confessions

arka dortluyu dagitmayan hoca

1. nesil Yazar - Geleceği parlak

  1. toplam entry 0
  2. takipçi 10
  3. puan 1170

erkeklerin dedikodu yapmadıkları yalanı

hak yeme hell yeah
Yalan falan değildir. Kusura bakmayın hanımlar, bu sefer yemezler.

26 yıldır erkeğim ve hiçbir zaman ' yaa kanka biliyor musun şu şununla yatmış, şu çocuk şuna yazmış, şu kız var ya kanka bana böyle böyle şeyler söyledi' gibi bir muhabbetin içinde olmadım. Aksine ne zaman biri başka bir kişi hakkında yorum yapacak olsa, erkekler her zaman 'tamam birader dedikodu yapma. Yakışmaz bize, o onların özeli bizi ilgilendirmez, biz muhabbetimize bakalım' tarzı şeyler duydum ve söyledim.

Erkekler kusurları örtmede toprak gibidir. Kendisini boynuzlayıp giden eski sevgililerine bile çok laf söylemez ve söyletmezler bir ortamda.

İstisnalar var mıdır? Elbette vardır. Lakin

(bkz:istisnalar kaideyi bozmaz)

bir sözlük nasıl yönetilmez

magic mushroom
Uzaktan yönetilmez mesela. Halka inmek lazım. Ve demokrasi şart. Her dikta yönetimi sonlanmaya mahkumdur çünkü.

Kısacası bir sözlük önemsemeden yönetilmez. Sahip çıkmak şart.

Çiçeği burnunda bir yazar olarak açıkçası daha aktif bir yönetim beklerdim. Yazarlığımı onaylayan icgqhs dışında başka bir moderatör de görmedim henüz.

Yeniyim ve sevdim burayı ve gitmeye niyetim yok ama Dedeye, pardon sözlüğe de sahip çıkalım. Evet.

ince düşünen insan

quares
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler

"Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz
Tecimenlere yalvarıyoruz:
Bir "Hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
Bir banka az çiziniz bir yalvarma
Bizden size ve sizden dışardakilere

Karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
-Evet efendim-
Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
Bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
Yazların motorlu çingeneleri

Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.


Sonra kasabanın cezaevinde
Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
Günlerimiz iterek genişletiyoruz
Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye

Durup ince şeyleri anlatmaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri

Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalar yanıt veririz

Gülten AKIN

metin oktay

olacak o kadar
“Maç başlangıcında kale seçimi için Yazı-Tura atıldığında,
ben hep -Tura- derim…Benim tek derdim,
Mustafa Kemal Atatürk'ün yüzü yere gelmesin…”

günümüz adam tanımlamasına uymamaktadır!

geceye bir şiir bırak

quares
Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
Seni, anlatabilmek seni

Ahmed ARİF

zengin sözlük yazarlarının ruh halleri

kozmos
(bkz:çok üşümek)
Bir Kalır yanık yağlar yataklarda, o oteller
Meydanlar, heykeller, sizin olmadığınız o her yer.
O çok yalınç, gerçekli gelip gitmeler
Bir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
Bir Kalır Yılgın Adamların hep "Evet" dedikleri
Çok üşürdük, hep üşürdük, üşümekti bütün yaşadığımız
Üşürdü ellerimiz, aşkımız, sonsuz uzun sakallarımız
Tükenir, dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün
Bir Kalır uzun kitaplarda, anısı çok Üşüdüğümüzün..

bonnie

kaptonur
Kafasına göre takılan yazardır. Kimseyle alakası yok yazıyor sadece. İşten eve evden işe gidiyor delillerim var doğru söylüyor xhsjhsjsjs. Şaka bir yana kimseyle alakası olamayan kafasına göre takılan yazardır. İşten eve evden işe gidiyor delillerim var doğru söylüyor shxhshshh nasıl yedirdim ama ikinciyi ahahahha

ahmed arif

mars yolcusu
Şiirleri halk türkülerinden, ağıtlardan beslenen şiirlerdir.
Cemal Süreya, Ahmed Arif'in şiirini şöyle değerlendirir;
"İmge onda sınırlı bir öge değil. Bir bakıma şiirin kendisi, bütünü.
Özellikle imge konusunda yaptığı sıçrama onu bugünkü şiiri hazırlayanlardan biri yapmıştır."

Yangınlar,
Korku çığlıkları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana, bir de başa
Seher vakti leylim leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişem ben seni.

Ahmed Arif - uy havar

kitap alıntıları

quares
Bir tarafta en iyi eğitimi alan çocuklar, diğer tarafta gidecek bir okul bulduğunda, hatta aynı derslikte 5_6 sınıf aynı anda ders görebileceği bir okul bulduğunda sevinen çocuklar vardı. Aynı ülkenin minicik çocukları arasında bu kadar derin bir uçurum olması normal mi?

Levent gültekin - ideolojik mahalleden türkiye'ye onurlu çıkış

veysel'in dizeleri

mars yolcusu
-Talih çile kadar sözü bir etmiş-

"Gülmedim dünyada gülenler gülsün
Derdim yüreğimde eller ne bilsin
İsterse dünyası ziynetle dolsun
Ayrılık gözümde ölüm kaşımda"

Halk ozan'ı âşık Veysel'e ait olan dizelerdir.

zengin sözlük

icgqhs
Bilgi En büyük Zenginliktir sloganı ile yola çıkıp, bünyesindeki yazarlara değer veren ve onların istekleri doğrultusunda şekil alan ve alacak olan sözlüktür.zira sözlüğü sözlük yapanın, yazarlar olduğunu benimseyen bir anlayışı asla unutmayacaktır.

zengin sözlük

azrailin regl donemi
yönetimin yok olduğu sözlük.

neredesiniz moderatörler? bir avuç yazar elinden geleni yapıyor siz de bir el atın. mesela şşşt! kısmından bize seslenip bir şeyler anlatın yahu. sövseniz de olur kırılmayız.

arka dortluyu dagitmayan hoca aylardır yazıyor ama maaşı yatmamış. kek kurabiye, şerbet bile verilmemiş. yoksa sanıldığı gibi zengin değil mi la buralar?

insan hayret ediyor.

vay anasını lan sözlük!

19 nisan 2018 fenerbahçe beşiktaş maçı

keskin nisanci
hem skor hem de futbolcu sayısı olarak geriye düşen tinerciler, seyirciyi tahrik etmek için ellerinden geleni yaptılar. şenol güneş denen komedyen soyunma odasına giderken kafasında yara bere yoktu ama ne hikmetse kafasına 5 dikiş atıldığı söylendi. fenerbahçeli taraftarların yaptıklarını tasvip etmiyorum ama bu ülkedeki her statta sahaya yabancı maddeler atılıyor ama kimse tinerciler kadar bu olayı provoke etmeye çalışmıyor.

şuna da çok güldüm: şenol güneş denen provokatör, göğsüne gelen su şişesine, kafasından kurşun yemiş gibi tepki veriyor.

ölümü düşünüyorum

peho
cahit sıtkı tarancı'nın şiirlerinden biridir.

ölümü düşünüyorum
o büyük yalnızlık içindeyim
kulaklarımda duymadığım bir musiki
kaskatı kesilmişim, kalbim durmuş
artık hiç bir şeyi görmüyor gözlerim
içimde ne bir umut, ne yaşama zevki
elim, ayağım buz gibi olmuş
ölümü düşünüyorum
kulaklarımda duymadığım bir musiki

ölümü düşünüyorum
laleli'de bir sokaktan tabutum geçiyor
saygı duruşunda bilmediğim insanlar
bütün pencereler açık biri kapalı
kederlerim, ümitlerim, hayallerim
ve gelen bir iki dost mezarlığa kadar
sonra kadınlar kadınlar gözleri yaşlı
ölümü düşünüyorum
bütün pencereler açık biri kapalı

ölümü düşünüyorum
şimdi beni gömüyorlar bak
ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri
hazin bir parıltı gözbebeklerinde
için izyanla doluyor, kahroluyorsun
hatırladıkça geçmiş günleri geceleri
bir acı ki öyle büyük öyle derinde
ölümü düşünüyorum
ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri

ölümü düşünüyorum
dediği çıkmıyor cahit sıtkı'nın
otuz beş duvarını aşamıyorum
üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz
inan yokluğuma ben de bir ölüyüm
o yalan dünyanızda yaşamıyorum
yıl 1961, ya haziran ya temmuz
ölümü düşünüyorum
üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz.

güzel bir sesten dinlemek isterseniz;

halil inalcık

olacak o kadar
bugün gerek sözlükte bir eserinin paylaşılması gerekse yazılı basında hakkında çıkan anıt mezar haberiyle kendisini akıllara düşüren, hocaların hocası olarak anılan, türk tarihinin en büyük tarihçisi olarak kabul edilen "geçmişe dairin" duayeni.

dünyanın çoğu önemli üniversitesinde en az bir eserine rastlamak mümkündür. birkaç ay önce, hakkında trt tarafından çekilen belgeseli izlediğimde esasında ne kadar kıymet bilmez olduğumuz tekrar hatırıma düştü. özellikle osmanlı devletinin, saray, kültürel, siyasi ve ekonomik hayatlarının cozumlenmesinde çilingir görevi görmüştür. tabiki kuruluş ve yakın dönem türkiyesi ile ilgili çokça kitap ve makalesi mevcut.

25 temmuz 2016'da 100 yaşında vefat eden inalcik hocanın yarın ölümünün ilk yılı olması sebebiyle, kendi kendime bu girininde zamanlamasını manidar buldum.

ruhu şad mekanı cennet olsundur.

mesafeler

azrailin regl donemi
bazan iki güzel insan arasına giren, askerdeki oğula, uzaklardaki sevgiliye duyulan özlemi diri tutan bir yara gibidir.

Mesafeler sorun değilmiş gibi davranırız çoğu zaman. Ama bizi asıl yıpratan mesafelerdir. Özlem gece gibi çöker duygularımızın üstüne, bulamayız karanlıkta sevgimizi, aşkımızı, sevincimizi...

Siyah hep üstündür beyazdan, içine çeker her şeyi beyaz masumdur koruyamaz kendini, siyaha dokunduğu an kirlenir.

Özlemek siyah gibi kirletir içimizdeki bütün beyazı.

Nefesimiz kesilene kadar koşsak da kapatamayız mesafeleri, ulaşamayız ucunda bizi bekleyene. Çünkü siyah araya girmiştir. bu yüzden mesafeler en büyük sorun, o yüzden sımsıkı tutunun yanınızdakine. Hep birlikte olacağınızı umut edin çünkü umut bembeyazdır.

umut sevdanın lokmasıdır..

yine de siyah asildir her daim. çünkü bir insanın her halini içinde barındırır.

14 şubat 2018 sevgililer günü

azrailin regl donemi
yılın kutlanan en saçma günü. en aptalcası. insanların kendisiyle o biçim çeliştiğini kanıtlayan gündür.

yıl boyunca birbirinizi yiyip, her anı süper yaşanmalı dediğiniz o ilişkinizi bok edip, karşınızdakinin değerini karşılıklı olarak bilmeyip ve aranızdaki o kadar özel gün varken, her daim güzel yaşamanız gereken o güzel anları başkalarının belirlediği bir güne sığdırıyorsanız aklı başında bir insan olmadığınızı da bilin isterim.

dağılın.