karanlığa gömülen gökkuşağı ve firavun
şimdi şehrin en dibindeyiz,
şehrin en dibinde ki insanlar biraz mazlum,
mazlumlar allaha yakın.
uçurumun kenarında olsa bile fazlasını istemiyor mazlum,
sen ise öyle değilsin hain.
şimdi bir mazlum yürüyor uçurumun kenarında sen seyrediyorsun,
senin gökkuşağın karanlık başkalarının acılarıyla besleniyorsun.
allah görüyor, insan görüyor, ruh görüyor,
allah mazlumdan yana ama zalimler yaşıyor.
şimdi şehrin en dibindeyiz,
sokakta bir televizyon, duvarda yıllar önce durmuş bir saat,
saatin önünde yaşlı bir amca,
zaman ve mekandan haberiz öylece duruyor.
yıllar önce durmuş saattin önünde bekliyoruz beraber,
hafif yağmurr ciseliyor,
amca çekingen bir sesle bana sigara soruyor,
ilk defa o an sigara içmediğim için utanıyorum.
yıllar önce durmuş saatin önündeyiz ve saatin üzerinde allah yazıyor.
yaşlı amca kendi elleriyle kazımış onu saatin üzerine,
çünkü allahtan başka kimsesi yok.
çünkü allah ve cahilliğe karşı ayaklanan bir din her daim mazlumdan yanadır,
bunu mazlumlarda biliyor.
yağmur hızlanıyor,
saatin önünde ki televizyonda bi haber,
haberde bir şarkıcı yat almış sevgilisine 9 trilyon paraya!
ne o haber ne de başka bir şey umrumuzda değil o an,
dünya dışı olaylardan bağımsız hareket ediyoruz biz.
yanımızdan bir tren geçiyor o sıra,
tren camında yeşil gözlü bir adam, bilekleri kanlar içinde yeşil gözlü bir adam.
adı, umut.
gittikçe betonların arasında gözden kayboluyor tren,
umut olmadan yaşanmaz diyor bilge bir şeyh.
gök gürlüyor tam o esnada,
bu gök gürlemesi zamanın firavunlarına yapılmış bir uyarı!
20.yy'da insanoğlunun yaptığı zulüm, acılar, gözyaşı, vahşet ve kan.
21.yy'da ki firavunları yarattı.
günümüz firavunları insanlığı zehirledi.
insanların beyinlerini ele geçirdi.
günümüzde kan akan bir nehir yok ama kanayan sokaklar var,
günümüzde kan akan bir nehir yok ama kanayan insanlık var.
şimdi senin elinde bir asa yok ama bu seyre dalman için bir bahane değil.
bekleme de kimseden bir şey, firavunlara karşı ayaklanmak farzdır, ve unutma;
allah daima haklıdan yanadır.
yağmur hızlanıyor,
bilge şeyh yavaş yavaş uzaklaşıyor.
trende artık şehrin griliğinde tamamen gözden kayboldu sayılır,
trenin içinde umut adında yeşil gözlü bir adam, bilekleri kan içinde,
umut olmadan insan da olmaz demişti bilge şeyh.
gök gürlüyor ard arda,
hemen yanıbaşımızda 3 silah sesi,
yıllar önce durmuş saatin önünde bekleyen yaşlı amca kanlar içinde yığılıyor,
ve saat calışmaya başlıyor büyük bir inatla.
gökyüzünden 2 güvercin düşüyor yere.
saat çalışıyor çalışmasına da üzeri nil nehrini aratmayacak bir kan içinde,
allah yazısına bakıyorum uzun uzun
ve o amcanın umudunu öldürenler firavun gibi hesap vericek bunu biliyorum,
yağmur kesiliyor, ve derin bir sessizlik kaplıyor her yeri...