sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

kombiwankenobi
aşık olmayı, birine gerçekten bir şeyleri derinden hissetmeyi, sevmeyi, değer vermeyi bu kolay ve kısa sürede öksürür gibi söyleyenlere dilden dile bu kadar dolaştıranlara ağız dolusu hakaret etmek istiyorum.
bu kadar değerli şeyleri bu denli değersizleştirmelere ayar oluyorum.
samimiyetsizlik gösterenlere, herkese her şeyi hissedenlere, aşık olmak gerektiği için aşık olanlara küfür etmek istiyorum.
binde bir olacak şeyleri basitleştirmelere, göstermelik yaşayanlara, gereksiz kıskançlıklara, insanları zaman geçirme aracı olarak görenlere, daha arkadaş olamadan sevgili olanlara, duyguya düşünceye sınır çekenlere sinir ama çok sinir oluyorum.
yıldım.

edit:
dayanamadım devam edeceğim. insanın insana duygusunu, düşüncesini söylemesi bu kadar zor olmamalı. iki ihtimalli bir oyun. ya kazanacaksın ya kaybedeceksin. kazanmanın bir yorumu yok ama kaybedeceksen o acı yaşanacak ve bitecek bunun başka bir çıkar yolu yok. o an hissedilen hiçbir duyguya güvenme çünkü o an hissedilen her duygu seni yanıltmaya çalışan bir bomba. patlaması çok kolay olan bomba. sonuçlarının çok ağır olacağı birer bomba. o an kendine bile güvenmeyeceksin.
duygular, düşünceler, hisler sihirli şeyler. bugünün telafisi veya ertelemesi yok. bugünü bugün diye yaşayın. bırakın ne olacaksa olsun. ölmeyecek miyiz zaten. geç kalmamak lazım. acımıyor çünkü zaman.
edit2:
kimse senden değerli değil kağvdeşim.
turuncu gemi
çalıştığım hastanenin acil servisinde her gün, ajiteler içinde ayrılık anksiyeteleri geçiren 16 yaşından 35 yaşına kadar kadınlar görüyorum. durumları gerçekten üzücü. bir de, intihar ayağı selfieleri çekebilmek için 20'lerinden 40'larına kadar adamlar görüyorum. maksatları yenge hanımlara kendilerini acındırmak. acayiptir ki genelde işe yarıyor. fakat tabii ki asla önermiyorum.
bahsettiğim kadınların durumları da hiç sağlıklı olmasa da, en azından adamlarınkinden daha saf ve temiz.
nasıl bir zamanda yaşıyoruz ya rab? ne ilişkilerimizi yürütebiliyoruz, ne ayrılıklarımızı sağlıklı şekilde yönetebiliyoruz.

şimdi bu durumu da, 17 yıllık akp hükümetine bağlarsam muhalif dostlarım bile ''yok artık ebesinin ali samisi'' diyebilirler. demesinler. durumun mekanla ve zamanla çok ilgisi vardır kanaatimce. artık yaşadığımız şehirler şehir değil, köyler köy değil. bu durum temelimizi lumpenlikle dinamitliyor. her yerde, her mekanda, her şehirde sıkış tıkış zipli dosyalar gibi yaşıyoruz. hareket yoğun, devinim yok. hiç bir somut ve soyut değer hakkında özgün bir tanımımız yok. her yerden dayatılan, her şeyle ilgili, 3-5 ezber tanımla idare ediyor herkes.

çocuklarımız, her yere götürebildiğimizin, her şeyi alabildiğimizi teşhir edebildiğimiz mülkiyet temelli varlıklara dönüşmüş. bir de artık çocukların eskisinden çok daha sinirli olduğu gerçeği bir tek benim mi dikkatimi çekiyor?
bouii
Seni arada günlük niyetine kullanmakla ayıp mı ediyorum bilmiyorum ama çok mutluyum sözlük. Basit, dümdüz düzenimi çok seviyorum.
İmza: düz adam sami.
hak yeme hell yeah
Geçen yıl çok daha küçük bir evim, çok daha az bir param ve çok daha az zamanım vardı. Ve inanır mısınız, gerçekten çok mutluydum.

Ama yani böyle o zaman da mutsuz hissedip, sonradan ne güzel zamanlarmış ya diyenlerden değilim. O zamanlar da gerçekten çok mutluydum. Rutubetli bir evde, çatı katında 4 kat battaniye ile uyuduğumu biliyorum yüzüm güle güle.

Özledik.
miyesmikcih
bonnie geçen perşembe gününden beri yorgan göşek hastaymış.
şair ne diyordu :"beni bu havalar mahvetti" değil mi?
aman hocam, canım hocam çok dikkatli olun. çocuklar sınıfta bekler, bu ülkenin güzel insanlara ihtiyacı var. çabuk iyileş lütfen.
çok çok geçmiş olsun bonnie.
bol ıhlamur, içinde limon, zencefil, zerdeçal, tarçın ve karabiber mutlaka olsun.
hak yeme hell yeah
Askerde olmam gerken bir ameliyatı sırf kaçtı demesinler diye erteledim ve geçen ay oldum. Çok zorlu bir iyileşme sürecinden sonra yaram enfeksiyon kaptı ve kalp kapakçıklarıma kadar yayıldı. İlk defa bugün canım acımadan bir şeyler yedim.

O değil de yutkunmak ne güzel bir şeymiş. Her an yaptığımız için anlamsız gelen şeyler her şeyden önemliymiş aslında. Bundan sonra bunun daha bir bilincinde olacağım...
turuncu gemi
bugün itibariyle gribe yakalandım. bir mandilana soyup yiyim dedim, soymakta çok güçlük çektim. bir mandalinayı soyamayacak kadar mı hastayım diye acıdım kendime. meğer soymaya çalıştığımşey portakalmış. bu da işte böyle bir anım oldu.

haa bir de, nezle olmak çok kötü bir şeydir. hem de çok kötü bir şeydir.
hak yeme hell yeah
O değil de 26 yaşımın ortalarında gezdiğim şu dönemler ağır yıkık, asosyal hıyar ağasının teki olduğumu fark ediyorum.

Sanırım yavaştan kadere inanmaya başlıyorum. Bazı şeyleri değiştiremiyorsun çünkü. Ne yaparsan yap değişmiyor. 'Önce kendini değiştir, bak nasıl değişiyor her şey' dediler, değiştirdim. Ama yine de değişen hiçbir şey olmadı. Artık ben de pek değişim denen zırvayla uğraşmamaya karar verdim.

Bir şeyler bunca çabaya rağmen değişmiyorsa bunun adı kaderdir aga. Hani ilkokuldan beri en arkada kimseyle muhatap olmadan, hiçbir gruba ait olmamış, hiçbir insanla bağı olmayan çocuk 20 yıl sonra bile aynı oluyorsa bunun adı net kaderdir.

Kolu kırıldığında acıdan sürüne sürüne yalnız eve giden 6 yaşındaki çocukla, 26 yaşında kimseye haber vermeden ameliyat olan, baloya giderken kendine eşlik edecek bir insan bile bulamayan ve yarım saat sonra eve dönen de aynı insandır. Bunun aynısı bu çocuğun başına 23 Nisan 1999 yılında da gelmiştir. 23 Nisanda dans provalarında kimse kendisi ile eş olmak istemediği için gösteriden de çıkarılmıştır bu çocuk.

Bunları edebiyat yapmak, depresiflik yapmak adına söylemiyorum. Çoğu şey üzmüyor beni gerçekten. Yukarıda saydıklarım bile o an üzülüp sonra boş gözlerle andığım ve anacağım saçma salak şeyler.

Ama artık değiştiremediğim şeyler için enerji de sarf etmeyeceğim. Zira beni yoran şey yaşadıklarım değil, değişim için çabaladığım enerji. Evrenin bana biçtiği bu role boyun eğecek ve kendimi ciddi anlamda kapatacağım kendi içime doğru. İnsanlarla aramdaki duvarı şöyle bir iki kat daha kalınlaştıracağım.
bouii
Burayı Sevgili günlük gibi kullandığım için öncelikle çok özür dilerim ama çok uzatmayacağım. Bakıp da unutmamak, unutur gibi olursam da okuyup hatırlamak için buraya yazıyorum. Bu kendimi ilk ve son defa aptal konumuna düşürmem olacak. Bu defa kafamı vura vura değil canımı yakmadan dersimi alacağım. Her zaman olduğum gibi bencil varlığımla sadece kendime odaklanınca çok daha mutlu olacağımı sürekli kendime hatırlatacağım...

Bu giriyi silmiştim ama cidden unutkan bir insanım demek ki sürekli okuyup, tekrar etmem gerekiyor. O yüzden de bu hep burada duracak ve aptallığımın bir nişanesi olacak.
aygiz ayzit
Ense kökümde güzel mi güzel bir ağrı var. Bunun sebebini bilmiyorum ama dayanacak gücümün kalmadığını biliyorum.

Son 4 yıl içerisinde çok fazla ölüm gördüm. Hepsi de candan öte olanlarımdı. Bugün bir ölümü atlattım gibi ama tam atlattım denemez.
Onun ölümle yaşam arasındaki farkı bir adım. Bir ayağı yaşamda, bir ayağı ölümde.

Yaşı daha çok küçük, bu yaşta ölmesine gönlüm razı değil. Bir sağlıkçı olarak onun hayata dönmesi için hiçbir şey yapamadığım aklıma geliyor da... beynimin her bir köşesi yanıyor.
Ne demek ya, onun durmuş olan o küçücük kalbini çalıştıramamak ne demek? Dakikalarca oksijensiz kalması ve beyninde kalıcı bir hasar olabilitesi ne demek?

Üzgünüm küçüğüm, belki sana daha erken gelebilirdim ama gelemedim. Cidden, çok üzgünüm.
bouii
Gün boyunca, içimden bu dizeleri tekrar ettim. Şimdi ise sanki yaşıyorum. İnsan çok kalabalıkken nasıl böylesi bitmeyen bir yalnızlıkla boğulabilir ki... Rol yapmaktan çok yoruldum. Sadece çok yorgunum...

ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum

halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum

uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

Turgut Uyar
bouii
Hasta olduğum için bir süredir salona gidemiyordum. Bu arada da mevsim itibariyle kayıt olup, sonra uğramayan tipler yine türemiş. Bu tiplerin arasında da her zamanki gibi spor salonunda kızlar teklif ediyormuş kafasında birinin daha heder oluşuna tanık oldum.
Olay her zamanki gibi Bahsi geçen 'avcı' arkadaşın bir iki artistik hareketle oflayıp puflayarak kendi kendini gaza getirmesiyle başladı. O anda kafasında nasıl bir sahne oluşturdu bilmiyorum ama ağırlık sehpasına kasıla kasıla kuruldu. Tabii ki hoca ufak alıştırmalara uygun ağırlıklar takarken, o neymiş yaa tak tak bunlar benim için çocuk oyuncağı cümleleriyle havasını da atmıştı ki, takk hazin son; bir yiğit daha ağırlık altında ezilip tüm gazını oraya bıraktı. İşin daha komiği o kenarda sızlanırken vücut çalışan kız arkadaşım aynı ağırlığı iki nefeste tüy gibi kaldırıp attı. O nasıl bir mor surattır, o nasıl bir öfkeyle ayaklarını yere vurmadır. Sayesinde Günüm çok güzel başladı. Ey testosteron sen nelere kadirsin.
Söylemek istediklerimse, spor salonu ya da böyle ortamlar sosyalleşmek için değildir. Herkesin tek bir amacı vardır o da tabii ki spor yapmak. İnsanlar sizin ağırlık çalışmanıza bayılıp, size ilgi duymazlar allaseniz kendinize gelin.

hak yeme hell yeah
Çok üzgünüm sözlük. Sebebi çok saçma gelebilir ama saksıdaki çiçeklerimden biri ölmüş. Ayrım yapamıyorum canlılar arasında. Sırf ses çıkaramıyor diye, bitki işte diyip geçemiyorum. Kedim, köpeğim ölse bu kadar üzülürdüm.

Ve içlerinde en güzel olanıydı. Sabah muhteşem bir şekilde filizlenmişti. Öyle dik duruyordu ki... Akşam geldiğimde bildiğin gövdesi tüm sertliğini kaybetmiş şekilde toprağa yatmış halde buldum.

Onun hayat bulmasına ben vesile olmuştum. Kim bilir onlar da hayvanlar gibi doğduklarında aynı evi paylaştığı insanı tanıyordur ve benimsiyordur belki.

Belki de sabah ben onu çok iyi sanırken bana derdini anlatmaya çalıştı ama işte...
bouii
Cehaletime verin grip midir nezle midir bilmiyorum ama böylesi bir hastalık abartılır mı diyordum. Demez olaydım yatak döşek yatıyorum.
Bahar alerjisiyle karışık bu hastalık yüzünden sürelikli hapşırırarak derdimi de anlatamıyorum. Tek güzel yanı ölürsem tanrı var mı sorusuna iflah olmaz bir imansız olarak cevap bulacağım. Olmadı size kart atar filmin sonunu söylerimde bazılarınız imana gelir.
bouii
Taş devrinde kalmış ilk sevgilimin çocuğu olduğunu öğrendim. Üstüne benim adımı koymuş ki adam o ergenlik günlerinde 'bir gün kızım olursa adını bouii koyacağım' demişti de inanmamıştım. Hayat ne garip vapurlar falan.
icgqhs
Bir an evvel uyanın zira rüyaları gerçekleştirmenin yolu uyanmaktan geçer.
Aydınlanın, kendinize gelin ve harekete geçin.
Kendiniz için yeni bir şeyler yapın vakit henüz varken...
diko
Hayatin acımasız gerçeklerine ve hayatın ciddiye alınması gerektiğine yeni yeni alışıyorum. 2 sene öncesine kadar lay lay lom yaşayan ben şimdiler de hayatı sorgular oldum. Hayat gerçekten zormuş ve insandan kaçmak mümkün değilmiş.
turuncu gemi
muhteşem bir sanat müziği esermizde de dediği gibidir.

''ömrümüzün son demi son baharıdır artık
maziye bir bakıver neler neler bıraktık''

ömürsel büyük bir tıkanıklık yaşamaktayım. bu tıkanıklıkta elbette maddi boyutlarda var. lakin emekçi insana yoksulluktan, borçtan yakınmak yakışmaz. çalışılır ödenir. fakat hepsinden ve her şeyden bağımsız gram neşem yok. herkesten özür dileyerek söylüyorum ki herkesin sığlığından sıyırmış vaziyetteyim. söylemek isterim ki söylediğim meclisten tamamen dışarıdır. çevremdeki insanlardan ve yeni tanıştığım insanlardan bir derinlik ümit etmekten usandım bıktım.
hatta bir süredir bu sığlıkla yaşamanın yaratıcı yollarını aramakla geçmeye başlamıştı hayatım. tanıştığım insanların çok yerini görmezden geliyordum. hatta derinliği bazen bir boya edip boyamaya başlamıştım onları. bundan da bıktım. yoruldum. bu ettiğim en başta insanlara büyük saygısızlık.

yaşamaktan bıktım. intihar etmeyeceğim. artık öyle bir dünyada yaşamaya başladık ki, sevdiğimiz insanlar yaşamak adına bir pranga. bu prangayla da yaşamak istemiyorum aslında. bugün 36 yaşımdayım. babam 36 yaşında ölmüş. en sevdiğim dostumu 36 yaşında kaybettim. bu sene içinde suçlanmayacağım bir biçimde ölmenin umudu içindeyim artık. eskiden umutsuzluk organımı aldırdığımla övünürdüm. şimdi anladım ki bu organ yetmezliği bünyemi aşırı şekilde yormuş.

yükseklerden bakamıyorum
korkuyorum
derinlik çekiyor kendine
düşecekmişim gibi içimin derinliğine
başım dönüyor yükseklerden
çekiyorum beni kendi derinliklerime

en derini dünyanın kendi uçurumum
başım dönüyor içimin derinliğinden
bigün kaldırıp kendimi fırlatacağım
kendimi kendi içime atacağım

kartal kanatlarının da bir sınırı var gökte
uçakların da füzelerin de
bütün o sınırları aşacağım
kendimi içimdeki sınırsız boşluğa bırakacağım

durmadan çekiyor beni bu dipsiz doruksuz uçurum
gözlerim kararıyor içime bakınca
atıp kendimi kendime
derinlik korkusundan büsbütün kurtulacağım
6 /