yalnızlık

aragorn
Bir insani siyasal ve sosyal hayata hazırlayan önemli bir pratiktir. İnsan yalnızlığı kimsesizlik olarak algiliyor bu pratikten yoksun kalarak diger insanların arasinda bunu bu eksikliğini gidermeye çalışıyorsa bu caba beyhudedir. Sonu malupluktur. İnsan yalniz kalarak kendiyle arkadaş olarak kalmiyorsa aşırı sosyal bi hayatin reel ya da sanal olmasi farketmiyor. Cok aktif sosyal hayatınız olsa bile bu pratiğiniz yoksa yanilgi ve yenilgi kacinilmazdir.

Sosyal medyada olmakla sosyal hayatta olmanin bunpratik olmadan hic bir farki ve değeri yoktur.


zenginsozluk.com/foto
kozmos
esasen böyle bir şey yok.
normal olan bu çünkü. normalde olmayan ama çevresel faktörlerle edinilmiş o kabuğun, o yanılsamanın kırılması sürecinde isimlendirilen bir ruh hali.

tek ve çıplak geldik dünyaya.
azrailin regl donemi
tanımsızdır. silmeyin lütfen.

sabah sabah çok ilginç bir kafa yaşıyorum. saatlerdir uyumuyorum. 36. saate giriyorum. ki bu süreçte yaptığım aktivitelerden olsa gerek zihnim olayları çok farklı algılıyor. büyük resmi görmek ya da ona çok zıt olan algılama yeteneğimi kaybetmiş gibi bir kafa yaşıyorum. bu demektir ki zorlu bir rem uykusu beni bekliyor. varla yok arası olan beynim bunun için yalvarıyor belli ki.

mesela bu başlık. aklıma öyle bir esti. sonra bir anda beynim durdu. dedim kendime, hani şu (yalnızlık) şey neydi ya? yalnızlık mıydı? kimsesiz anlamına gelen şu kelime? aklıma geldi ama halen kafam almıyor. en sade haliyle yalnız' bir bakıma da "ama" veya "fakat" değil miydi ulan?

tek başına, kimseye ait ve kimseye sahip olmamak yalnız ve yalnızlıkmış. ilginç geliyor şuan. yemin ederim edebiyat yapmıyorum.. kafam iyi dostlar. algılarım zayıf şuan.

neyse.. yalnızlık hayatın neresinden baktığınızla ve nasıl bir duruş sergilediğinizle ölçülür size uzaklığı ve yakınlığı. fekat kesin bir gerçektir ki her insan bu hayatta her daim yalnızdır. onun haricinde nasıl bir yalnızlık içinde olduğunuz da önemli..
bazıları evden çıkmaya bile korkar. utangaçlığı ve korkaklığından sosyalleşmeye çabası olmaz ve yağlı, sivilceli bir surat ile bilgisayar başında vakit öldürür.
kimisi farklılıklarından dolayı her ne kadar dışa dönük bir insan olsa da toplum tarafından yalnızlığa itilir. buna meydan okuyacak gücü olmadığından yalnızlığı kabullenir.
kimisi de insanların samimiyetine güvenmez, kendisine zarar vereceğini düşünür. insanlarla bir aradayken huzurlu hissetmez canı sıkılır. bu tip insanlar için yalnızken sinemaya gitmek, bir yerlerde oturup kahve içmek keyif vericidir ve yalnızlığı huzurlu bulur. bilinçli olarak yalnızlıkla dost olur.

bir de sosyal olup kendini yalnız hissedenler var..

bu insanların yalnızlığı daha ağır yaşanıyor. sosyal sandığımız bir çok insan bu durumun içinde. ya gerçek anlamda kendisini seven bir insan olmadığından yalnız ya da insanların onu anlamadığını düşündüğünden içlerinde koca bir yalnızlık yaşanıyor. insanların samimiyetsizliği ve kaypaklığı midelerini bulandırıyor. ve düşünce farklılığından da asla bu insanları kimse anlayamıyor.

kalabalıklar içinde yanız hissetmek yalnızlığın en boktan köşesi. benim gibilerin kaderi. çünkü geçmişindeki sevdiğin kadın, dostlukların ile şuan içinde bulunduğun kaypak bünyelerin arasındaki farkı hesaplarken aslında çok derin bir yalnızlık kuyusuna düştüğünü anlamaya başlarsın.

mudaran
zannımca o kadar sığ bir durumdur ki insanları derin felsefi düşüncelere garketmektedir.
bahsi geçen sığlık şudur ;"anamın karnından doğarken yanımda biri mi vardı amk".
john overmars
Yüksek rütbeli yalnızlık.eğer bir seviye varsa ben o seviyedeyim.insanlar hayatınıza yarım yamalak girdikçe insan daha çok yalnızlaşıyor.alışıyor eskisi kadar yadırgamıyor ama yine de yaani diyor insan.neden suretim duvarlara bakıyor diye.
quares
"ne
neyi
neyle örterse örtsün,
her şeyin bir göstereni vardır.

yalnızlığı gösterense, her şeydir."

"hangi yola koyulursak koyulalım, yalnızlık hep yoldadır. her yere ve her şeye ondan gidilir ve ondan gelinir."

hasan ali toptaş
sikko
mevsimi bile vardır. fakat dünya küresel ısınıyorken, mevsimlerin allak bullak olmasından mütevellit hiç olmadık zamanlarda bile görülebiliyor. hatta şarkısı bile vardır.
antik acilar carsisi
İnsan zihninde tamamen yalnızdır. Bütün hayatı boyunca zihninde yalnız kendi sesini duyar. Peki bir başkasının zihnini size aktardıklarında neler olur? O güne kadar kimse ile paylaşmadığınız her şeyi, belki kendinize bile itiraf edemediğiniz şeyleri bir başkası ile paylaşmak zorunda kalırsınız.
Burada düşünmemiz gereken temel nokta şu ki hayatı tamamen pasif ve silik olarak yaşayan, derin yalnızlık içinde kıvranan bir insanın, başka bir insanın düşünceleri ile bir anda yaşadığı değişim gerçek bir değişim midir? Hani imkan olsa da bizler de zihnimize farklı insanları alabilsek belki hayatımızda eksik olanların farkına varırdık.
turuncu gemi
hüzünlü bir sunay akın şiiri;

şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan

daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı

ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
magic mushroom
Can Yücel sevgi duvarı şiirinde güzel betimler yalnızlığı.

"Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi"

"Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi"

"Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi"


pasaj
bazen keyfi bir tercih, bazen de mecburi bir yöneliştir. ayrıca kelime aklıma şu şarkıyı ve kaybedenler kulübü sahnelerini getirdi:
pasaj
saat beş nalburları pencerelerden
madeni paralar gösteriyorlar,
yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Cemal süreya
mızrabımda ızdırap
"-herkes geçer diyor, geçer mi olric?
herkes ne bilir acımı,
herkes ne bilsin acımızı!…
yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan,
iyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan,
o nefeste boğulmaktan sıkıldım.
ki nefessizlikten değil nefesten boğulmaktır marifetimiz olric…
– evet efendimiz.
– bana katıldığını bilmek güzel. arada ses vermen güzel; içimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan."
bouii
Neden sadece hüzünle eşleştiğini anlayamadığım hissiyat. Tamam doğamız gereği keyfinden mest olacağımız bir dost sohbeti, başını omzuna koyup kokusunu içimize çekeceğimiz bir sevgili arıyoruz ama kim kimi kendisi kadar mutlu edip, sevebilir ki? Kendimizle kalıp, sevmenin hatta iç sesimizle konuşup, üstüne dalga geçip gülmenin tadını çıkarmak yerine neden acısını çekiyoruz? Kendini sevmenin kaçıncı seviyesindeyim bilmiyorum ama her sabah canım kendime sevgilerimi sunmam bile zamanımı alıyor bu yoğunlukta nasıl bir başkasına emek vereyim? Neyse Gideyim de aynada biraz daha kendimi seveyim.
hanc deil yolcu
aslında düşünüldüğü gibi gözle görülebilir bir olgu değildir yalnızlık. yani etrafında insan olmaması değildir. bazen dibindeki insanların çığlığını duymamasıdır. bazen nüfus kayıtlarında yaşıyor yazması onların yaşadığını göstermez.
bouii
Genelde yoldaşım olsa da bazen karşıma kanlı canlı azılı bir düşman olarak geliyor. İşte o noktada hissettirdiği çaresizlik kadar gerçek, muazzam bir his daha hiç tanımadım. Bunları genel geçer yalnızlık edebiyatına katkıda bulunmak için değil tamamen doğru olduğuna emin olduğum bir tespiti dile getirmek için yazıyorum.

Yarenimken kendisiyle çok iyi anlaştığım bu illet herhangi bir ayrı düşüşte sürekli olarak sakladığım, ısrarla inkar ettiğim ve hatta ince ince kanamasına müsaade ettiğim yaralarıma acımadan tuz basıyor. Belki de Tüm eksik, kırılmış yanlarımı bildiği için bana fısıldadığı tüm sözler on ikiden vuruyor. Yapım gereği nasılsın sorusunun asla gerçek cevabını veremediğim için beni elinden kurtaracak tek bir yakınım bile yok. Bu beni öylesine boğuyor ki sol kolumda fiziksel bir acı olarak nüksetmesi hem bedenimi hem de ruhumu acıtıyor.

Zorunlu tanım; böyle bok gibi, iğrenç, bir sürü insana sahipken saptan daha sap hissettiren bir histir.
turuncu gemi
kanaatimce yaşamış en büyük bilim insanlarından eric fromm kaliteli bir yalnızlığı kuramayan insanların kaliteli birliktelikleri de olamaz iddiasını savunur. bence sonsuz kere haklıdır.

benim yaşam anlayışımda her dış ilişki insanın kendisiyle ilişkisidir. kişinin başka insanlarla ilişkisi de kendisiyle ilişkisidir. bunu siyasette şöyle bir olguyla açıklayabiliriz. her iç savaş bir dış savaştır. her dış savaş aynı zamanda iç savaştır.

sıkıldım daha fazla sosyolojik, politik, psikolojik görüş kasamayacağım. eskiden yalnızlığımı pek bir severdim. fakat 35 yaşımdan sonra artık geceleri yatağa girdiğimde kendimi lanetlenmiş hissediyorum. sabah yalnız uyandığımda ise lanetlenmiş olduğumdan emin şekilde kalkıyorum.
yine de bu hal lanetli bir ilişki biçiminden kırk kat iyidir.
3 /