confessions

paintblack

1. nesil Yazar - Havayı kokluyor

  1. toplam entry 0
  2. takipçi 30
  3. puan 2953

şiir sevmemek

keskin nisanci
Kimseye atıfta bulunmak istemiyorum ama şiir sevmeyen, kendini de, insanları da, hayvanları da doğayı da hayatı da sevmez. Hayal kurmayı bilmez, yeni maceralara dalmaz, monoton bir hayat yaşar. Şiir sonu olmayan bu ummandır. Bir gün bir dizede kendini bulmayan, ağlamayan, gülmeyen, öfkelenmeyen gerçek manada aşık da olamaz.

27 temmuz 2017 sturm graz fenerbahçe maçı

olacak o kadar
uefa avrupa ligi 3. ön eleme turu ilk maçında fenerbahce'nin 2-1 kazandığı ve anti-renkli birisi olarak ülke puanı adına sevindiğim maç olmuştur.

fb'de rvp, salih, fernandao ve muhtemelen sevilla'ya satılacak olan kajer kadroda yer almadı. buna rağmen özellikle valbuena ki yatmaya değil baya baya oynamaya gelmiş ve alper'in hareketli oyunları, skertel'in (keşke bizim olsa) savunma açıklarını bıkmadan usanmadan kapatması, fb'ye maçı getirdi. ilk kez avrupa'da boy gösteren ahmethan'da beklediğimden daha iyiydi.
sonradan oyuna giren isla, iş yapar gibi duruyor. dirar için zaman gerekiyor.
eşofman mesofman diye dalga geçiliyor ama aykut hoca iyidir iyi.

seri eksi yasağı

nickotine
zengin sözlük manifestosunda belirtilen yasaklardan biri.

cumhurbaşkanımızın sigara yasağını andırıyor biraz. yasal,ruhsatlı,vergilendirilen,belirli ruhsatlandırma işlemleri ile herkesin satmakta özgür olduğu bir şeyin tüketilmesine izin vermiyor sayın cumhurbaşkanımız. gördüklerinin paketlerini bile alıyor hatta.

güzide sözlüğümüzde ise girilerin beğenildiğinde artı beğenilmediğinde eksi oylanması gibi bir hak tanınmış yazarlara. herhangi bir yazarın arka arkaya birden fazla girisini beğenmemek ise seri eksileme olarak adlandırılıyor.

ölçülmesi son derece zor bir kavram. örneklemek gerekirse son derece dindar bir yazar alkollü içkiyi konu eden girilerden hazetmeyip eksileyebilir ya da sol görüşlü bir yazar adnan menderes,turgut özel,süleyman demirel gibi liderlerin girilerini eksileme özgürlüğüne sahiptir. bir fenerbahçeli olarak galatasarayı fazlaca öven girileri eksilerim ben.

herhangi bir yazar arka arkaya 5 galatasaray girisi yazmakta özgürken ben bu beş giriyi neden eksileyemiyorum ki?

osmanlı ocakları

ulduz
2005 tarihinde dergi 2009 dernek olarak kurulmuş olup gerek dernek tüzüğü gerek pek çok yayın ve yayım kuruluşunda Osmanlı medeniyetini, kültürünü ve tarihini anlatmak, anlamak ve herhangi bir dil-din-mezhep-etnik köken-siyasi görüş-siyasi parti ayrımı yapmaksızın ülkesini-devletini ve devletini yönetenlerini seven herkesi bu duygu ve ruhla bir arada toplamaya, toparlama çalışmak amacıyla başta Ankara olmak üzere pek çok il ve ilçede temsilcilikleriyle hizmet veren bir tüzel kişiliktir. Hiçbir siyasi partiden talimat almayan herhangi bir siyasi parti yahut oluşum içerisinde yer almayan osmanlı Ocakları ülkenin bütünlüğü ve beraberliği, milli duygu ve düşüncelerle, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde varlığını bilen, devletini Osmanlı medeniyetinin devamı olarak gören ve bu amaçla topluma ve kitlelere hitap eden her türlü işkenceye şiddete karşı olan bir sivil toplum kuruluşudur.
açıklamaya göre hiçbir partiden talimat almayan kuruluş.
emin miyiz?

ülkü ocakları eğitim ve kültür vakfı

ulduz
“Türk-İslam Ülküsü” doğrultusunda milliyetçi gençliğin teşkilatlandığı yuvadır. vakti zamanında Galip Erdem'de bu dönemde gençliğin yetişmesi için ocaklardaki özel eğitimlere katılarak gençlere Ülkücülüğü temellerini ve Türk gençliğinin gelecek hedeflerini anlatmıştır.
Şanlı Türk tarihinin kendine yüklediği misyonu her daim yaşatan Ülkü Ocakları 1980 öncesinde büyük bir mücadeleden geçmiş ve binlerce şehit vermiştir.

açlık grevi

frante
gg olmayacak şekilde anlatmak gerekirse..

ergenlik döneminden itibaren çeşitli terör örgütlerinin etkisinde, abilerinin, ablalarının telkinleriyle beynini kontrol edemez hale gelen insanların eylemi. işin ironik tarafı ise devletlerin kontrolünde olan terör örgütlerinin üyeleri bu eylemi devlete karşı gerçekleştirirler. örgütleri ve devletleri yönetenler deri koltuklarda göt büyütürken yeterli gerzekliğe erişenler açlıktan ölürler. bu tabii her örgüt ve devlet için geçerli değil.

insanları açlıktan ölmeye ikna edenlerin üzerlerine bomba bağlayarak kendini patlatmaya ikna etmesi de çok zor olmasa gerek.

pornokrasi

ontolojik sancilarimin merhemi
hafif meşrep kadınların, siyasi iktidarda etkin olduğu hal.


her ne kadar orta çağ tarihçileri ve diğer bazı akademik Kişiler, bu halin söz konusu olduğu dönemleri "karanlık" sıfatıyla ansalar da, dişilin iktidarla rijit temaslar kurduğu, eşsiz zamanlardır bu zamanlar. belirsiz dişil, ubique et nusquam doğasıyla, belirli erkeğin iktidarını "enfeksiyona" uğratmıştır. eril iktidarın baskıcı tutumuna karşılık, kadın, tanınmış figürler aracılığıyla soyunmuş ve iktidarı bir daha aynı iktidar olamayacak biçimde baştan çıkarmıştır. ilk kez, din tarihçisi caesar baronius'un, annales ecclesiastici'sinde karşılaşılan terimin karşılığıysa, papalık'tan yargıçlara, idarecilerden askerlere, pek çok çevrenin, gizliden gizliye (dolayısıyla açık bir ifşayla) fahişelerin güdümüne girmiş olduğudur.


eski romalı hakim verres'in metresi olan chelido, hakimin üzerinde ağır bir tahakküm kurmuş; miletoslu aspasia, atinalı perikles'ten koca bir imparatorluğu esir almıştı. romalı kadın köle philotis, latin askerleri baştan çıkararak savaş kazandırmış; son olarak pornokrasinin bile niteliğini yitirdiği dönemlerde, monica lewinsky ortaya çıkmıştı.


eril söylemler kadını sınırlamıyor; aksine, kadın, erilin sınırlarında dans ediyor. pornokrasi kavramı, günümüzün kadına şiddetini ve sapkın feminizmini anlamak konusunda kritik bir noktada duruyor şahsım nezdinde.

feminen

keskin nisanci
Yani ypg'nin isim değiştirmesi başlığı ortada duruyor. Başlıkla ilgili edecek kelamınız varsa buyrun edin ama muhsin yazıcıoğlu'nu olaya dahil etmeye çalışmak ya da çemkirerek olaya müdahil olmak son derece gereksiz şeyler. Tabi ki herkes istediğini düşünmek de özgürdür. Yazılanlar size yanlış geliyorsa düşüncelerinizi adabıyla dile getirirsiniz. Her siyasi tartışmayı sidik yarışına çevirmeye gerek yok.

Ben siyasi yazılar yazmayı seviyorum ama tartışma adamından bihaber kişilerle siyasi tartışmalara girmek istemiyorum. Bu yüzden de yazılarımda buradaki herhangi birine atıfta bulunmadan yazıyorum, bu arkadaşdan da aynı tutumu bekliyorum.

feminen

ontolojik sancilarimin merhemi
sanırım sözlüğün ciddi bir kısmı illallah etmiş durumda kendisinin pişkinliğinden. yüzü de keçe olmuş yediği ayardan siyasi göbek bağlamış hala acımadı ki acımadı ki tadında şeyler söylüyor.

PKK sevicisi değilse PKK sevicisi başlığına alınmasın, hadi alındı PKK sevicisine giydirene onun bunun çocuğu demek nedir anlamadım.

PKK sevicisi değilim..ama ypg, ama doğunun şartları, ama Kürtler, ama ötekileştirilenler, ama bikbikbik.. ya ne olduğunu bilmiyorsun ya da insanlar saf sanıyorsun, çok da ortası yok bunun. Kürtlerin sorunları başka şeydir terörist bir örgüt hakkında amalı cümleler kurmak başka şeydir. PKK ya ypg ye en ufak kötü söz etmeden sabaha kadar Kürtler hakkında yaz istersen. Boş ve samimiyetsiz.

Nasıl bir mazoşistse ayar aldıkça alası geliyor. akıl sır ermiyor..

feminen

ontolojik sancilarimin merhemi
Ypg nin isim değiştirmesi başlığındaki girisini silen yazar. Refere etmeye gerek yok. Bilen bilir. Daha öncede aynı sebepten söZlükten gitmişti. Pkk sevicisi başlığında daha salyası halıya düşmeden cevap veren de kendisi. Niye bu kadar zoruna gidiyor teröriste onun bunun çocuğu demek ?

zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

ontolojik sancilarimin merhemi
Leylekler göçüyorlar. göçerken aralarına davet ediyorlar. bir sanskrit metninde, gökyüzünü dört mevsimin dışındaki özel bir beşinci mevsimde aşıkların aynı yıldızı arayan yorgun bakışlarının işgal ettiği, kadim bir ülkeden söz edilir. işte bugün gökyüzünü o bakışların esaretinden kurtarıyordu leylekler.

biri bugün bana gelgitte kabaran bir gölün üzerinden göç eden leylek sürüsünün hikayesini hediye etti. gölün güneydoğu kıyılarına yakın bir noktadan başlayan irili ufaklı kayalıklar, arada bir uzun esler vererek kuzeybatı kıyısına doğru uzanıyor; kıyıya henüz uzun bir mesafe varken son buluyordu. olsun, bu da özellikle yabani leyleklerin en güvenli göç yollarını bulmalarına yardım ediyordu. ne var ki bir gün gelgit geldi, gidişine kadar gölü bir okyanusa çevirdi. hatta bir şelalenin çağlayışı vardı şimdi gölde. zeus onu ne zaman cezalandıracaktı? kayalıklar, leyleklerle birlikte gözden kaybolduğunda gölün kibri yeni bir sığınak bulmak zorunda kalacaktı. bu yüzden göl, kayalıkları boğmamak adına sularını çekecekti.

"olduğun yerde kal!" veya "olduğun gibi kal!" derken kolluk kuvvetleri bir sanıktan tam olarak ne yapmasını beklerler? olunduğu halde kalmak, sahnede mephistopheles'in pek iyi icra ettiği, ancak insanın çaresiz titremesine karşılık gelen bir sanat değil midir? kayıtsızlık da titremenin biçimlerinden biri olabilir mi?

tuğrul türkeş

keskin nisanci
Rahmetli alparslan türkeş'in oğlu ve koltuk için davasını satan bir dönek.

Akp'nin insanları kullanıp işi bittiğinde paçavra gibi kenara attığını kendisine hatırlattılar. Yeni kabinede yer almaması beni mutlu etti. Gerçi devlet bahçeli istedi diye kabine dışı kaldığı söyleniyor ama fark etmez, hak ettiğini buldu.

denizli

ulduz
dokuma sanayisinde de ileri gitmiş, türkiye'nin 21. kalabalık şehri. bir gün gelip travertenlerini ısırıp kemirmeye çalışmasam da, olum bu ne ki diye inceleyeceğim sanırım.

arya stark

hunyadi
—s7b1'den Tatkaçıran—

“Tell them the north remembers” sözü westeros'a küçücük salondan korku salmıştır ve frey hanedanını yok etmesiyle kuzeylilerin intikamını alan kızdır.

—Tatkaçıran—

Tanım: ned stark'ın kızı. Eskiden pıtırcıktı şimdi suikastçi.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

ontolojik sancilarimin merhemi
eksi oy olağan bir şey artı oy kadar, birilerini ısrarla eksilemenin genel olarak kötü görülmesi kişisel bir yıldırma politikası güttüğü içindir. artı oylarda enflasyon olabilir yönetimler bunu çok takmaz çünkü insanlar artı oy almak için yazıyor, yazdığının niteliğini ölçmek için ya da karşılığını. az artı oy zaten bir şey ifade ediyor, eksi oy ise saldırı amaçlı kullanılıyor. aksi olsaydı, oylama değil 10 üzerinden notlar verilirdi girilere.

benim açımdan yaptığım şey yazmak ve okumak. kimseyi bilinçli kötü oylamam, beğendiğimi oylarım. kadim dostlarım varsa onlara jestler yapabilirim, bu kadar. ama durduk yere girilerim altında bitip kişisel olarak bana yönelen bir huzursuzluğu üzerime kusmaya çalışan tipler var. kavga yok tartışma yok bu tipler anlamsız kaynağı belirsiz bir sinirle dikkat dağıtıp yıldırma politikasi izlemeye çalışıyor.

yani, herkes kendi kapısının önünü süpürürse çok şık olacak.. habis olandan değil de habisliği şikayet edenden rahatsız olmak, huzursuz emekli apartman amcaları tribine girmek ne garip..

aşk

keskin nisanci
''üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin?
aşk dersin... sen dersin... ben dersin...
sen, ben biter; biz dersin. gün gelir git dersin..
peki dur kelimesinden haberdar değil misin?
dur demeyi bilmez misin?
git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?''

(bkz:can yücel)

batman begins

poor
christopher nolan'ın çektiği batman serisinin ilk filmi. zaten ilk filmle vuruyor seri. senaryo david s.goyer'e ait. batman mi kim? ve tabii ki christian bale. müzikleri de güzeldir: david julyan.

bence süper ötesi bir seriye giriştir. bruce wayne'in batman oluşu sürecini konu alır. spoiler vermek istemiyorum ama daha izlemeyen varsa izlesin.

Ukdeci: paintblack
edit: kesin izleyin seriyi. nolan diyorum. müzikler efsane diyorum. bale diyorum. bakın.

ukde doldurmak

keskin nisanci
başlık açma sıkıntısı yaşandığı anlarda imdada yetişen bir durum. yalnız bu konuyla ilgili bazı sıkıntılar var, eğer doldurulmak istenen ukde ile ilgili elde bilgi varsa yazılmalı yoksa bir kaynağa başvurulmalı ama canım ukdeler tek cümle ile geçiştirilmemeli.