten kesinlikle uzak durmalısınız, bunu kullanıp mal olmaktansa elindekilerin kıymetini bilip mutluluk yaşamak en doğrusudur.
bu maddeyi bulundurmak, kullanmak veya satmak suç unsurudur. bu bakımdan bir defalık mutluluk sağlama hevesiyle geleceğinizi yakma yoluna gitmeyin, uzak durun.
vücuda alındıktan yaklaşık 30 dakika sonra etkisini göstermeye başlar. vücudun 24 saat içerisinde belirli düzeyde salgıladığı hormonları tek seferde salgılatmasıyla; aşırı mutlu olma hali, algıların üst düzeyde açık olması, renklerin, havanın, ortamdaki diğer unsurların algılanabilirliğinin en yüksek düzeyde oluşu, öpüşmek, dokunmak gibi duyuların fazlasıyla zevk vermesi, dinlenilen müziğin inanılmaz güzel gelişi, aşırı derecede hareketlilik gibi etkilere sebep olur.
etkisi altındayken yaşayabileceğiniz en güzel zamanlamaya sahipsinizdir, normal zamanlarla kıyaslanamayacak kadar mükemmel oluşu sizi tekrar ve tekrar maddeyi almaya iter ve böylece psikolojik bağımlılık başlamış olur. ilk aldığınızdan sonra asla aynı etkiyi sağlamaz, daha sonrasında aynı etkiyi yaşamak adına dozaj arttırılsa da buna ulaşmak mümkün değildir, bir bakıma tek seferlik mükemmellik ve ardına o mükemmelliği bir daha yaşamak adına verilen çabadır bu. bir süre kullanım sağlayıp psikolojik bağımlılık aşamasına geçmiş olan kişideki dozaj arttırımının sebebi de bu kısır döngüdür aslında.
beynin algılama reseptörleri madde her alındığında yüksek derecede bombardıman etkisi yaşar, her seferinde buna karşılık bu reseptörler içeri gömülür ve yenilenmesi mümkün olmayacak düzeye geldiklerinde artık his namına elde bir şey kalmaz ve kullanıcı robottan farksız yaşamaya başlar. bu şekilde bir yaşam da uzun süre katlanılabilir olmayacağından dolayı çoğu kullanıcı intiharı tercih etmekten çekinmez.
kısa süreli bir mutluluk için beynin kimyasıyla oynamak en basit tabirle mallık olacaktır, bu sebepten kesinlikle uzak durmalısınız, bunu kullanıp mal olmaktansa elindekilerin kıymetini bilip mutluluk yaşamak en doğrusudur.
bu maddeyi bulundurmak, kullanmak veya satmak suç unsurudur. bu bakımdan bir defalık mutluluk sağlama hevesiyle geleceğinizi yakma yoluna gitmeyin, uzak durun.
süleyman demirel'in başbakanlık yaptığı dönemde genelevleri kapatmaya yönelik hazırlanan yasa tasarısına tepki olarak söylediği rivayet olunan sözü. her ne kadar sevmiyor olsam da kendisini bu denli realist bir yaklaşımı takdir etmekten de kendimi alamıyorum.
fadıl öztürk şiiri.
bir ağaç gölgesini istemeden,
kimse beni eşkıya saymadan,
dağlara büyümesin diye çocuklar,
kentler artık yağmurun gözleri olsun diye
matmazel, bu akşam uykunuza düşebilir miyim…
bir ağacı kuşlara verip,
yaslanıp duvara sigara sarar gibi
küfretmeden ve arkadaşlarım gibi haberlere düşmeden
güneşin yeryüzünden çekilip ateşler içinde gitmesi gibi
matmazel, bu akşam yüzünde dalga gibi kırılabilir miyim…
sürgündüm ve cebimde ıslık,
cebimde yaralı su sesleriyle gelmiştim
saatimi yolculuklara kurup elveda demeden
sizde de sürgün düşmemek için matmazel,
en son gurbet ölümse dünyanın öbür yüzüne gidebilir miyim…
yaprakları bile kımıldatmadan
orada, hemen orada elinize bir not tutuşturup
bir devrimci gibi beş dakikadan fazla beklemeden
ama üşümeyesiniz diye yazdan sonra, kıştan evvel,
matmazel herkes sevişirken, bu gece yoksunuz diye
ışık gibi sönebilir miyim…
sizi sevmek bir intihar saldırısıdır.
beyrut'u tel aviv'den özlemek gibi
oda dolusu kurumuş gül, gül ve rüzgar bırakarak
gözlerinizde mülteci olmamak için
yurduma gider gibi matmazel,
bu akşam sabra şatilla'da ölebilir miyim…
camdan süzülen yağmur tanesi gibi hafif
ama taş kadar ağır düşmeden hayatınıza
cama yüzünü yaslamış çocukların nasılsa hüznü
öyle rüzgarımı saklayarak geçiyorsam hayatınızdan
anneme sormadan, babamın ayakkabılarıyla sokağa çıkar gibi
matmazel, yağmur gülüşünüze düşmeden bu akşam ölebilir miyim…
bir ağaç gölgesini istemeden,
kimse beni eşkıya saymadan,
dağlara büyümesin diye çocuklar,
kentler artık yağmurun gözleri olsun diye
matmazel, bu akşam uykunuza düşebilir miyim…
bir ağacı kuşlara verip,
yaslanıp duvara sigara sarar gibi
küfretmeden ve arkadaşlarım gibi haberlere düşmeden
güneşin yeryüzünden çekilip ateşler içinde gitmesi gibi
matmazel, bu akşam yüzünde dalga gibi kırılabilir miyim…
sürgündüm ve cebimde ıslık,
cebimde yaralı su sesleriyle gelmiştim
saatimi yolculuklara kurup elveda demeden
sizde de sürgün düşmemek için matmazel,
en son gurbet ölümse dünyanın öbür yüzüne gidebilir miyim…
yaprakları bile kımıldatmadan
orada, hemen orada elinize bir not tutuşturup
bir devrimci gibi beş dakikadan fazla beklemeden
ama üşümeyesiniz diye yazdan sonra, kıştan evvel,
matmazel herkes sevişirken, bu gece yoksunuz diye
ışık gibi sönebilir miyim…
sizi sevmek bir intihar saldırısıdır.
beyrut'u tel aviv'den özlemek gibi
oda dolusu kurumuş gül, gül ve rüzgar bırakarak
gözlerinizde mülteci olmamak için
yurduma gider gibi matmazel,
bu akşam sabra şatilla'da ölebilir miyim…
camdan süzülen yağmur tanesi gibi hafif
ama taş kadar ağır düşmeden hayatınıza
cama yüzünü yaslamış çocukların nasılsa hüznü
öyle rüzgarımı saklayarak geçiyorsam hayatınızdan
anneme sormadan, babamın ayakkabılarıyla sokağa çıkar gibi
matmazel, yağmur gülüşünüze düşmeden bu akşam ölebilir miyim…
sözleri pakrat estukyan'a bestesiyse vedat yıldırım'a ait ermeni türküsü. vizontele ve vizontele tuuba'nın film müziklerinden. düş kırığının açtığı kesik, cam kırığının açtığı kesikten daha yakın olduğunda şah damara enstrümantal hali dinlenilebilir.
dikkate alınması elzem olan uyarı. daha önce de bildiler ve hatta saldırıyı planlayanlardan önce bile bildiler desek yanlış olmaz. madem bu istihbarata sahipsiniz e önlemek de sizin elinizde, paylaşın net şekilde aldığınız istihbaratın bilgisini mit ile önlenebilsin ama yok terör işlerine geliyor, sadece olacak demenin dalga geçmekten farkı yok.
gündüz ferahlığı berraklaşan havada
görülmeden duyulmadan
toprağa damladığı an
çünkü bütün teselliler gibi bu teselli çiyi de
hafif ayakkabı giyer
nietzsche
görülmeden duyulmadan
toprağa damladığı an
çünkü bütün teselliler gibi bu teselli çiyi de
hafif ayakkabı giyer
nietzsche
caner kara şiiri.
atsızlığı nam eden yiğitlerim atlansın;
kor taşıyan avuçlar, pas çözsün, pusatlansın!
yıkılsın ergenekon; yurtlarım azatlansın!
hainlere kargışlı, kahpe acun dar olsun!
vaktiyle bir atsız varmış; var olsun!
ayzıt yarenlik etsin, kurt doğursun almıla,
demir yığan, vade az, koşsun atam ırkıl'a,
kara ozan söyleye, gök çöke yer yıkıla,
bay kılınsın budunum, kalanı bizar olsun!
vaktiyle bir atsız varmış; var olsun!
sançar bas kahkahayı, çınlat tanrı dağı'ndan,
kara kağan gafleti, az bu gaflet çağından,
kurtkaya elini çöz, çık sürgün otağından,
kanlı sınır boyları yağıya mezar olsun
vaktiyle bir atsız varmış; var olsun!
deli kurt çakır alsın, gökçen'i terkisine,
açığma-kün kul olsun, burkay'ın kargısına,
i-çing katun delirsin, kürşad'ın korkusuna
hayat çelik kollarla atılan bir zar olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
geçmesin geri gelen o mektubun yarası,
selim pusat sorgusu, bir mektebin sırası,
yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası,
atam'a süngülerim, kılıçlarım yar olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
bozkurtlar diriliyor, ey kutlu atam atsız,
yolların başıdır bu; onun için pusatsız,
bir işimiz hep yarım! yapılmıyor kürşat'sız!
ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
anılmadan yaşarsın ve bilmeden acımı,
belirsiz mezarlarda bir “tabutluk” geçimi,
ki bugünün erleri, iyi görsün öcümü,
böyle düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
ordularla yenilmez bir gayız var kanında,
bizim gönlümüzdesin, kürşad'ın sofrasında,
dilek adlı sarayın, artık tanrı dağı'nda.
kutlu atam durağın, en kutlu diyar olsun,
vaktiyle bir Atsız varmış; var olsun.
sen ömründe bir kere, bir kere sevinirken,
tanrı yolu uzaktır! biz sıkı giyinirken,
ve demirdağ bir daha, bir daha delinirken,
yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
türk ırkı sağ olsun, türk yurdu var olsun,
hainleri kahretsin! hainleri kahretsin!
tanrı türk'ü korusun.
atsızlığı nam eden yiğitlerim atlansın;
kor taşıyan avuçlar, pas çözsün, pusatlansın!
yıkılsın ergenekon; yurtlarım azatlansın!
hainlere kargışlı, kahpe acun dar olsun!
vaktiyle bir atsız varmış; var olsun!
ayzıt yarenlik etsin, kurt doğursun almıla,
demir yığan, vade az, koşsun atam ırkıl'a,
kara ozan söyleye, gök çöke yer yıkıla,
bay kılınsın budunum, kalanı bizar olsun!
vaktiyle bir atsız varmış; var olsun!
sançar bas kahkahayı, çınlat tanrı dağı'ndan,
kara kağan gafleti, az bu gaflet çağından,
kurtkaya elini çöz, çık sürgün otağından,
kanlı sınır boyları yağıya mezar olsun
vaktiyle bir atsız varmış; var olsun!
deli kurt çakır alsın, gökçen'i terkisine,
açığma-kün kul olsun, burkay'ın kargısına,
i-çing katun delirsin, kürşad'ın korkusuna
hayat çelik kollarla atılan bir zar olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
geçmesin geri gelen o mektubun yarası,
selim pusat sorgusu, bir mektebin sırası,
yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası,
atam'a süngülerim, kılıçlarım yar olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
bozkurtlar diriliyor, ey kutlu atam atsız,
yolların başıdır bu; onun için pusatsız,
bir işimiz hep yarım! yapılmıyor kürşat'sız!
ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
anılmadan yaşarsın ve bilmeden acımı,
belirsiz mezarlarda bir “tabutluk” geçimi,
ki bugünün erleri, iyi görsün öcümü,
böyle düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
ordularla yenilmez bir gayız var kanında,
bizim gönlümüzdesin, kürşad'ın sofrasında,
dilek adlı sarayın, artık tanrı dağı'nda.
kutlu atam durağın, en kutlu diyar olsun,
vaktiyle bir Atsız varmış; var olsun.
sen ömründe bir kere, bir kere sevinirken,
tanrı yolu uzaktır! biz sıkı giyinirken,
ve demirdağ bir daha, bir daha delinirken,
yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun,
vaktiyle bir atsız varmış, var olsun!
türk ırkı sağ olsun, türk yurdu var olsun,
hainleri kahretsin! hainleri kahretsin!
tanrı türk'ü korusun.
the cranberries'in başucu albümlerinden. albüme adını veren şarkının; sakinliğiyle ciğerinizi köz edecek potansiyele sahip oluşu, başınızı usulca öne eğmenize sebebiyet verdiği de doğrudur.
live versiyonu boğaza düğüm sebebi;
(bkz:yak sigaraları yak)
live versiyonu boğaza düğüm sebebi;
(bkz:yak sigaraları yak)
bülbül ile gül arasındaki har davasını konu eylemiş bir elazığ türküsü.
hakiki yorumu enver demirbağ üstada ait olsa da grup çığ'dan dinlemesi ayrı bir keyif verir.
hakiki yorumu enver demirbağ üstada ait olsa da grup çığ'dan dinlemesi ayrı bir keyif verir.
kendini tanıdığın ölçüde
başkalarını yargılayabilirsin.
de bana
hangimiz günahkar,
hangimiz masum?
başkalarını yargılayabilirsin.
de bana
hangimiz günahkar,
hangimiz masum?
güreş esnasında rakibin koltuk altından güçlü olan kolu geçirip enseyi tutup, daha sonrasında da diğer el ile rakibin elini tutup koltuk altından geçirilen elin aksi yönünde rakibin çevrilmesiyle kle hareketini tamamlayan güreşçinin; her rakip için bunu yapmayıp, rakibini sen buna değmezsin şeklinde aşağılaması olayı.
(bkz:kle)
(bkz:kle)
birinin sarhoş dedesi diğerinin orospu anası, iki yaralı yürek, iki buruk can...
öğretmen oldum ben cümlesi, o heyecanı, o sevinci.. daha 22 yaşında, diğer bütün şehitler gibi daha gencecik, hayatının hemen başlarında, idealleri, hayalleri, yapacakları olan bir vatan evladı. kanınız kurusun şeytanın çocukları, soyunuz kurusun.
soracağız bunun hesabını, diğerleri gibi bu kızın da hesabı sorulacak, kimse sanmasın ki öylece öldüğüyle kalacak, yok edeceğiz teker teker, son neferlerine kadar yok olacaklar.
mekanın cennet olsun kardeşim.
soracağız bunun hesabını, diğerleri gibi bu kızın da hesabı sorulacak, kimse sanmasın ki öylece öldüğüyle kalacak, yok edeceğiz teker teker, son neferlerine kadar yok olacaklar.
mekanın cennet olsun kardeşim.
bir adet ilhan berk şiiri.
kuşlar kalkıyor aya irini üstünden
bir sap ot kulaklarının arkasında.
ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
burda eski bir atlasın kesiştiği yerde.
bir kedi gözlerini dikmiş sana bakıyor
ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa.
ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın.
ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu.
önümden çerçiler, askerler, bıçak bileyiciler geçiyor
ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın.
bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
ve yitiyor sonra pera'nın eski bir sokağında.
pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
her akşam tabanımda senin çamurun.
kuşlar kalkıyor aya irini üstünden
bir sap ot kulaklarının arkasında.
ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
burda eski bir atlasın kesiştiği yerde.
bir kedi gözlerini dikmiş sana bakıyor
ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa.
ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın.
ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu.
önümden çerçiler, askerler, bıçak bileyiciler geçiyor
ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın.
bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
ve yitiyor sonra pera'nın eski bir sokağında.
pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
her akşam tabanımda senin çamurun.
kimi zaman çiçek açmış olan tavukların ellerinde de rastlayabileceğiniz hamur işi. yeri gelmişken;
tavuklar çiçek açmış ellerinde poğaça
madem yüzme bilmiyorsun niye çıktın ağaca
alakaya maydanoz bu ne biçim lacivert
ben seni çok seviyorum yaşasın meşrutiyet
tavuklar çiçek açmış ellerinde poğaça
madem yüzme bilmiyorsun niye çıktın ağaca
alakaya maydanoz bu ne biçim lacivert
ben seni çok seviyorum yaşasın meşrutiyet
arkadaşlarınızın evlenme yetisine sahip, evlenebilen insanlar olduğuna delalettir. oluyor yani böyle şeyler, kendinizi kola pasta yerken ya da halay başında mendil sallarken bulabiliyorsunuz çok da şaapmamak lazım.
eyüp'ün yanında feshanesi okunmayacak okul.