zengin itiraf

icgqhs
Üstüme düşen her şeyi yaptıktan sonra başıma ne gelirse gelsin asla dert etmiyorum.
Uğraştım, bütün seçenekleri yaptım. Gerisi mukedderat.
Çokça kaderci olduğumu söylerlerdi.
Ama bütün yolları denedikten sonra hala olmuyorsa başka ne denir ki?
Daha bir rahat olur insanın içi be.
“Umarım şizofrenimdir ve hepiniz hayal ürünüsünüzdür” cümlesinden güzel.
Ah yine mi güzeliz, yine mi çiçek!
hanc deil yolcu
burada öyle biri var ki bazen özellikle eksiliyorum kendisini. biliyorum adice ama burada tanımadığım için yargısız infaz değil bence. kendisine ve düşüncelerine sinir olduğumu itiraf etmek isterim.
mızrabımda ızdırap
Yazarların ilk öpüştüğü mekan başlığında yazacak bir anıya sahip olamamak beni farklı bir ruh haline bürüdü, sözlük. Bu çok önemli mi gerçekten? İlk kez 18 yaşında iken öpüştüğümü hatırlıyorum fakat mekan yok aklımda. Aslında bilinç altım bana oyun oynuyor, "nerede ve kiminle olduğunu gayet iyi hatırlıyorsun ama bu senin için güzel bir anı değil" telkini veriyor. Beni bu kadar derinden biliyor olmasından hiç hoşnut değilim.
icgqhs
bazı zamanlar bayağı bayağı şarkı aşeriyorum, sonra en az 3 defa dinliyorum o şarkıyı ve sanki ruhum doyuyor.
müzik ruhun gıdasıdır mantığı ile kurulmamıştır bu cümle, tamamıyla gerçektir. ruhum olmadığını biri ispatlarsa o halde içimde doyan ve rahatlayan bir şey var derim.
sos
az önce bakkala giderken bir kermes gördüm. bakayım neler var diye girdim kermese. et döner varmış. akşam yemeği için aldım herkese dürüm şeklinde dönerden tanesi 10 liradan. ya arkadaş dürümün içinde 20-25 gram döner ya vardı ya yoktu...

"ya zaten millet bir defa gelecek nasıl olsa... kazıkladığımız kar..." zihniyetiyle açılmış bir kermes.
sos
hep büyük şehirde yaşamak istemişimdir. sosyal imkanlar daha fazla diye. fakat anladığım kadarıyla büyük şehir insanı yoruyor. büyük şehirin eksi yönleri daha fazla. her şeyi geçtim bir yere gitmek için en az 1 veya 2 saatin yolda geçmesi inanılır gibi gelmiyor bana. atm'de sıra beklemek falan... bu olay, m.ö yaşamış biri direkt 2018'e ışınlansa göreceği hayat karşısında geçireceği şok ile aynı seviyede şok geçirtiyor bana.

küçük şehirde ne sırası beklersen bekle önünde maksimum bir veya iki kişi vardır. 24 yıllık hayatımda ramazan pidesi kuyruğu dışında kuyrukta beklediğimi hatırlamıyorum.
sos
gerçek hayatta veya sosyal medyada karşılaştığım haksızlıklar, rezaletler hakkında elimden geldiğince ses çıkarmaya çalışırım.

atacağım bir tweet'le, gireceğim bir entry ile, yayınlayacağım bir video ile veya ilgili mercilere göndereceğim bir e-posta ile veya e-devlet üzerinden bir şikayet ile suçlulara yaptırım uygulanması için, mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesi için bir şeyler yapmaya çalışırım.

her karşılaştığım olayda şunları düşünürüm;
"ya benim başıma gelseydi?"
"ya ben mağdur olsaydım?"
"ya ailemden biri mağdur olsaydı?"

susma sustukça sıra sana gelecek uyarısını her karşılaştığım olayda hatırlarım.
yagmur damlasi yarisi
Ne ara burnu havada insan böylesine arttı? Estetik değil kastettiğim şey. En ahım şahım görünen insanın bile sıradanlaştığı bir yerde nedir yani bu yoğun şekerli ego kokularınız. bilgiyi edinmenizdeki amaç neden kendinizi geliştirmeniz ve bunu paylaşabilmeniz değil de, bilgiyle hava atabileceğinize inanmanız?
Neden bu kadar sığsınız?
Böyle olmasanız olmaz mı?
İyi farkındalıklar.
sos
şu an yaşı 50++ olan insanlara göre galiba devletin üstünde bir devlet var. yani bir devlet var ama... onun üstünde bir üst akla sahip esas devlet var. yani devlet hata yapsa üst devlet hata yapmaz. iktidar hata yapabilir ama devlet hata yapmaz.

acaba bilmiyor mı? birinin onlara söylemeleri mi gerek? devlet dediğin ne zaten amcacığım? devlet dediğin, rte, meclisteki akp'nin kukla milletvekilleri, halka tokat atan fakıbaba, pistlerde pis pis sırıtan berat, chp il başkanları şehit cenazesine alınmasın diyen soylu... vs... vs...

devletin başında devletten ayrı bir üst akla sahip başka bir devlet daha yok yani... ya farkınde değiller... (pek sanmıyorum) ya bilmek istemiyorlar... ya da devletin bu kadar rezil bir hale gelebileceğine ihtimal vermiyorlar...
azrailin regl donemi
hayatımda belki de kendime bile itiraf edemediğim bir gerçek var.. 7 milyar insan bu gerçeği bırakın yakınındakileri tüm ülkenin resmi kayıtlarına geçmesine izin bile veriyorlar..

nedir bu amk gerçeği? nedir ki bu kadar karın ağrısı yarattı ve her 25-30 yaşına gelen erkeği bunalıma soktu?

acı çekiyorum lan bildiğiniz gibi değil. hani 13-17 yaş aralığındayken şirinler gibi gezdiğim çocukluk arkadaşlarım var ya.. onlar bile bu genel çoğunluğun kendini sürüye dahil olmuş hissi ile mutluluğu yakaladığını sandığı o lanet şey var ya.. ona dahil olmuşlar inanamıyorum be arkadaşlar. cidden bu acı iel karışık sövmeye iten bir şey.


bir arkadaşım vardı 1 yıldır görüşmüyoruz.. hep derdi.. kendisi evlenmeyecek diye bizim ciddi ilişkilerimize salça oluyor! diye.. doğru demiş. evet! hiç istemedim ulan! hiç istemedim sırf ben yapmayacağım diye sizin de evlenmenizi.

önceleri aklımda böyle işler yoktu.. ama insan önemsiyor, derinden istiyor seviyor ya hani.. gerçi benim gibi salt mantık dolu bir adam için bunlar uzak şeyler ama oluyor işte arada.. odunlar da sever, meşe ağacı viskiye esans katar mesela.. onun gibi.

sonra görüyorsun işte.. heykelini dikseler çükünün esamesi okunmayacak kişiler mutlu bir hayat kuruyor.. zoruma gidiyor be dostlar ağır koyuyor.. sek rakı gibi hem de.. mide bulandırıcı ve kafa yapmayan.. dozu orantısız bir havada..

isterdim ulan.. isterdim ki dediğim dedik ama yerini bilen mutluluğu benim kollarımın arasında bulan bir kadını.. kadın olmanın, erkeğinin yanında olmanın farkında olan bir kadın ile.. ama ne ortada aklı başında sevilecek konsantre kadın var ne de buna artık gücü olan bir ben!

çevremdeki insanlar duysalar görseler bu halime eşek gibi zırlayarak gülerler.. rock'n roll hayatına adanmış bir hayatı benimseyen bu lavuğun böyle şeyler için derinlerde sek rakının o dengesiz durum hali gibi yorduğunu beni..

acı çekiyorum lan acı çekiyorum. boğazımda esaslı bir düğüm gibi ruh halini yaşatıyor bana, derinlerde ölüyorum her ne kadar yüzüm gülse de. olmuyor be paşam olmuyor. ben de isterdim bir erkek çocuğum olsun ve dünyayı fethedecek seviyeye getirebileceğim.. babalıksa babalık! ama ne derinden seven bir kadın ne de buna açık bir talih var bende.. beğenilmeniz bir şey ifade etmiyor, havai olmak uzun vadelik mutluluk getirmiyor.. ya seks amacı ile sevilen kişisin ya da konumun insanların kısa süreliğine hoşuna gidiyor.. aşın yahu aşın bu hallerimi de bu derinlerdeki adama bakın.. zor değil be amk zor değil!!!

gece olduğunda el ayak çekildiğinde evine vardığında nerdeydin be adam! diyecek bir şefkat kaynağınız yok ise bu hayat bir yerlerde halen eksik be kardeşim.. yetmiyor sınırsız hobi ya da kariyer adı altındaki sikimsonik başarılarınız..

ben yalnız öleceğim.. son noktayı koyalı aylar da oluyor ki yıllar önce bunun peşin kararını vermiştim de zaten.. bana gitmiyor ve ben yalnız bir serseri olarak boktan bir mekanda dışlanmış insanlar grubuna dahil olarak gebereceğim..

yalnızlığı dost edinmiş bir halde hayatını kazanan bir insanın kimseye eyvallahı olmaz!



sos
akrabam dahi olsa, uzun süre irtibat kurmadığım bir insanla eski samimiyetimi kuramıyorum. samimi bir şekilde iletişim kuramıyorum. bugün belki en son 5 yıl önce gördüğüm bir akrabamı (teyzemin kızı ve benden en az 10 yaş büyük) tesadüf eseri gördüm yolda. "nasılsın?" dedi. "iyiyim. siz nasılsınız?" dedim. garipseyerek "i.. i... iyiyim..." dedi. biraz ayaküstü sohbet ettik mesafeli bir şekilde.

bu olaydan bağımsız olarak;
bir akrabanın, bir tanıdığın, bana, hayatımı nasıl planlamayı düşündüğüme dair sorular sorması beni çok yoruyor sözlük. cevap vermek istemiyorum o tür sorulara. çünkü cevap verince de haliyle verdiğim cevap mesafeli, yüzeysel bir cevap oluyor. hatta karşıdakinin yanlış anlayacağı, anlayabileceği bir cevap oluyor. e anlarsa anlasın pek umurumda değil de zaten.

iyi de sos konu nasıl açılacak o zaman? muhabbet nasıl dönecek? açılmasın da dönmesin de kardeşim... ben onlara soruyor muyum? önümüzdeki 10 yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz? diye. sormuyorum. hatta arayıp sormuyorum...

bir gün dayanamayıp, o meşhur olan fenomen gibi ayağa kalkıp haykıracağım valla;
herkesin hayatına kimse karışamaz! o o şekil yaşar, öteki o şekil yaşar... kimse kimseye karışamaz. herkesin özgürlüğü bi-dir...
sos
abime şaka yapmayı düşünüyorum. önce aleyna tilki'nin dipsiz kuyum şarkısını indirip, "misafir çocuğu gibiydin geldin dağıttın gittin" kısmını kırpıp yeni bir mp3 halina getirmeyi, sonra bu mp3'ü telefona indirip gece sinsice abimin telefonuna göndermeyi, abimin telefonuna zil sesi olarak ayarlayıp zil sesi seviyesini de son seviyeye + getirmeyi düşünüyorum.

tamam tamam yapmayacağım. çok çocukça olduğuna karar verdim. neyse bir çay içeyim.
sos
queen'in bohemian rhapsody şarkısının orijinalinde bismillah! diyormuş. ben yıllardır onu bates-motel-puro'nun uydurması sanmıştım.

alın size itiraf gibi itiraf!

hatta

itiraf-ul cebirul kutbiyyetul cemiyyet!

(sonda dediğim şeylerin bir anlamı yok. hayretler içerisindeyken doğaçlama yazdım)

mızrabımda ızdırap
Uzun aradan sonra geri döndüm. Anladım ki, yazmadan olmuyor. Kalemiyle konuşmak, kağıtlarla hasbihal etmek kalemdarlık yolunda yürüyenlerin kaçınılmaz kaderi. İbreler kelamı göstermekte, kelam ibreye ram olmak arzusunda. Neden susayım, neden lâl tokmak takayım söz kapısına? Basit fakat içten bir itiraf; yazmadan yapamıyorum...
kombiwankenobi
dünyadan uzak bir locadayım sanki. sadece izliyorum insanları.
tavırlarını, neyi ne ile karşıladıklarını hatta zora geldikleri zaman kaçıp kaçmadıklarını izliyorum.
izleyip karar veriyorum.
turuncu gemi
35 yaşımda olmama rağmen jelibon yemeye bayılıyorum. bundan bir sene önce okuduğum bir makale doğrultusunda, hiç bir kilo ve sağlık problemim olmamasına rağmen şekeri mümkün olduğunca hayatımdan çıkardım. bir sene boyunca hiç jelibon da yemedim ve garip ki hiç aramadım.

az önce çalıştığım kurumun kantininde gördüm eski dostlarımı. bir paket aldım yedim. hem de en sevdiğim olan solucanlılarından. sonra bir paket daha aldım yedim.
şimdi kalan bütün maaşımı çekip evimi jelibonlarla doldurmak istiyorum.
korkmayın tabii ki yapmayacağım. ama kendimi bunu düşünürken yakaladım.
tanri
Sevgilimin en sevdiği yemeği yapıp ertesi gün sürpriz yapacağım gece terk edildim.
Kahkahalarla yemek yediğim ilk ve son gece olabilir.
lonely samurai
Bütün bir itirafı baştan yapmak çok uzun geliyor o yüzden ortadan dalacağım zaten yazınca içimi boşaltmış gibi hissediyorum, insanlar okusun da derdime ortsk olsunlar filan diye yazmıyorum hatta kimse okumasın. Umurumda değil. Şu anki ruh halim zaten insanların ne düşündüğünü, ne hissettiğini umursayacak durumda değil. Sadece haykırmak istiyorum. İçim çok karanlık sonsuz bir karanlık var ve benim hayat enerjimi emiyor aldığım psikolojik destekler uyuşturucu ya da doping gibi sadece azalan hayat enerjime biraz daha enerji katıp bir süre daha hayatta tutuyor. Önceleri daha uzun süre engellerdi içimde ki bu kötü ve mutsuz yanı şimdi iki hafta bile zor dayanıyor. Hiç bir sorunum yok ama bir şekilde olmuyor, yaşamaya adapte olamıyorum, yaşamayı istemiyorum. Bir şekilde gönül rızasıyla yaşıyorum. Neden yaratıldım, neden varım, neden var olmak zorundayım. İstemiyorum. Her şeyden nefret etmek her şeye kızmak istiyorum. Her şeyi yakmak, yıkmak, kesip doğramak istiyorum. Bana sormadılar bile yaşar mısın yaşamak ister misin diye. Yokken mutluydum ben ya da hiç bir şey hissetmiyordum gene hiç bir şey hissetmemek istiyorum. Var olmamak istiyorum. Bir gün yok olayım kimse de beni hatırlamasın istiyorum. Yaşamak istemiyorum. Psikoloğumun, beni seven bir iki insanın hatırına yaşıyorum. Ben kimseyim ve kimse olmak istiyorum. Boynumda asılı duran idolü koluma bastırdığımda fark ettim acının o tatlı gerçekliğini, ben hiç düşünmemişim kendime zarar vermeyi. Belki de vermeliyim belki de bu bedene zarar vererek onu öldürmeliyim ki içeride sıkışan ruhum ve bilincim özgür kalsın. Dayanamıyorum dayanmak da istemiyorum artık yeter ! Ne yardım istiyorum ne de başka bir şey. Yazıyorum çünkü yazmak hiç yoktan bu siber sayfalara zehrimi akıtmak gibi oluyor. Bunu kimin okuduğu ya da kimin okumadığı umurumda değil çünkü gerçekten bir şeye ihtiyacım var o da yardım değil ölmek. Sevdiklerim çok benciller beni yaşatıp yaşatıp duruyorlar oysa ben sadece ölmek istiyorum, buna ihtiyacım var ama onlar için onların hayatında bir karakterim ve onlardan bu kadar bencil oldukları için nefret ediyorum ama aynı zamanda onlara aşığım böyle de seviyorum o yüzden nefret etsem de bu isteklerinden aptal bir kukla gibi yaşıyorum bıktım artık bıktım. Yaşamaktan usandım neden bu bu kadar sorun ediliyor ölmek neden yasaklanmaya çalışılıyor adeta ?! Tanrı neden hala beni yaşatıyor ? Ben yaşamıyorum sürünüyorum ama bunu kimse görmüyor ve ruhumun göz yaşları kanıma karışıyor. Ben sadece yaşamak istemiyorum.
8 /