sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

nalbantyani bezirgan
Ismarlama bir hayat yaşıyorum.

Özümden geldiğini sandığım ideal ve fikirlerim, içinde bulunduğum sistemin başkaldırmamam için bana gösterdiği illüzyonlardan ibaret.

Hayatı, güzel bir şehri sadece otobandan geçip giderken izler gibi yaşıyorum.
monster degree
Yapmaya başladığım şey sadece birkaç gün içinde meyvelerini vermeye başladı, dün fikirlerine çok önem verdiğim biri tarafından da farkına varıldı.

Emeklerin göze görünmesinin ve takdir edilmesinin hazzı tarif edilemeyecek kadar muhteşem.
hak yeme hell yeah
Her gün bu saatlerde yapılan harika bir kahvaltı, kahvemi yudumlarken okuduğum kitabım ve bu güzel serinlikte yavaş yavaş yürüyüş. Bunlar benim olmazsa olmazlarım arkadaşlar. Sağlıklı psikolojimi ve yüksek enerjimi her güne bu şekilde başlamama borçluyum...

Şaka lan şaka. Yeni yatıyorum daha, hadi görüşürüz
bouii
Yazacaklarım Sözlük nezdinde tüm evrene mesajımdır;
Bugüne kadar, özellikle son üç yıldır, çok da iyi bir insan olduğumu söyleyemem; kendi kırgınlıklarımı başkalarını paramparça ederek toplamaya çalıştım ve olmadı. Çoğunlukla hiçbir şey yapmadan sadece kendi bencil varlığımı mutlu edecek şeylerle öyle ya da böyle günlerimi geçirdim. İşin özü nasıl bir insan olduğumu iyi ve tüm kötü yanlarımla biliyorum.
Çok sevgili evren, sana gelirsek, sende ne kadar inkar etsende az puşt değilsin, bunu ikimizde biliyoruz. Yaşamış olduğum süre boyunca sürekli ayağıma çelme takıp düşmeme güldün ağzımı açmadım, tam gülerek hayatımdaki en güzel sahneyi izlemek için otururken altımdan sandalyeyi çektin yine ağzımı açmadım. Kısaca senden bugüne kadar nerdeyse hiçbir beklentim olmadı ama şimdi minicik bir ricayla karşındayım. Aslında hem çok yakından tanıdığım ve birçok yönden de hiç tanımadığım biri birkaç saat içinde ameliyat olacak. Dünyanın onun gibi naif, iyi yürekli insanlara ihtiyacı olduğunu sende en az benim kadar biliyorsun. Vakit itlik, puştluk değil birlik vaktidir. O yüzden işbirlikçi yanına sesleniyorum; bu insanın iyi ve sağlıklı olmasını diliyorum, lütfen ona bana davrandığın gibi davranma. Zamanın en kısa sürede iyileştirici formülünü ona fısılda ki çabucak toparlasın. Sonrasında adisyonu bana getir, söz veriyorum nasıl olsa faiziyle geri öderim.

kombiwankenobi
kaç gündür içimde minnoş bir duygusallık besliyorum.
o duygusallık enerjisi birikmiş patlamaya hazır bir kara parçası gibi içimde.
kimseyle de konuşamıyorum doğru dürüst kırarım diye.
ah ulan mevsimler ya gelin ya gidin bir yerde bir sabit durun artık.
hanc deil yolcu
lise yıllarımda hayran olduğum, hiçbir programını kaçırmadığım ingiliz bir şef vardı. çok da yakışıklıydı. bu sabah yıllar sonra ilk defa instagramda karşıma çıktı. gözlerime inanamadım. inanılmaz değişmiş. aslında değişmekten çok yaşlanmış desem daha doğru olacak galiba. kaç sene geçti üzerinden hatırlamıyorum. ama onu öyle görünce yüzümü aynada incelemekten kendimi alamadım. yıllar çok çabuk geçmiş ve bir yerim yurdum olmamış.
bunları niye buraya yazdım bilmiyorum. kısacası yaşlanıyoruz dostlar.
hamlet
Duygusuzlaştım.
Tanısanız belki bana hak verirsiniz ama nasıl tanıyacaksınız? Kendim bile zor tanıyorum. Hatta aşırı kalabalıkta kendimi kolaylıkla seçemeyebilirim.

Hayatta, devasa acılar yaşadığımı sandığım olaylar geçti başımdan bir dönem. Sonra ne olduysa, birden bire her şey değişti. Aslında birden bire demek de haksızlık olabilir. Biraz zaman aldı. Ancak henüz çocukken bile bugünlerimi sezebiliyordum zaten. Olaylar ya da kişiler yüzünden bu noktada değilim yani kesinlikle. Ancak niçin böyle olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Yaratılış meselesi olabilir, eğer yaratıldıysak, ya da iç yolculuklarımdan birinde kaybolmuş olabilirim belki de çocukken daha.

Çok değil İki sene öncesine kadar duyguları dibini sıyırarak yaşıyordum ve hayatın akışı içerisinde bu bana hiç anormal de gelmiyordu. Şimdi durup baktığımda yaşadığım olaylar karşısında hissettiğim duyguları çok daha iyi anlıyorum ve kendi irademle analiz ediyorum.

Vardığım sonuç tam bir facia.
Hissettiğim duyguların tamamı kendi düşüncelerimin ve anlamlarımın sonucunda oluşan şeylerdi. Kendinizi çok boktan duygularla boğuşurken bulduğunuzda bu söylediklerimi belki hatırlarsanız eğer ve siz de yeterince farkında olarak olaya dışarıdan bakabilme olanağı yakalarsanız göreceksinizdir. Kaçınılmaz bir şey bu. Hissettiğimizi sandığımız tüm doğal duygular dahil her biri aslında kendi irademizle gerçekleştirebileceğimiz ancak genel olarak farkındalığı kenara bırakarak bilinçaltı ve başka irademiz dışında gerçekleşmesine karar verdiğimiz bir eylemin sonucunda ortaya çıkıyorlar. Anlamlandırma.

Bir şeyin size bir şeyler hissettirebilmesi için bir anlamı olması gerekiyor. Ve siz bir şeyleri devamlı olarak anlamlandırıyorsunuz. Yani hepimiz bunu yapıyoruz. Bir şeylerin anlamlandırılması demek şu demek: örneğin; bir insan sizin arkadaşınız olabilir fakat her arkadaşınızın aslında sizin için ne anlama geldiğine karar veriyorsunuz bir şekilde. Kimisinin pek önemli biri olmadığına, kimisininse herkesten kıymetli olduğuna kanaat getirebiliyorsunuz bilinçli ya da bilinçsizce. Ki genelde bu bilinçsizce yapılır çünkü birinin sizin için önemli olması için onda bir şeyler bulmanız gerekir. Bulduğunuz şeylere göre anlamlandırırsınız. Eğer bilnçli olarak yapıyor olsaydınız kimin önemli kimin önemsiz olacağına istediğiniz an karar verebilirdiniz. Fakat takdir edersiniz ki çoğunuz şu an, en iyi arkadaşını bir çırpıda değiştiremez. Dolayısıyla bilinçdışı bir eylem ile o arkadaşız ile aranızdaki etkileşime bir anlam yüklemiş oldunuz. Peki şimdi düşünelim; bu anlamın, karşınızdaki kişi ile mi yoksa sizin düşünceleriniz ile mi alakası var? Elbette karşınızdaki kişi hakkındaki düşünceleriniz onda gördüğünüz etkiler hakkında daha önce geliştirdiğiniz düşüncelerinizle alakalı. Şöyle: misal eğer hırsızlık sizin için çok harika bir özellik olmuş olsaydı, hırsız birinin en yakın arkadaşınız olma ihtimali daha yüksek olurdu. Fakat siz sadakate, onura, güvene önem verdiniz çünkü bunlara yüklediğiniz ya da yüklemeniz sağlanan anlamlar çok daha çekiciydi. İyi pazarlanmış, yaygın ve iyi olduğu kanıtlanmış niteliklerdi. İyi insan olma hedefinizi doğar doğmaz size empoze etmeye çalışan toplum, iyi cilalanmış nitelikleri size pazarladı ve bu nitelikler sizin için çok daha önemli bir hal aldı. Dolayısıyla bunlara sahip olan kişilerle hem iletişim kolaylığı hem de ortak noktalar yakaladınız. Ve o kişilere aslında o kişilerle, yani şahıslarla, alakası olmayan bir anlamı yükleyiverdiniz. Şimdi çevrenizdeki insanlar birer birer ölmeye başladığında, bu ölümler içerisinde en çok sizin için en anlamlı olana üzülecek ve onun için gözyaşı dökeceksinizdir. Örneğin anneniz. Annelere yüklenen anlam neredeyse evrenseldir.

Sözün özü; eğer bir şeyleri anlamlandırırken ya da sonrasında onlar için bir takım duygular hissederken kontrolü bir an olsun elinize alır ve toplumun ya da evrensel ahlakın size dayattığı anlamlardan kaçınırsanız, Hiçbir duygunun kölesi olmak durumunda kalmazsınız. Ne kadar anlatabildim bilmiyorum ama şimdilik söylemek istediklerim bunlar.



icgqhs
Hayatı anlamlaştıran ya da anlamsız kılan insandır.
insan, hep bir savaş halindedir.
Bu savaşlara çıkarken diğer insanları kurtarır ya da bataklığa saplar.
insan yine bir insanı soğutur Ya da yaşatır.
insan değerli bir varlık olmasına rağmen bu savaşlarda kendini basitleştirip karakterini sorgulatıp diğer insanlara kötü tecrübe olarak yansıtabilir.
Netice olarak insan insan derler ona.
İnsan çok adi olunca diğer insanlar kaliteyi anlar.
bouii
İyi ki doğmana tam bir hafta kalmış. Unutmamak için her telefonumun hatırlatıcısına kaydediyorum. Vicdan ne garip bir yük ki her sene küfeye ekstra ağırlık ekliyor altında kalıp ezilen benliğime hiç acımadan...
Herkes yanlış anlasa, kan bağımız uzak da olsa ben öz kardeşimi bile seni sevdiğim kadar sevemedim. Ne kadar büyümüş zannediyorduk birbirimizi değil mi oysa daha ben on altımda sen de sadece yirmindeydin... Dizlerim kanadığında ağaçla savaşıp kendini şövalye ilan etmiştin, biliyor musun sana gülsem de sen benim güzel kalpli, zırhlı şövalyemdin. Her suçu birlikte işledik, ben okulun çelimsiz uzun kızı olduğum için ilk aşkımı sana anlatamadım ama sen kıvırcık saçlı prensesinin güzelliğini saatlerce dile getirdin. Öylesine kör, öylesine çocuk ve masumduk ki ailelerimiz ne derse desin tam tersini yapmak için suç ortağı olmaktan hiç çekinmedik. Sen arabalar için bense saçma sapan şeyler için birlikte yalanlar söyledik. En fazla ne olabilirdi ki değil mi? Ölüm yoktu ya sonunda...
Bir film kiraladık sözde bizde kalacaktın, kıvırcık saçlına mesaj attın beni merak etme diye sonra saat tam sabahın altısında benim cebimdeki son elli lirayı alıp gittin. Öylesine mutlu oldun ki borç haa demeyi ihmal etmezken bana sarılıp zıpladın. En son o kiraz ağacının orda bana dönüp el salladın kıvırcık saçların rüzgarda o kadar komik sallanıyordu ki kahkaha attım. Sonra gittin ve ben seni unuttum. En fazla ne olabilirdi ki ölüm yoktu ya sonunda...
Akşam üstü baban aradı seni sormak için ki biraz endişeliydi gitme dediği o drift yarışında olabilir miydin acaba? İçime düşen ateşe aldırmadan haberim yok dedim ama kapatır kapatmaz tam on dört defa aradım lakin açmadın. Sonra herkes seni aramanın en kısa yolu beni sıkıştırdı ki anneme itiraf ederken yine düşündüm dedim ki ne bu telaş ne var ki ölüm yoktu ya sonunda... Sonra haberler başladı, hiç unutmuyorum ilk ve flaş gelişme olarak anonsta o gittiğin yarış vardı ve bir araba hızlanıp, direksiyon hakimiyetini kaybederken karşı yolun kenarındaki seyircilerin arasına dalıyordu ve en son havada takla atan o kazak kiraz ağacının altında gördüğüm senin üstündeydi... Havada öyle defalarca dönerken ölmüş olamazdın değil mi? Sonrası benim çığlığım, sonrası hastane morgu, sonrası benim babanla orda yatarken kırılmış kemiklerinin ne kadar canını yaktığını hayal etmem. Sonrası hiçlik, sonrası boşluk... Ben o günden sonra bir daha asla masum olamadım, ben o günden sonra asla kimseye sarılıp ağlamadım, ben o günden sonra bir kere bile mezarına gelip özür dilerim benim yüzümden diyemedim. Ailen senin suçun değil dedi ben ezildim, kıvırcık saçlı prensesin seni affettim dedi ama ben asla affedemedim. Daha bugün konuştuk hamileymiş, erkek olursa adını tahmin etmek zor değil diyip güldü ama ben gülemedim çünkü sen ölmesen o çocuk senin çocuğun olacaktı. Sen yaşasan ve ben ölsem dünya hiçbir şey kaybetmeyecekti. Vicdan ne garip bir yük değil mi, sürekli nefes alanın kim olması gerektiğini ruhu eze eze hatırlatıyor. Kıvırcık saçların yine rüzgarda sallansın, sana yalvarıyorum ölen sen değil ben olayım...
kombiwankenobi
Cidden artık soyutluyorum kendimi bazı şeylerden. Galiba çevremde insanların olmaması daha da güzel. Çabalıyorum, mutlu ediyorum, inanıyorum ama neden ben mutsuz oluyorum? Neden gün sonunda düşünüp kendimi bitiren taraf ben oluyorum? Daha gencim bunun beş-on sene sonrası artık olmak istediğim kişi olacağım. Küçük yerlerde küçük insan olacağım. Hayalim değil ama buna zorundayım galiba.

Arayanım çok soranım çok ama ben bunların gelip geçici olduğunun farkındayım. Biteceğinin farkındayım. O yüzden kaptırmamak istiyorum. Elbet bir zaman bitecek şeylerden mutlu olmak istemiyorum. Bu yüzdendir gitmelerim, umursamamalarım. kendimi alıştırmamak içindir.
bouii
Ülkem için yeniden umutların filizlendiğini görmek beni çok mutlu ediyor. Hâlâ çok büyük bir fark yaratacak enerjiyi toplamış değiliz ama bir yerden de başladık gibi hissediyorum. Yürüyemeyen bir insan için yeniden ilk adım neyse bu sabah için ülkemin hissettiği o ilk adımdır bence. Bir taraftan güçsüz ve yorgun bir taraftan da mücadeleci ve heyecanlıyız...
Bu tablodan çok büyük bir zafer sevinci yaşıyoruz demek hayal olur ama bir iyileşme sürecinin başladığını biliyorum. Güzel yürekli, ülkesini seven herkese bu güzel başlangıç için çok teşekkür ediyorum.
kombiwankenobi
bir dostum var bin dermana değişmem. kendisi sözünün üzerine söz söyletmezken sözümü dinlemediği anlar pek nadir. beni en çok üzen de en çok sevindiren de o. kendisi bilmez babama benzetirim onu. zor insanım benden bir gün vazgeçebilir. işte o zaman kendime gelemem ben de kendimden vazgeçerim. birbirimize de benzeriz. gururluyuz, kolay kolay affetmeyiz. ne yaşarsak yaşayalım unutmayız. belki tek halimden anlayandır belki de tek dert anlattığımdır. bu yüzden değil ama birçok yüzden iyi ki vardır. bu sefer hayatımda ilk defa korkmadan büyük konuşacağım ''iyi ki vardır ve hep olacaktır'' büyük şansım, canım dostum.
kombiwankenobi
insan en önemli kararlarını en çok çöküş anında veriyor.
ben bugün bir karar verdim.
beş kişiyi geçmeyecek dostum var. onlarla altı-yedi sene belki daha fazlasını devirdik. atalım bir kenara onlar benim için vazgeçilmeyecek kişiler.
onların dışında ailem. onları da atıyorum bir köşeye zaten kırmızı çizgi.
sadece bir tane arkadaşım diyebileceğim biri var okulda. onu da atmak istiyorum. çok şey paylaştık.
son biri daha var. o da gelecekte sahipleneceğim canım hayvanım.

bu kümenin dışındaki kimseyi kitaplarımdan, bilgisayarımdan ve bu kümeden içerisindeki kimseden üstün tutmayacağım. değerli görmeyeceğim. bunların dışındaki kimseye bir fedakarlık yapmayacağım, kendimden ödün vererek konuşmayacağım. zamanımı harcamayacağım.

çünkü yenildim. bittim. hayal kırıklığından tükendim. hep başkalarını üstün göre göre kendi bedenimi ayaklarımın altına aldım. yaşım genç daha. yaşlandım.
bıktım, sıkıldım. o kadar sıkıldım ki artık derslerime yönelip hayatımı düzene sokacağım. bir yol çizip o yolda ömrümü geçireceğim. ve bu hayatı geçirirken ardımda bıraktığım kimsenin yüzüne bile bakmayacağım. bir de böyle deneyeyim hayatı. belki bana bir güzellik yapar.
hak yeme hell yeah
Son zamanlarda kendimden beklenmedik bir şekilde aniden ağlamaya başlayıp, saniyeler sonra kahkahalar içinde gülüyorum.

Ne zaman beni üzecek bir şey olsa peşinden kahkaha atıyor ve ne zaman beni güldürecek bir şey olsa peşinden ağlıyorum swh.

Tedaviye başlama zamanım gelmiş.
turuncu gemi
bir kaç gündür 8 saat çalışıp ortalama 14 saat uyuyorum. 2 seneye yakındır kendi denetimime alabildiğim bir depresyondaydım. kendimi bir gün tekrar bir şeylerin iyi olabileceği konusunda gazlayıp yaşıyordum. şaire göre yarısına geldiğim hayatımın bir çok döneminde mucize gibi iyi şeylerin parlayışına çok tanık olmuşumdur, artık olmuyor.
buna rağmen, tarancı'yla polemiğe girecek kadar iyimserdim. 35 yaş hiç yolun yarısı olur mu usta diyordum, ortalama yaşam süresi uzadı sen gittiğinden beri, 35 yaş gençliğin baharı artık.
bugün bir uyandım ki gazım bitmiş. bu gaz tanzim satış kuyruklarında satılmıyor, kdv'sini nakliyesini ödeyip alayım desen o da yok. 16 yıllık akp iktidarında bu da oldu.

depresyon olayı karmaşık bir maddedir. insan bazen depresyona tek bir sebepten girer ve sonrasında onlarca sebep görünür olmaya başlar. sonrasında bu sebepler birbirinin uydusu gibi döner durur. hatta çarpışmalarından sebepsel dna'ların iç içe girmesiyle çürümeler olur. bendeki böyle bir hal. çürüyorum.

lonely samurai
Ben şu ana kadar tek bir kişiye hakaret ettim o da kendisini biliyor onun dışında rahatsız olduğum bir şey olursa insan gibi düzgün bir üslupla uyarırım yapar yapmaz beni alakadar etmez haa ama kendisine hakaret ettiğimi iddia edenler hakaret mesajını koysunlar hep birlikte görelim. Benim kimseden korkum ya da çekincem yok, elin üç kuruşluk iti gelip bana mermi sıkmakla tehdit edecek ben de susup oturacağım. İddia ettikleri şeyleri hiç bir zaman kendimle ilgili iddia etmedim beni tanımak isteyen beni bana sorar entrilerime bakar. Konuşma tarzınız sizin kim olduğunuzu anlatır zaten. Ben hangi konudan rahatsızlık duyduysam onu dile getirdim. Yapıp yapmamak sizi bağlar haa yok direk beni hedef alırsanız kusura bakmayın da ben de size öpücük atmam yani. Fio gibi yazarlardan sonra sözlük kimlere kalmış yazık vallahi billahi.
Edit: eğer bir iddiada bulunuyorsanız bunu düzgüncene argümanlarınızla kanıtlarsınız, ha yok kanıtlayamayacaksanız da bu şekilde üstten üstten konuşmayın. Eleştiri sunmak ahlak polisliği değildir, biri sizi tehdit ederse de alttan almazsınız bu da sizin seçiminizdir ve anormal değildir. Ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun. Hayırlı geceler
kombiwankenobi
İnsan bir şeylere rağmen inadına mutlu olmak istedikçe her şey üst üste geliyor ve gerçekten hoş değil. İçten içe bitiyorum nefesim sıkışıyor böyle durumlarda.
kombiwankenobi
Burçların etkisi mi havaların rengi mi bilmiyorum ama her şeye alınır oldum şu sıralar kardeşimin mesajıma geç dönmesinden, sabah arkadaşımın bekletmesine kadar. Kimsenin hiçbir hareketine tahammülüm kalmadı. Bunun tam tersi ise sadece bir kişiye anlatasım var bir şeyleri. Ne anlatacağım bilmiyorum ama rahatlayacağımı biliyorum. Öyle ki deli gibi buluşacağım günü bekliyorum. Şu sözlükler olmasa işim yaş. İyice duvarlar kalacak.
antik acilar carsisi

zenginsozluk.com/foto

sabah kuru bir şekilde uyandım, dedi. ama suya özlemsiz. uyanmaya ve uyumaya özlemsiz. durmanın yeri mi, evler. uyumanın yeri mi odalar diye düşünen bir kadındı. düşündüğün kadar güzel mi anneler ve masalar. bir baba durur sesinin yanında. sesini uzatsan elinin, elini uzatsan sesinin yanında. uzak dağlar kadar, uzun dağlar kadar. yollar kadar yaşayan bir kadındı, yollar kadar yazan. sabah kuruyarak uyanan bir kadındı, bin sesle çağırılan, bin sesle aranan. yokluğu varlığından büyük bir hürmetle karşılanan. yaşarken değil nefes alırken değil yaş atlarken değil koşarken ve ararken değil yokken bilinen ve aranan. geceler boyu konuşan bir kadındı, sabahları omzunda ağırlayan. yaşamı uzaklaştıran hastalığı hastadan bir parça saymayan kadındı. bir ülkenin herhangi bir şehrinde yürüyen durmadan. durmadan insana uğrayan. durmadan mezarlara, durmadan pazarlara. hiç durmadan. ve durmayan bir kadındı. gökteki ayın nehirle birlikte yere inişini kutlayan. ellerini zalim erkek ellerinden ayıran. arayan ama hiç sormayan. hiçbir yanıtın hiçbir soruya cevap veremeyeceğine inanan.
icgqhs
Uzun vadeli planlar yaparken hayatı kaçırıyor olduğumuz gerçeği var.
Anı yaşamak, plan yapmadan hareket etmek gerek.
Başarı yakalamak istiyorsanız asla duygusal olmayın.
ihtiras limani
tıpkı oyunlarda bir anda sağda solda biten, tıklayınca içinden bir şeyler çıkan kutular gibi, benim dizelerimi bulsan keşke. ya da postacı, ta yıllar evvelden postalanmış günü ısmarlanmış mektuplar getirse sana. denizine bırakılmış kağıttan gemiler gibi düşse iç dünyana.
3 /