yalnızlık

quares
"ne
neyi
neyle örterse örtsün,
her şeyin bir göstereni vardır.

yalnızlığı gösterense, her şeydir."

"hangi yola koyulursak koyulalım, yalnızlık hep yoldadır. her yere ve her şeye ondan gidilir ve ondan gelinir."

hasan ali toptaş
monster degree
Çok bilinmeyenli bir denklem. Birileri çözsün artık şu "Kader midir yoksa seçim mi?" handikabını.

Ben neden mi yalnızım? bana dağlar dayanmadığı için tabii ki.

övündüğümden değil de zor insanım ben, tahammül etmek hiç kolay değil bana. eden de ancak sayılı gün tahammül edebildiğinden ne onun zamanından çalınsın ne de benim sinirlerim zıplasın.

iyi böyle.
mudaran
zannımca o kadar sığ bir durumdur ki insanları derin felsefi düşüncelere garketmektedir.
bahsi geçen sığlık şudur ;"anamın karnından doğarken yanımda biri mi vardı amk".
zirtlan
Şarkılara filmlere ve hayata dair her detaya tema olmuş duygu durumu. Şimdi yazsam onlarca şarkı aforizma çıkar ama ben pek bilinmeyen bir şiir yazacağım. Merhum sanatkar yaşar Kemal'in ezbere bildiğim şiiri, yalnızlık;

YALNIZLIK

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin
Yol olsan kimse geçmez,
Su olsan kimse içmez
El adamı ne anlar senden…
Çıkarsın bir dağ başına
Bir ağaç bulursun
Tellersin pullarsin
Gelin gelin eylersin
Bir de köpürmüş gelen o bulutları görürsün
Başka ne gelir elden…


john overmars
en son ne zaman sevgiyle biri bana dokundu hatırlamıyorum.7-8yıl önceydi sanırım.öyle bir şey yalnızlık. bir insan haddinden fazla yalnız kalırsa içinde biriken tek şey öfke olur.
sikko
mevsimi bile vardır. fakat dünya küresel ısınıyorken, mevsimlerin allak bullak olmasından mütevellit hiç olmadık zamanlarda bile görülebiliyor. hatta şarkısı bile vardır.
antik acilar carsisi
İnsan zihninde tamamen yalnızdır. Bütün hayatı boyunca zihninde yalnız kendi sesini duyar. Peki bir başkasının zihnini size aktardıklarında neler olur? O güne kadar kimse ile paylaşmadığınız her şeyi, belki kendinize bile itiraf edemediğiniz şeyleri bir başkası ile paylaşmak zorunda kalırsınız.
Burada düşünmemiz gereken temel nokta şu ki hayatı tamamen pasif ve silik olarak yaşayan, derin yalnızlık içinde kıvranan bir insanın, başka bir insanın düşünceleri ile bir anda yaşadığı değişim gerçek bir değişim midir? Hani imkan olsa da bizler de zihnimize farklı insanları alabilsek belki hayatımızda eksik olanların farkına varırdık.
vantablack
beni yalnız bıraktılar. tek başıma kaldım bu hayatta. öyle olunca da konuşabildiğim bir tek ben, kendim oldum. ve size bir sır vereyim, benim muhabbetim hiç çekilmez. ve böylelikle kendi kendime konuşarak, her şeyi içime ata ata çok küçük yaşlarda içimin fazla genişlemesine sebep oldum. belki de şu köşeye bir yemek takımı alırım, kafayı daha iyi şartlarda yiyebilmem için.
morunontonu
Eve gittiğine kapıyı anahtarla açmak zorunda kalmaktır. Gün be gün ekmeğin küflenişini izlemek. Gece uyuya kaldığın yerde sabah kendini o şekilde üşümüş bulmak. Sallama çaya alışmak çünkü demlesen bitmeyecek bunu çok iyi bilmek. Hasta olduğun zaman ateşini ölçen kimse olmayışıdır yada birinin size kıyamadığını hissedememektir. Bazen öyle bir hal alır ki ölseniz ne zaman fark edileceğinizi düşünmek zorunda kalırsınız. Yalnızlık gridir. Zamanında beyaz umutlu birinin zamanla yok olup kararışına şahitlik eder.
hamlet
Dünyanın en boktan şeyi.

Hayatımda altı ay yalnız kaldım. Kafayı yiyordum.
Hatta biri görse kesin yediğimi zannederdi.

Ancak kendinizi bir şeylere verirseniz yalnızlık inanılmaz faydalı da olabilir. Bilim ya da sanat gibi işlerle uğraşıyorsanız yalnızlık sizin için besin kaynağı gibidir.

Yine de Delirmiş bilim insanları ya da sanatçıların sebebi bana göre yalnızlıktır. İnsan dostluğu nesnelerde aramaya başlayınca kafayı yemesi çok uzun sürmez.
monster degree
Alışılıp da tüm rutin buna göre kurulunca bir türlü kurtulunamayan durum.

Öz eleştirimi en acımasız şekilde yaptığım günlerden kafamı uzattım bugün. Vardığım sonuçlar korkunçtu. Yalnız olmaya alıştığım sürede kendime kurduğum hayat, rutinim, insanlara davranış şekillerim, kendimi düşürdüğüm durumlar kısa vadede yalnızlıktan kurtulabilecek bir insana ait hâller değillerdi. İnsanı, kendine çekidüzen vermeye iten öz muhakemeleri seviyorum, her ne kadar darmadağın olduğumu hissetsem de bunlardan çıkmayı da. Uzunca bir süredir vermediğim kadar keskin kararlar, olmadığım kadar pişmanlıklar, yapmadığım kadar net planlarla dolu ceplerim. Aynı nehirde yıkanmaya sizleri de beklerim.
niye bele uzundur yollar
şahsen nerede hata yaptığımı çok anlayamıyorum. kendindeki problemlerle yüzleşmeye o denli alışkın olduğunu sanan, kendini cesur sanan, etrafındansa bazı girişimleri sebebiyle -kariyervari- cesur görülen ben, o güçlü görülen ben... kendimi tanımak konusunda çok cesur değil miyim buna rağmen? felsefe yapmak kendim hakkında, neden beni bir yere vardırmıyor? tefekkürü mü beceremiyorum yoksa? kendimi neden bilemiyorum, neden bulamıyorum. belki allah'ı da bulurdum böylece, -yani öyle deniyor- -öyle bir söz var- -ayet miydi hadis miydi anımsayamadım- "kendini bilen rabb'ini bilir." diye.

telefonları açmamak çok çözüm olmuyor. açmak da. "şu gün buluşuyoruz." "bak bizi ekme ha." buluşunca çözüm olmuyor. sanki her şeyin sonunda yalnızlığa dönüyorum. doğan güneş doğarken batacağı ihtimaline mi üzülüyorum şimdiden... bir şeyler bir şekilde beni yalnızlığa vardırıyor. en şenlikli günler bana hüznü fısıldıyor. bir olmamışlık var ama çözemedim pek. benim hislerimde mi bir problem var? kim bilir...

bir şekilde bir şeyleri berbat etmekle yükümlüyüm sanki... çok sevdiğim insanlar beni arkamdan vurmak zorunda sanki. çok sevdiğim insanları bir süre sonra hiç sevmemek zorundayım sanki... biraz kaybolmasam ayrıntılarda...

ben mi çok yılışığım iletişimlerimde? yoksa çok mu uzak? "çok sevmek" kaybettiriyorsa, uzak durmak hep yanaşmadan izlemek neyi sağlıyor? çok sevmek karşı tarafa nasıl aktarılır, belki bunun üzerinde düşünmek gerek biraz da...

tüm bunların arasında ve hayatın bana attığı goller ortadayken, benim yanlış anda ortaya çıktığım sahalar belliyken, umut kırıntıları cılız bir ışık gibi bu ağır melankolik fonda. ama içimdeki acı o ışığı da süpürüyor çoğu zaman. tahmin ediyorum ki bunları yazdığımda bunları okuyan insanlara da geçiyor o acı. en çok bu üzüyor beni.

böyle düşünürken diyorsun ki peki beyaz atlı prens?
sonra diyorsun ki kendine, "ah keşke hayat ve insanlar sandığın kadar masum olsalardı." ya da hayat sandığın kadar mutluluğa duyarlı olsaydı, prensler o kadar içten sevebilecek olsalardı seni.
o zaman da o küçük anı kumbarası yere düşüyor, sana çocukluğunu anımsatan. sen yere düşüyorsun. kalkmak zor oluyor.

sadece sonsuz olan'la çözebilirdin bu işi. sadece islam, sadece allah'ın varlığı ve o'na duyduğun sevgi hafifletirdi ruhundaki acıları. ya sen çok uzaklaşmışsan? ama çok uzaklaştın sansan da o prenslerin yüzünde hep o'nu temaşa ettiğini sanmışsan?

sorular çok.
john overmars
insanlar sürekli yarım yamalak giriyo hayatıma yarım yamalak bir hal bazen.bilmiyorum.gittikçe hiç birşeyi umursamaz bir hale geldim gerçi.herkesi olduğu gibi kabul ediyor sorgulamıyor hesap sormuyorum.sorun sanırım bende.anlamıyorum anlamaya çalışmıyorum da artık.yalnızlık işte tıpkı denize atılmış şişede bir not gibi.bazen yarım kalmış bir senfoninin bestesi.sessizlik.sessizlik.dokunulmadıkça insan iyice yalnızlaşıyor.bu hem bedenen hem kalben hem ruhen. tam olarak ne zaman dokunulduğumu bilmiyorum.beklentileri karşılayamıyorum.bir öyküm yok heyecanlı varlıklı acaba nolucak dedirten.rutinim ortalama altı bir sıradanlıkta hal böyle olunca istenmeyen adam oluyorsun.insanlar bir süre sana bakıyor yok bunda iş yok diyor eğleniyor ve gidiyolar.öyle hissediyorum.yalnızlık işte.tekilsin.alışıyor insan alışıyor da.alışılmıyor yine de.iç sesin sürekli bir şey anlatıp duruyor.yine de sıkıntı yok.alışıyor insan işte.
pasaj
saat beş nalburları pencerelerden
madeni paralar gösteriyorlar,
yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Cemal süreya
hanc deil yolcu
aslında düşünüldüğü gibi gözle görülebilir bir olgu değildir yalnızlık. yani etrafında insan olmaması değildir. bazen dibindeki insanların çığlığını duymamasıdır. bazen nüfus kayıtlarında yaşıyor yazması onların yaşadığını göstermez.
john overmars
Yüksek rütbeli yalnızlık.eğer bir seviye varsa ben o seviyedeyim.insanlar hayatınıza yarım yamalak girdikçe insan daha çok yalnızlaşıyor.alışıyor eskisi kadar yadırgamıyor ama yine de yaani diyor insan.neden suretim duvarlara bakıyor diye.
kozmos
esasen böyle bir şey yok.
normal olan bu çünkü. normalde olmayan ama çevresel faktörlerle edinilmiş o kabuğun, o yanılsamanın kırılması sürecinde isimlendirilen bir ruh hali.

tek ve çıplak geldik dünyaya.
azrailin regl donemi
tanımsızdır. silmeyin lütfen.

sabah sabah çok ilginç bir kafa yaşıyorum. saatlerdir uyumuyorum. 36. saate giriyorum. ki bu süreçte yaptığım aktivitelerden olsa gerek zihnim olayları çok farklı algılıyor. büyük resmi görmek ya da ona çok zıt olan algılama yeteneğimi kaybetmiş gibi bir kafa yaşıyorum. bu demektir ki zorlu bir rem uykusu beni bekliyor. varla yok arası olan beynim bunun için yalvarıyor belli ki.

mesela bu başlık. aklıma öyle bir esti. sonra bir anda beynim durdu. dedim kendime, hani şu (yalnızlık) şey neydi ya? yalnızlık mıydı? kimsesiz anlamına gelen şu kelime? aklıma geldi ama halen kafam almıyor. en sade haliyle yalnız' bir bakıma da "ama" veya "fakat" değil miydi ulan?

tek başına, kimseye ait ve kimseye sahip olmamak yalnız ve yalnızlıkmış. ilginç geliyor şuan. yemin ederim edebiyat yapmıyorum.. kafam iyi dostlar. algılarım zayıf şuan.

neyse.. yalnızlık hayatın neresinden baktığınızla ve nasıl bir duruş sergilediğinizle ölçülür size uzaklığı ve yakınlığı. fekat kesin bir gerçektir ki her insan bu hayatta her daim yalnızdır. onun haricinde nasıl bir yalnızlık içinde olduğunuz da önemli..
bazıları evden çıkmaya bile korkar. utangaçlığı ve korkaklığından sosyalleşmeye çabası olmaz ve yağlı, sivilceli bir surat ile bilgisayar başında vakit öldürür.
kimisi farklılıklarından dolayı her ne kadar dışa dönük bir insan olsa da toplum tarafından yalnızlığa itilir. buna meydan okuyacak gücü olmadığından yalnızlığı kabullenir.
kimisi de insanların samimiyetine güvenmez, kendisine zarar vereceğini düşünür. insanlarla bir aradayken huzurlu hissetmez canı sıkılır. bu tip insanlar için yalnızken sinemaya gitmek, bir yerlerde oturup kahve içmek keyif vericidir ve yalnızlığı huzurlu bulur. bilinçli olarak yalnızlıkla dost olur.

bir de sosyal olup kendini yalnız hissedenler var..

bu insanların yalnızlığı daha ağır yaşanıyor. sosyal sandığımız bir çok insan bu durumun içinde. ya gerçek anlamda kendisini seven bir insan olmadığından yalnız ya da insanların onu anlamadığını düşündüğünden içlerinde koca bir yalnızlık yaşanıyor. insanların samimiyetsizliği ve kaypaklığı midelerini bulandırıyor. ve düşünce farklılığından da asla bu insanları kimse anlayamıyor.

kalabalıklar içinde yanız hissetmek yalnızlığın en boktan köşesi. benim gibilerin kaderi. çünkü geçmişindeki sevdiğin kadın, dostlukların ile şuan içinde bulunduğun kaypak bünyelerin arasındaki farkı hesaplarken aslında çok derin bir yalnızlık kuyusuna düştüğünü anlamaya başlarsın.

john overmars
Arkadaşların evlenip çoluk çocuğa karışması darbe vuruyor.eskiden takıldığın tayfa yok.telefonu kapatıp marsa gidicem ordaki koloniye öncülük edicem.tanıdığım kim varsa takır tukur evlendi.kimisi şehir dışında.tanıdığım kim varsa bir yere taşındı.vay be.bir anda mahallenin boşalması gibi.eskiden olsa bir yere gidelim akalım gezelim diyen güruh yok artık.ortam ölümü had safhada.
2 /