siz hepiniz ben tek
''16 yıl önce bu ülkeye verdiği sözü tutan, yapamayacağı şeyin sözünü vermeyen bir adam çıkmıştır.''
böyle bir ifade kullanan yazar. buraya binlerce şey yazabilirim de tek bir şeyden bahsedeceğim. bu adam tarafsız ve adil olacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmedi mi? bir kere bile tarafsız ve adil olduğunu gördük mü? bu adam bir gün zengin olursam bilin ki haram yemişimdir demedi mi? böyle bir at gözlüğü olmaz ya.
böyle bir ifade kullanan yazar. buraya binlerce şey yazabilirim de tek bir şeyden bahsedeceğim. bu adam tarafsız ve adil olacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmedi mi? bir kere bile tarafsız ve adil olduğunu gördük mü? bu adam bir gün zengin olursam bilin ki haram yemişimdir demedi mi? böyle bir at gözlüğü olmaz ya.
Mahalle maçı esnasında, genellikle en iyi oynayan kişilerin kullandığı cümle.
Bu arada hoş buldum arkadaşlar.
Bu arada hoş buldum arkadaşlar.
tam da böyle ev işlerinden anlayan, musluk bozulunca aranacak olan adam imajı yarattı özellikle ''saplama'' ve ''matkap'' girdileriyle.
Aşşşırı derecede öz güven içeren bir atar.
Halbuki 'birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.'.
Halbuki 'birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.'.
girdilerine hafif baktım da, o çok eleştirilen tipik solcunun tam karşıtı bir pozisyonda yazar olarak görünüyor. nasıl ki muhalif kesim dirayetle muhafazakar kesime ''çomar'' diyorsa bu arkadaş da muhalif kesimden gördüklerine tuzluk falan diyor. yaratıcı.
696 sayılı khk ile getirilen iç savaş maddesi başlığı için yazdıkları hakkında kendi ne düşünüyor bilmem ama, bence kendi kariyeri açısından zirvedir. yani bir başarı var o girdide. anlatılmak isteneni bilinçli şekilde ve dirayetle anlamama çabası mevcut. ya da cidden profili öyle. bu biraz daha az üzer. neyse.
şunu yazmış başlıkta;
''birileri tekrar darbe yapsa demokrasiye sahip çıkarız. çünkü o gece sabaha kadar mücadele ettik, bizimle mücadele edenlerin içerisinde her türlü görüşten insan vardı. kimse kimseye şucusun bucusun diye ayırmadı.''
kardeş demokrasiye elbette sahip çık, kimse buna bir şey demez ki? ben demem mesela. ancak ''demokrasiye sahip çıkmak'' adı altında birilerinin yönlendirmesiyle kurunun yanında yaşın yanmayacağını kim söyleyebilir diyoruz biz? sen nasıl bu kadar eminsin kendinden mesela? bu özgüvenin kaynağı nedir. senin etrafında
o mücadelede seninle olan her türden insan olabilir. ''şucusun bucusun'' meselesi birilerinin yönlendirmesi sonucu ortaya çıkan bir şey. herkes biliyor kim o ''birileri''
kandırmayalım kendimizi.
edit: bunu yazarken terorist olmuşum ya la çoktan.
696 sayılı khk ile getirilen iç savaş maddesi başlığı için yazdıkları hakkında kendi ne düşünüyor bilmem ama, bence kendi kariyeri açısından zirvedir. yani bir başarı var o girdide. anlatılmak isteneni bilinçli şekilde ve dirayetle anlamama çabası mevcut. ya da cidden profili öyle. bu biraz daha az üzer. neyse.
şunu yazmış başlıkta;
''birileri tekrar darbe yapsa demokrasiye sahip çıkarız. çünkü o gece sabaha kadar mücadele ettik, bizimle mücadele edenlerin içerisinde her türlü görüşten insan vardı. kimse kimseye şucusun bucusun diye ayırmadı.''
kardeş demokrasiye elbette sahip çık, kimse buna bir şey demez ki? ben demem mesela. ancak ''demokrasiye sahip çıkmak'' adı altında birilerinin yönlendirmesiyle kurunun yanında yaşın yanmayacağını kim söyleyebilir diyoruz biz? sen nasıl bu kadar eminsin kendinden mesela? bu özgüvenin kaynağı nedir. senin etrafında
o mücadelede seninle olan her türden insan olabilir. ''şucusun bucusun'' meselesi birilerinin yönlendirmesi sonucu ortaya çıkan bir şey. herkes biliyor kim o ''birileri''
kandırmayalım kendimizi.
edit: bunu yazarken terorist olmuşum ya la çoktan.
nick'i ile müsemma bir yazar.
atatürk fotoğrafına şoplanmış kedi konusunda ve yıllık et tüketimi haberinin, sözlükte bazılarımızca aylık olarak algılanması konusunda bizi tiye almış yazar.
şoplanmış fotoğraf neyse de et haberi konusunu tiye alması çok abes, absürt...
nedendir ki mevcut hükümet aleyhine tek bir yazı yazmayan bu yazar, sözlükteki olayı tiye almış. bu yazardan, bu hükümetin yaptığı akıl almaz şeyleri de tiye almasını ve ülkenin ağlanacak haline bizi güldürmesini isterim.
nitekim; bu hükümet, sadece son bir yılda, 1000'den fazla rezalete imza atan, her gün insanın aklını zorlayan açıklamalar yapan, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir hükümet.
şoplanmış fotoğraf neyse de et haberi konusunu tiye alması çok abes, absürt...
nedendir ki mevcut hükümet aleyhine tek bir yazı yazmayan bu yazar, sözlükteki olayı tiye almış. bu yazardan, bu hükümetin yaptığı akıl almaz şeyleri de tiye almasını ve ülkenin ağlanacak haline bizi güldürmesini isterim.
nitekim; bu hükümet, sadece son bir yılda, 1000'den fazla rezalete imza atan, her gün insanın aklını zorlayan açıklamalar yapan, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir hükümet.
Yıllıktır o yıllık hahahahahaha
Çok mu komik geldi bu?
Et yemeyi geçtim barınma ihtiyacıni karşılamayamayan milyonlarca insan var bu ülkede.
(bkz:samsunda donarak ölen bebek)
(bkz:istanbulda donarak ölen bebek)
(bkz:konyada donarak ölen bebek)
Neyse ya, aynen yıllıktır o...
Çok mu komik geldi bu?
Et yemeyi geçtim barınma ihtiyacıni karşılamayamayan milyonlarca insan var bu ülkede.
(bkz:samsunda donarak ölen bebek)
(bkz:istanbulda donarak ölen bebek)
(bkz:konyada donarak ölen bebek)
Neyse ya, aynen yıllıktır o...
Fularlı fm de inceden muhabbetimizin olduğu ve güzel muhabbeti olan bebe shzhagah
tek falan değilsin moruk. senin ve senin düşüncenin ağırlığındaki insanlar 16 yıldır yönetiyor bu memleketi, ülkenin yarısını yok sayarcasına bir iktidar ve seçmen anlayışı ile. mağduriyetin de bir sınırı var gözünü seveyim. bari bize yapma.
Bu adamın başka bir nicki olsaydı, " yazar gecerim " olurdu.
En fazla başlık açma rekoruna sahip kişi.
Genel olarak sözlük içi olaylardan, magazinden uzak ve kunduz modu sever yazar kişisi.
Hep var olsun.
En fazla başlık açma rekoruna sahip kişi.
Genel olarak sözlük içi olaylardan, magazinden uzak ve kunduz modu sever yazar kişisi.
Hep var olsun.
Sözlüğe artı değer katan yazarlardan.
Coğrafya öğretmeni gibi yazar.
Her yerinden bilgi fışkıran yazar.
(bkz:#74832) iyi trollüyor. özellikle son cümlelerde.
sevdiğim yazar.
sahip olduğu tüm siyaset ve ekonomi algısını tek kitapla değiştirebileceğim insan. üstelik bana küfür bile eder, ''daha evvel neden paylaşmadın?'' diye.. esas konu o buna hazır mı.
sahip olduğu tüm siyaset ve ekonomi algısını tek kitapla değiştirebileceğim insan. üstelik bana küfür bile eder, ''daha evvel neden paylaşmadın?'' diye.. esas konu o buna hazır mı.
1. nesil en çok entariye sahip yazar. iyisin hoşsun hatta bir bakıma seksi bir abimizsin. severiz sayarız şukularız ara sıra. seviliyorsun lan yani.
ama memleketinin amk panpa.
ama memleketinin amk panpa.
Zengin sözlüğün moderatör kişisi, moderatör ve yönetici olarak iyi bir çizgide gittiğini düşünüyorum, hoş Zengin Sözlükte düz yolda ters giden kimse yok gibi.
aylar sonra şöyle bir sözlüğe gireyim dedim bir de ne gördüm bu arkadaşımız moderatör olmuş. ne yalan söyleyeyim ilk sözlüğe kayıt olduğum zamanlar bu arkadaşın entrylerini görüp bence ironi yapıyor, yok ya kesin troll deyip geçmiştim. sonra bir de ne göreyim? ciddiymiş. neyse niye anlattıysam bunu ben de bilmiyorum. bazı arkadaşlarımız ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştır ama swh. iyi geceler.
"Topunuz birlikte gelin" anlamını taşımaktadır. :)
Güzel yazar, azimli bir yazar üstelik jurnaci. Çeşitli girdilerinden gördüğüm kadarıyla bir mühendislik öğrencisi Ya da mezunu. Daim olsun.
Ancak, bazı girdilerinde kullandığı dil ile, öne sürdüğü argümanları ile, sahip olduğu düşünülen politik duruşu ''tehlikeli derecede ön plan''da duruyor. Bu duruşu girdilerine çok yansıyor. Bu kimsenin sorunu değil elbette, onun sorunu. Sebebi ise duruşu ya da bir duruşunun olması değil, duruşunun profilinin önüne geçme ihtimali.
Neyse, bir kısım girdilerinden gözlemlediğim kadarıyla, öne sürdüğü argümanlarından en önde ve kapsayıcı olanı, siyaset. Söz gelimi, ''erdoğan parkasız deniz gezmiş'tir'' başlığındaki girdisi genel olarak ''profilinin önüne geçme ihtimali olan'' dilde ve içerikte sivrilikte, o dozajda bir girdi.
Ekonomi-Politik veya Sosyo-Kültürel açıdan çeşitli alt metinler barındıran bir girdi bu esasen. 159 sözcükten oluşan, arka planında en az bir o kadar da sözcük barındıran bir girdi. Çeşitli fikirler vermesi açısından önce girdididen alınabilecek hemen her cümleyi, aralara gire gire çözümlemeye çalışalım. Sonra girdinin geneline ve işaret ettiği noktalara tek tek odaklanalım. Biraz sarcasm, iğneleme ve amatör kıvamda retorikle elbette.
Let's go.
1- ''devrimcidir demek istemiştir.''
Türkçe'nin türkçeye çevirisi gibi bir durum söz konusu şu an. Erdoğan veya erdoğan severler ne demek istediklerini biliyordur diye düşünüyorum. dolayısıyla, ''x, y demek iştemiştir ya, takmayın siz ona'' gibi bir ek açıklamaya da ihtiyaç duyduklarını sanmıyorum. Ancak bu cümle bundan da fazlası. ''x, y demek istemiştir'' cümlesinde şöyle bir anlam var zira, ''x'in söyleyecekleri farklı yerlere çekilebilir ve bu durum sevdiğim kişi veya kişilerin veya benim canımı sıkabilir veyahut savunduğum şeylerin tabiatına aykırı olabilir. BU sebeple x belki de tam olarak söylediği şeyin işaret ettiği şeyi göstermiş de olsa;
''x, esasen öyle dememiştir ya, kesin y demiştir yani takmayın siz'' gibi bir açıklama getirilmiş. Bu, x veya y için böyle değil diğer gösterilebilecek örnekler için de böyle. Cümlenin anlamı bu.
2-''deniz gezmiş sonuç olarak solcu güruha göre devrimci olarak nitelendirilir. recep tayyip erdoğan'a tarafsız bir gözle bakarsak deniz gezmiş demek az bile gelebilir. solcuların anlaması açısından söylüyorum. ''
Solcu olarak nitelendirdiği kişiler dağ ayısı olsa gerek. anlama sorunu çeken pek solcu tanımadım. Ya da ben düzgünlerine denk geldim bilmiyorum. Neyse. Deniz gezmiş, dini inanca sahip olmayan bazı solcular için peygamber kıvamında biri. Politik duruşu, karakteri veya söylemlerini ruhuna kazımış insanlar var, gördüm, tanıdım. Dini inanca sahip olan solcular için ise bazısına abi, bazısına evlat, bazısına baba figüründe biridir.
''Solcu güruh'' kalıbını açıklamayacağım. sol cenaha hitaben ''güruh'' kalıbının kullanılması, Bir tür açıklandırma getirilemediği için, bir tür yetkinsizlik veya etkisizlik dolayısıyla ''Güruh'' yakıştırmasının getirildiği kanısındayım. Yoksa aksini iddaa edip kanıtlayabilecek zamanı vardı diye düşünüyorum.
3- ''islam uğruna verdiği mücadeleler tartışılamaz. özgürlük alanında yaptıkları zaten ortada.''
Önce ilk cümle.
3.1 islam uğruna verdiği mücadeleler tartışılamaz.
Fillerin tepiştiği, kaos ortamının çok şükür eksik olmadığı Ortadoğu'da söz sahibi olabilme pahasına türkiye'nin aşağı yukarı son 10 yılda yaptıklarını görüyoruz evet. Ortadoğu denilen bok çukurunda Her gün patlayan bombalar ve bomba patlayan yerlere türkiye'nin islam veya kardeşlik adına yaklaşımı ve tavrı, verdiği tavizler ve sırtını dönmemesi gereken ülkelere sırtını defalarca dönmesi sebebince türkiye'nin dış politikada kaybettiği itibar veya izlenimi ülke geleceğine, salahatine ilişkin umutları tüketiyor. en basitinden Yabancı yatırımcılar elini ayağını çekiyor, yerli yatırımcı daha sıcak noktada, işin ortasında olduğu için daha sağlıklı durum değerlendirmesi yapıp, yapılabilecek yatırımları yapmıyor.
3.2 özgürlük alanında yaptıkları zaten ortada.
Batı'nın kıskanma sebeplerinin başında da bu geliyor. Kıskanılıyoruz. Yapacak bir şey yok. Neyse, tek tek.
''Sosyal medya toplumların baş belasıdır.'' sözü kime ait acep? Recep tayyip erdoğana elbette.
''Yuh çekersen tokatı yersin'' kime ait?
-(bkz:YouTube'a Türkiye'den erişimin engellenmesi)
-(bkz:Vikipedi'ye Türkiye'den erişimin engellenmesi)
Gibi daha akla gelmeyen, gün yüzüne çıkmayan, yazılmaya kalksa sayfalar dolusu olacak bu gibi Durumlar özgürlüğün mihenk taşlarından zaten.
Unutulmuş olabilecek bazı kavramlar;
(bkz:İfade özgürlüğü)
(bkz:İnsan hakları evrensel beyannamesi)
Ayrıca;
TÜRKİYE'NİN 1999 AB RAPORU;
https://www.ab.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/IlerlemeRaporlari/Turkiye_Ilerleme_Rap_1999.pdf
---spoiler---
Son gelişmeler, Türkiye'de bir demokratik sistemin temel özellikleri mevcut olmakla beraber, ülkenin Kopenhag politik kriterlerini hâlâ karşılamadığını teyit etmektedir. İnsan hakları ve azınlıkların korunması konularında ciddî eksiklikler vardır. İşkence sistematik değildir fakat hâlâ yaygındır ve ifade özgürlüğü yetkili makamlarca devamlı olarak kısıtlanmaktadır.
---spoiler---
İlerleme? Gelişme?
Türkiye, 2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde hakkında en fazla ifade özgürlüğünü ihlâl kararı verilen ülke oldu. unutulmuşsa bunu da hatırlatalım.
http://www.diken.com.tr/bu-gurur-hepimizin-turkiye-aihmde-ifade-ozgurlugunu-ihlalde-yine-birinci/
4- ''laikliği fetö denen terör örgütünden kurtaranda kendisidir.''
Yani, bu konuda bir şeyler demek isterdim. açıklama, yazma, anlatma iştahım da var fakat ''Kandırılmak'' kalıbını anımsıyorum hep. cümlenin oraya doğru emin şekilde gitmesinden de tedirginim.
Görür kör olmak ÇOK başka. Laiklik, Özgürlük gibi kavramları parsel parsel veren onlar, alan onlar. Yani almaları gerekiyordu diye düşünüyorum? Ben mi ''bitsin bu hasret'' dedim de verdim onlara bu gibi kavramları, bu gibi kavramlardan ödün verdim? Bakkal hüseyin de vermedi oysa?
5- ''şöyle 99 yıllarına doğru bir gidelim bakalım hangimizin evinde şu an herkeste olan internet ve pc ler vardı?''
1999 yılındaki teknoloik ilerleme ile 2017'nin son çeyreğinin kıyası var bu cümlede. Aklım almıyor. Zamanın tabiatına uygun olarak işledi her şey, gelişti. Ona bakarsan O dönem steve jobs'da da iphone x yoktu? Şimdi böyle deyince garip geliyor ama, örnek alınan cümleye bir tekrar bakın siz yine de. 1999 yılında niye kimsenin evinde xbox one veya playstation 4, ya da Metal Gear Solid V: The Phantom Pain yoktu? Olamazdı da değil mi? Niye, çünkü zamanın devinimi farklı. Daha açıklayıcı tarif edecek olursak bu şuna benziyor, şu an 35 yaşındaki bir insana 3 yaşında iken sakalları yoktu demeye. Ya da 3 yaşında iken highway to hell'i ezbere bilmediğini söylemeye. Söyleyemez de. 3 yaşında çünkü o. Zamanla olur bunlar. Yani ''1999'larda hangimizin evinde internet vardı?'' diye sormak öylesine abeste iştigal bir cümle, öylesine içi doldurulamaz sığlıkta ki açıklama yapmak için kurduğum cümleler bile garip geliyor bana. Zamanla zaten olacak şeylerin, ya da yapılması gereken bir şeyin lütufmuş gibi, sanki “cebinden” verilmiş gibi lanse edilmesi hoş değil. Belirli sınırlar içinde o yapılan şeyler, yapılması gerektiği için yapıldı. Bakkal Hüseyin yapacak değildi herhalde. Siyasi erk sahibi, iktidarı elinde bulunduran kimselerin görevi bunlar. Ne yani, dünya küçücük bir köy haline gelirken türkiye sadece tek kanal olan trt'yi mi izleyecekti? Sağlıkta, eğitimde, dış politikada çeşitli alanda geliştirmeler yapılmayacak mıydı? Zamanla yapılacaktı ve siyasi erk sahibi kimseler de bunları destekleyecek, önünü açacaktı değil mi? Yani, bunlar zaten olacaktı. ''Madem öyle hangimizin 1999'da bugünki gibi kaynaklara erişimi mevcuttu, herkesin evinde pc vardı?'' demek çok saçma.
Hadi girdik madem 1999'lara, o dönemin sosyo kültürel, ekonomi poliitik alanlarına da kısaca bakalım. hatta nokta atışı yapıp direkt 1999'a gidelim.
99 yılı tekel ürün fiyatları diyelim mesela.
http://arsiv.sabah.com.tr/1999/09/06/e02.html
o dönemin doları ne kadar?
http://paracevirici.com/doviz-arsiv/merkez-bankasi/gecmis-tarihli-doviz/1999/amerikan-dolari
1999 ortalaması 420.000,00 tl
Yani 35 lik rakı = 3,33 dolar*3,86 = 12,85 tl
O dönemin asgari ücreti ne kadar?
http://www.alomaliye.com/2015/08/30/yillar-itibariyle-asgari-ucretler-1974-yilindan-gunumuze/
93.600.000 tl.
peki bununla kaç şişe 70 lik rakı alınıyormuş?
93.600.000/2.500.000 = 37,44
şimdi 37,44 şişe 70liği kaça alıyoruz?
37,44*93=3.481 tl
asgari ücretle şu anda kaç 70'lik alınabiliyor?
1404/93 = 15 şişe
ekonomi çoook iyi, çok çok iyi.
Kadın çeşitli iş kollarında kadın istihdamı ve eğitim konusu'na bakalım.
TÜİK verilerine göre, 10 yıl önce Türkiye'de 15 ve yukarı yaşta 22 milyon 849 bin kadın bulunuyordu. İstihdam edilen ve işsizlerin toplamı anlamına gelen kadın iş gücü 1999 yılında 6 milyon 853 bin kişiydi. 2009 yılının Kasım ayı itibarıyla 15 ve yukarı yaştaki kadın sayısı 3 milyon 468 bin kişi artarak, 26 milyon 317 bine ulaşırken, buna karşın 1999 yılında 6 milyon 853 bin olan kadın iş gücü sayısı 2 bin kişi azalarak, 2009′ da 6 milyon 851 bin kişiye gerilediği görülmektedir. Buna göre 1999 yılında kadınlarda % 30 olan iş gücüne katılma oranı 4 puan azalışla 2009 sonunda yüzde 26′ ya inmiştir.
Yine Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre okuma yazma bilmeyen kadın oranı erkeklerde 5 kat fazla. 25 yaş ve üstü nüfus içinde okur yazar olmayan kadın nüfus oranı yüzde 9,2. Erkeklerde bu oran yüzde yüzde 1,8. Üniversite mezunu kadınların oranı erkeklerin gerisinde. Üniversite bitiren kadınların oranı yüzde 11,7 iken erkeklerde bu oran yüzde 16,2.
-Genel işsizlik verileri.
http://tuik.gov.tr/basinOdasi/haberler/2015_13_20150319.pdf
her ile bir üniversite, her mahalleye bir lise ile olmuyor.
Bizzat ekonomi fakültelerinde kitabı okutulan türk iktisatçıların babası mahfi eğilmez'in kaleminden;
-AKP Öncesi ve Sonrası Ekonomi.
http://www.mahfiegilmez.com/2016/05/akp-oncesi-ve-sonras-ekonomi.html?m=1
Düşünce suçu altında tutuklanmış ve hala içerde olan gazeteciler. Çoğu hala hükme varmamış davalardan içerde. Türk dış politikasındaki duruşu ve bıraktığı izlenim, silahlı kuvvetlerin itibarsızlaşıtrılması, avrupa Birliği süreci, Adam Kayırma, Emlak balonu, toplumsal kutuplaşma... vs vs daha bir çoğu.
Elbette 1999'da veya o dönemlerde cennet değildi memleket ama şimdiki gibi cehennem de değildi. Politikayı ağzı olan değil bilenler yapardı mesela.
Evet totalde gelişme oldu, çünkü olması gerekiyordu. Olması gereken bir şeydi, kimse babasının hayrına yenilenme ve gelişme getirmedi. Cebinden çıkmadı, senin benim cebimden çıktı. totalde gelişme olsa da alım gücü düştü. işte bu mesele.
o yüzden, Geçiniz bunları. İlk üniversitemde iktisat, ikincisinde siyaset(halihazırda) okudum. Adalet ve Kalkınma Partisi tarihinde kendince başarılarla dolu olduğu kadar başarısızlıklarla da doludur. Kimse yoğurdum ekşi demez. Siz ''o yoğurt tatlı ama, ekşi yanları da var tabii'' demelisiniz ama. Muhalefet liderlerinin hatası yok mu? Bitmez saymakla. Ancak iki yanlış bir doğru etmez. Siyasi güç, iktidar sahibi kimselerin daha olgun ve uzun vadeli planlar yapması gerekir. Toplum, kitle kontrolünü buna göre sağlıklı şekilde devralması, yönlendirmesi gerekir. ''Bunlaaaar'' ile olmaz.
6- ''imf ye ne kadar borcumuz vardı? politikalarımızı kimler belirliyordu? şu an kendi kararlarımızı kimseye sormadan alabiliyorsan, türkiye bağımsız bir ülke durumuna gelmişse, tabik ki bu deniz gezmiş yüzünden değildir.''
Dolar an itibariyle dolar 3,86 yoluda ve orta vadede daha da ileri gidecek. Imf'ye olan borç azalınca veya bitince her şey, her yer cennet mi olacak? Yani kalkınmanın kritiği, oluru, tek şartı bu mudur?
Akp öncesi ve sonrası dönemi karşılaştırdığımızda bütçe açığıyla cari açığın yer değiştirdiğini, kamu borç yükünün 2001 krizi sonrası yaşadığı sıçramadan geri gelerek azaldığı, buna karşılık özel kesim dış borç yükünün ciddi biçimde arttığı gözlemleniyor.
Yani biri gidiyor, diğeri geliyor. Bu kulvardan ekmek çıktığı kadar çıktı. Ama bilinçli kesim yemez bunu. Tek derdi evine ekmek götüren garibanın kanına girmek kolay elbet. Ben de olsam inanırım bunlara, mutluluk çıkartırım kendime.
neyse uzun oldu, özet geç piç diyenler için bırakayım;
Ancak, bazı girdilerinde kullandığı dil ile, öne sürdüğü argümanları ile, sahip olduğu düşünülen politik duruşu ''tehlikeli derecede ön plan''da duruyor. Bu duruşu girdilerine çok yansıyor. Bu kimsenin sorunu değil elbette, onun sorunu. Sebebi ise duruşu ya da bir duruşunun olması değil, duruşunun profilinin önüne geçme ihtimali.
Neyse, bir kısım girdilerinden gözlemlediğim kadarıyla, öne sürdüğü argümanlarından en önde ve kapsayıcı olanı, siyaset. Söz gelimi, ''erdoğan parkasız deniz gezmiş'tir'' başlığındaki girdisi genel olarak ''profilinin önüne geçme ihtimali olan'' dilde ve içerikte sivrilikte, o dozajda bir girdi.
Ekonomi-Politik veya Sosyo-Kültürel açıdan çeşitli alt metinler barındıran bir girdi bu esasen. 159 sözcükten oluşan, arka planında en az bir o kadar da sözcük barındıran bir girdi. Çeşitli fikirler vermesi açısından önce girdididen alınabilecek hemen her cümleyi, aralara gire gire çözümlemeye çalışalım. Sonra girdinin geneline ve işaret ettiği noktalara tek tek odaklanalım. Biraz sarcasm, iğneleme ve amatör kıvamda retorikle elbette.
Let's go.
1- ''devrimcidir demek istemiştir.''
Türkçe'nin türkçeye çevirisi gibi bir durum söz konusu şu an. Erdoğan veya erdoğan severler ne demek istediklerini biliyordur diye düşünüyorum. dolayısıyla, ''x, y demek iştemiştir ya, takmayın siz ona'' gibi bir ek açıklamaya da ihtiyaç duyduklarını sanmıyorum. Ancak bu cümle bundan da fazlası. ''x, y demek istemiştir'' cümlesinde şöyle bir anlam var zira, ''x'in söyleyecekleri farklı yerlere çekilebilir ve bu durum sevdiğim kişi veya kişilerin veya benim canımı sıkabilir veyahut savunduğum şeylerin tabiatına aykırı olabilir. BU sebeple x belki de tam olarak söylediği şeyin işaret ettiği şeyi göstermiş de olsa;
''x, esasen öyle dememiştir ya, kesin y demiştir yani takmayın siz'' gibi bir açıklama getirilmiş. Bu, x veya y için böyle değil diğer gösterilebilecek örnekler için de böyle. Cümlenin anlamı bu.
2-''deniz gezmiş sonuç olarak solcu güruha göre devrimci olarak nitelendirilir. recep tayyip erdoğan'a tarafsız bir gözle bakarsak deniz gezmiş demek az bile gelebilir. solcuların anlaması açısından söylüyorum. ''
Solcu olarak nitelendirdiği kişiler dağ ayısı olsa gerek. anlama sorunu çeken pek solcu tanımadım. Ya da ben düzgünlerine denk geldim bilmiyorum. Neyse. Deniz gezmiş, dini inanca sahip olmayan bazı solcular için peygamber kıvamında biri. Politik duruşu, karakteri veya söylemlerini ruhuna kazımış insanlar var, gördüm, tanıdım. Dini inanca sahip olan solcular için ise bazısına abi, bazısına evlat, bazısına baba figüründe biridir.
''Solcu güruh'' kalıbını açıklamayacağım. sol cenaha hitaben ''güruh'' kalıbının kullanılması, Bir tür açıklandırma getirilemediği için, bir tür yetkinsizlik veya etkisizlik dolayısıyla ''Güruh'' yakıştırmasının getirildiği kanısındayım. Yoksa aksini iddaa edip kanıtlayabilecek zamanı vardı diye düşünüyorum.
3- ''islam uğruna verdiği mücadeleler tartışılamaz. özgürlük alanında yaptıkları zaten ortada.''
Önce ilk cümle.
3.1 islam uğruna verdiği mücadeleler tartışılamaz.
Fillerin tepiştiği, kaos ortamının çok şükür eksik olmadığı Ortadoğu'da söz sahibi olabilme pahasına türkiye'nin aşağı yukarı son 10 yılda yaptıklarını görüyoruz evet. Ortadoğu denilen bok çukurunda Her gün patlayan bombalar ve bomba patlayan yerlere türkiye'nin islam veya kardeşlik adına yaklaşımı ve tavrı, verdiği tavizler ve sırtını dönmemesi gereken ülkelere sırtını defalarca dönmesi sebebince türkiye'nin dış politikada kaybettiği itibar veya izlenimi ülke geleceğine, salahatine ilişkin umutları tüketiyor. en basitinden Yabancı yatırımcılar elini ayağını çekiyor, yerli yatırımcı daha sıcak noktada, işin ortasında olduğu için daha sağlıklı durum değerlendirmesi yapıp, yapılabilecek yatırımları yapmıyor.
3.2 özgürlük alanında yaptıkları zaten ortada.
Batı'nın kıskanma sebeplerinin başında da bu geliyor. Kıskanılıyoruz. Yapacak bir şey yok. Neyse, tek tek.
''Sosyal medya toplumların baş belasıdır.'' sözü kime ait acep? Recep tayyip erdoğana elbette.
''Yuh çekersen tokatı yersin'' kime ait?
-(bkz:YouTube'a Türkiye'den erişimin engellenmesi)
-(bkz:Vikipedi'ye Türkiye'den erişimin engellenmesi)
Gibi daha akla gelmeyen, gün yüzüne çıkmayan, yazılmaya kalksa sayfalar dolusu olacak bu gibi Durumlar özgürlüğün mihenk taşlarından zaten.
Unutulmuş olabilecek bazı kavramlar;
(bkz:İfade özgürlüğü)
(bkz:İnsan hakları evrensel beyannamesi)
Ayrıca;
TÜRKİYE'NİN 1999 AB RAPORU;
https://www.ab.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/IlerlemeRaporlari/Turkiye_Ilerleme_Rap_1999.pdf
---spoiler---
Son gelişmeler, Türkiye'de bir demokratik sistemin temel özellikleri mevcut olmakla beraber, ülkenin Kopenhag politik kriterlerini hâlâ karşılamadığını teyit etmektedir. İnsan hakları ve azınlıkların korunması konularında ciddî eksiklikler vardır. İşkence sistematik değildir fakat hâlâ yaygındır ve ifade özgürlüğü yetkili makamlarca devamlı olarak kısıtlanmaktadır.
---spoiler---
İlerleme? Gelişme?
Türkiye, 2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde hakkında en fazla ifade özgürlüğünü ihlâl kararı verilen ülke oldu. unutulmuşsa bunu da hatırlatalım.
http://www.diken.com.tr/bu-gurur-hepimizin-turkiye-aihmde-ifade-ozgurlugunu-ihlalde-yine-birinci/
4- ''laikliği fetö denen terör örgütünden kurtaranda kendisidir.''
Yani, bu konuda bir şeyler demek isterdim. açıklama, yazma, anlatma iştahım da var fakat ''Kandırılmak'' kalıbını anımsıyorum hep. cümlenin oraya doğru emin şekilde gitmesinden de tedirginim.
Görür kör olmak ÇOK başka. Laiklik, Özgürlük gibi kavramları parsel parsel veren onlar, alan onlar. Yani almaları gerekiyordu diye düşünüyorum? Ben mi ''bitsin bu hasret'' dedim de verdim onlara bu gibi kavramları, bu gibi kavramlardan ödün verdim? Bakkal hüseyin de vermedi oysa?
5- ''şöyle 99 yıllarına doğru bir gidelim bakalım hangimizin evinde şu an herkeste olan internet ve pc ler vardı?''
1999 yılındaki teknoloik ilerleme ile 2017'nin son çeyreğinin kıyası var bu cümlede. Aklım almıyor. Zamanın tabiatına uygun olarak işledi her şey, gelişti. Ona bakarsan O dönem steve jobs'da da iphone x yoktu? Şimdi böyle deyince garip geliyor ama, örnek alınan cümleye bir tekrar bakın siz yine de. 1999 yılında niye kimsenin evinde xbox one veya playstation 4, ya da Metal Gear Solid V: The Phantom Pain yoktu? Olamazdı da değil mi? Niye, çünkü zamanın devinimi farklı. Daha açıklayıcı tarif edecek olursak bu şuna benziyor, şu an 35 yaşındaki bir insana 3 yaşında iken sakalları yoktu demeye. Ya da 3 yaşında iken highway to hell'i ezbere bilmediğini söylemeye. Söyleyemez de. 3 yaşında çünkü o. Zamanla olur bunlar. Yani ''1999'larda hangimizin evinde internet vardı?'' diye sormak öylesine abeste iştigal bir cümle, öylesine içi doldurulamaz sığlıkta ki açıklama yapmak için kurduğum cümleler bile garip geliyor bana. Zamanla zaten olacak şeylerin, ya da yapılması gereken bir şeyin lütufmuş gibi, sanki “cebinden” verilmiş gibi lanse edilmesi hoş değil. Belirli sınırlar içinde o yapılan şeyler, yapılması gerektiği için yapıldı. Bakkal Hüseyin yapacak değildi herhalde. Siyasi erk sahibi, iktidarı elinde bulunduran kimselerin görevi bunlar. Ne yani, dünya küçücük bir köy haline gelirken türkiye sadece tek kanal olan trt'yi mi izleyecekti? Sağlıkta, eğitimde, dış politikada çeşitli alanda geliştirmeler yapılmayacak mıydı? Zamanla yapılacaktı ve siyasi erk sahibi kimseler de bunları destekleyecek, önünü açacaktı değil mi? Yani, bunlar zaten olacaktı. ''Madem öyle hangimizin 1999'da bugünki gibi kaynaklara erişimi mevcuttu, herkesin evinde pc vardı?'' demek çok saçma.
Hadi girdik madem 1999'lara, o dönemin sosyo kültürel, ekonomi poliitik alanlarına da kısaca bakalım. hatta nokta atışı yapıp direkt 1999'a gidelim.
99 yılı tekel ürün fiyatları diyelim mesela.
http://arsiv.sabah.com.tr/1999/09/06/e02.html
o dönemin doları ne kadar?
http://paracevirici.com/doviz-arsiv/merkez-bankasi/gecmis-tarihli-doviz/1999/amerikan-dolari
1999 ortalaması 420.000,00 tl
Yani 35 lik rakı = 3,33 dolar*3,86 = 12,85 tl
O dönemin asgari ücreti ne kadar?
http://www.alomaliye.com/2015/08/30/yillar-itibariyle-asgari-ucretler-1974-yilindan-gunumuze/
93.600.000 tl.
peki bununla kaç şişe 70 lik rakı alınıyormuş?
93.600.000/2.500.000 = 37,44
şimdi 37,44 şişe 70liği kaça alıyoruz?
37,44*93=3.481 tl
asgari ücretle şu anda kaç 70'lik alınabiliyor?
1404/93 = 15 şişe
ekonomi çoook iyi, çok çok iyi.
Kadın çeşitli iş kollarında kadın istihdamı ve eğitim konusu'na bakalım.
TÜİK verilerine göre, 10 yıl önce Türkiye'de 15 ve yukarı yaşta 22 milyon 849 bin kadın bulunuyordu. İstihdam edilen ve işsizlerin toplamı anlamına gelen kadın iş gücü 1999 yılında 6 milyon 853 bin kişiydi. 2009 yılının Kasım ayı itibarıyla 15 ve yukarı yaştaki kadın sayısı 3 milyon 468 bin kişi artarak, 26 milyon 317 bine ulaşırken, buna karşın 1999 yılında 6 milyon 853 bin olan kadın iş gücü sayısı 2 bin kişi azalarak, 2009′ da 6 milyon 851 bin kişiye gerilediği görülmektedir. Buna göre 1999 yılında kadınlarda % 30 olan iş gücüne katılma oranı 4 puan azalışla 2009 sonunda yüzde 26′ ya inmiştir.
Yine Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre okuma yazma bilmeyen kadın oranı erkeklerde 5 kat fazla. 25 yaş ve üstü nüfus içinde okur yazar olmayan kadın nüfus oranı yüzde 9,2. Erkeklerde bu oran yüzde yüzde 1,8. Üniversite mezunu kadınların oranı erkeklerin gerisinde. Üniversite bitiren kadınların oranı yüzde 11,7 iken erkeklerde bu oran yüzde 16,2.
-Genel işsizlik verileri.
http://tuik.gov.tr/basinOdasi/haberler/2015_13_20150319.pdf
her ile bir üniversite, her mahalleye bir lise ile olmuyor.
Bizzat ekonomi fakültelerinde kitabı okutulan türk iktisatçıların babası mahfi eğilmez'in kaleminden;
-AKP Öncesi ve Sonrası Ekonomi.
http://www.mahfiegilmez.com/2016/05/akp-oncesi-ve-sonras-ekonomi.html?m=1
Düşünce suçu altında tutuklanmış ve hala içerde olan gazeteciler. Çoğu hala hükme varmamış davalardan içerde. Türk dış politikasındaki duruşu ve bıraktığı izlenim, silahlı kuvvetlerin itibarsızlaşıtrılması, avrupa Birliği süreci, Adam Kayırma, Emlak balonu, toplumsal kutuplaşma... vs vs daha bir çoğu.
Elbette 1999'da veya o dönemlerde cennet değildi memleket ama şimdiki gibi cehennem de değildi. Politikayı ağzı olan değil bilenler yapardı mesela.
Evet totalde gelişme oldu, çünkü olması gerekiyordu. Olması gereken bir şeydi, kimse babasının hayrına yenilenme ve gelişme getirmedi. Cebinden çıkmadı, senin benim cebimden çıktı. totalde gelişme olsa da alım gücü düştü. işte bu mesele.
o yüzden, Geçiniz bunları. İlk üniversitemde iktisat, ikincisinde siyaset(halihazırda) okudum. Adalet ve Kalkınma Partisi tarihinde kendince başarılarla dolu olduğu kadar başarısızlıklarla da doludur. Kimse yoğurdum ekşi demez. Siz ''o yoğurt tatlı ama, ekşi yanları da var tabii'' demelisiniz ama. Muhalefet liderlerinin hatası yok mu? Bitmez saymakla. Ancak iki yanlış bir doğru etmez. Siyasi güç, iktidar sahibi kimselerin daha olgun ve uzun vadeli planlar yapması gerekir. Toplum, kitle kontrolünü buna göre sağlıklı şekilde devralması, yönlendirmesi gerekir. ''Bunlaaaar'' ile olmaz.
6- ''imf ye ne kadar borcumuz vardı? politikalarımızı kimler belirliyordu? şu an kendi kararlarımızı kimseye sormadan alabiliyorsan, türkiye bağımsız bir ülke durumuna gelmişse, tabik ki bu deniz gezmiş yüzünden değildir.''
Dolar an itibariyle dolar 3,86 yoluda ve orta vadede daha da ileri gidecek. Imf'ye olan borç azalınca veya bitince her şey, her yer cennet mi olacak? Yani kalkınmanın kritiği, oluru, tek şartı bu mudur?
Akp öncesi ve sonrası dönemi karşılaştırdığımızda bütçe açığıyla cari açığın yer değiştirdiğini, kamu borç yükünün 2001 krizi sonrası yaşadığı sıçramadan geri gelerek azaldığı, buna karşılık özel kesim dış borç yükünün ciddi biçimde arttığı gözlemleniyor.
Yani biri gidiyor, diğeri geliyor. Bu kulvardan ekmek çıktığı kadar çıktı. Ama bilinçli kesim yemez bunu. Tek derdi evine ekmek götüren garibanın kanına girmek kolay elbet. Ben de olsam inanırım bunlara, mutluluk çıkartırım kendime.
neyse uzun oldu, özet geç piç diyenler için bırakayım;
Güzel yazar, azimli bir yazar üstelik jurnaci. Çeşitli girdilerinden gördüğüm kadarıyla bir mühendislik öğrencisi Ya da mezunu. Daim olsun.