Ekşide takip ettiğim bir yazar vardı. Omurgası parçalanmış frida ( anladınız siz) her gün neredeyse 3-4 entryi debeye girerdi. Bu kadar kısa sürede ard arda nasıl bu kadar uzun giri yazabiliyor diye geçirirdim içimden. Çoğu zaman; “ ben bunu daha önce okumuştum “ da derdim. Meğer evrim ağacından aşırıyormuş girileri. Tabii bu ortaya çıkınca tası tarağı toplayıp gitti. Tespit mi ? Tam ortada duruyor. Afiyet olsun.
Bir hemingway sıkıntısı var içimde. Evli olsaydım eğer ve mutfaktan içeri girseydi eşim, elimde silah olmasa bile hastaneye kaldırılmamı sağlardı. Ben de yatardım o hastaneye, sonra taburcu edilirdim. Sene 1961 olmazdı belki veyahut bir av tüfeğiyle son bulmazdı her şey.
Sıcağın herkesi yaktığı bir yaz gününde aokigahara ormanını gezmeye giderdim belki japonya'ya. Girişteki terk edilmiş arabaları izleyerek bir sigara içerdim, belki bir sigara daha. Yürürdüm sonra ormanın içinde. Yolların kenarında gördüğüm her girilmez levhası için bir sigara daha içerdim, içerdekiler için. Sözleri olmayan hüzünlü melodiler çalardı kulaklığımda.
Yazmaktan sıkıldım, neyse.
Sıcağın herkesi yaktığı bir yaz gününde aokigahara ormanını gezmeye giderdim belki japonya'ya. Girişteki terk edilmiş arabaları izleyerek bir sigara içerdim, belki bir sigara daha. Yürürdüm sonra ormanın içinde. Yolların kenarında gördüğüm her girilmez levhası için bir sigara daha içerdim, içerdekiler için. Sözleri olmayan hüzünlü melodiler çalardı kulaklığımda.
Yazmaktan sıkıldım, neyse.
evrenin sonundaki restoran'da çalışan über kültürlü garson kardeşimizdir. hatta bir efsane göre douglas adams'ın çocukluk aşkı.
''...hasret kaldım, gözlerinin rengine...'' diye devam eden meze niyetine tüketmelik şarkılardandır. en güzel yorumu müzeyyen senarınkidir. allah gibi parça lan.
Bugün başıma gelen eylemlerden biri... yollar o kadar bozuk ki, mayın tarlası gibi...
Hükümet parayı cebe atacağına yolları düzeltmeli... işin en kötü tarafı kaldıran olmadı, görüp geçiyorlar aynıları kendilerinin başına gelse kimbilir bir ton laf ederler.
İnsanlık cidden ölmüş. Harika bir yeni yıl oldu. Grip, düşmek, en sevdiğim kazağın yırtılması daha gırla...
Dizimin ağrısı da o kadar kötü ki bu gece nasıl geçer bilmiyorum. Ben diyorum ki üzerimde nazar var. Kedi sevdim belki almıştır negatif enerjiyi... bilemiyorum.
Hükümet parayı cebe atacağına yolları düzeltmeli... işin en kötü tarafı kaldıran olmadı, görüp geçiyorlar aynıları kendilerinin başına gelse kimbilir bir ton laf ederler.
İnsanlık cidden ölmüş. Harika bir yeni yıl oldu. Grip, düşmek, en sevdiğim kazağın yırtılması daha gırla...
Dizimin ağrısı da o kadar kötü ki bu gece nasıl geçer bilmiyorum. Ben diyorum ki üzerimde nazar var. Kedi sevdim belki almıştır negatif enerjiyi... bilemiyorum.
Hollandalı sanatçı. 15.yy Flaman Okulunun temsilcisidir. Resimlerinde yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarını,dinsel ve politik karmaşaların yarattığı baskıları ve ruhsal bunalımları ELEŞTİREL bir dil kullanarak anlatır. Eleştirel bir dil kullanırken FANTASTİK bir anlatıma yer verir.İnsanoğlunun zayıf iradesini,işlediği günah ve suçlar nedeniyle güçsüzlüğünü,bazen de öbür dünya kavramlarıyla bezenmiş sahnelerde yorumlamıştır. 'Ortaçağ düşüncesine göre,insanların en büyük korkularını böyle açık ve net bir biçimde gözler önüne serebilen kişi bir büyücü ya da bir deli olmalıydı ; hatta belki de bizzat Şeytan'ın aracıydı.' Daha sonrasında Bosch 'un Ortaçağ a ait en kötü şeylerin temsilcisi olduğununu söylediler. Ölümünden sonraki 5 yy boyunca Bosch'u ve eserlerini yorumlayan yazarlar onun bir Şeytan İmalatçısı olarak ünlenmesine neden oldular.
çok sevdiğim julian casablancas ve daft punk şarkısını için sizlere klibini izlerken düşüncelerimi yazmak istiyorum ben sevgili zengin sözlük yazarları.
zenginsozluk.com/foto
klipte, balmumu heykelinin üzerinde aslında amerikan bağımsızlık savaşında amerikalı ağabeylerimizin giydiği üniforma olmasına rağmen ben fransız devrimi olarak yorumlamak istiyorum. *iyi de abi neden öyle bir şey yapıyorsun diye sormayın bugünlük be, sevgilimden ayrıldıgım için kendimi şarkılara verdim, bugün üzgün günüm azıcık idare edin söz birkaç gün içerisinde waterloo muharebesinden tutun yuvarlak masa şövalyelerine kadar anlatırım, vallahi bak yazıyorum buraya*
her neyse, başlıyor.
burada asker olan balmumu heykeli kralın askerini, köylü gibi giyinmiş ablamız ise fransız devrimini gerçekleştiren köylüyü temsil ediyor.
zenginsozluk.com/foto
ışık sadece köylü ablamıza geliyor ve bastille baskını bu şekilde başlıyor, tarih sahnesine paris'in köylü kadınları çıkıyorlar.
zenginsozluk.com/foto
ama hemen arkasından, asker ağabeyimiz de bu ablamızın hemen önüne çıkıyor.
diyor ki "sen hayırdır, devrim falan yapacakmışsın, yaptırtmam!"
zenginsozluk.com/foto
bu arada, burada julian abimizin arkasındaki sütunlar dor sütunu arkadaşlar, sanat tarihi okuyunca sütun görür görmez deli gibi "hıaaa yarappim dor, aman yarappi korint!" diye ister istemez belirtme ihtiyacı duyuyorum ben bağışlayın.
daha sonra bakışmalarla geçen dakikalar sonrası, asker abimizin selamı düşüyor. Burada anlıyoruz ki köylüler burjuvayı alt etmiş, devrimi gerçekleştiriyorlar.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Dahası da var, asker artık kaldırılıyor sergiden, kutuya konulup geçmişin derinliklerine fırlatılıyor.
Yani anlıyoruz, Robespierre'in fikirleri işe yaradı, monarşi düştü, kralın askeri de kral gibi yok oluyor!
zenginsozluk.com/foto
Sonrası da var, ateşler başlıyor, her yanı sarıyor. Fransa yanıyor!
Robespierre'in fikirleri, Fransa'yı Fransa yapan detayları da silmeye kararlı, devletin dini inancı, arabaların soldan ilerlemesini yok etme gibi şeyler de nasibini alıyor!
Yanıyor geçmiş!
zenginsozluk.com/foto
Ama o da ne! Köylü kadın da düşüyor, elbette ki devrim kendi çocuklarını da yiyor!
Eriyorlar, yok oluyorlar. O sırada eriyip insan olduklarını fark ediyorlar, bir olduklarını, onları aynı yapan en büyük şeyin; yok olmanın tadına varıyorlar.
Sonra da oluyorlar zaten, bitiyorlar, tamamen geride bırakıyorlar varlıklarını, tekrar 1848'de sahneye çıkana kadar
zenginsozluk.com/foto
* bu arada kadın olan balmumu aslında julian'ın eşi juliet joslin'in birebir aynısı.
zenginsozluk.com/foto
klipte, balmumu heykelinin üzerinde aslında amerikan bağımsızlık savaşında amerikalı ağabeylerimizin giydiği üniforma olmasına rağmen ben fransız devrimi olarak yorumlamak istiyorum. *iyi de abi neden öyle bir şey yapıyorsun diye sormayın bugünlük be, sevgilimden ayrıldıgım için kendimi şarkılara verdim, bugün üzgün günüm azıcık idare edin söz birkaç gün içerisinde waterloo muharebesinden tutun yuvarlak masa şövalyelerine kadar anlatırım, vallahi bak yazıyorum buraya*
her neyse, başlıyor.
burada asker olan balmumu heykeli kralın askerini, köylü gibi giyinmiş ablamız ise fransız devrimini gerçekleştiren köylüyü temsil ediyor.
zenginsozluk.com/foto
ışık sadece köylü ablamıza geliyor ve bastille baskını bu şekilde başlıyor, tarih sahnesine paris'in köylü kadınları çıkıyorlar.
zenginsozluk.com/foto
ama hemen arkasından, asker ağabeyimiz de bu ablamızın hemen önüne çıkıyor.
diyor ki "sen hayırdır, devrim falan yapacakmışsın, yaptırtmam!"
zenginsozluk.com/foto
bu arada, burada julian abimizin arkasındaki sütunlar dor sütunu arkadaşlar, sanat tarihi okuyunca sütun görür görmez deli gibi "hıaaa yarappim dor, aman yarappi korint!" diye ister istemez belirtme ihtiyacı duyuyorum ben bağışlayın.
daha sonra bakışmalarla geçen dakikalar sonrası, asker abimizin selamı düşüyor. Burada anlıyoruz ki köylüler burjuvayı alt etmiş, devrimi gerçekleştiriyorlar.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Dahası da var, asker artık kaldırılıyor sergiden, kutuya konulup geçmişin derinliklerine fırlatılıyor.
Yani anlıyoruz, Robespierre'in fikirleri işe yaradı, monarşi düştü, kralın askeri de kral gibi yok oluyor!
zenginsozluk.com/foto
Sonrası da var, ateşler başlıyor, her yanı sarıyor. Fransa yanıyor!
Robespierre'in fikirleri, Fransa'yı Fransa yapan detayları da silmeye kararlı, devletin dini inancı, arabaların soldan ilerlemesini yok etme gibi şeyler de nasibini alıyor!
Yanıyor geçmiş!
zenginsozluk.com/foto
Ama o da ne! Köylü kadın da düşüyor, elbette ki devrim kendi çocuklarını da yiyor!
Eriyorlar, yok oluyorlar. O sırada eriyip insan olduklarını fark ediyorlar, bir olduklarını, onları aynı yapan en büyük şeyin; yok olmanın tadına varıyorlar.
Sonra da oluyorlar zaten, bitiyorlar, tamamen geride bırakıyorlar varlıklarını, tekrar 1848'de sahneye çıkana kadar
zenginsozluk.com/foto
* bu arada kadın olan balmumu aslında julian'ın eşi juliet joslin'in birebir aynısı.
İsim kullanmadan seni sana anlatsam "vay orospuya bak!" dersin.
söz ve müziği zeki müren'e ait bir parça.
underrated olduğu kadar fikrimce kültleşmiş de bir zeki müren eseridir.
(bkz:meze niyetine tüketilecek şarkılar)
underrated olduğu kadar fikrimce kültleşmiş de bir zeki müren eseridir.
(bkz:meze niyetine tüketilecek şarkılar)
Tam da gözlemlediğim ve düşündüğüm gibi, kimse porno izlemiyor. Ama biliyoruz, sır değil bu, herkes porno izliyor.
Şey durumu biraz bu, “herkes melek, herkes sütten çıkmış ak kaşık amına koyim, nerede lan bu kötü insanlar, saklanıyorlar mı, nerede bu kötüler?”
Neyse.
Tanım; kaynağı fazlasıyla öngörülemez ve belirsiz bir öz güvenle hareket eden, on insanın neredeyse yedisinde olan hastalık.
problemli bir sujeye işaret eden bu hastalığa hemen her insan hayatında bir veya birkaç defa tanıklık etmiştir muhakkak. ilkokul sıralarında, lise-üniversite çağlarında ya da iş hayatında.
öz olarak, sidik yarıştırmayı seven ve içten içe beğenilme takdir edilme isteğinde olan bir kişiye işaret eder bu kompleks. bu kişinin bulunduğu ortamdaki diğer insanlar ona göre kendinden üstün, kendisi onlardan alçaktır ve bu kişi eylemleriyle kendini onlardan yukarı çıkarmalıdır. bir nevi kendini ispatlama çabası.
ayrıca;
(bkz:Alfred adler)
(bkz:bir savunma mekanizması olarak mizah)
(bkz:beyni yok fikri var)
Şey durumu biraz bu, “herkes melek, herkes sütten çıkmış ak kaşık amına koyim, nerede lan bu kötü insanlar, saklanıyorlar mı, nerede bu kötüler?”
Neyse.
Tanım; kaynağı fazlasıyla öngörülemez ve belirsiz bir öz güvenle hareket eden, on insanın neredeyse yedisinde olan hastalık.
problemli bir sujeye işaret eden bu hastalığa hemen her insan hayatında bir veya birkaç defa tanıklık etmiştir muhakkak. ilkokul sıralarında, lise-üniversite çağlarında ya da iş hayatında.
öz olarak, sidik yarıştırmayı seven ve içten içe beğenilme takdir edilme isteğinde olan bir kişiye işaret eder bu kompleks. bu kişinin bulunduğu ortamdaki diğer insanlar ona göre kendinden üstün, kendisi onlardan alçaktır ve bu kişi eylemleriyle kendini onlardan yukarı çıkarmalıdır. bir nevi kendini ispatlama çabası.
ayrıca;
(bkz:Alfred adler)
(bkz:bir savunma mekanizması olarak mizah)
(bkz:beyni yok fikri var)
'Nadir bulunan, az görülen' anlamlarına gelen Farsça kökenli sözcük.
Ayrıca zengin sözlük puan statülerinden biri.
Ayrıca zengin sözlük puan statülerinden biri.
zenginsozluk.com/foto
John William Waterhouse ağabeyimizin, bu tablosunu yapım sürecinde büyücü ablalarımızdan etkilendiği biliniyor.
Jason ile birlikte Hercukles'e maceralarında eşlik eden Genç Hylas, su ararken, nehir, göl ve su kaynağı perilerinin dans ettiği pınarı bulur ve su doldurmak ister, bu sırada su perilerinden biri onun güzelliine vurulur ve boynuna sarılıp suyun altına çeker.
Tabloda da işlenen konu bu şekildedir, hylas'ın etrafında bir çember oluşturan su perilerinden bir çoğu ona hayranlık ve hüzünle bakar.
zenginsozluk.com/foto
Athena, savaş ve zeka tanrıçasıydı, aynı zamanda sanatın koruyucusuydu. Bu resimde Botticelli onu özellikle kışkırtıcı bir tarzda resmeder ve kıvrımları elbisesinden belli olmaktadır.
Elinde de savaş tanrıçasını nitelendiren baltalı bir kargı tutmaktadır, bunun yanı sıra, elbisesini ve saçını süsleyen zeytin dallarından da tanımlanabilir. Çünkü adını verdiği Athena şehri için *Atina* Poseidon ile rekabete girdiği sırada zeytin ağacını yaratmıştı. Yarı insan yarı hayvan olan kentaur, tanrıça ona uzanıp saçıyla nazik bir şekilde oynarken geri çekilmektedir.
Kentaur sıkıntılı görünmektedir, belki de Athena'nın medeni doğası kendisinin alçak konumuna farkına varmasına neden olmuştur.
Athena'nın giysisine işlenmiş, iç içe geçen halkalar Floransalı Medici ailesinin sembolüdür. Pierfrancesco de Medici, Botticelli'den bununla birlikte iki resim daha ısmarlamıştır bu arada.
Hepimizin bilidği Primavera ve dövmesini yaptırdığım, venüs yerine yıldız tilbe gibi duran Birth of Venüs elbette.
akp hükumeti ile hayatımıza giren bir durum, daha doğrusu artık bir klişe. bu senenin ilk zamları;
köprü ve otoyollara
tüm trafik cezalarına
sigorta ücretlerine
elektiriğe
olarak belirlendi. internete ve doğalgaza da kesin zam gelecek. yeni yıl, eski sistem.
köprü ve otoyollara
tüm trafik cezalarına
sigorta ücretlerine
elektiriğe
olarak belirlendi. internete ve doğalgaza da kesin zam gelecek. yeni yıl, eski sistem.
bu yıl da louvre'da koşamadım be
güneş'ten sonraki güneş sistemi'nin en yaşlı üyesidir.son yapılan araştırmalarda güneş aralarındaki yaş farkının çok az olduğu anlaşılmıştır.
17.yy barok italyasında yaşamıştır. 1597'de roma'da doğup, 1652'de napoli'de ölmüştür. babasının kıskançlığına, piskopatlığa varan sevgisine, babasının yakın dostları gözüken ressam ve devlet adamlarının cinsel baskısına uğramış italyan kadın ressam.
genelde mitoloji'de kötü erkekleri katleden kadınları resmeder.
"holofernes'in kafasını kesen judith" tablosu dillere destandır..tabloda ilginç olan judith'i aynı kendi olarak çizmesidir. çoook acılar çekip, sonunda paraya, başarıya, özgürlüğe kavuşsa da hiçbir zaman babasına ve mutluluğa ulaşamaz.
genelde mitoloji'de kötü erkekleri katleden kadınları resmeder.
"holofernes'in kafasını kesen judith" tablosu dillere destandır..tabloda ilginç olan judith'i aynı kendi olarak çizmesidir. çoook acılar çekip, sonunda paraya, başarıya, özgürlüğe kavuşsa da hiçbir zaman babasına ve mutluluğa ulaşamaz.
hakkında sahip olunan bilgilerin çoğu yanlışlanabilme olasılığına sahip tarihi kişilik. gelelim tanıma.
Muhtemelen M.Ö. 484 yılında güney-batı Küçük Asya'da bir şehir olan Halikarnas'ta dünyaya gelip M.Ö. 425 yılında ölen Antik Yunan tarihçisi.
kendisine Cicero tarafından "Tarihin Babası" adı verilmiştir. Babil, Mısır ve İran'ın antik imparatorluklarından Eski Yunanlılar'a kadar bir çok konu hakkında yazmıştır.
yaşamı boyunca muhtemelen Yunan şehirlerindeki birçok insanın önünde hikayelerini anlatmıştır. buradan yola çıkarak sokrates gibi güçlü bir retoriğe sahip olduğu söylenebilir.
Bazı çevreler hala Herodot'un gerçek olmayan şeyler hakkında yazdığını düşünüyor. Bu gayet tabi mümkün, çünkü eserleri, çeşitli kaynaklardan gelen bilgilere dayanıyor. ancak Çalışmaları önemlidir, çünkü eserlerinden önce bu konularda çok az yazı bulunuyor.
Muhtemelen M.Ö. 484 yılında güney-batı Küçük Asya'da bir şehir olan Halikarnas'ta dünyaya gelip M.Ö. 425 yılında ölen Antik Yunan tarihçisi.
kendisine Cicero tarafından "Tarihin Babası" adı verilmiştir. Babil, Mısır ve İran'ın antik imparatorluklarından Eski Yunanlılar'a kadar bir çok konu hakkında yazmıştır.
yaşamı boyunca muhtemelen Yunan şehirlerindeki birçok insanın önünde hikayelerini anlatmıştır. buradan yola çıkarak sokrates gibi güçlü bir retoriğe sahip olduğu söylenebilir.
Bazı çevreler hala Herodot'un gerçek olmayan şeyler hakkında yazdığını düşünüyor. Bu gayet tabi mümkün, çünkü eserleri, çeşitli kaynaklardan gelen bilgilere dayanıyor. ancak Çalışmaları önemlidir, çünkü eserlerinden önce bu konularda çok az yazı bulunuyor.
1 aydır her gün gittiğim ankara onkoloji hastanesi'nin önünde bekleyen köpektir. Hiç kimseye kendisini sevdiriyor ve her gün sahibinin o amına koduuğumun kapısından çıkmasını bekliyor. Bugün yanına gittim tekrar sevmek için ama yine ısırmaya çalıştı sevdirmedi. Hastane bahçesinde bulunan diğer köpeklere ve kedilere kır pidesi verirken bi ara gelir gibi oldu ama 6 metre ilerimdeydi resmen heyecan yaptım yanıma gelecek diye ayağa kalktım elimdeki en büyük payı ona vermek için ona doğru yürüdüm bana öyle bir baktı ki içim parçalandı lan. Belki de hayatımda ilk defa bir canlının çaresizliği bu kadar net yaşadığını gördüm :( bana baka baka uzaklaştı benden. Resmen istemiyorum lan benim sahibim gelecek o verecek yemeğimi der gibi baktı. Hala gözümün önünde o köpek. Belki de Bir insanın hayatı boyunca yaşayamayacağı vefayı gösterdi ölen sahibine. Aklıma hachiko geldi o köpeği görünce. İşte vefa buydu. Vefa bağlandığı canlıyı sonuna kadar beklemekti. O köpek hâlâ orda ve hiç ayrılmıyor. Belediye ekipleri kulağına küpe takmış aşılarını yapmış geri salmış ama yine onkoloji hastanesine gelmiş ve her zamanki yerinde ölen sahibini bekliyor. Kendisini hiçbir şekilde sevdirmiyor. Sağa sola yemek yemek için gitmiyor veya insanlardan yemek beklemiyor sadece bekliyor...
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
bu amcamız, siyasi konuda nadir saygı duyup önünde eğilebileceğim insanlardan biri.
bu amcamız, hukuk okuyup hakimlik yapmaya başlar lakin bir süre sonra içinde insan sevgisi belirir ve idam emri vermemek adına görevinden istifa edip jacobenlere katılır. zekası ve elbette ki insanların kanına girecek kadar güzel konuşma yeteneğiyle jacobenlerin başını çekecek hale gelir, zira burjuvayı yermeye başlayıp halkın yanında olduğunu belirtir.
o büyük, o güzel atlı insanların başlattığı bastille baskını sonrasında monarşinin yavaş yavaş çökmesini izleyen robespierre, kralın idam edilmesini saint-just, danton ve marat ile birlikte sağladı.
"kral ölmeli ki cumhuriyet yaşasın" dedi, sonra dahasını da ekledi, "kralcı da ölmeli, hatta kralcılar ölürken onlara üzülenler de ölmeli!" dedi ve terör dönemi gibi korkunç bir dönemi başlattı. binlerce kişinin idam edilmesini sağladı, lakin devrim ne yazık ki kendi çocuklarını da yediği için, 1794'te kendisi de idam edildi.
idam edilmesi de başlı başına bir tartışma konusu elbette, önce tutuklanır, sonrasında ise bir takım robespierre yandaşları onu tutuklu olduğu hapishaneden kaçırır *reenkarnasyon var ise kesin bu amcayı kaçıranlar arasında ben de varım.* lakin bu kaçırma işe yaramaz, ulusal muhafızlar tarafından kuşatılırlar, robespierre o sırada intihar etmek istese de çene kemiğini paramparça etmek dışında hiçbir şey yapamaz.
aynı günün sonunda giyotinle idam edilir.
bu amcamız, hukuk okuyup hakimlik yapmaya başlar lakin bir süre sonra içinde insan sevgisi belirir ve idam emri vermemek adına görevinden istifa edip jacobenlere katılır. zekası ve elbette ki insanların kanına girecek kadar güzel konuşma yeteneğiyle jacobenlerin başını çekecek hale gelir, zira burjuvayı yermeye başlayıp halkın yanında olduğunu belirtir.
o büyük, o güzel atlı insanların başlattığı bastille baskını sonrasında monarşinin yavaş yavaş çökmesini izleyen robespierre, kralın idam edilmesini saint-just, danton ve marat ile birlikte sağladı.
"kral ölmeli ki cumhuriyet yaşasın" dedi, sonra dahasını da ekledi, "kralcı da ölmeli, hatta kralcılar ölürken onlara üzülenler de ölmeli!" dedi ve terör dönemi gibi korkunç bir dönemi başlattı. binlerce kişinin idam edilmesini sağladı, lakin devrim ne yazık ki kendi çocuklarını da yediği için, 1794'te kendisi de idam edildi.
idam edilmesi de başlı başına bir tartışma konusu elbette, önce tutuklanır, sonrasında ise bir takım robespierre yandaşları onu tutuklu olduğu hapishaneden kaçırır *reenkarnasyon var ise kesin bu amcayı kaçıranlar arasında ben de varım.* lakin bu kaçırma işe yaramaz, ulusal muhafızlar tarafından kuşatılırlar, robespierre o sırada intihar etmek istese de çene kemiğini paramparça etmek dışında hiçbir şey yapamaz.
aynı günün sonunda giyotinle idam edilir.
Sene başında internete getirilecek olan %50 zammın altını doldurmak için yapılmaya başlanmış pr çalışmalarından biridir.
(bkz: internete yüzde 50 zam geliyor)
(bkz: internete yüzde 50 zam geliyor)
Netflix'te yarın başlayacak olan mini dizi. Cinayet ve seri katil arasındaki ilişkiye yöneliyor ama dizinin orijinal dilinin Fransızca oluşu işi bozuyor. Fransa cinayet dizisinde ne derece başarılı olur bilinmez. Cinayet dizisini en iyi şekilde yapan bence İngilizler... Brit-crime zaten başlı başına bir tür.
Patavatsızlık ve hadsizlikle sıklıkla karıştırılan dobralık hâli.
Açık sözlülük kisvesi altında ağzına geleni söylemek kocaman bir kavram kargaşası.
Açık sözlülük kisvesi altında ağzına geleni söylemek kocaman bir kavram kargaşası.
ay'ın ve güneş'in çekim etkisinin dünya üzerinde oluşturduğu hareketlerdir. kara üzerinde pek belirli olmasa da özellikle derin denizlerde çok büyük ve gözle görülür etkilere sahiptir.
her ne kadar tanımda yer alsa da güneş'in aslında pek bir etkisi yoktur. yani aslında vardır da yoktur. güneş'in etkisi pek hissedilmez. sebebi ise çok büyük cüssesine rağmen 149 milyon km.'lik mesafedir. fakat ayrı bir bilgi olarak bu iki disk; yani güneş ve ay, dünya'dan aynı büyüklükte görünür. tam güneş tutulmasındaki karanlığın sebebi de aslında budur. neyse, devam edeyim :
şimdi bu ay dünya'nın etrafında 28 günlük bir yörüngeye, dünya ise yaklaşık 24 saatlik bir eksen hareketine sahip. dünya'nın ay'ı gören yüzünde ay'ın sebep olduğu çekim etkisinden dolayı bir kabarma oluşur. karada bu pek görülmez, hatta kara bu çekim etkisinden pek etkilenmez. fakat denizlerde ve özellikle okyanuslarda durum değişir. eğer ay'ı gören taraf denize denk geliyorsa deniz yukarı doğru yani ay'a doğru hareketlilik gösterir. sebebi ay'ın çekim etkisidir. bu etki derin denizlerde o kadar belirlidir ki kıyılarında su çekilmesi yaşanır. zira ay suyu kendi istikametinde toplanmaya zorladığından kıyılardaki su miktarı azalır.
bu mistik görünümlü olay ertesi gün ise 50 dk. sonra tekrar gerçekleşecektir. çünkü ay'ın 28 günlük dünya yörüngesinin 1 günlük hareketi 13°'dir. 13°'lik istikamet farkının ise dünya zamanındaki karşılığı 50 dakikadır.
gelgit olayı her ne kadar ay tekse de aynı zamanda iki kere yaşanır. ikinci defa yaşanmasının sebebi ise ay'ın çekim etkisinin dünya'nın eksen hareketi üzerinde neden olduğu denge değişimi ve bu değişimden kaynaklanan merkezkaç etkisidir. ay'a bakan tarafta kabarma meydana gelirken dünya üzerinde tam ters istikamette ikinci bir gelgit hadisesi meydana gelir. bu taraftaki hareket ise eksen hareketi ve denge farkının sebep olduğu merkezkaç etkisinden kaynaklanır. elbette bu bölgenin de deniz olduğunu varsayıyoruz.
yani bu ay dediğimiz uydu gezegen boş değil. dünya üzerinde oldukça fazla etkisi var ve fazlasıyla işe yarıyor. 23°27'lık eksen eğikliği ve bu eğikliğin sonuçlarından başka bir başlıkta bahsederim.
her ne kadar tanımda yer alsa da güneş'in aslında pek bir etkisi yoktur. yani aslında vardır da yoktur. güneş'in etkisi pek hissedilmez. sebebi ise çok büyük cüssesine rağmen 149 milyon km.'lik mesafedir. fakat ayrı bir bilgi olarak bu iki disk; yani güneş ve ay, dünya'dan aynı büyüklükte görünür. tam güneş tutulmasındaki karanlığın sebebi de aslında budur. neyse, devam edeyim :
şimdi bu ay dünya'nın etrafında 28 günlük bir yörüngeye, dünya ise yaklaşık 24 saatlik bir eksen hareketine sahip. dünya'nın ay'ı gören yüzünde ay'ın sebep olduğu çekim etkisinden dolayı bir kabarma oluşur. karada bu pek görülmez, hatta kara bu çekim etkisinden pek etkilenmez. fakat denizlerde ve özellikle okyanuslarda durum değişir. eğer ay'ı gören taraf denize denk geliyorsa deniz yukarı doğru yani ay'a doğru hareketlilik gösterir. sebebi ay'ın çekim etkisidir. bu etki derin denizlerde o kadar belirlidir ki kıyılarında su çekilmesi yaşanır. zira ay suyu kendi istikametinde toplanmaya zorladığından kıyılardaki su miktarı azalır.
bu mistik görünümlü olay ertesi gün ise 50 dk. sonra tekrar gerçekleşecektir. çünkü ay'ın 28 günlük dünya yörüngesinin 1 günlük hareketi 13°'dir. 13°'lik istikamet farkının ise dünya zamanındaki karşılığı 50 dakikadır.
gelgit olayı her ne kadar ay tekse de aynı zamanda iki kere yaşanır. ikinci defa yaşanmasının sebebi ise ay'ın çekim etkisinin dünya'nın eksen hareketi üzerinde neden olduğu denge değişimi ve bu değişimden kaynaklanan merkezkaç etkisidir. ay'a bakan tarafta kabarma meydana gelirken dünya üzerinde tam ters istikamette ikinci bir gelgit hadisesi meydana gelir. bu taraftaki hareket ise eksen hareketi ve denge farkının sebep olduğu merkezkaç etkisinden kaynaklanır. elbette bu bölgenin de deniz olduğunu varsayıyoruz.
yani bu ay dediğimiz uydu gezegen boş değil. dünya üzerinde oldukça fazla etkisi var ve fazlasıyla işe yarıyor. 23°27'lık eksen eğikliği ve bu eğikliğin sonuçlarından başka bir başlıkta bahsederim.
Bildiğimiz yumurtalı patatese soğan ve sarımsağın da eklenmesiyle yapılan, İspanyol mutfağına özgü bir omlet türü.
Malzemelerinin çokluğu ve yoğunluğundan dolayı o bildiğimiz havada ters yüz edilen omletlerden ziyade böreğe benzer.
Can içidir o can içi.
Malzemelerinin çokluğu ve yoğunluğundan dolayı o bildiğimiz havada ters yüz edilen omletlerden ziyade böreğe benzer.
Can içidir o can içi.
Hristiyan yazarlarımızın bayramının kutlandığı gün.
Bayramınız kutlu olsun efendim. Farklılıklarla varız ve güçlüyüz.
Bayramınız kutlu olsun efendim. Farklılıklarla varız ve güçlüyüz.
girdilerine hafif baktım da, o çok eleştirilen tipik solcunun tam karşıtı bir pozisyonda yazar olarak görünüyor. nasıl ki muhalif kesim dirayetle muhafazakar kesime ''çomar'' diyorsa bu arkadaş da muhalif kesimden gördüklerine tuzluk falan diyor. yaratıcı.
696 sayılı khk ile getirilen iç savaş maddesi başlığı için yazdıkları hakkında kendi ne düşünüyor bilmem ama, bence kendi kariyeri açısından zirvedir. yani bir başarı var o girdide. anlatılmak isteneni bilinçli şekilde ve dirayetle anlamama çabası mevcut. ya da cidden profili öyle. bu biraz daha az üzer. neyse.
şunu yazmış başlıkta;
''birileri tekrar darbe yapsa demokrasiye sahip çıkarız. çünkü o gece sabaha kadar mücadele ettik, bizimle mücadele edenlerin içerisinde her türlü görüşten insan vardı. kimse kimseye şucusun bucusun diye ayırmadı.''
kardeş demokrasiye elbette sahip çık, kimse buna bir şey demez ki? ben demem mesela. ancak ''demokrasiye sahip çıkmak'' adı altında birilerinin yönlendirmesiyle kurunun yanında yaşın yanmayacağını kim söyleyebilir diyoruz biz? sen nasıl bu kadar eminsin kendinden mesela? bu özgüvenin kaynağı nedir. senin etrafında
o mücadelede seninle olan her türden insan olabilir. ''şucusun bucusun'' meselesi birilerinin yönlendirmesi sonucu ortaya çıkan bir şey. herkes biliyor kim o ''birileri''
kandırmayalım kendimizi.
edit: bunu yazarken terorist olmuşum ya la çoktan.
696 sayılı khk ile getirilen iç savaş maddesi başlığı için yazdıkları hakkında kendi ne düşünüyor bilmem ama, bence kendi kariyeri açısından zirvedir. yani bir başarı var o girdide. anlatılmak isteneni bilinçli şekilde ve dirayetle anlamama çabası mevcut. ya da cidden profili öyle. bu biraz daha az üzer. neyse.
şunu yazmış başlıkta;
''birileri tekrar darbe yapsa demokrasiye sahip çıkarız. çünkü o gece sabaha kadar mücadele ettik, bizimle mücadele edenlerin içerisinde her türlü görüşten insan vardı. kimse kimseye şucusun bucusun diye ayırmadı.''
kardeş demokrasiye elbette sahip çık, kimse buna bir şey demez ki? ben demem mesela. ancak ''demokrasiye sahip çıkmak'' adı altında birilerinin yönlendirmesiyle kurunun yanında yaşın yanmayacağını kim söyleyebilir diyoruz biz? sen nasıl bu kadar eminsin kendinden mesela? bu özgüvenin kaynağı nedir. senin etrafında
o mücadelede seninle olan her türden insan olabilir. ''şucusun bucusun'' meselesi birilerinin yönlendirmesi sonucu ortaya çıkan bir şey. herkes biliyor kim o ''birileri''
kandırmayalım kendimizi.
edit: bunu yazarken terorist olmuşum ya la çoktan.
birkaç yıla kadar daha sık görürdük bunlardan. eskisi kadar yok. benim bu mağaza ile ilginç bir anım var.
bir gün lisedeyken, okuldan kaçtık birkaç arkadaşla, lan ne yapalım ne yapalım diyoruz biri fırladı ''kanka playstation'a gidelim'' dedi, playstation salonu da, bir pasajın içinde. neyse okey dedik gittik yola koyulduk, pasajdan içeri girer girmez bir ışık hüzmesi aşağıdan yukarı doğru çıkıyordu. ışığın geldiği tarafa, yani aşağı bakınca renkli renkli şeylerin olduğu bir dükkan gördük aşağıda, 'girelim lan şuraya bir' dedik aşağı inip dükkana girdik. kelepçeler, garip garip elbiseler, dildolar falan var, şekil şekil, renk renk farklı boyutlarda. birbirimizle şakalaşıyoruz falan.
birkaç dakika sonra içeri kaslı bir abi girdi. elimde 15-16 santimlik bir dildo vardı kenara bir yere bıraktım korkudan. abi konuşmaya başladı sakin sakin ''buyrun?'' dedi, ben bir yutkundum ''abi öyle bakıyoruz'' dedim, adam da belli yani vücutçu dev gibi gavat herif. neyse adam bize ''çıkın dışarı bir daha görmiyim burada sizi'' dedi, bizimle gelen arkadaşlardan birinin de o dakika erkeklik yapacağı tutmuş; ''ne biçim konuşuyorsun lan sen orospu çocuğu'' dedi. adam üstüne atladı bu salağın. biz tabi ayırmaya çalışıyoruz ama adam hulk. yetmiyor ki gücümüz çocuk sayılırız daha, ergeniz. neyse esnaf falan sese geldi, esnaf da ama harbi esnaf. 55 yaş üstü omegle odalarında dolanan bakkal işletmecisi suratlı tipler. bunlar bizim adamı dövdüğümüzü sandı. bu esnaf bize eline ne geçirdiyse vurmaya başladı. kenarda köşede ne kadar dildo, kelepçe, vibratör, tıpa, cıvata somun artık ne varsa vuruyorlar.
pasajın önünde kalabalık birikmiş içeri daldı birkaç tane adam kurtardı bizi. dükkanda nerden baksan en az 1.000 liralık masraf vardı, camlar kırılmış kaş gör yarılmış. polis ambulans geldi aileyi çağırdılar hastaneye. diz boyu rezillik yani gerçekten çok büyük utanç kaynağıydı benim için o yıl boyu bu olay.
neyse sonuç olarak o arkadaş ortamından, o okuldan çıkana kadar kafam önümde yürüdüm desem yeridir. çocuklarla da hala görüşüyorum.
bir gün lisedeyken, okuldan kaçtık birkaç arkadaşla, lan ne yapalım ne yapalım diyoruz biri fırladı ''kanka playstation'a gidelim'' dedi, playstation salonu da, bir pasajın içinde. neyse okey dedik gittik yola koyulduk, pasajdan içeri girer girmez bir ışık hüzmesi aşağıdan yukarı doğru çıkıyordu. ışığın geldiği tarafa, yani aşağı bakınca renkli renkli şeylerin olduğu bir dükkan gördük aşağıda, 'girelim lan şuraya bir' dedik aşağı inip dükkana girdik. kelepçeler, garip garip elbiseler, dildolar falan var, şekil şekil, renk renk farklı boyutlarda. birbirimizle şakalaşıyoruz falan.
birkaç dakika sonra içeri kaslı bir abi girdi. elimde 15-16 santimlik bir dildo vardı kenara bir yere bıraktım korkudan. abi konuşmaya başladı sakin sakin ''buyrun?'' dedi, ben bir yutkundum ''abi öyle bakıyoruz'' dedim, adam da belli yani vücutçu dev gibi gavat herif. neyse adam bize ''çıkın dışarı bir daha görmiyim burada sizi'' dedi, bizimle gelen arkadaşlardan birinin de o dakika erkeklik yapacağı tutmuş; ''ne biçim konuşuyorsun lan sen orospu çocuğu'' dedi. adam üstüne atladı bu salağın. biz tabi ayırmaya çalışıyoruz ama adam hulk. yetmiyor ki gücümüz çocuk sayılırız daha, ergeniz. neyse esnaf falan sese geldi, esnaf da ama harbi esnaf. 55 yaş üstü omegle odalarında dolanan bakkal işletmecisi suratlı tipler. bunlar bizim adamı dövdüğümüzü sandı. bu esnaf bize eline ne geçirdiyse vurmaya başladı. kenarda köşede ne kadar dildo, kelepçe, vibratör, tıpa, cıvata somun artık ne varsa vuruyorlar.
pasajın önünde kalabalık birikmiş içeri daldı birkaç tane adam kurtardı bizi. dükkanda nerden baksan en az 1.000 liralık masraf vardı, camlar kırılmış kaş gör yarılmış. polis ambulans geldi aileyi çağırdılar hastaneye. diz boyu rezillik yani gerçekten çok büyük utanç kaynağıydı benim için o yıl boyu bu olay.
neyse sonuç olarak o arkadaş ortamından, o okuldan çıkana kadar kafam önümde yürüdüm desem yeridir. çocuklarla da hala görüşüyorum.
Öğrenci olarak içinde yaşadığım apartmandır. Üniversiteye çok yakın bir yer olmasından ötürü burada öğrenciler, aileler ile karışık biçimde yaşamaktadır.
Öğrenciye huzursuzluk gözüyle bakan aileler, ev sahipleri ilk etapta öğrencileri apartmanda istemeyebilir. Fakat öğrenci dediğimiz varlık 7/24 ayakta durabilen ve daima aktif olan bir varlıktır. Bunun avantajları ve dezavantajları vardır.
Avantajları ailelerin aktif olmadığı saatlerde apartmanda ne olur ne biter ne döner bilirler. İstemeden de olsa bazı insanların hayat sırlarına şahit olurlar. Bazen de evine geç saatlerde girerek güvenlik görevlisi konumunu 5 dakikalığına da olsun doldururlar.
Dezavantajları ise özel günlerde, rastgele günlerde bütün apartmana huzursuzluk verecek derecede ses çıkartarak eğlenmeleri olabilir.
İşte tam burada aslında bol öğrencili apartmanın düşünülen gibi olmadığını söylemeye geldim.
Geleneksel türk tipi ailelerin aslında o kadar masum olmadığını fark ettim bir süre önce. Gece nedeni olmayan bağrışmalar, çocuk ( bebek değil, dikkat çekerim ) ağlamaları, arada bir yapılan ayinler, altın günleri, geceleri çalıştırılan makinalar... uykumu bölen, ders çalışmama engel olan bütün şeyleri geçen sene üst katımda benim gibi öğrenciler kalırken yaşamamıştım fakat bu sene 2 okul çağında çocuğu olan ailenin taşınmış olmasından ötürü yaşadım ve yaşıyorum.
Öğrenciler olarak eğlenceğimiz, apartman sakinlerine rahatsızlık vereceğimiz zamanlar belliyken ( yılbaşı, final dönemi sonu gibi ) ailelerin ev dinamiklerinin sürekli değişken olmasının ortaya çıkardığı sonuç apartman sakinlerinin neden gözüne batmaz hala anlamış değilim.
Aile kurumu öğrenciden daha değerli sanırım. Sessizliğe aşık bir insanı böyle delirteceksiniz işte, evet.
Tanım: her türlü aktivitenin dönebileceği, kurallara sadık olmayan ama belirli bir dinamik içerisinde hayatlarına devam eden varlıkların yaşama alanı.
Öğrenciye huzursuzluk gözüyle bakan aileler, ev sahipleri ilk etapta öğrencileri apartmanda istemeyebilir. Fakat öğrenci dediğimiz varlık 7/24 ayakta durabilen ve daima aktif olan bir varlıktır. Bunun avantajları ve dezavantajları vardır.
Avantajları ailelerin aktif olmadığı saatlerde apartmanda ne olur ne biter ne döner bilirler. İstemeden de olsa bazı insanların hayat sırlarına şahit olurlar. Bazen de evine geç saatlerde girerek güvenlik görevlisi konumunu 5 dakikalığına da olsun doldururlar.
Dezavantajları ise özel günlerde, rastgele günlerde bütün apartmana huzursuzluk verecek derecede ses çıkartarak eğlenmeleri olabilir.
İşte tam burada aslında bol öğrencili apartmanın düşünülen gibi olmadığını söylemeye geldim.
Geleneksel türk tipi ailelerin aslında o kadar masum olmadığını fark ettim bir süre önce. Gece nedeni olmayan bağrışmalar, çocuk ( bebek değil, dikkat çekerim ) ağlamaları, arada bir yapılan ayinler, altın günleri, geceleri çalıştırılan makinalar... uykumu bölen, ders çalışmama engel olan bütün şeyleri geçen sene üst katımda benim gibi öğrenciler kalırken yaşamamıştım fakat bu sene 2 okul çağında çocuğu olan ailenin taşınmış olmasından ötürü yaşadım ve yaşıyorum.
Öğrenciler olarak eğlenceğimiz, apartman sakinlerine rahatsızlık vereceğimiz zamanlar belliyken ( yılbaşı, final dönemi sonu gibi ) ailelerin ev dinamiklerinin sürekli değişken olmasının ortaya çıkardığı sonuç apartman sakinlerinin neden gözüne batmaz hala anlamış değilim.
Aile kurumu öğrenciden daha değerli sanırım. Sessizliğe aşık bir insanı böyle delirteceksiniz işte, evet.
Tanım: her türlü aktivitenin dönebileceği, kurallara sadık olmayan ama belirli bir dinamik içerisinde hayatlarına devam eden varlıkların yaşama alanı.
Girilerimizi çaktırmadan, sinsi sinsi yazmamıza yarayan, böylece sol tarafı tekelimize almadan diğer yazarları rahatsız etmemizi engelleyen, yine de inadına sözlüğe aktarmak istediklerimizi aktarmamızı sağlayan mod. Âdeta minik, ponçik bir kunduz gibi.
Bu modu aktif hâle getirebilmek için sağ üst köşedeki profil görselimizin altında açılan menüden 'kunduz moduna geç' seçeneğini seçiyoruz. Bu saatten sonra, yine aynı yerden 'kunduz modundan çık' seçeneğini seçene kadar yazdıklarımız sol frame'de ve ana sayfada görünmüyor.
Ayrıca kunduz modunda yazıp yazmadığınızı anlamak için, kunduz modunda olduğumuz sürece giri penceresinin üst kısmında aşağıdaki gibi bir uyarı görebileceğiz. (Umuyoruz uyarıdaki yazım hataları da bir an önce düzeltilecek ki göz sağlığımız emin ellerde olsun.) Böylece ne yaptığımızın her daim farkında olabileceğiz. Farkındalık önemli. Aynı zamanda bu uyarının 'kunduz modundan çıkmak için tıklayınız' yazan yerine tıklayarak da kunduz modundan çıkabiliriz, bu da bir seçenek.
zenginsozluk.com/foto
Haydin güle güle kullanın sevgili kunduzlarım!
Bu modu aktif hâle getirebilmek için sağ üst köşedeki profil görselimizin altında açılan menüden 'kunduz moduna geç' seçeneğini seçiyoruz. Bu saatten sonra, yine aynı yerden 'kunduz modundan çık' seçeneğini seçene kadar yazdıklarımız sol frame'de ve ana sayfada görünmüyor.
Ayrıca kunduz modunda yazıp yazmadığınızı anlamak için, kunduz modunda olduğumuz sürece giri penceresinin üst kısmında aşağıdaki gibi bir uyarı görebileceğiz. (Umuyoruz uyarıdaki yazım hataları da bir an önce düzeltilecek ki göz sağlığımız emin ellerde olsun.) Böylece ne yaptığımızın her daim farkında olabileceğiz. Farkındalık önemli. Aynı zamanda bu uyarının 'kunduz modundan çıkmak için tıklayınız' yazan yerine tıklayarak da kunduz modundan çıkabiliriz, bu da bir seçenek.
zenginsozluk.com/foto
Haydin güle güle kullanın sevgili kunduzlarım!
Eski nicki 'isolde' olan yazarımızın yepyeni nicki.
Taptaze başlangıçlar herkese iyi gelir, yeniden hoş gelmiş.
Taptaze başlangıçlar herkese iyi gelir, yeniden hoş gelmiş.
zengin sözlük yazari tum kadinlari guzeldir.
her biri ayri ayri miss zengin sozluk 2017 guzelidir.
her biri ayri ayri miss zengin sozluk 2017 guzelidir.
Baklava yufkasının içine antep fıstığı ve kaymak konup zarfa benzer biçimde katlanarak pişirilmesiyle yapılan şerbetli tatlı.
Offf yok böyle bir şey!
zenginsozluk.com/foto
Offf yok böyle bir şey!
zenginsozluk.com/foto
herhangi bir biyolojik cinsiyet grubuna dahil olmayan canlı.
'ilgi or.spusu' olarak tercüme edilen, nasıl olursa olsun, dikkati sürekli bir şekilde üstüne çekmeye çalışan kişilerin cinsiyetlerine bakılmaksızın kendilerne yakıştırılan sıfattır.
bir tanesini de ben tanırdım, ortamlarda hep atarlı giderli yahut melankolik sözler savururdu, bir gün de hastaneye kaldırılınca 'organlarımın sıvısı kanıma karışıyor, iki ayım kaldı' gibisinden bir şey demişti bana, ben de sonradan hemşire arkadaşımdan kaydına baktırdığımda böyle bir şeyin olmadığını, üstüne de imkansız olduğunu öğrendiğimde arkadaşlığımı tamamen kopardım. te allam, hatırladıkça sinirleniyorum lan, ne samışım ben!
(bkz:boş bakınız kalmasın)
bir tanesini de ben tanırdım, ortamlarda hep atarlı giderli yahut melankolik sözler savururdu, bir gün de hastaneye kaldırılınca 'organlarımın sıvısı kanıma karışıyor, iki ayım kaldı' gibisinden bir şey demişti bana, ben de sonradan hemşire arkadaşımdan kaydına baktırdığımda böyle bir şeyin olmadığını, üstüne de imkansız olduğunu öğrendiğimde arkadaşlığımı tamamen kopardım. te allam, hatırladıkça sinirleniyorum lan, ne samışım ben!
(bkz:boş bakınız kalmasın)
yönetimin temelinde dinî esasların bulunduğu devlet biçimi. günümüzde bilumum orta doğu ülkelerinde görülen rejimdir ayrıca.
iskandinav mitolojisinde savaşta ölen askerlerin bulunduğu cennet, yer.
blind guardian'ın bir şarkısı. black sabbath ve manowar'ın da aynı isimde şarkıları mevcut.
blind guardian'ın bu fantastik tripleri beni yoruyor ama şarkı güzel.
blind guardian'ın bir şarkısı. black sabbath ve manowar'ın da aynı isimde şarkıları mevcut.
blind guardian'ın bu fantastik tripleri beni yoruyor ama şarkı güzel.
cumhurbaşkalığı idaresi'ne devredilecek olan beşiktaş kampüsü'nü nisan ayında ziyaret ettiğim, şimdi ise son defa gittiğimi anladığım, türkiye'nin en güzel kampüsüne sahip üniversite idi.
seni özleyeceğim, masalsı kış bahçesi'ne sahip cennet.
son ziyaretten kalan kareler;
seni özleyeceğim, masalsı kış bahçesi'ne sahip cennet.
son ziyaretten kalan kareler;
sahte mutluluk ve kokuşmuş sevgi ile dolup taşan mecraların tamamı. bütün hesapları kökten silip kurtulmak, huzurlu bir ömür için kafidir.
edit: umut sarıkaya'dan ilgili karikatür;
edit: umut sarıkaya'dan ilgili karikatür;
rusça'da kendisine 'germiyona' denmesine alıştığım için beni sarsan haberdir.
benim gibi pembe saçlara sahip olan yazar.
edit: yakından bakınca saçlarının açık mor olduğunu fark etmemle beraber daltonizmimden ötürü kendisinin affına sığınıyorum.
edit: yakından bakınca saçlarının açık mor olduğunu fark etmemle beraber daltonizmimden ötürü kendisinin affına sığınıyorum.
isminin anlamını bilmediğim yazar. henüz tanışma şansımız da olmadı. bakalım.
Nickini tristan ve isolde isimli aşk hikayesinden aldığını düşündüğüm yeni yazar, hoşgelmişler.
akşam üzeri eve geldiğimden beri belli aralıklarla aynı şarkıyı dinliyorum. bu şarkı, babamın, babalarımızın bildiği ender yabancı şarkılardan biridir. hatta ve hatta dedelerimizin bile bir dönem dinlerken kıvrak figürler sergilediği bir şarkı olabilir. ben de çok seviyorum. 15 yıl önce kalem pilli mp3 player'den dinliyordum, şimdi başka şeylerden. playstation'dan açıp dinlediğim bile oluyor! neyse.
akşamdan beri bazen şarkıya eşlik ediyor, bazen de kalkıp biraz hopluyorum. kendi kendimi hoplatıyorum evin içinde. tüm haftanın yorgunluğu ve halının üstündeki kıvranmalarım birleşince yorgun düştüm haliyle. 1 saat önce falan meyve suyu içtim. içerken de üstündeki değerleri okuyup "iyi lan baya enerji veriyormuş. bi süre daha oynatır bu beni" dedim. planlar tutmadı, kandırıldım. oynayamıyorum artık. baba yorgun.
akşamdan beri bazen şarkıya eşlik ediyor, bazen de kalkıp biraz hopluyorum. kendi kendimi hoplatıyorum evin içinde. tüm haftanın yorgunluğu ve halının üstündeki kıvranmalarım birleşince yorgun düştüm haliyle. 1 saat önce falan meyve suyu içtim. içerken de üstündeki değerleri okuyup "iyi lan baya enerji veriyormuş. bi süre daha oynatır bu beni" dedim. planlar tutmadı, kandırıldım. oynayamıyorum artık. baba yorgun.
üstünden 4 sene geçmiş olan direniştir. hepimiz insandık sadece... bundan 4 sene önce kürt, türk, laz, çerkes, alevi, hristiyan, müslüman, ateist, yahudi, siyah, beyaz falan yoktu sadece insan vardı gezi'de...
bizleri bu yaftalarla ayırmak isteyenlere inat birdik,birlikteydik,yani halktık, gerçekten halk...
gezi bir dirilişti, bir uyanıştı, özgürlüğe düşkünlüktü, başkaldırmaydı, direnişti, isyandı, geleceğe umutla bakıştı...
bizleri ayrımcı düşüncelerle ayırmaya çalışanlar birlik olduğumuzda neler yapabildiğimizi gördüler ve korkmuşlardı birlik olmamızdan... ve o gezi ruhu yok edilemez!!! gezi her yerde , her yerdeyiz gezi direnişi 4 yaşında! unutma unutturma!
bizleri bu yaftalarla ayırmak isteyenlere inat birdik,birlikteydik,yani halktık, gerçekten halk...
gezi bir dirilişti, bir uyanıştı, özgürlüğe düşkünlüktü, başkaldırmaydı, direnişti, isyandı, geleceğe umutla bakıştı...
bizleri ayrımcı düşüncelerle ayırmaya çalışanlar birlik olduğumuzda neler yapabildiğimizi gördüler ve korkmuşlardı birlik olmamızdan... ve o gezi ruhu yok edilemez!!! gezi her yerde , her yerdeyiz gezi direnişi 4 yaşında! unutma unutturma!