yanılsamadır. kimse özel ve mükemmel değil. sadece biraz farklı. seçim yapıyoruz.. bunun en iyi kanıtı da hayatımız boyunca defalarca aşık olabilmemizdir. "o" değil de başka biri de olabilirdi. her yerde bize mükemmel gelecek insan var. sadece tesadüfler zinciri ile oluşturulmuş bir zamanlamaya kurban gidiyoruz. kendinizi kandırmayın. herkes "herhangi" biri işte.
aşk
Aşk;
Dilinin ucundaki bir kelime değil,
Uçurumun kıyısındaki son adımdır.
Dilinin ucundaki bir kelime değil,
Uçurumun kıyısındaki son adımdır.
olmayandır
" aşk bile bile tutsaklıktır" sloganına sahip bir parfüm reklamı vardı bir ara. Afili söz. Aşkın tutsaklığı engellenebilir bir şey değildir, bilinçli hiç değildir. Bizi biz yapan ama bizim bile kontrol edemediğimiz paralel-fetöcü biz, üst akıl bizdir aşık olan. En fazla aşkı aşık olunandan uzakta yaşarız, ama aşkın prangaları aşk bizi terk edene dek kalır.
Hepimiz kaybettik daha büyümeden içimizdeki masumiyeti.
Kaybolan masumiyet olunca temiz duyguların nasıl bir şey olduğunu kendimize sorduk, durduk.
Hiçbirimizde karısı başkasına kaçarken ayakkabısına para koyacak sahiplenme duygusu yok.
Şimdi aşk hepimiz için tanımlanamaz harfler bütünü.
Aşk konusunda emin olduğum tek şey var; kalplerimiz bu kadar kirlenmiş, duygularımız bu denli yozlaşmışken asla bize uğramayacağı.
Kaybolan masumiyet olunca temiz duyguların nasıl bir şey olduğunu kendimize sorduk, durduk.
Hiçbirimizde karısı başkasına kaçarken ayakkabısına para koyacak sahiplenme duygusu yok.
Şimdi aşk hepimiz için tanımlanamaz harfler bütünü.
Aşk konusunda emin olduğum tek şey var; kalplerimiz bu kadar kirlenmiş, duygularımız bu denli yozlaşmışken asla bize uğramayacağı.
kısmen keyif veren zehirli bir şey.
ben güzel tarafını pek tadamadım nedense. ders çalışmaya da mâni oluyor. evlerden ırak.
ben güzel tarafını pek tadamadım nedense. ders çalışmaya da mâni oluyor. evlerden ırak.
savaştan döndükten sonra yeniden savaşa gitmek isteyen adrenalin bağımlısı askerler gibi arzularız aşkı yeniden ve yeniden.
aşk bir çeşit rezonans hali. bizi biz yapan pek çok şeyin, duyguların, cinselliğin, hayallerin bir beden bir ruh etrafında, onun vasıtasıyla yaşamla rezonansa gelmesi halidir. bu yüzden yıkıcı olabilir. bu yüzden pik yaptırır veya dip yaptırır. huzur düzenli salınımdadır biraz da. oya aşk bundan çok uzaktır.
aşk bir çeşit rezonans hali. bizi biz yapan pek çok şeyin, duyguların, cinselliğin, hayallerin bir beden bir ruh etrafında, onun vasıtasıyla yaşamla rezonansa gelmesi halidir. bu yüzden yıkıcı olabilir. bu yüzden pik yaptırır veya dip yaptırır. huzur düzenli salınımdadır biraz da. oya aşk bundan çok uzaktır.
mantığın tabuta konulup, toprağa gömülerek duyguların davranışlara yön vermesi. bir tür ruh bütünleşmesi. olumlu/olumsuz tüm soyut duyguları tek taraflı değil, karşılıklı olarak hissetme duygusu. yeryüzünde cenneti tatmak. ölümden zerre korkmadığı halde, o'suz kalacağı için ölmeme arzusu. gerçeküstülüğün ve sonsuzluğun somutlaşmış hali. var olsun.
Eskiler çok doğru söylemiş.
" sevdiğini alamadıysan , aldığını seveceksin"
Aşk budur. Sevdiğinizi almanızı dilerim.
" sevdiğini alamadıysan , aldığını seveceksin"
Aşk budur. Sevdiğinizi almanızı dilerim.
Şairin dediği gibi;
Aşk nedir bilirmisin?
Yüreğinden aşağıya akan nehirlerin
Doğanın tüm kokularını toplayıp
Çağlayanlara dönüştüğü sevgidir aşk.
Aşk nedir bilirmisin?
Yüreğinden aşağıya akan nehirlerin
Doğanın tüm kokularını toplayıp
Çağlayanlara dönüştüğü sevgidir aşk.
Uc harfli bir kelime.
Sonsuz cumleli bir ton duygu.
Kac kisilik olursa olsun, bir seye asik olun.
Sonsuz cumleli bir ton duygu.
Kac kisilik olursa olsun, bir seye asik olun.
" alakalandığımız birisi, bizden uzaklaştıkça ayağı realiteden kesilir. Yani gözümüzün önünde olmadıkça, o gerçek değildir. Ve araya giren zaman ve mesafe onu buharlandırır. Anladın mı ? yani rüya olmaya başlar. Rüya değil, rüyada olmaya başlar. Aşk bir rüyadır. Ve rüyada insan iyi görülmez "
(bkz:matmazel noraliya'nın koltuğu)
(bkz:matmazel noraliya'nın koltuğu)
tamam hiç kimsenin erich fromm olması beklenmez bilimde ama insanların yaşamın içindeki en önemli mevzuları da biraz bilime uygun olarak yaşaması gerekir. arıların ne zaman nasıl bir durumda ne tepki vereceklerine dair vucutlarında programlanmışçasına resektörleri vardır. tırnak kadar hayvan hangi durumda ne tepki vereceğini bilimsel olarak nasıl tepki vermesi yönünde kendisini geliştirebilmişken eşşek kadar insanın bu yönde hiç birşey yapmaması çok yoğun eleştirilmesi gereken bir durumdur.
ailelerimiz sağolsun, pdr ci tayfası saolsun liseden sonra iyi üniversitelere giriyorsun. belki de bu iyi üniversiteyi de ele almak gerekiyor, gerçi daha önce başka başlıklarda doğru şekillerde ele alınmıştır. ama şunu söylemeden edemiyeceğim ki ülkemizde iyi üniversitenin tanımı bilimsellikten en uzak üniversitedir. çoğu üniversitemiz mesleğinde müthiş insanlar yetiştirir ama bilim asla bu değildir.
okul biter, iş yaşamı başlar. para kazanma konusunda şeytandan üç gün önce doğmuş yakınlarımızın yardımları, kendi öz zekamız vesaire gündelik yaşamda çok başarılı oluruz. hayata da iş hayatına da çok bir katkımız yoktur aslında ama işte iyi para kazanıyoruz ve başarılıyız maşallah. insan ilişkilerini de çözmüşüzdür. her insanın sırtında bir akrep iğnesi evrimleşmiş son yıllarda. bizimki de sivrilmiş. riyalar içinde o iğneleri birbirine ne kadar çok değdirmezssek o kadar başarılı insan ilişkilerimiz var işte. bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafını ne kadar kulağımıza küpe edersek o denli gelişmiş kulaklara sahibizdir. ama yazık ki aynalarımız pek gelişkin değildir. biz bir yılana dönüşmüşüzdür bu başarılı kulaklarla göremeyiz. ve ne kadar başarılı bir avcı yılan olsak da sürünerek yaşamak kadar acılı hangi yaşam formu vardır? amaaann her koyun kendi bacağından asılıyor zaten. yaşamda o kadar bilimsellikten uzaklaşmışız ki, kendimiz kendimizi o mezbahanın aidatını cebinden ödeyen müşterisi etmişizdir farkında değilizdir. ben kendi adıma konuşayım ki, düşman vücudumun hiç bir yerine değmemesi pahasına kendimi kendi bacağımdan kendim asıyorum bir süredir.
aşkın gözü körmüş. peehh, sen olayı çok yanlış anlamışssın dostum. öyle bir yılana dönüşmüşsün ki belki bu yüzden antropolojik açıdan da körleşmişssin. ve kendi körlüğünün suçunu aşk kadar gözleri açık bir çağlayana atıyorsun.
bilimi de boş ver, halk arasındaki ''deveyi diken, insanı sken'' eleştirsini de mi duymadın? neden aptal toplum sana bunu dayatıp mutsuzluğunda karşında nanik yaparken bu aptallıkta diretirsin ki. belki de kimse açıkça karşımızda nanik yapmıyor böyle durumlarımızda. içlerinden yapıyor sen göremiyorsun bu yüzden.
insan bilimsellikten uzaklaştıkça, mutluluk dahil herşeyden uzaklaşıyor. bilimselliğe yol almak belki herzaman mutlu etmez insanı ama bari onursuzca bir mutsuzluktan korur. içinde ki öznel güç ise seni herşeyden korur.
ailelerimiz sağolsun, pdr ci tayfası saolsun liseden sonra iyi üniversitelere giriyorsun. belki de bu iyi üniversiteyi de ele almak gerekiyor, gerçi daha önce başka başlıklarda doğru şekillerde ele alınmıştır. ama şunu söylemeden edemiyeceğim ki ülkemizde iyi üniversitenin tanımı bilimsellikten en uzak üniversitedir. çoğu üniversitemiz mesleğinde müthiş insanlar yetiştirir ama bilim asla bu değildir.
okul biter, iş yaşamı başlar. para kazanma konusunda şeytandan üç gün önce doğmuş yakınlarımızın yardımları, kendi öz zekamız vesaire gündelik yaşamda çok başarılı oluruz. hayata da iş hayatına da çok bir katkımız yoktur aslında ama işte iyi para kazanıyoruz ve başarılıyız maşallah. insan ilişkilerini de çözmüşüzdür. her insanın sırtında bir akrep iğnesi evrimleşmiş son yıllarda. bizimki de sivrilmiş. riyalar içinde o iğneleri birbirine ne kadar çok değdirmezssek o kadar başarılı insan ilişkilerimiz var işte. bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafını ne kadar kulağımıza küpe edersek o denli gelişmiş kulaklara sahibizdir. ama yazık ki aynalarımız pek gelişkin değildir. biz bir yılana dönüşmüşüzdür bu başarılı kulaklarla göremeyiz. ve ne kadar başarılı bir avcı yılan olsak da sürünerek yaşamak kadar acılı hangi yaşam formu vardır? amaaann her koyun kendi bacağından asılıyor zaten. yaşamda o kadar bilimsellikten uzaklaşmışız ki, kendimiz kendimizi o mezbahanın aidatını cebinden ödeyen müşterisi etmişizdir farkında değilizdir. ben kendi adıma konuşayım ki, düşman vücudumun hiç bir yerine değmemesi pahasına kendimi kendi bacağımdan kendim asıyorum bir süredir.
aşkın gözü körmüş. peehh, sen olayı çok yanlış anlamışssın dostum. öyle bir yılana dönüşmüşsün ki belki bu yüzden antropolojik açıdan da körleşmişssin. ve kendi körlüğünün suçunu aşk kadar gözleri açık bir çağlayana atıyorsun.
bilimi de boş ver, halk arasındaki ''deveyi diken, insanı sken'' eleştirsini de mi duymadın? neden aptal toplum sana bunu dayatıp mutsuzluğunda karşında nanik yaparken bu aptallıkta diretirsin ki. belki de kimse açıkça karşımızda nanik yapmıyor böyle durumlarımızda. içlerinden yapıyor sen göremiyorsun bu yüzden.
insan bilimsellikten uzaklaştıkça, mutluluk dahil herşeyden uzaklaşıyor. bilimselliğe yol almak belki herzaman mutlu etmez insanı ama bari onursuzca bir mutsuzluktan korur. içinde ki öznel güç ise seni herşeyden korur.
Aşk tek yönlüdür. Aşık vardır mâşuk vardır. Biri diğerine aşık olur. Maşuktaki aşk, aşığın yansımasından ibarettir. Güneşin ayı parlattığı gibi, güneş ayı aydınlatır. Ay güneşten ışık aldığı müddetçe ışıldar. Ne zaman ki güneş ışığı keser ay karanlığa gömülür. İki kişiden birinin diğerine aşkı da böyledir. Aşık mâşuk a aşkını sürdürdükçe maşuk da ona aşığım zanneder.
Tasavvufta ilkedir, aşk yukardan gelir. Müridlerin üstadlarına duyduğu aşk, aslında üstadın onlara olan muhabbetidir. Dervişin mevlaya aşkı, mevla nın dervişin kalbine koyduğu aşktır.
İnsanlar arasındaki aşk sevgi de böyledir. Eğer birine duyduğunuz aşk azaldığında karşı tarafında aşkı azalıyorsa, o aşk size aittir. Sizin duyduğunuz aşk azaldığı halde karşı tarafın aşkı sürüyorsa o aşk karşıdan gelmektedir.
Cânibi mâşuktan olmazsa muhabbet âşığa,
sa'yi âşık âşığı mâşuğa îsâl eylemez
Eğer mürşidden olmazsa muhabbet aşığa,Aşığın uğraşması onu mürşidine ulaştırmaz…
Tasavvufta ilkedir, aşk yukardan gelir. Müridlerin üstadlarına duyduğu aşk, aslında üstadın onlara olan muhabbetidir. Dervişin mevlaya aşkı, mevla nın dervişin kalbine koyduğu aşktır.
İnsanlar arasındaki aşk sevgi de böyledir. Eğer birine duyduğunuz aşk azaldığında karşı tarafında aşkı azalıyorsa, o aşk size aittir. Sizin duyduğunuz aşk azaldığı halde karşı tarafın aşkı sürüyorsa o aşk karşıdan gelmektedir.
Cânibi mâşuktan olmazsa muhabbet âşığa,
sa'yi âşık âşığı mâşuğa îsâl eylemez
Eğer mürşidden olmazsa muhabbet aşığa,Aşığın uğraşması onu mürşidine ulaştırmaz…
Aşk nedir bilmem ben.tanrı gibi sürekli insan zihninide yaşadıkları ve zamanla değişen bir kavram.birini tutkuyla sevince kıskanç ve öfkeli oluyorum.bu sevgi yerini daha şefkat dolu bir sevgiye bırakınca çocuk gibi oluyorum.öyle sevmeye başlıyorum.kızmıyor sorgulamıyor hoşuma gitmeyecek bir şey yapsa bile tutkulu zamanlarımdaki gibi sert çıkıp hesap sormuyorum.çünkü incitmek istemiyorum.aşk bu açıdan aşırı bir duygu.sevgi daha insancıl gibi.
Belirli dönemlerde hormon bozukluğu nedeniyle dengesiz davranışlar toplamıdır. Hani derler ya aşkın ömrü iki yıldır. İşte bu hormon bozukluğu 2 yıl sürüyor.
hiçbir zaman tam olarak bir tanımı olmayacak yoğun ama çok yoğun duygu.
hem vezir eder hem de rezil eder.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
hem vezir eder hem de rezil eder.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
habersizce, başkalarında kendini bulma, görme, duyma çabası. dört nala koşan hormonlar işi daha tanrısal, ilahi kılıyor elbette, ancak özü görmemek işten bile değil.
uzun bir zamandır bana uğramamıştır.Bu sebeple nasıl bir şey olduğunu unuttuğum duygu veya duygular bütünü
(bkz:Yeniyor mu peki ?)
(bkz:Yeniyor mu peki ?)