confessions

matarama su ko

1. nesil Yazar - İstikrarlı

  1. toplam entry 101
  2. takipçi 24
  3. puan 4480

itirazım var

olacak o kadar
2014 yapımı, polisiye/komedi türünde bir onur ünlü filmi. başrolde, leyla ile mecnun dizisinin ismail abisi serkan keskin resmen döktürmüş. filmde bol bol dini, siyasi ve sosyolojik göndermeler yapılmış. imbd puanı; 8/10

en beğenilesi sahnesini de şuraya iliştiriverelim.

Selman Bulut, bir zamanlar antropolojiyle ilgilenmiş eski bir boksör, şimdilerdeyse bir camide görev yapan sıradışı bir imamdır. Bir gün camide namaz kıldırdığı sırada caminin içi silah sesleriyle yankılanır. İçeride bulunan kişilerden biri yere yığılır ve hayatını kaybeder. Olay yerine gelen polis ilk delilleri toplar ve araştırma süreci başlar. Selman Bulut bu olay sonrasında harekete geçer ve şüphelendiği kimi kişi ve durumların üzerinden davayı çözmeye karar verir. Her ipucu işleri beklemediği bir noktaya götürür ve olaylar gittikçe daha gizemli bir hal almaya başlar...

salih bozok

olacak o kadar
gazi m.kemal atatürk'ün başyaveri. dahası, hem mahalleden çocukluk arkadaşı hem de okul arkadaşıdır.
gazi'nin can yoldaşıdır. günümüzde, atatürk ile ilgili bir çok bilgiye yine onun günlükleri ve notları sayesinde ulaşılmıştır. atatürk'ün vefatından sonra "başkomutan yaversiz gidemez" diyerek kalbine silahı dayayıp intihara kalkışmıştır. çok şükür ki bu girişiminde başarısız olmuştur. (şükür ki birisi manevi diğeri ise kalan ömründe atatürk ile ilgili bıraktığı hatıratlardır)
"selanik'in elimizinden gideceği hayalimizden bile geçmezdi, üstüne şakası bile yapılmazdı. bir gün selanik elimizden gitti'' sözünün sahibi bozok'u daha iyi tanıyabilmek için, yaveri atatürk'ü anlatıyor kitabı ve zülfi livaneli'nin veda filmi mükemmel kaynaklardır.
günümüzde bırakın normal hayatı, devletin en tepesinde adamın adamı sattığı bu dönemlerde böyle devlet adamları ve böyle dostlar artık maalesef ütopik geliyor.

zengin sözlük

leonidass
Daha önce başka sözlükte yazdım.
Orada iki kelime okuyanın kendini kral ilan ettiğini görünce yazdığım entry'ları siliyordum.
Sözden anlamayacak adamlar oldukları belliydi.

Aradığım şeyin sakin bir sosyal mecra olduğunu anladım. Şimdi entry'imi yazıyorum, iki satır sohbetimi ediyorum.
Açıkçası bu sözlüğün popüleritesi artınca ortamın bozulacağından endişeliyim.

ecrin

avni
ecr, ücr, ücret kelimeleri ile aynı kökten gelen arapça kelime.
son yıllarda kız çocukları için çokça tercih edilmesinin sebebi sanırım bilgisizlik ya da yanlış bilgilendirilme. "yaradanın mükafatı" anlamına geldiğini söyleyenlerin dayanağı yasin süresinin yanlış yorumlamaları olsa gerek.
hamdım oldum
ukdeydim doldum.
ukde sahibi: bir istanbul trajedisi

zengin sözlük

frante
-şimdilik- dinginlik ve sakinliğiyle devam ediyor. şuraya bilgi, buraya bilgi. tamamız, bilgide tamamız. buna hiç kimsenin itirazı olamaz.

ama birine buraya girme amacımı "bilgileniyom ehe" diye açıklayamam mesela. kimse inanmaz ki. yetmiş altı yıldır falan tanıdığım birini getirdim sözlüğe. "sen çok minnoş olmuşsun. bye." diyerek engelledi beni. en son 2004'te falan tartıştığım biriyle minnoş olmam hasebiyle küstük. böyle bir şey olabilir mi? ses çıkaramadım çünkü haklı. sözlüğe her girdiğimde bana bir masal anlat baba'yı söyleyesim geliyor. hatta elimin altında flüt olsa çalacağım. o derece! valla bu sakinlik, bu huzur beni evlendirir. beni evliliğe götürür bu sezen cumhur önallık. türkiye büyük bir iç savaşa sürükleniyor.

belki de istediğim budur. bilemiyorum.

ogul

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "evlat" olarak açıklanan kelime.

"Ogul" esasen cinsiyet içermez, hem kız hem erkek evlat için ogul denirdi.

Kâşgarlı Mahmut şu açıklamayı yapmış:

"Ogul, kuralsız olarak oglan şeklinde çoğul yapılır. Aslında oğullar şeklinde çoğul yapılması gerekirdi."

Kaşgarlı Mahmut bu kuralsız çoğula bir örnek daha veriyor:

"Er adam demektir, fakat çoğuluna 'erler' dedikleri gibi 'eren' de derler."

yaya

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "kıç, insanın kaba eti" olarak açıklanan kelime.

Bugünkü yaya kelimesi ise "yadag"dan gelir, kökü yad(mak), bildiğiniz "yaymak" fiili.

sherlock holmes

ireneholmes
Ünü yazarını gölgede bırakan ünlü dedektif karakteri.Bircok kez filme çekilmiştir, Sherlock adlı dizi uyarlamasiyla gençlerin de ilgi alanına giren Holmes, dostu Doktor Watson' la gizemli olayları çözer bunu yaparken çapulcu olarak bilinen insanlardan yardım alır, en büyük düşmanı ise Doktor Moriarty' dir.

kle almamak

zeitgeist
güreş esnasında rakibin koltuk altından güçlü olan kolu geçirip enseyi tutup, daha sonrasında da diğer el ile rakibin elini tutup koltuk altından geçirilen elin aksi yönünde rakibin çevrilmesiyle kle hareketini tamamlayan güreşçinin; her rakip için bunu yapmayıp, rakibini sen buna değmezsin şeklinde aşağılaması olayı.

(bkz:kle)

kale almamak

avni
telaffuzu çift a varmış ya da a üzerinde inceltme işareti yani şapka varmış olduğundan sıkça yazım hatasına düşülen fiil.
kale alınmamak ya da kale alınmadığını düşünmek insanı incitir ve içten içe hatta ortama göre yüksek sesle "ulan burada başçavuşun beygiri osurmuyor" dersiniz.

zamanda yolculuk

ontolojik sancilarimin merhemi
bilindiği üzere zaman fizikte tüm varlıkların etrafını sarmalayan 4.boyut olarak tanımlanıyor. zamanın en gizemli özelliği evrende farklı yerlerde farklı akıyor olması. en somut örnek uydular ve dünya saatleri arasındaki fark. çok hassas dijital saatlerle donatılmış tüm uydularda zaman, her gün saniyenin milyarda birinden az bir süre ileri kayıyor. tüm uydular bu saatleri her gün düzeltecek mekanizmalarla donaltılmış. sebep ise enistein'ın yıllar önce ispatladığı üzere dünya'nın kütlesi. kütle arttıkça zaman bükülüyor. bir başka deyişle zaman, gayet somut bir varlık. saatler ve güneş sadece onu fark etmemize yarıyor, tıpkı yol şeritleri gibi. zamanda evrenin bütünlüğüne tabi olarak, gözeneklere sahip. bu gözeneklere fizikte ''solucan deliği'' adı veriliyor atomlardan dahi küçükler. kimi bilim insanları bu solucan deliklerini kullanarak zaman içinde atlama yapılabileceğini ve yolculuğun gerçekleşebileceğini öne sürüyor. hawking'e göre bunun imkansızlığı paradokslardan kaynaklanıyor. ''evrende her şey ileri doğru giden ve kendini imkansız hale getirmeyecek varoluşa sahip. söz gelimi solucan deliğinden geçen bir bilim adamı geçmişteki kendisiyle karşılaştığında kendisine ateş eder ve öldürürse gelecekten kim ateş etmiş olacak? bu ve benzeri paradokslarla geçmişe yolculuğun imkansızlığı ispatlanabiliyor. geleceğe gidiş ise ışık hızı sayesinde mümkün.

müş

huruf
kâşgarlı mahmut'un, "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "Türklerin Çiğil lehçesinde 'dişi kedi' demektir" diye açıkladığı kelime.

Kâşgarlı ayrıca not düşmüş: "Oğuzlar ise buna 'çetük' derler."

Kâşgarlı Mahmut "müş" kelimesi için bir de örnek cümle vermiş: "Müş oglı muyavu togar." (Kedi yavrusu miyavlayarak doğar.)

Bugünkü "Armut dibine düşer." atasözü ile anlamdaş sanki.

uşak

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "küçük şey" olarak açıklanan kelime.

Kâşgarî diyor ki "Nesnelerin küçüğüne 'uşak neñ' denir. Ayrıca küçük çocuklara 'uşak oglan', odunun parçalanmışına da 'uşak otuñ' derler."

yükünç

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "namaz" olarak açıklanan kelime.

[Namaz kelimesi Farsça, Arapçası salâ(t).]

Kâşgarî'ye göre Türkler namaza "yükünç" der, Oğuzlar ise namazı düzgün kılmak anlamında "yükünç itmek" der.

Yükünç kelimesinin kökü "yükün(mek)" fiilidir ki Kâşgarlı Mahmut'a göre yükünmek "secde etmek" anlamındadır. Aynı zamanda, saygı göstermek için "baş eğmek" anlamına da gelir.

tanrı

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "yüce ve aziz Allah" olarak açıklanan kelime.

Fakat Kâşgarî aynı kelimenin başka bir anlamını da vermiş:

"Kâfirler (yüce Tanrı onları yok etsin) göğe teñri (tanrı) derler. Gözlerine büyük görünen dağ, ağaç gibi şeylere de teñri derler ve bu gibi şeylere secde ederler. Bundan hareketle "bilgin" için de "teñriken" derler. Sapkınlıktan Allah'a sığınırız."

Tahmin edileceği gibi, Kâşgarlı Mahmut'un kâfir dediği bu kişiler, Türklerin henüz İslam dinini kabul etmemiş olan boylarıdır.

(bkz:Ugan)

ugan

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "iş yapmaya muktedir olan" olarak açıklanan kelime.

Kâşgarî şöyle not düşmüş:

"Allahu Teâlâ için 'ugan Teñri' denir. Kadir olan Allah (el-Kadir) demektir."

(bkz:Tanrı)

tanrı

huruf
Eski Türkçede "teñri" (tengri) olarak söylenen tanrı kelimesi esasen "yaratıcı" değil, "gök" anlamındadır.

Orhon Abideleri'nden Kültigin Abidesi'nin doğu yüzünün giriş cümlesi "Üze kök teñri, asra yagız yer..." diye başlar. Günümüz Türkçesiyle: "Üstte mavi gök, altta kara toprak..."

Kök: mavi
Teñri: gök
Kök Teñri: mavi gök

aşiyan

huruf
Farsça kökenli olup "kuş yuvası" anlamına gelen kelime.

Anlam genişlemesiyle "ev, yuva, barınak" anlamına da gelir. Tevfik Fikret'in Bebek'teki evinin adı da bu yüzden "Âşiyan"dır.

(bkz:uya)

tigin

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "köle" olarak açıklanan kelime.

Günümüzde biz bu kelimeyi "tekin" olarak kullanıyoruz.

Aşağıdaki açıklamaların tamamı Kâşgarlı Mahmut'a ait:

"Asıl anlamı köledir. Kümüş tigin: Gümüş gibi temiz renkli köle. Alp tigin: Dayanıklı köle. Kutlug tigin: Uğurlu köle. Daha sonra bu isim özel olarak Hâkaniye (Karahanlı) oğulları için kullanılmaya başlandı."

ıtlamak

huruf
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "köpek yerine koymak, köpek muamelesi yapmak" olarak açıklanan kelime.

Kelime "ıt" (bugünkü "it") kökünden -la/-le isimdin fiil yapma ekiyle türetilmiş.

Kelime yaşasaydı bugün "itlemek" olarak kullanılacaktı.

huruf

huruf
Arapçada "harf" kelimesinin çoğuludur.

Sonra, çoğul olan bu huruf sözcüğü, -ât eki ile tekrar çoğul yapılıp "hurûfât" sözcüğü elde edilmiş.

Hurufat sözcüğü de "baskıda kullanılan matbaa harfleri"ne verilen ad olmuş. Ne güzel...

maydanoz

huruf
İkili adlandırma (binomial nomenklatür) kurallarınca "petroselinum crispum" olarak adlandırılmış şifalı bir bitki.

Maydanoz kelimesinin, Farsça mide-nüvâz (mideyi okşayan, iyi eden) kelimesinden geldiği halk etimolojisidir, yakıştırmadır.

Kelime, esasen Yunanca makedonísion (Makedon otu) sözcüğünden Arapçaya (makdanus/ma'danus), Arapçadan da Türkçeye geçmiştir.

müştak

huruf
Asıl anlamı "arzulayan, özleyen" olmakla birlikte dil biliminde aynı kökten türemiş kelimeleri ifade eder. (Mesela "şerbet, meşrubat, şurup, şarap" kelimeleri birbirinin müştakkıdır.)

Aynı zamanda, bizim "türemiş kelime" dediğimiz kelimelere de müştak denir.

Bunların yanı sıra matematikteki "türev"e de müştak denir.

içkin

huruf
Felsefede "varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan".

Eskilerin "mündemiç" dediği kavram.

TDK uydurması gibi duruyor ama değil. "İçkin" Şemseddin Sami'nin "Kâmus-ı Türkî" adlı sözlüğünde geçiyor(1901).

Tuhaf ama "içkin" kelimesi "Dîvânu Lugâti't-Türk"te de geçiyor(11. yy.) Kâşgarlı Mahmut "teslim olan ve emniyete alınan düşman" diye açıklamış.

elgin

huruf
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "yolcu" olarak tanımlanan sözcük.

Belli ki "el" (devlet, ülke, diyar) kelimesinden türemiş.

külhan

huruf
Hamamda, gerekli olan ısıyı sağlamak için kullanılan ocak. Genelde hamamın altında bulunur. Aynı zamanda "cehennemlik" de denir.

Popüler yazarlarımızdan biri, bir romanında "hamamın kazan dairesi" diye bir ifade kullanmıştı da kızcağızı "külhan" kelimesini bilmediği için topa tutmuşlardı.

çavuş

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "savaşta safları düzenleyen ve askeri zulüm yapmaktan uzak tutan görevli" olarak açıkladığı kelime.

Kelimedeki "v" harfi, bildiğimiz v sesi değil; aslında teknik metinlerde "w" ile gösterilir, b ile f arası bir sese tekabul eder. Eserin yazmasında üç noktalı f ile gösterilmiş (bildiğimiz ف harfinin üç noktalısı).

trabzonspor

quares
geçmişteki inanılmaz başarıları bugünkü çocuklara masal gibi gelen.bir zamanların istanbulun büyük takımlarının belalısı,korkulu rüyası olan takım.

not: en son 2010-2011 sezonunda şampiyon olmuşlardır .