aşk

turuncu gemi
şimdi yaşamlarında aşka, aşkın gözü kördür gibi skindirik öğretilmiş ve dayatılan klişelerle yaklaşanlara bir siktirin gidin diyorum.
aşk gözü en çok açık olması gereken olgudur. yüksek bir düşünce eylemi ve öngörü tutarlılığı gerektirir. sevdiğiniz insan sizin için ne kadar emek vermeyi göze alabilir? yaşamında ne kadar tutarlı? aşkın ana amacı olan mutluluk hususunda birbirimizi yaşamda ne kadar ilerletebiliriz gibi ana maddelerin cevapları verilmeyen hiç bir olgu aşk değildir.

bunlar dışında çektikleriniz zavallılık ve kalitesiz pembe dizi senaryolarıdır. aptal saptal ankisiyetelerinizdir.
turuncu gemi
bundan yıllar evvel sözlüklere sırf ayrılık acılarıma karşı bir terapi niyetiyle yazmaya başlamıştım. aşk acısı var mı bilmiyorum ama ayrılık acısı denen olay kol kırığından bile somut bir acıdır.
bundan iki sene önce yaşayan altı milyar insanın yaşayababileceği acıların toplamından daha büyük bir acıyla boğuştuğumu düşünüyordum.
hz ali'ye sormuşlar ''sen bu güzel ahlakı kimden öğrendin'' diye. hz ali cevaplamış ''ahlaksızdan öğrendim. ahlaksıza baktım ne yapıyorsa tam tersini yaptım''
ben de o dönemde çevremdeki ayrılık acısını düşkünce yaşayan erkekler ne yapıyorsa tam tersini yaptım. içip içip ayrıldığım insana sarmadım. kendi içimde ne kadar zavallı hissetsem de bunu dışarıya bir an bile hissetirmedim. bir ataol behramoğlu şiiriyle 3 gün yemeden içmeden kesilip gözümü kolumda serumla açtığım doğrudur. o da geçmiş ve gelecek bütün aşklara bir saygı duruşu timsali olsun.
bütün acılarımı buraya döktüm. her anımı buraya bağırdım. lakin artık yeni şeyler söylemek lazım.

puşkin'in bir öyküsünde, aşık heykeltraşın çok sevdiği eşi ölür. acısını bronzdan bir heykel yapıp eşinin mezarına dikerek göstermek ister. bir süre sonra bu heykeltraş yeniden aşık olur. aşkının coşkusunu bir tek bronzdan heykelle anlatabileceğine inanır. fakat dünyada hiç bronz kalmamıştır. eski eşinin mezarında bulunan hüznün heykelini eritir ve bu sefer sevgi ve coşkunun heykelini yapar.
sanırım ben de bugünlerde benzer hisler yaşıyorum.

bahsettiğim insanı ilk gördüğümde şöyle bir baktım ve anadolu'da bugüne kadar doğmuş ve yaşamış en güzel kadın olduğunu düşündüm. hititler'den bu yana anadolu'da doğmuş bütün kadınları tabii ki de görmedim. ama eric fromm'un dediği gibi sevmek bir sanatsa, aşk da neden bilim olmasın? bilimde böyle genellemelere yer vardır. yoksa da ben yasalaştırıyorum, göz benim algı benim.
aşk denen uhrevi varlık kanaatimce insanlar arasında olabildiğince somutlaştırılmalıdır. gözü asla kör olmamalıdır aşkın. hatta aşkın elleri olmalıdır. aşk dünyanın emekçi ellerine ve cesur yüreğine sahip olmalıdır. çok şükür çok şükür, bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının resmi çizilmelidir evren tualine.

ara sıra evde can sıkıntısından amatör olarak zaman makinası yapmayı düşünürüm. onu görene kadar bütün düşlerim hep geçmişe gitmeye yönelikti. onunla tanıştım tanışalı deli gibi geleceğe gitmek istiyorum. bu hissi herkesin en az bir defa yaşamasını dilerim.

ona buradan seslenmek istiyorum. sevginin bir hak değil ayrıcalık olduğunu bilen bir adam tarafından seviliyorsun. sen iste gökyüzünü her gün değişik güzel bir renkte boyayayım. sen iste çiçeklerihiç solmamaya ikna edeyim. sen iste bulutları örgütleyim.
avni
İnsanlık tarihi boyunca hakkında yazılanları sıralasak burdan galaksimizin kara deliğine yol olur kanaatindeyim.
Bu minvalde Kalabalık bir şey demiş ona Özdemir Asaf da aynı adlı şiirinde.

"Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. "
turuncu gemi
aşk

sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.

ilhan berk
bouii
Bir çeşit hastalık halidir. Her hastalık gibi kendine has belirtileri vardır. Onlardan bazıları ;
Virüsün bulaştığı kişiyi gözünde kusursuzlaştırmaya yol açan şiddetli halisülasyonlar, varlığıyla hissedilen mutluluğun en küçük hasrette yoksunluk krizine yol açması, beyne giden tüm yolların tıkanması sebebiyle idrakta sorun, nadir de olsa dile vuran aşktan helak olan arkadaş grubudur.
Şifası onda zannetseniz de hem yara hem de yâr olmadıkça derin ve kanamalı bir yara olarak kalır. Ama korkmayın genelde süründürse de öldürmüyor. Yarayı saçma sapan ilişkiler yaşayarak iltihap kaptırmaz, Üstüne temiz tutarsanız zamanla kabuk bağlar ve hızla iyileşirsiniz. Bunu Yaşayacak olan tüm hastalarımıza şimdiden acil şifalar diliyorum.
pasaklikontes
Evvelkiler aşkı aşka kattılar,
Dünküler de aşkı başka tattılar.
Bugün şehvetine esir olanlar,
Aşkı tutup uçurumdan attılar.                              
  Bilâl Coşkun
turuncu gemi
tamam hiç kimsenin erich fromm olması beklenmez bilimde ama insanların yaşamın içindeki en önemli mevzuları da biraz bilime uygun olarak yaşaması gerekir. arıların ne zaman nasıl bir durumda ne tepki vereceklerine dair vucutlarında programlanmışçasına resektörleri vardır. tırnak kadar hayvan hangi durumda ne tepki vereceğini bilimsel olarak nasıl tepki vermesi yönünde kendisini geliştirebilmişken eşşek kadar insanın bu yönde hiç birşey yapmaması çok yoğun eleştirilmesi gereken bir durumdur.
ailelerimiz sağolsun, pdr ci tayfası saolsun liseden sonra iyi üniversitelere giriyorsun. belki de bu iyi üniversiteyi de ele almak gerekiyor, gerçi daha önce başka başlıklarda doğru şekillerde ele alınmıştır. ama şunu söylemeden edemiyeceğim ki ülkemizde iyi üniversitenin tanımı bilimsellikten en uzak üniversitedir. çoğu üniversitemiz mesleğinde müthiş insanlar yetiştirir ama bilim asla bu değildir.

okul biter, iş yaşamı başlar. para kazanma konusunda şeytandan üç gün önce doğmuş yakınlarımızın yardımları, kendi öz zekamız vesaire gündelik yaşamda çok başarılı oluruz. hayata da iş hayatına da çok bir katkımız yoktur aslında ama işte iyi para kazanıyoruz ve başarılıyız maşallah. insan ilişkilerini de çözmüşüzdür. her insanın sırtında bir akrep iğnesi evrimleşmiş son yıllarda. bizimki de sivrilmiş. riyalar içinde o iğneleri birbirine ne kadar çok değdirmezssek o kadar başarılı insan ilişkilerimiz var işte. bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafını ne kadar kulağımıza küpe edersek o denli gelişmiş kulaklara sahibizdir. ama yazık ki aynalarımız pek gelişkin değildir. biz bir yılana dönüşmüşüzdür bu başarılı kulaklarla göremeyiz. ve ne kadar başarılı bir avcı yılan olsak da sürünerek yaşamak kadar acılı hangi yaşam formu vardır? amaaann her koyun kendi bacağından asılıyor zaten. yaşamda o kadar bilimsellikten uzaklaşmışız ki, kendimiz kendimizi o mezbahanın aidatını cebinden ödeyen müşterisi etmişizdir farkında değilizdir. ben kendi adıma konuşayım ki, düşman vücudumun hiç bir yerine değmemesi pahasına kendimi kendi bacağımdan kendim asıyorum bir süredir.

aşkın gözü körmüş. peehh, sen olayı çok yanlış anlamışssın dostum. öyle bir yılana dönüşmüşsün ki belki bu yüzden antropolojik açıdan da körleşmişssin. ve kendi körlüğünün suçunu aşk kadar gözleri açık bir çağlayana atıyorsun.
bilimi de boş ver, halk arasındaki ''deveyi diken, insanı sken'' eleştirsini de mi duymadın? neden aptal toplum sana bunu dayatıp mutsuzluğunda karşında nanik yaparken bu aptallıkta diretirsin ki. belki de kimse açıkça karşımızda nanik yapmıyor böyle durumlarımızda. içlerinden yapıyor sen göremiyorsun bu yüzden.

insan bilimsellikten uzaklaştıkça, mutluluk dahil herşeyden uzaklaşıyor. bilimselliğe yol almak belki herzaman mutlu etmez insanı ama bari onursuzca bir mutsuzluktan korur. içinde ki öznel güç ise seni herşeyden korur.
mudaran
Aşk

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar.
Gitsinler

Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı,
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu

Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydiki sevmek
Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

-Cemal Süreya
lonely samurai
Gerçek olanı bulmak neredeyse imkansızdır ama bir kez bulduğunuzda sonsuz seviyorsunuz asla bitmiyor, hep sol tarafınızda onu hissediyorsunuz. Soyut ama onu somut bir şekilde hissediyorsunuz. Çok acayip.
kozmos
kavramın ifade ettiklerini bir dizi kimyasal tepkimeye indirgemek rasyonel yanımın gerçekleştirmek için yanıp tutuştuğu bir iş. öte yandan, bu zamana kadar bu üç sesten oluşan kelimenin çektirdikleri veya tattırdıklarını kenara koyacak olursam, bir insanın başına alabileceği en büyük ihale. kelimenin altını doldurun doldurabildiğiniz kadar.
kozmos
habersizce, başkalarında kendini bulma, görme, duyma çabası. dört nala koşan hormonlar işi daha tanrısal, ilahi kılıyor elbette, ancak özü görmemek işten bile değil.
azrailin regl donemi
yanılsamadır. kimse özel ve mükemmel değil. sadece biraz farklı. seçim yapıyoruz.. bunun en iyi kanıtı da hayatımız boyunca defalarca aşık olabilmemizdir. "o" değil de başka biri de olabilirdi. her yerde bize mükemmel gelecek insan var. sadece tesadüfler zinciri ile oluşturulmuş bir zamanlamaya kurban gidiyoruz. kendinizi kandırmayın. herkes "herhangi" biri işte.
alechera
Şairin dediği gibi;
Aşk nedir bilirmisin?
Yüreğinden aşağıya akan nehirlerin
Doğanın tüm kokularını toplayıp
Çağlayanlara dönüştüğü sevgidir aşk.
john overmars
Aşk uçucudur.sevgi kalıcı.birini gerçekten sevip sevmediğini aşk bitince anlarsın.bütün o şehvet tutku sahip olma hırsı bitince.kimin yanında huzur buluyor çocuklaşıyorsa insan onu gerçek manada seviyosundur.kime artık kızamıyor kimi tanımışsan kime güveniyorsan her şeye rağmen .yaş kemale erdikçe insan bu gerçeği idrak eder.birini sevmek öyle bir şeydir.heyecan yerini huzura bırakmışsa o kişiyi sever insan.o kişiyi sever.
moviebird
Şu devirde var mı yok mu diye tartıştığım bir mevzu aşk... Aşkın yerine para geçti. Para uğuna aşk yaşıyoruz diyorlar. Menfaat ise başlı başına bir sorun...
Peki ya ego?
Bakın ne anlatacağım. Babamın bir arkadaşı öldü kısa zaman önce neden mi? Stresten... Karısının terfi edişine ve başarısına tahammül edemedi ve mezarı boyladı.
Böyle bir dünyada aşk olur mu? Siz cevap verin...
İlişkiler vıcık vıcık olmuş. Değerlerimizi yitirdik, yitirmeyenler arada kafayı yiyorlar.
Ne olacak bu işin sonu dostlar?
0 /