confessions

turuncu gemi

2. nesil Yazar - Eski sevgili hüznü

  1. toplam entry 1820
  2. takipçi 11
  3. puan 16945

herhangi bir yazara bir şarkı armağan et

turuncu gemi
ilk gençlik dönemlerimde asansörde komşumuzun kızı beni öpmek istemiş fakat öpüşmeyi bilmediğim için korkumdan kendimi geri çekmiştim. sonrasında mahhalemizin fiyakalı delikanlısı tekelci'nin yeğeni kardeşimize ''kardaş öpüşme olayı nasıl oluyor'' diye sormuştum. o da sorumu yadırgamamış, ''olum sen dilini gezdiriyon, o gezdiriyor'' gibisinden anlamsız bir cevap vermişti. sonrasında yaradana sığınıp neyin ne olduğunu kendi öz cesaretimle öğrenmiştim. değerli kardaşıma manalı bir şarkı armağan etmek istedim;

''sevişenler bu gece civelek, civelek, civelek...

nar tanem

turuncu gemi
muhteşem bir kayahan şarkısıdır. yeni nesillerinden bilip dinleyerek aşık olması temennimdir. demet sağıroğlu'da çok güzel söylemiştir. dinlerken kendinizi akdeniz'in tatlı bir sonbaharında hissedebilirsiniz.

yalnız yaşamak

turuncu gemi
offf off, çocukken erol evgin'in bir şarkısı tekerleme gibi ağzıma takılırdı ''evlerin ışıkları bir bir yanarken, bendeki karanlığı bir de bana sor'' aynı böyle bir duygu olup yakar insanı.

beraber yaşam diye bir şey var mıydı yahuu? beraber yaşam kaos dolu yaşamdır. eyyy beraber yaşayanlar beter olunuz.

(şaka yapıyorum. bütün beraber yaşayanlara berabere mutluluklar dilerim. arada bana da gelin, güzel yemekler yaparım. gitmeyin ama söz tamam şiir okumayacağım)

bütün yalnız yaşayan dostlara erol evgin'den gelsin.

''ak düşen saçlarımı tel tel sayarken,
bunca yıl nasıl geçti bir de bana sor''

çukur

turuncu gemi
dünya şiirinde terk edilme eylemini bu kadar güzel dizelerle anlatan başka bir şiir bilmiyorum.

bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru

güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar

beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur

sunay akın

gecenin şiiri

turuncu gemi
yalnızlık

şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan

daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı

ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa

sunay akın

sunay akın

turuncu gemi
97-99 arası best fm'de ''veşaire veşaire'' isimli muhteşem programıyla tanıdığım şairdir. o gencecik yaşımda bu program bir nevi rönesansım olmuştu. sonrasında kitaplarından çok şeyler öğrendim.
1999 yılında bir imza günü için mersin'e geldi. uzun ve güzel bir sohbetimiz oldu. bana adresini ve telefonunu verdi ve bir gün mutlaka istanbul'a geldiğim zaman kapısını çalmamı bekleyeceğini söyledi. bir kış günü istanbul ziyaretimde bostancı'da verdiği adresi aramaya koyuldum. mütevazi bir apartman dairesidir diye düşünüyordum aradığım ev. oysa bostancı'da on katlı akın apartmanı kendi ailesine aittir ve bahçesinde beş katlı köşkleri vardır. o köşk bugün müze.
sağ olsun beni 40 yıllık ahpabıymış gibi karşıladı ve ağırladı. kimse bilmez fakat sunay abi bir çok üniversite öğrencisine, dinine, milletine, görüşüne bakmadan burs verir. sonrasında ben de o öğrencilerden biri oldum. fakat karşılığını oyuncak müzesinin inşaatında çalışarak ödemeye çalıştım. kendisinin tabii ki böyle bir talebi olmadı ama büyük onur duyarak yaptım bu hizmeti. kendisi de bizimle bir amele gibi çalışırdı boş zamanlarında. ve asla insan ayırdığını görmedim.

babası tuncay amcayla tanıştığım günü hiç unutmuyorum. hulusi kentmen'in karadeniz şivesiyle konuştuğunu düşünün o tatlılıkta bir insandır tuncay amcamız. fakat sunay abi onu bir şiirinde ''kılıcı iğne, kalkanı yüksük olan babam'' diye tanımlar. ben kendisini emekçi bir terzidir diye düşünürken zengin bir tekstil deviyle karşılaşmak çok şaşırtmıştı beni.

2013'e kadar sunay abiyle yakın ve sıcak dostluğumuz sürdü. taa ki bir gezi akşamı başbakanla görüşmeyi kabul edene kadar. kendisinin yüzüne karşı o gece halkı sattığını haykırdım. kıpkırmızı oldu fakat cevap vermedi
şimdilerde ise kolej bebelerine bir garip şaklabanlıklar yapmaktadır devrimci şair sunay akın.

diyanete ayrılan bütçe

turuncu gemi
baya bir bakanlığın bütçesinden büyük olan paralara sahip bütçedir.
benden kesilen bir kuruşu bile helal etmediğim bütçedir. ve benim gibi yüzlerce de insan tanıyorum. ve milyonlarca daha hakkını helal etmeyen insan olduğundan eminim. peki bu hocalar ne yüzle cuma hutbelerinde Allahın karşısına kul hakkıyla gelmenin en büyük günah olduğunu söyleyebiliyorlar?

Allahın evini kulun şereflendirdiğini söyledi bu diyanet. her alanda dramlarımız çok büyük.

öpücem

turuncu gemi
çalıştığım kurumun yemekhanesinde sıklıkla karşılaştığım sarkımsıdır. klipte kızın biri transparan kıyafetlerle kapıya, bacaya sürtünüyor. sonrasında da oryantal kıyafetlerle ebleh ebleh danslar ediyor. şarkının sözlerini doğru duyduğuma inanamadım internetten baktım, yanlış duymamışım. ve bu iğrenç ötesi şarkı ve kötü erotik danslarla dolu klip dinci parti iktidarı döneminde her kanalda geziyor.

biz komünist ve ateistler toplumda ahlaksızlığı ve allahsızlığı yayma şubeleri temsilcileri olarak algılanıyoruz. allah çarpsın ki bizim iktidarımızda kızlarımıza kimse böyle histerik manyaklar olmayı dayatamayacak. genç erkeklerimiz 31 ci manyaklar haline dönüştürülmeyecek.

eyyy akp, edep yahuu!!!

bir insan tanımak

turuncu gemi
hacem bektaş veli ''okunacak en güzel kitap insandır'' diye buyurur. fakat insan okumak güzelliğine erişmenin güzelliği, kendini tanıma ve okuma cesareti gerektirir. çevresinde biyolojik ve fiziksel neler oluyor diye merakı da gerektirir hatta.
fakat günümüz insanı çok aceleci böyle zahmetlere vakti de yok, takati de yok. karizma, para, kisvenin göz alıcılığı yetiyor işte bir insanı tanımak için. onu önce tanrılaştırıp, sonrasında dibe batırmak için bunlar yeter de artar bile. sevgi denen şey hakkında hiç bir şey bilmeyip, kişinin kişiye sağlıksız bir bağımlılık hissiyatı için bunlar yetiyor.

insanın kendiyle ilişkisi, her zaman için karşısındakiyle ilişkisidir. karşısındakiyle ve diğer insanlarla ilişkisi kendisiyle ilişkisidir. yaşamda kişi mutlu olmak istiyorsa olağan üstü bir tanıma ve tanımlama çabasından başka çıkış yolu yoktur. eğer bu zahmetli yolu seçmezse ortalama 3 yıllık evlilikler kaçınılmaz sondur. sonrası ise aile bilmeyen çocukların gelecek dramlarıdır. anksiyete krizleriyle her gün daha fazla dolup taşan acil servis üniteleridir.

bir insanı tanımak gayet tabii ki mutluluğun anahtarlarından olabilir. fakat öncelikle kişinin mutluluğunu ve mutsuzluğunu tanıması gerekir. tekrar ediyorum ki bu yol zahmetli bir yoldur.

karl marx

turuncu gemi
bilim kadar yaşamsal, yaşam kadar bilimsel bir teorinin kurucusudur. bundan 200 yıl önce çok muteber meslekler olarak sayılan, mimarlık, mühendislik, avukatlık gibi uğraşların zaman içinde proleterleşeciğini ön görmüştür. bugün benim bu meslek dallarını icraa edip, 12 saat çalışıp asgari ücret veya az üzerinde kazanan bir çok arkadaşım var.
marks bunu öngörmemiş fakat ben ekliyorum. yakında hekimlerimiz de bu şartlara mahkum edilecektir. ve halkımız hala dalga dalga dayatılan köleleşmeyi göremeyip, bütünü algılayamacaktır. egemenler tarafından 1 saate 20 hasta bakması dayatılan hekimlere gösterecektir kirli şiddetini. yine gidip kendisini bu yaşam şartlarına mahkum edenler oy verecektir.

yazık, hem de çok yazık.

hallelujah

turuncu gemi
türkçesi ''elhamdülillah'' olan şarkıdır. fakat mübarek bir şarkı olsa da , sevişme başlatıcı şarkılar arasında da değerlendirilebilir. hele ki işinizin artık allaha kaldığı bir günün sonunda beklediğiniz mucize gerçekleşmişse, içinizden üç kulluallah bir elham misali söylemeniz farzdır. (korkmayın çarpılmadım iyiyim. gerçi işte bu benim çarpılmamış halım)

şakası bir yana, çok derin metaforlar içeren muhteşem bir leonard cohen eseridir.

aşk zafer kazanılacak bir yürüyüş değil,
soğuk ve kırık bir yakarış'tır.

bana neyin gerçek olduğunu ve aşağıda neler döndüğünü anlattığın zamanlar vardı,
ama şimdi bana bunları göstermiyorsun değil mi?
ve hatırlıyorum sana sığındığım zamanlar,
kutsal güvercin de hareket ediyordu,
ve aldığımız her nefes bir yakarış'tı

hallelujah

belki yukarıda bir tanrı var,
fakat aşktan öğrendiğim tek şey,
silahını senden önce çeken birini nasıl vuracağın oldu,
ve bu gece duyabileceğin bir haykırış değil,
ışığı görmüş birisi değil,
soğuk ve kırık bir yakarış'tır

hallelujah

boney m.

turuncu gemi
1970 ve 80'lerde muhteşem şarkıları ve harika danslarıyla dünya listelerini sarsmış gruptur. ortada dans eden adamın adını bilmesem de ona ''boney m. ağabey'' demek istiyorum, özel bir sempatim var.

mory kante

turuncu gemi
çılgın siyahi abilerimizin en çılgınlarındandır. daha çılgını boney m. abimiz mezardadır. sevgili mory kante, beynelmilel bir şöhret uğruna ingilizce saçmalıklar üretmemiştir. kendi ulusal dili ve ulusal onuruyla başarıyı yakalamıştır. müzikalite evreninin en siyah derili güzel insanlarındandır.

nihat hatipoğlu

turuncu gemi
bir ateist olarak söz söylemek bana düşer mi bilmiyorum ama bu adamı ne zaman tv'de görsem aklıma bir kuranı kerim ayeti gelmekte;

''seni allahın adıyla kandırırlar, kanma''

keşke müslüman halkımız da kendisini kötülüklerden kuran ayetleriyle korumayı başarsa. fakat kim taptığı kitabı okumuş güzel yurdumda o da ayrı bir paradoks. benim gibi bir allahsızın okumuş olması ve hala başvuru kitabı olarak öğrenip faydalanması ayrı bir paradoks.

tevrata da şöyle bir ayet vardır;

''aldanmak isteyen aldanır''

halkımızı aldanmak istemenin kolaylıcılığından kurtarmak için canımı bile veririm fakat kar eder mi bilmiyorum.

''allah aklını çalıştırmayan toplumların üzerine pislik yağdırır''

ernesto che guevara

turuncu gemi
komünist olmak yaşamda çok renkli olmayı gerektirir. ernesto yaşamın bir çok renginde harika bir insandı. kendisi bir çocuk hekimiydi. futbolcuydu. şair ve müzisyendi. elde tüfek en önde yürüyen cesur gerillaların en değerli önderiydi. küba devriminin ilk yıllarının dahi ekonomi bakanıydı.

fidel'le venezuela'da tanışırlar. bir avuç insanla küba'da devrim yapabileceklerine o günden emindir. fidel'le sonrasının pazarlığını yapar. pazarlığın mevzubahsi, dünya ülkelerinde devrime ihtiyacı olan bütün ezilen halklara kurtuluşu mümkün kılmaktır.

devrim hareketi bir seçimler hareketinden önce reddedişler hareketidir. ernesto'nun büyük devrimci kalibresi her zaman kötüyü reddetişleriyle ölçülür. o zamanların kominist kılığındaki devlet kapitalist tiranı sovyetlere bile kötülüğünü doğru bir dille haykıracak kadar cesur bir önderdir ernesto.
36 yaşındayken, kolombiya dağlarında bir avuç yoldaşıyla devrim mücadelesi verirken, abd'nin bir müfreze askeri tarafından şehit edilmiştir. şiirimizin büyük ismi ülkü tamer'in dizeleriyle ölümsüzleşmiştir.

bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
yumdu sanki uyur gibi
gözlerini usulca

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

şebnem keskin

turuncu gemi
son yıllarda çıkan şarkıcılardan artık güzel bir ses, iyi bir şan beklentim bile kalmadı. sadece söyledikleri sözcüklerde ne diyorlar diye anlamak için çaba sarf ediyorum. geçen senelerde bir dolmuş yolculuğumda duydum bu coverı. sesini de, yorumunu da, türkçesini de beğendim bu şebnem keskin arkadaşın. yazık ki başka bir güzel şarkısına rastlayabilmiş değilim. umarım ileride yeni ve iyi bir albümle hakketiği yere gelir.

mansur yavaş

turuncu gemi
ben ülkemi çok severim. şimdi bu da cümle mi diyebilirsiniz, tabii ki herkes ülkesini çok sever, bunun için kimse kimseye madalya verecek değil. fakat ben türkiye'yi, salt kendi ülkem olduğu için sevmem. ben kendi annemi bile sırf annem olduğu için sevmem. türkiye, bu yaşıma kadar gezdiğim onlarca ülke içinde gördüğüm ve yaşadığım en güzel ülkedir. ülkemi neden bu kadar çok sevdiğimle ilgili on binlerce sayfa yazı yazabilirim. fakat konumuz şimdilik bu değil.

ankara benim en çok sevdiğim 4. kenttir. hem çok sevdiğim ülkemin, hem de benim en güzel sevdalarımın başkentidir. mansur beyle siyasi olarak en zıt kutup evrenlerin insanlarıyız. lakin kendisini iyi tanırım. onurlu bir insandır. insanları ayırmadan sever. vicdan sahibi, ahlaklı, halk adamıdır mansur bey. ankara'da da çok sevilir ve sayılır. hatta ankara'nın görevdeki olmasa da, seçilmiş belediye başkanıdır.

bu defa görevdeki başkanı da olacağından hiç şüphem yok. seçimden sonra bu başarıyı kılıştarlıbey hanesine yazan olursa ona çok büyük sitem ve teesüf ederim. ağır da kafa bulurum o kişiyle şimdiden uyarayım. bu başarı kılıştar'a rağmen olacak bir başarıdır.

sevgisinin güzelliğini çok az insanın içinde hissedeceği, hem ülkemin, hem de benim kalbimde atan başkente yakışan başkana selam olsun.

intihar mektubu

turuncu gemi
bazen bu ortamlarda intihar eden insanlar hakkında çok çirkin ifadeler görüp üzülüyorum. bundan daha beteri ise, son dönemde çok iyi eğitim almış insanlarımızın ekmeksizliğe mahkum edilerek, yahut ekmek ve onurlu yaşam, onlara hiç reva rgörülmediği için, yaşamına son veren gencecik insanlarımızın sayısındaki artış. ve bunda binde bin sorumluluğu olan yetkililerin çirkin demeçleri.

benim kanaatimce intihar son çare olarak bile düşünülmemesi gereken acılı dramların en büyüğüdür. fakat aynı zamanda onurlu bir yaşam eylemselliğidir de.

bundan 4000 yıl önce mısır'da bulunmuş oldukça edebi bir intihar mektubunu paylaşmak isterim.

ölüm önümde bugün
mür kokusu gibi,
rüzgârlı bir günde yelken altına oturmuş gibi.
ölüm önümde bugün
nilüferlerin kokusu gibi,
sarhoşluğun kıyısına oturmuş gibi.
ölüm önümde bugün
yıllarını tutsaklıkta geçirmiş bir adamın,
evini özlemesi gibi…

ennio morricone

turuncu gemi
dahi besteci ve büyük müzik insanıdır. hepimizin yaşamındaki en hüzünlü, en sevinçli, en maceracı anlarımızın bir nefes gibi fon müziğinin duyumsamalarının yaratıcısıdır. kendisini sevgi ve hürmetle yad ederim.

50 /