unutulmaz film replikleri

keskin nisanci
filmlerde kullanılmış ve hafızalarda yer edinmiş cümlelerdir.

''bırak da ringe çıkayım; hiç değilse bana kimin vurduğunu bilirim.'' (cindirella man)

''insan bazen ne kadar küçüldüğünü görebilecek kadar büyük olmalıdır.'' (3:10 yuma treni)
neptune
orjinali ve tamamı ;

"Epilogue...It was in the reign of King George III that the aforesaid personages lived and quarreled; good or bad, handsome or ugly, rich or poor, they are all equal now"

"good or bad" kısmından itibaren türkçe'ye çevrilmiş hali ;

"İyi veya kötü, güzel veya çirkin, zengin veya fakir,
hepsi artık eşit."

1975 yapımı, stanley kubrick imzalı "barry lyndon" filminin final sahnesinde geçen ve film boyunca olayları aktaran dış ses tarafından söylenmiş son sözlerdir.





zeitgeist
"her hayatın bir ağırlığı vardır koçum, seninki kaç tartıyor?"

"zamanı kim okşayabilir ki?"

"madde mi ağır, mana mı?"

"o bin tılsımlı anın çarşafından ağır ağır geçirirken hayatını, bilemezdi üç tekerlekli bisikletin karanlığa takla atacağını."

"ruhum calkanalıyo be."

- nasıl söyleyeyim, bilmiyorum. tapıyorum sana, hastayım.
- geçmiş olsun.

"manitalar gece güzelleşir."

(bkz:ağır roman)
kaptonur
Türk dizi tarihinin en kaliteli dizisi olan ezel dizisinde kenan imirzalıoğlu'nun jönlüğünü gösterdiği replik. Benim diyen delikanlıyı ağlatmamışsa ben adam değilim!

Hayır doktor öyle değil öyle değil başka bir şey söyle
Kim söyletiyor sana bunlar ha?
Kenan mı ha?
Cengiz mi?
Kim? Kim oyun oynuyor?
Kandırıyorsun değil mi beni?
Beni dize getirmek için değil mi?
Tamam geldim dize.
Eğdim boynumu, oynamayın tamam yenildim.
Öyle deme öyle deme öyle deme doktor.
Ne istiyorsanız yapayım doktor ne olur öyle deme öyle deme!


turarmy
- Bağırmayacaktın anton , artık ağzının yerini biliyorum.



Diyen cüneyt abimiz akabinde antonun gözlerinede ok saplamıştır.Gözlerin yerini nasıl buldu hayret doğrusu.
hasajiro
biraz klasik bir örnek olacak ama;

- kurt, babanı kim öldürdü?
- hav, hav!
- hain kostok.

etkileyiciliği değil de absürtlüğü nedeniyle unutulmayanlardandır bu da.
rainbow
A: yaptım, evet yaptım ama bir sor neden yaptım?
B: sormuyacam ulan!!!
A: o zaman ben de anlatmam.
B: soruyam lan niye yaptın?

Banker Bilo
indim derelerine
Pek film repliği olmasa da morgan freeman yorumudur .

- Zenci bir mahkumu oynayacaksın.
- Hayır ben bir zenciyim ve bir mahkumu oynayacağım.

shawshank redemption filmi için söylemiştir.
aragorn
(bkz:Masumiyet)

- çocuk neden sakat abi?
...
+ ''bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder.... dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlıyacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagora kesikmiş. zagorda kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar'a benim içimde bi sıkıntı... işi anladım tabii: zagoru ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. orhanın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, "nasıl?" diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına.gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi.bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişey demiyo. sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden.sonra çocuğu doğuruyo. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik.

o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını,usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. ''

1 /