sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

icgqhs
Yaşlandığımı iyiden iyiye hissediyorum artık. Daha az heyecanlar bazen pes etmeler falan derken.
Amaaan kim uğraşacaklar var tabii onlarda ayrı dert.
Neyse tam ortasındayım yağmurun, rüzgarın diye devam eden şarkı sözleri belirdi içimde.
Her nerede ne yapıyorsa yapmaya devam etsin.
Yok öyle değil, dayı dedi ki, benden önce ne yapıyorsa aynısını yapmaya devam etsin. Utanmasın!
Evet böyleydi.
turuncu gemi
her zaman söylerim ki, insanın kendisiyle ilişkisi aynı zamanda başkalarıyla ilişkisidir. başkalarıyla ilişkisi de, kendisiyle ilişkisi. mutluluğun tanımlarından biri de, yaşamın farkında olarak yaşamaktır. zannediyorum ki toplumda birey, yukarıda vurguladığım hususu gün içinde gerektiğince aklına getirerek yaşamalıdır. bu sayede, en önemli benlik ilişkimiz olan öz saygının, toplumsal ilişkilerdeki en derin katman olduğu daha da iyi anlaşılacaktır.

söylediklerimde bazı şeyleri bazı şeylere bağlayamazsam affola. adı üzerinde işte, lakırdılarımızı döküyoruz buraya.
bugün, çok da sevmediğim bir çalışma arkadaşımın el yazısı pusulasını aldım. yazdığının muhtevasından önce şu geçti aklımdan ''kadına bak yaa, kaç yıl okul okumuş, el yazısı kıllı kaba etlerimden de çirkin''
sonra kendi el yazımı düşündüm. mesai arkadaşımın yazısı, olabilecek en iyi şekilde tanımladığım gibi olsa da en azından okunabiliyordu. benim öyle bir el yazım var ki, yazı değil sanki esmeralda oyunundaki quasimodo. allahtan şu bilgisayarlar falan epeydir hayatımızdaki, el yazımı uzun süredir güneş altında hiç bir beşere göstermek zorunda kalmıyorum. yazı yazı değil mübarek, böyle bir insani zaaf işte.
mesai arkadaşımı hiç sevmediğim için, kendi çirkinliğime bakmadan oluşturduğum yargıdan çok utandım. ama hayır, sırf bu yüzden o arkadaşımdan özür dileyecek erdemde bir insan da değilim.

diyeceklerimi çok dağınık anlatmış olabilirim fakat ne önemi var. başlık var dediniz yazdık işte. iyi de oldu, rahatladım ama.
hak yeme hell yeah
Şöyle geceye kadar içip sokaklar bomboşken kulağımda lanetli şarkılardan bir liste ve vücut ağırlığımı öne doğru verip hızlı hızlı yürürken etrafa gerizekalı bakışlar attığım yürüyüşlerimi çok özledim.

Güzel bir akışına bırakma durumu bu. Bence akışına bırakmak böyle olunca güzel. Keşke bir içişte seneler boyu sarhoş eden bir şeyler olsa şu dünyada.
esdemirei
Ah, sözlük, ah. Yaklaşık 2 yıldır ailesini öne sürerek görüşemediğim bir arkadaşım vardı. askerliğin ilk ayı soğuk konuşmasından ötürü konuşmayı kesmiştik. Gece İnstagram'ın Senin İçin Önerilenler kısmında bu arkadaşın abisini, abisinin son paylaşımında da bu arkadaşın ad soyadında başka kişi tarafından yapılmış etiketi gördüm. Etikete girince İçeriğe Ulaşılamıyor uyarısı aldım. Tarayıcının gizlilik özelliğinden bakınca da beni engellediğini fark ettim. Normalde bu tür şeyleri takan bir insan değilim. Günlüğüme karalar, zihnimden atarım. Ama nedense Bu 2 yıldan önceki yıllarda 2 yıllık muhabbetimiz aklıma gelince bu bana biraz koydu. Bir de engel yiyecek türden bir şeyler yapmamıştım. “Ne diye beni İnstagram hesabından engellediğini sormamın bir mahzuru var mı? Hem beni kendinden uzak tutan sensin, hem de beni engellemişsin.” şeklinde bir mesaj attım. Bana gelmiş, “Özür dilerim. Seni kırmak istememiştim. Neden engellediğimi açıkçası tam hatırlamıyorum ama büyük ihtimalle İnstagram'dan beni takip edersen diğerlerinin görebilecek olmasıdır” şeklinde mesaj atmış. Öncelikle bu arkadaş gibi nice insanlar “özür dilerim” cümlesinin içini dışına çıkarttığı için bu cümleyi kullananları ciddiye almadığımı belirteyim. Çünkü bir şeyi sık sık kullanınca ilk etkisini ve etkinin verdiği sonuçlar kayboluyor. Benim gibi arkadaşlık ilişkilerini önem veren birini, geçen zamanda tanıyamamışsan bu zaten senin arkadaşlığını sorgulatır hâle geliyor. Kaldı ki neden engellediğini bile hatırlamıyor. Bir insanı engellemek için zoruna gidebilecek bir neden olması gerekir. Kişisel nedenler. Bunu bile hatırlamaması bile üzücü. Arkadaşla ilişkimizin başlarında ailesiyle sorun yaşamıştık. Arkadaş intihara eyilim sahibi birisi. Ara ara bu meyilini kullanarak beni suistimal ettiği oldu. Bu suistimaline rağmen bağlantımızı koparmamaya çalıştım. En son yılbaşında iyi seneler şeklinde bir mesaj attığından beri yazmama rağmen telefon numarası telefonumdaydı. Ben de “Neyse. Ya hep ya hiç mantığında engellemişken tam engelle de hakkını yemeyeyim” şeklinde mesaj attım. Bana “Engellemek istemiyorum. Zaten konuşmuyoruz. Neden bu kadar sinirlendiğini anlamadım” demiş. O an çıldırdığım andı. Ya kendimde ya da bu ve bunun gibi insanlarda bir sıkıntığı olduğunu kendime söyledim ve konuyu uzatmanın yersiz olduğunu anlayarak “Haklısın. Neyse. Benimki de iş ki bunu sana sormuşum” deyip bu arkadaş dediğim kişiyle bağlantıyı koparmanın hak olduğunu anladım.
bouii
Yarın ve ondan sonraki gün kardeşim evleniyor ki düğün yeterince manevi bir külfetken üstüne her odadan varlığından yeni haberdar olduğum akrabalar çıkıyor. Ben böylesi bir gereksiz aktivite için böylesi gereksiz bir kalabalık daha görmedim. Üstüne de on yedi yaşındaki kuzenimin bile kavalyesi ile katılacağı ortamda bilin bakalım kim yalnız?
bouii
Yanlış olduğunu bildiğim hatalarımı ısrarla sürdürmeyi bıraktığım andan itibaren çok daha hafiflemiş hissediyorum. Genel olarak kırıldığım şeyleri içimde tutup tutup kendime zarar vermek yerine minicik olaylarda fırtınalar koparıp başkalarına zarar veriyorum ki insanlar böyle olunca celladına aşık kurbanlar gibi değişik bir bağlılık gösteriyorlar. Bir de son olarak herkes anam, bacım, kardeşimdir dedikçe beni neden sınıyorsunuz; yapmayın evladım, yapmayın çocuğum.
hak yeme hell yeah
Öyle yoğun, öyle pislik bir dönemin içinden geçtim ki oturup it gibi üzülmek için yeni fırsat buldum...

Her şeyi bitirip, son yoğun ve zor anımdan kurtulup evime geldiğimde ve kendimi koltuğa attığımda beklenen her şeyin yüklenmesi tamamlandı beynimde.

Bazı kayıpların bırakın yerinin dolmasını, insan kendine bile tarif edemiyor... Yalnız öyle bir zaman ki 'kaybettim' yerine 'kaybetmişsin be oğlum' diyebiliyorum kendime. Falan filan işte.
turuncu gemi
bugün öğlen yemeği yediğim lokantada herkes türkiye -çekya milli maçını izliyordu. istediğiniz kadar linç edin ve hatta vatan haini ilan edin beni, ben milli maçlarda karşı takımı desteklerim hep. beni bu yüzden vatan haini ilan etmeniz umrumda bile değil zira ben linç perver güruh gibi gerçekliğime yabancı değilim. bu güdümün vatana bir ihanet olmadığının gayet farkındayım.

milli takım kazandığı zaman herkes gerçekliğine yabancılaşacaktı. hormonlu üniversitelerde okuyan yığınla genç aldıklarının evrensel bir eğitimle alakası olmadığını düşünmeyecekti bir süre. veya bitirdiği zaman asgari ücretle bile iş bulamayacağı gerçekliğini unutacaktı. asgari ücretle iş bile bulsa 12 saat çalışacağını ve yaşam diye bir şeyden habersiz 40 sene sonra öleceği fikriyatına yabancılaşacaktı.

lokanta sahibi o gün siftah etse de etmese de kazandığının veya kazanmadığının yarısını vergi olarak sömürüleceğine yabancılaşacaktı.

asgari ücret bile alamayan garson akşam evde anca yarı tok büyütebildiği çocuklarına yabancılaşacaktı.

bulaşıkçı teyze evde bir de hizmetçiliğinden ''orospuluğuna'' kadar yapıp kocasından yiyeceğe dayağın iğrençliğine yabancılaşacaktı.

milli gurur diye bir şey yoktur arkadaşlar. milli gurur maç arası reklamlarda dönen ve bizi suudi arabistan daki kanser sayısının 4 katı fazla kanser eden gıda reklamlarında pompalanan bir safsatadır.
turuncu gemi
hepiniz gibi mutsuzum. hepiniz mutsuzsunuz biliyorum, mutlu insanın ne işi var buralarda. umarım yanılıyorumdur ama mutsuzsunuz biliyorum. ben de çok mutsuzum. bunun sebeplerini sayfalarca anlatabilirim fakat gerek yok şimdilik. bol bol buralardayım zaten anlıyorsunuzdur ne kadar mutsuz olduğumu.

günlerdir yeni bir şiar edinmiştim. sadece mutlu salakların hakkı mı hareketli güzel şarkılar dinlemek diye. hatta umut dolu aşk şarkıları. hepsi o mutlu insanlara girsin. sözüm meclisten dışarı. gerçi bu meclisteyseniz siz de nah mutlusunuz ya.
hiç bir aşk acısından müzdarip değilim. aşk acısını bazen satır bazen kağıt yapıp kendimi doğradığım zamanlar geçti şükür.
bugün normal mutsuz insanlar gibi en aptal duygusal şarkıları cam kırığı ederek kesiyorum kendimi. ağlatıyor namusuzlar.

eminim hepimizin geçmişinde ankara oyun havaları gibi geçen günlerimiz oldu. artık yok o günlerimiz. sanırım intihar etmiyorsak bir kaç defa daha o ankara oyun havaları gibi günlerimiz olur munun aptalca umudundandır.
turuncu gemi
çağın anlamsızlığından kavruluyorum. çağın anlamsızlığının yanına kendi hiçliğim konulunca korkunçluk bir leviathan'a dönüşüyor içimde. kavrulma eylemselliğim hiç bir çağın kalitesizliğine benzemeyen bu zamanın yağıyla oluyor. her şey çok yabancı. iki yılı aşkındır oturduğum evden, çalıştığım iş yerine ve şehre kadar bu böyle. 2 kusur yıldır bombok bir reenkarnasyonun içinde hissediyorum kendimi.

bir hayatım vardı eskiden. güzel bir fanusum ve kendime ait bir momente zamanlarım. kendi insanlarım vardı çevremde. kendi şehrimdeydim. bildiğim ve sevdiğim bir işi yapıyordum. ahh şu aşk acısı denen anlam ve bazı zamanlarsa ise kocaman bir anlamsızlık. bazen hicret hali en sağlıklı insan halidir. isyan zaten en güzel insan halidir. hicret bir kaçış değil yeni yaşama sağlıklı bir başlangıcın miladıdır. ben de böyle bir fikriyatla terk eylemiştim her şeyi. ama işte hicret'in momentini çok iyi ayarlamak lazzımış. bunu yapmadığında kendini hicret diye kandırdığın kalitesiz bir reenkarnasyona dönüşüyor.
kombiwankenobi
Hayatımdaki çoğu özel insanları bu zamanlar aldım hayatıma. Hep bu vakitler birilerine çok çok çok değer verdim. Ah be eylül ayı hem nefretimsin hem özelsin. Heyecanım, duygularım hep taze senin zamanında.
turuncu gemi
bugün içimden geçen bir çok şeyi yıllar evvelinden ümit yaşar oğuzcan özetlemiş;

nasıl aldandık bunca zamandır
nasıl inandık güzelliğine hayatın
bize ne doğan güneşten
büyüyen buğdaydan akan sudan bize ne
alabildiğine kederliyiz yorgunuz
bize dostlugu öğrettiniz
bize sevmesini öğrettiniz böyle delicesine
sevdikse günahlarımız tanrının boynuna
sevilmedikse insanlar utansın kederimizden
ne aradık ne bulduk dünyanızda söyleyin
bir sevgiyi bile çok gördünüz bize
öpüştük uykularımızda ayıpladınız
kara kara yengeçleri saldınız üstümüze
şimdi de bir yaşamaktır tutturmuşsunuz
rahat bırakın bizi
göğüyle deniziyle
taşıyla toprağıyla
o yoktan var ettiğiniz tanrısıyla
dünyanız sizin olsun.
antik acilar carsisi
artıyor muyum, eksiliyor muyum yaşayarak bilmiyorum. sanmanın, zannetmenin sancısıyla bu arsız, bu mühürsüz, bu çiçeksiz mektup niçin tutuşturuldu ellerime? beni yangınların ve yıldızların üzerinden yüzükoyun düşüren bu kargaşa, bu minareleri yere serilmiş inanç kubbesi, yanıldığım iddia.. beni kopartarak, parçalayarak, ufaltarak, hazmetmesi midir yaşamak?
kombiwankenobi
güçte samimiyetsizlik seziyorum yoda.
şöyle hiçbir düşünmeden dört-beş gün bilgisayarımla ve kitabımla tatil yapmak istiyorum.
büyük bir dedikodu duyup günlerce yorumunu yapmak istiyorum.
bouii
Ne zaman bir şeye çok üzülüp, sinirlensem kollarım ağrımaya başladı. Sanırım vücudum seni ve bana yaşattıklarını artık taşımak istemiyorum demek istiyor. Bende, bende diye mesajı geri yollamanın bir şekli var mıdır acaba?
hak yeme hell yeah
Üst komşularım ağır sevişiyor. Hayır, izolasyon olmasına rağmen bütün sevişme olduğu gibi bizim evde. Kadının çığlıkları ve tak tuk sesleri gerçekten sinirlerimi bozuyor.

Oklavayla yukarı mı vursam diyorum ama top atılsa duyacak gibi değiller.
turuncu gemi
hayvan gibi sıcak bir mersin gecesinde yaradana sığınıp klimayı açarak twitterda geze geze uykumu getirmeye çalıştım. yaradana sığınmadım aslında, akşam işten döndüğümde elektirik faturam sadece 86 tl gelmiş buna sığınarak açtım klimayı. hatta buna sevinçten apartmanı başkentli resul oyun havalarıyla inlettim. makarnanın yanında bir kâse daha yoğurt yiyerek kendimi zengin hisettim.

twitterdan da uyku tutmadı bir sigara daha yakayım dedim. ölmeden önce yahuu yaşamında en çok gurur duyduğun neler vardı sorusu sorulsa nasıl cevap veririm diye düşündüm. büyük ihtimal o zamanlar gelince de yine kendi kendimle konuşuyor olacağım. umarım halâ sözlükler de olur.
buna cevaplarımdan biri ali ekber çiçekle aynı yy'de doğmuş olmaktır. büyük ustanın çağdaşı olmaktır.
diğer cevabım ise yüzlerce umut kırığına rağmen yaşadım ulann!! olacak. aşk kırıntısıyla doymayı bile kim kaybetmiş biz bulacağız bu zamanda. yahut hayal kırıklıklarından şikayet edecek lüksü kim verir ki bize.
iyi bir umut ve hayal amelesi olduğum için yaşamım boyunca kendimle gurur duyuyorum. bir gün bu amelelikte iş cinayetiyle ölmek dileğiyle...
bouii
Çok çok uzun zamandır hep mutsuz hissediyordum. Çevrem, emek verdiğim herkes sanki ruhumu emiyordu ama artık mutluyum. Bu öyle kendimi kandırıyorum, günü geçiyorum tarzında bir mutluluk değil. O kadar gerçek bir his ki elimi tutsam sanki onu tutacağım.

Bir de son aylarda yaptığım bir iki yanlış yüzünden aynada kendime bakamayacak kadar midem bulanıyordu ama kendimi affetmeyi başardım.

İşin Özeti ; mutluyum len, bildiğin dümdüz mutlu ve huzur doluyum.
9 /