hep bozuk.
zengin sözlük yazarlarının ruh halleri
tuzlu suya batırılmış kıyafet gibiyim, rengim solmasın keyfim kaçmasın.
sweating like a whore in church.
Sıcaktan helva gibi olmuş halde , yarın yapılacak ödemeleri listeliyorum.
Mal gibiyim.
Mal gibiyim.
Bu aralar çok sık boşluğu hissediyorum. Daha önce hiç tatmadığım kadar tanıdık geliyor bana. Olmayan bir şeyin yokluğunun sende yarattığı farkındalığa rağmen çağrısına cevap vermek gibi bir şey aslında boşluğu düşünmek.
Yalnızca olmadığını hayal etmektense ötesine geçmeye çabalamak, yok olacağının bilincinde yok olmaya karşı büyük bir cesaretlilik gösterme gibi.
Belki de sadece hissetmekle ilgili bu. Seni içine hapseden o kaçınılmaz varlıktan bir an olsun uzaklaşma isteği.
Varlıktan çok yokluğa, olmayana, olmayışına şükretme cömertliği..
Sevme gayreti, sevebilme şansı, sevilebilme ihtimali...
Ölebilme ve yakında sanki hiç olmamışcasına geri gelip yeniden tutunabilme umudu...
Yalnızca olmadığını hayal etmektense ötesine geçmeye çabalamak, yok olacağının bilincinde yok olmaya karşı büyük bir cesaretlilik gösterme gibi.
Belki de sadece hissetmekle ilgili bu. Seni içine hapseden o kaçınılmaz varlıktan bir an olsun uzaklaşma isteği.
Varlıktan çok yokluğa, olmayana, olmayışına şükretme cömertliği..
Sevme gayreti, sevebilme şansı, sevilebilme ihtimali...
Ölebilme ve yakında sanki hiç olmamışcasına geri gelip yeniden tutunabilme umudu...
Son 3 günde 50 Saat falan çalıştım. Az önce Yatağa attım kendimi ama hala at gibiyim.
Şair ne diyordu?
"Benim gibi sonsuz bir at hiç kosmuyorken de attır."
Şair ne diyordu?
"Benim gibi sonsuz bir at hiç kosmuyorken de attır."
Kaçak elektirik kullanıpta cuma namazlarına aksatmayan insan gibiyim. insan.
Kiz arkadasim kiz arkadasiyla kacmis ben de duvara bakip cay iciyormusum gibi ruh hali icerisindeyim.evet.
beni üzen şerefsizlere gelsin.
eskiden şu başlık adı altında içimdeki tüm kırılmışlıkları döker, yeri geldiğinde aralıksız hakaretler eşliğinde rahatlardım. şimdi ise sadece okumaya mecalim oluyor. sanırım insan zamanla öyle bir yerinden kırılıyor ki parçalarını toplarken kırılmaya zamanı kalmıyor...
hani bunu tarif ederken büyük bir üzüntü ya da eksiklik diyemiyorum. düşününce bunun en doğru tanımı boşvermişlik, hissizlik gibi geliyor. bırakın güzel şeyler hissetmeyi çoğunlukla kırılmayı bile hatırlayamıyor, hissedemiyorum. öylesi bir boşvermişlik içinde yuvarlanıp gidiyorum. Ruh mu, tam takır kuru bakırdan hallice işte...
hani bunu tarif ederken büyük bir üzüntü ya da eksiklik diyemiyorum. düşününce bunun en doğru tanımı boşvermişlik, hissizlik gibi geliyor. bırakın güzel şeyler hissetmeyi çoğunlukla kırılmayı bile hatırlayamıyor, hissedemiyorum. öylesi bir boşvermişlik içinde yuvarlanıp gidiyorum. Ruh mu, tam takır kuru bakırdan hallice işte...
bu defa olacak gibiydi, şimdi hayaller yine çöp.
suratım;
içimdeki;
içimdeki;
Sanki var mısın yok musun isimli programa katılmışım ve 2 kutu kalmış programda, yani sonuna gelmişiz. 500 bin tl ya benim kutumda ya karşıda. diğer kalan para ise 1 tl. Hamdi bey 250 bin tl teklif yapıyor ve ben kabul etmeyip kutuma gidiyorum. Kutum da ise 1 tl...
Bipolar anksiyete.ikisinin karışımı saçma.
dinlediğim şarkıdan olsa gerek rakı içesim var. susuz pek tabi. her ne kadar akşam olup hüzünlensem de yarın kalan ömrümün ilk günü. aynen böyle.
Ülkedeki aykırılığı görünce çıldırıyorum. Küçükçekmece'de küçük yaştaki bir kız çocuğuna tecavüz, metrobüste bir kadına mastürbasyon yapan adamın ulu orta boşalması, türk telekom'un kendi vatandaşını küçük gösteren reklamı, osman sarıgün'ün serbest kalması vb. şu anki gündemde olan konular. Kendimi intihara kalkıştığımda yeniden başka bedende başka hayatla dirileceğimi bilseydim hiç düşünmeden intihar ederdim. Diğer insanlardan beni ayıran üstün yeteneklerim ve özelliklerim yok. Normalden öte vasit biriyim. Bu kadarı bana fazla geliyor. Boğuluyor gibi hissediyorum.
teknoloji hususundan hiç anlamam fakat bazı akıllı cep telefonu markalarının 5 sene içinde işlevsizleştiğini duymuştum. artık bir akıllı telefonun yapması gerek programlar güncellenmiyor, indirilemiyormuş. telefon aynı çok uzak ataları gibi ''alo-alo'' amacıyla kullanılabiliyormuş.
ben de kendimi bir süredir bu duruma yakın hissetmekteyim. çok uzun zaman önce kadrini bilmediğim güzel bir hayatım vardı. bilançosunu, muhasebesini yapacak değilim. kendime yeterince özeleştirisini verdiğim kanısındayım. sonrasında ayağa kalkıp yürüme adına hayatımın çayına kahvesine çok şekerler katmaya çalıştım. fakat bu şeker dediklerim hiç de somut şeyler değildi. neden bu durumu şeker sözcüğüyle ifade ediyorum bilmiyorum. benim ruh halim benim kararım. açılacak yepyeni evrenlerin hayalini düşünü yarattım. tırnaklarıma kadar yeni bir yaşam yaratmak için uğraştım olmadı.
aynı sisifos gibi hissediyorum kendimi. hani büyük bir kayayı sürekli bir uçurumdan yukarı taşımakla cezalandırılmış fakat her başarılı olduğunda kendini tekrar uçurumun aşağısında kayayla bulan yarı tanrı sisifos.
albert camus bence çok yanlış şekillerde sisifos'u över. bence yaptığı yanlıştır. sisifos'un bu kısır döngüden kaçma yollarını araması gerekir. sorgulaması gerekir. bugün artık ben sisifos'dan geri hissediyorum kendimi. onu çok eleştirsem de hala bir amaç için uğraşmakta. bense artık işlevi yitmiş bir akıllı telefon gibi yaşıyorum. alo-alo.
bıktım.
ben de kendimi bir süredir bu duruma yakın hissetmekteyim. çok uzun zaman önce kadrini bilmediğim güzel bir hayatım vardı. bilançosunu, muhasebesini yapacak değilim. kendime yeterince özeleştirisini verdiğim kanısındayım. sonrasında ayağa kalkıp yürüme adına hayatımın çayına kahvesine çok şekerler katmaya çalıştım. fakat bu şeker dediklerim hiç de somut şeyler değildi. neden bu durumu şeker sözcüğüyle ifade ediyorum bilmiyorum. benim ruh halim benim kararım. açılacak yepyeni evrenlerin hayalini düşünü yarattım. tırnaklarıma kadar yeni bir yaşam yaratmak için uğraştım olmadı.
aynı sisifos gibi hissediyorum kendimi. hani büyük bir kayayı sürekli bir uçurumdan yukarı taşımakla cezalandırılmış fakat her başarılı olduğunda kendini tekrar uçurumun aşağısında kayayla bulan yarı tanrı sisifos.
albert camus bence çok yanlış şekillerde sisifos'u över. bence yaptığı yanlıştır. sisifos'un bu kısır döngüden kaçma yollarını araması gerekir. sorgulaması gerekir. bugün artık ben sisifos'dan geri hissediyorum kendimi. onu çok eleştirsem de hala bir amaç için uğraşmakta. bense artık işlevi yitmiş bir akıllı telefon gibi yaşıyorum. alo-alo.
bıktım.
En son böyle hissettiğim gecenin şafağında hem kendi hem de çevremdeki herkesin hayatını cehenneme çevirmiştim. Bilmezlikten geldiğim ne varsa beynimde kol kola dans ediyorken alev alan öfkemi mi yoksa buz kesen kalbime mi üzülsem bilemiyorum. Özetle ruh sağlığımı kaybettim, hükümsüzdür...
''kayıp bir bavul gibiyim hava alanında
ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda"
ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda"
bugün iş çalıştığım kurumda 40 yılda bir, bir insanla ben de normal insan sohbeti edeyim dedim. çay getiren müstahdem arkadaşımız neslihan'a, ''neslihan ne zaman bir annelik yapacan da evlendirecen beni'' diye sordum gayrı ihtiyari. hatta tamamen laf olsun diye.
neslihan'ın bugüne kadar açık sözlülüğünü hep çok sevmişimdir. lakin işte insan oğluyuz, açık sözün ucu bize dokunduğu zaman kulaklarımızda patavatsızlık olur patlar hadise. neslihan dedi ki;
''abi evin araban var mı?''
yok.
kızgınlığım yahut cahil şaşkınlığım neslihan'a değil. ''ulan bu yaşa geldim hala evim arabam neden yok'' tarzında kendime hiç değil.
2 yıldır, 4500 kişinin çalıştığı bir kurumda çalışıyorum. sanırım bu 4500 kişinin kahir ekseri beni ismen ve cismen tanır. hepsinin kötü gününde yanında olmaya çalışmışımdır. bir çoğu için bütün kredimi ve şartları zorlayıp olmazı olur kılmışımdır. en tepe amirimden, en ast çalışan arkadaşlarıma kadar bir saç teli inceliğinde bile saygıda fark gözetmemişimdir. fakat işte hayatın genel gerçeği ''evin araban var mı?''
bugünlük yıkkınım. bugün yine bizim kaybettiğimiz bir gezegende yaşıyoruz. saçma sapan bir iyimserlikle söylemiyorum fakat sonunda biz kazanacağız. yahut günün sonunda hepimiz kendi yaptığımız beton binaların altında kalacağız. yahut birilerinin son model arabaları ruhumuzun üstünde geçe geçe bizi bedenen de parçalayacak. bu ki dünyanın sonudur.
fakat masmavi dünya güzellikle yeniden doğacak.
bir de her biji elvis presley. ne alakası var aq diyebilirsiniz demeyin. hal benim, ruh benim.
neslihan'ın bugüne kadar açık sözlülüğünü hep çok sevmişimdir. lakin işte insan oğluyuz, açık sözün ucu bize dokunduğu zaman kulaklarımızda patavatsızlık olur patlar hadise. neslihan dedi ki;
''abi evin araban var mı?''
yok.
kızgınlığım yahut cahil şaşkınlığım neslihan'a değil. ''ulan bu yaşa geldim hala evim arabam neden yok'' tarzında kendime hiç değil.
2 yıldır, 4500 kişinin çalıştığı bir kurumda çalışıyorum. sanırım bu 4500 kişinin kahir ekseri beni ismen ve cismen tanır. hepsinin kötü gününde yanında olmaya çalışmışımdır. bir çoğu için bütün kredimi ve şartları zorlayıp olmazı olur kılmışımdır. en tepe amirimden, en ast çalışan arkadaşlarıma kadar bir saç teli inceliğinde bile saygıda fark gözetmemişimdir. fakat işte hayatın genel gerçeği ''evin araban var mı?''
bugünlük yıkkınım. bugün yine bizim kaybettiğimiz bir gezegende yaşıyoruz. saçma sapan bir iyimserlikle söylemiyorum fakat sonunda biz kazanacağız. yahut günün sonunda hepimiz kendi yaptığımız beton binaların altında kalacağız. yahut birilerinin son model arabaları ruhumuzun üstünde geçe geçe bizi bedenen de parçalayacak. bu ki dünyanın sonudur.
fakat masmavi dünya güzellikle yeniden doğacak.
bir de her biji elvis presley. ne alakası var aq diyebilirsiniz demeyin. hal benim, ruh benim.
yıllardır yalnız uyuyup yalnız uyanmaktan uyanasım gelmiyor artık. fakat salt sevişmek için ilişki biçimleri yaşamamak gibi de kati bir prensibim var uyguluyorum. kitap okumayan hiç bir insanla sevişmemek gibi de prensibim korunaklı duruyor kirletmedim. bu girinin sonu kitap okuyan qızlar eqlesine varmayacak pek tabii. fakat ne yalan söyleyeyim belli bir yaştan sonra yalnız uyuyup yalnız uyanma hali insanı lanetlenmiş hissetiriyor. yine de skimi keserim kasaba minnet etmem.
bir de ne diyor muhteşem insan ahmet kaya muhteşem bir şarkısında;
birazdan kudurur deniz
birazdan dalgaların sırtından
üst üste fışkıran rüzgarlar
bir intikam gibi saldırınca üstüne.
yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
sen artık, sen artık buralarda duramazsın.
"artık sazın bağrı mı olur
kimsenin bilmediği bir ağrı mı
gider kendine gömülürsün
yoksa bu şehir bu sokaklar
seni alır kullanır seni alır kullanır
santim santim çürürsün."
bazen bir uçurum kalır
bazen de martıların ardından
velvele koparan bir leş kalır
bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın
sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.
şimdi bir yeni sevda mı olur
kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
tutar sıfırdan başlarsın
yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
dirhem dirhem azalırsın...
bir de ne diyor muhteşem insan ahmet kaya muhteşem bir şarkısında;
birazdan kudurur deniz
birazdan dalgaların sırtından
üst üste fışkıran rüzgarlar
bir intikam gibi saldırınca üstüne.
yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
sen artık, sen artık buralarda duramazsın.
"artık sazın bağrı mı olur
kimsenin bilmediği bir ağrı mı
gider kendine gömülürsün
yoksa bu şehir bu sokaklar
seni alır kullanır seni alır kullanır
santim santim çürürsün."
bazen bir uçurum kalır
bazen de martıların ardından
velvele koparan bir leş kalır
bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın
sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.
şimdi bir yeni sevda mı olur
kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
tutar sıfırdan başlarsın
yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
dirhem dirhem azalırsın...
hem ayranımız döküldü, hem de bir takım tatsız olaylar yaşandı...