zengin itiraf

john overmars
eczacı bir baba, hemşire bir annenin oğlu olup bu kadar sağlıksız bir hayatı yaşamak neyin kafası bilmiyorum.sağlık sektörünün içinde doğup bu kadar tribal sıkıntılı ve stabil olmayan bir hayat yaşamayı beklemiyordum.
kozmos
Son 2 haftadır kişisel reformumu yaşıyorum. Kafamın içinde aydınlandım adeta amk. Eksik Parçalar oturuyor artık, ilişkiler, kariyer, hayat vs konuları daha somut ve anlaşılır boyuta girdi ne hikmetse. Aman ali rıza bey...
morunontonu
aşık olduğum adamın katili olmaya ant içtim. onun hayatını öyle bir değiştireceğim ki bu süreci atlattıktan sonra ki atlatması yıllar alacak ve belki de intihar etmesi için aradığı o sebebi kendi ellerimle sunacağım. saçının teline zarar gelse dünyayı yakardım ama artık kendi ellerimle yok edeceğim onu. Ona yaşatacaklarım için zerre kadar pişmanlık duymuyorum ve daha fazlasını yapmayı arzuluyorum. benim tehlikeli biri olma sebebim o. kendi elleriyle yarattı beni ben onun sonu olacağım.
indim derelerine
Açılan başlıklara bakıp ben de böyle tanımlı , bilgilendirici , faydalı başlıklar açayım diyorum.
Bakıyorum , düşünüyorum , sonra aklıma bir şey gelmiyor , öyle sessiZce mal mal bakıp gidiyorum.
Online olanlara bakıyorum , ben dahil 5 kişi görüyorum , sonra diyorum ki lan zaten yazdan altını kim dolduracak?
Ve bittabi iki laklak yapacak birileri var mı diyorum , nadiren gire çıka o da pek kalmamış.
Mahallede bütün çocukların tanıdığı ama hiç oynamadığı bebeler gibiyim ya la burada .
Neyse hiç yoktan iyidir.
monster degree
Pire için yorgan yakmayı bırakmak benim için bir tiryakinin sigarayı bırakmasından çok daha zor.

Hayatımda hiç sigara içmedim ama çok yaktım. Yorgan yani.

Bu gidişle yalnız öleceğim gerçeği gümbür gümbür yankılanıyor her tarafımda. Ben duyuyorum, siz duymuyor musunuz?
john overmars
Bir kadınının susmasına tahammül edemiyorum.kadın dediğin kafa şişirecek.bir kadın susuyorsa muhtemelen bir başkasının kafasını şişiriyordur eğer sadece size karşı ketumsa veya kimseyle konuşası gelmiyorsa.
john overmars
beynimi aldırmak istiyorum çoğu zaman.bazen insanın başı değil de zihni ağrıyor.eylemlerin sonuçsuzluğu.2 artı 2 4 etmiyor çünkü araya eksiler artılar 1ler 0lar çarpma toplamalar karışıyor.küsüratlı çıkıyor sonuç.göremiyoruz araya ne karıştığını.kendimizce hesap yapıyoruz tutmuyor, tutmayınca sağlama yapıyor insan ama gizli sayılar ve matematiksel simgeler var hesabı bozan.kaosun içinde debelenip durmak düşünceleri kirletiyor.düşünce yığını kafada fink atıyor işte.ölsem de kurtulsam diyorum.korkuyla ve sonuçsuzluklarla yaşamak zor.
john overmars
bütün sorunlarım birbirini besliyor.birini çözemeyince diğeri büyüyor.koca bir labirentin içinde kaybolmuş gibiyim.keşke hiç büyümeseydim.eskiden her şey mükemmeldi.tek kelimeyle mükemmel.hayat her şeyi elimden aldı.önce sağlığımı bedenen ve ruhen.sonra gençliğimi.sonra fırsatları.bir şey kalmıyor.aynaya boş boş bakarken buluyor insan kendini.keşke şöyle yapsaydım.keşke böyle yapsaydım.o kadar çok keşke dolmuşum ki dışarı taşıyor artık.bir şeylerin yolunda gittiğini sanıp o yolunda gittiğini sandığım her ne varsa bir vaha bir serap gibi aslında gerçek olmadığını anlamaktan bunu defalarca ve defalarca defalarca yaşamaktan yoruldum cidden.
sos
dedem ben doğduktan 2 sene sonra vefat etmiş. eşi yani nenem ise 2 sene önce vefat etti. nenemin evinde bizi hiç katmadığı kiler diye adlandırdığımız bir oda vardı. daima kilitliydi. vefat ettikten sonra o odaya girdim. rahmetli dedemden kalma bir günlük buldum. canı sıkıldıkça şiir yazmış dedem. her sayfasında şiir vardı. günlüğü 1963'ten itibaren tutmaya başlamış olsa gerek. çünkü her şiirin altına tarih düşmüş ve ilk şiirin altında aynen şu yazıyordu. "15 kasım 963"

günlük çok berbat kokuyor. sanki üstüne rutubet parfümü sıkılmış gibi bir kokusu var. yani evin içinde bile durması imkansız. ne olur ne olmaz diye her sayfasının fotoğrafını tek tek çektikten sonra mecburen bodrumdaki depoya koydum.

kilerden daha çok antika çıktı. fotoğraf makinesi, dürbün falan...
sos
iftar saatine yarım saat kala elektrikler kesildi. evde bir curcuna meydana geldi. mum ışığında yemek yedik. elektrikler yarım saat önce geldi.
sos
bu akşam rezaletin kralını yaşadım.

aslında her ne kadar riske girmek olduğunu bilsem de mecbur kalıp iftar için yemek siparişi verdim. tam yarım saat sonra arayıp sipariş sıkışıklığı olduğunu getiremeyeceklerini söylediler. iftara yarım saat vardı. hemen başka yerden sipariş verdim. tam 1 saat 15 dakika gelmesini bekledim. geldi. bir de ne göreyim? gelen yemekler yenmeyecek derecede. suları poşete akmış. diğer yiyeceklerin üstüne gelmiş hepsi allak bullak olmuş.

ana yemek olarak evdeki yarım petibörle açlığımı yatıştırmaya çalıştım. ara soğuk olarak domates, salatalık yedim. son sıcak olarak çay içtim. çok sinirliyim.

rezaletin akabinde aramıştım az önce çalışan geldi yemekleri geri iade edip parasını geri aldım.

ulan bana bunu reva gören işletmelerin taa... neyse.
hunyadi
burada daha önce bahsettiğim yollarımızı tek taraflı ayırdığımız arkadaşımla dün yeniden barıştık gibi bir şey oldu. 3 aydır konuşmuyorduk ve bu 3 ayın sonucunda onu gördüğümde ona karşı hissettiğim tek şey özlem oldu. içimde kalanları ona nasıl anlatırım bilmiyorum. eskisi gibi olur muyuz bilmiyorum. eğer dün yaşanmasaydı onu çoktan unutup yoluma devam etmiştim. ortada bir belirsizlik yoktu yani dünden önce. rahattım. huzurluydum. peki ya şimdi? huzursuzluk had safhada. her an enerjimi çekiyor. ona sormak istediklerimi sorsam da beni tatmin edecek mi? nasıl tatmin olurum? bu sorular yanıtsız. her durumda, yaşanan her şeyden sonra, ayrılan her yoldan, hoşça kal denilen her dosttan sonra kendime dair nefretim daha da artıyor. olabilseydim duygusuz ve katı biri olurdum. her ne kadar dışarıdan böyle gözüksem de içimdeki minnoş gönlüm kan ağlıyor, bildiğim bu. bildiğim ikinci şey de eğer tatmin olursam kendi yazgımda bir dönüm noktasına erişmiş olacağım. zamanında yollarımı ayırdığım, kalbini kırdığım veya darıldığım kim varsa hepsiyle konuşacağım.

bu arada söylemiş miydim? hiçbir haltı unutamıyorum. insanlara karşı güzel şeyler için kullansam da kötü hatıraları da beraberinde getiriyor. örnek olarak tekrardan barıştığım - gerçi bu ilk oluyor da - veya uzun bir aradan sonra görüştüğüm bir arkadaşıma daha önceki güzel anılarımızı anlatarak insanları bu yönde mutlu edebiliyorum. ayrıntılar özellikle nasıl mest oluyorlar anlatamam. ancak bu insan bozuştuğum biriyse - genellikle öyle oluyor - bana karşı yaptığı her kötülüğü tek tek hatırlıyorum ve yüzüne vuruyorum, barışacağımız varken o da yok oluyor. her bir güzelliğin bir de çirkinliği var işte. unutamamak benim lanetim.
mudaran
normal değilim. neyi neden yaptığımı bilmiyorum. kafamın içinde bir solucan var da sanki onunla konuşuyorum. aşığım ama bu gerçekten aşk mı bilmiyorum. şu an yaşadığıma bin şahit gerek. galiba yaşamıyorum. sorumluluklarımı biliyorum ama yapmıyorum, daha doğrusu yapamıyorum, istemiyorum. bu giriyi yazarken bile acayip bir şekilde üşeniyorum. birazdan geçen sene veremediğim mikrobiyoloji sınavına tekrar giricem ama hiç bir bilgim yok dersle alakalı.

neden yaşadığımla alakalı en ufak bir fikrim bile yok. bu çok üzücü ama ben o üzüntüyü bile hissedemiyorum.
7 /