confessions

magic mushroom

2. nesil Yazar - Enerjik

  1. toplam entry 213
  2. takipçi 24
  3. puan 7378

zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

hak yeme hell yeah
Şimdi efenik, ben müziğin sesini kesinlikle duyanlardanım. Müzik benim her şeyim. Bazen İşkence odam, bazen terapi merkezim.

Hele bir şarkıyı bir olayla ilişkilendirdiysem yanmışım demektir. Zihnimde çalar o şarkı ama hayal gibi değil bildiğiniz çalar.

Balık pazarına pek uygun değil belki ama yolu kısaltmak için saptığım bir ara sokak var ki böyle on dakika envai çeşit ağacın içinden geçiyorsunuz. Tabii aklım hemen eve dönmekte olunca sokağa daldım. Ağaçlar o ana kadar aklımda yok.

Neyse refleks olarak yürüyorum ve sokağı geçtiğim anda lanet şarkı introdan itibaren çaldı. Lan dedim, bu şarkı niye çaldı ki. Sonra etrafıma bir baktım yine o ağaçlık yer. Ama nasıl değişmiş. Sonbahar olunca yapraklar sapsarı, yerler sapsarı... En son mayıs'ta geçmiştim yine eve hızlı dönmek için. Mayıs'ta yemyeşil falandı. Ve kulağımda o şarkı vardı.

Beynim resmen oradasın diye beni uyardı lan.

Neyse... Agalloch. Seni iyi ki tanımışım. Sen gerçekten muhteşem bir şeysin.

sur l'ocean couleur de fer

hak yeme hell yeah
Konu dark ambient müzikten açılınca genelde çok ahkâm keserim. Nasıl olsa benden başka bilen yoktur diye.

Lâkin iki gün önce bir hemşire bu şarkıyı önerince çok şaşırdım, Başka bilen varmış diye.

Şarkıyı açmamla donakalmam bir oldu. Çünkü, şarkının kapak fotoğrafı; bir zamanlar yaşadığım durumun, hislerimin noktasına kadar aynıydı.

Şarkı girince böyle ruhum bedenimden ayrıldı. Sanki dünyaya yeni gelmiş, iyilikten de kötülükten de sıyrılmış gibi aynı kapak fotoğrafındaki adam gibi tebessüm ederek, aynı pozisyonda uyudum. Bu hak tek kullanımlıktı... Aynı gün kullandım.

Lanet gibi, bildiğim 5-10 Fransızca kelimenin tümü bu şarkıda toplanmış. Öyle olmasaydı belki sadece kapak fotoğrafından etkilenirdim.

Demir renkli okyanusta,
Ağladı büyük bir koro.
Ve o delirmiş uzun çığlıklar,
Cehennemde bir delik açacak gibiydi...

geceye bir söz bırak

hak yeme hell yeah
İnsan İki kez insan annesinden ayrılır: Biri doğarken, biri ölürken. İki kez insan sevgiliye bağlanır: Biri başlarken, biri biterken... İki kez anlam yükler insan hayata: Biri ağlarken, biri gülerken.

Ve insan sadece bi kez kıymet bilir: O da elindekini kaybederken.

zorunlu din dersi eğitimi

turuncu gemi
hayatım boyunca savunduğum felsefelerden biri 16 yaşından evvel bir çocuğa dini eğitim vermenin en büyük çocuk istismarlarından biri olduğudur. geçenlerde bir caminin kapısında ''7 yaş çocuklara kuran kursu kayıtları başladı'' türünden tabela gördüm. hüznümden iki saatte kendime zor geldim.
din olgusu dimağımda asla kötü bir olgu değildir. fakat çocuklara cezalandırıcı bir tanrıyı neden o yaşta anlatmaya başlarız ki? o yaştaki masumlara karanlık ortamlarda arap harfleri ve kızgın bir tanrıyı anlatmanın kime ne faydası var?

dün tam da beni haklı çıkartan bilimsel bir çalışmaya denk geldim. evrim ağacı sitesinde yer alan bir habere göre dine maruz bırakılan çocuklar gerçek ile kurguyu ayırt etmekte zorlanıyor. bu çocuklarda ileriki yaşlarda şüphecilik gelişmiyor. böyle bir toplumda bilim de gelişmez. insanlar sosyal yaşamlarında sürekli bir mucize bekleyerek gerçekliği öteler.
son 17 yılda baskın din eğitiminin malak nesli içimizdedir. bu felakete bile yabancılaşmış bir sürüde yaşıyorum gibi hissediyorum kendimi bazen. rasyonaliteye savaşı 7 yaşında çocuklardan başlatmışlar.

bu toplumdan artık yerli ve milli hiç bir şey çıkmaz. ancak milli gazlar çıkar çıkarsa. ve var olan gerçeklik bütün teknolojiyi ithal etmemizdir. hatta hayvan besininden, yediğimiz gdo lu her şeye kadar ithal olmasıdır. konu aslında bu kadar geniş ve can alıcıdır.

dmitri shostakovich

morton feldman
Kendisi gerçekten harika bir bestecidir. 20. Yy da Prokofiev, Stravinsky, Khachaturian ve Shostakovich dönemin rusyasının (sscb) en büyük müzik adamlarıydı. Harika senfoniler, prelüd fügler, yaylı dörtlüler ve konçertolar bestelemiştir. Özellikle senfoniler çok meşhurdur. Tarkan filmlerinde bile çaldı daha ne olsun.
Dinleme önerisi: symphony 11, symphony 5, string quartet 8, string quartet 3, violin concerto 1

hayata dair gülümseten detaylar

hak yeme hell yeah
Bundan iki yıl önce spor salonunda eliptik bisiklet sırası bekliyorum. Bekledikçe de sinirleniyorum haliyle. Ortadaki bisiklet en sağlamı onu gözüme kestirdim ama üstünde 13-14 yaşlarında bir velet var ve inmek bilmiyor. Ben sinirden patlıcan moruna döndüm.

Çocuk sürekli inip su içip tekrar biniyor. Yani elimde kalacak artık öyle sinirliyim. Neyse on dk daha kullanıp indi ve dinlemek için oturdu.

Ben de sinirli ve uyarıcı bir ses tonuyla 'bitirdin mi kardeşim?!' dedim. Ve çocuğun cevabıyla sinirim büyük bir utanca döndü. Öyle tatlı bir şekilde, nefes nefese 'bitiğdim abiiğ' dedi ki bildiğiniz gözleirm doldu. Lavuk r özürlü bir de nasıl tatlı dedi öyle ya. Gözlerim dolu dolu alıp bağrıma bastım çocuğu. Sarıldığım için öyle şaşkın baktı ki gözleirme. Sonra o da sarıldı falan.

Uzun süre kendime kızdım neden çocuğa sesini yükselttin diye... Neyse işte hatırladıkça tebessüm ederim.

mahsus mahal

hak yeme hell yeah
Ruhi Su'nun 1957 yılında hapiste evlendiği hapishane ve hayat arkadaşı Sıdıka Su adına varettiği 3 kıtalık nihavent Türkü.

Efsane demek az kalır. Hiçbir ülke yoktur ki kendi değerlerini böylesine kolay harcasın.

mahsus mahal derler
kaldığım zindana
kalıram kardeş
Dostlar yanadır.


ruhi su

hak yeme hell yeah
Su sesli güzel insan. Kendisini canlı görmek nasip olmadı. Bazen iyi ki de olmamış diyorum. Çünkü ona yapılanları görseydim sanırım kahrımdan ölürdüm.

Bazı insanlar bana ölmemiş gibi gelir. Edebiyat yapmıyorum. Fiziken diyorum. Mesela ruhi Su ölmedi. Eserlerini dinlerken ölmediğini buram buram hissediyorum.

Babam cenazesine katıldığı için gözaltına alınan 165 kişiden biri. Belki de babamdan genetik geçmiştir bu sevgi.

Mekanı ışıklar olsun.

8 mart dünya emekçi kadınlar günü

miyesmikcih
tam da clara zetkin'den girerek 8 mart dünya emekçi kadınlar günün'den başlayacaktım ki, günün tarihsel önemini sözlük yazarlarından magic mushroom konuyu detaylı şekilde aktarmış.
yağlı gerdanlarını kırarak, etli kalçalarını kıvırarak koca veya sevgili parazı yiyen kadınlar günü değil, 8 mart dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun.

8 mart dünya emekçi kadınlar günü

bouii
Herkesin yılın bir günü kadının değerini çiçek ve böcekle ölçtüğü hatta kadınlara her gün bayram şeklinde konuşmaların döndüğü gündür.
Bugün kadın olduğu için değil, hayatın her alanında var olan, yanıbaşınızdaki emekçi kadınların da geçmişteki emekçiler gibi olmamasını hatırlamamız gereken bir anma günüdür.
Hatta bırakın kadını, cinsiyetten bağımsız insan olarak görülme hakkının hatırlanması; hayatın içinde yan yana, omuz omuza olmamızın kadınlar için ne kadar önemli ve insanca bir hak olduğunu hatırlatabildiğinizi umduğumuz 364 günden pek de bir farkı yoktur...
Yılın her günü evinde, işinde, toplumun her aşamasında emek veren tüm kadınlara dünya emekçi kadınlar günü en azından umut olsun!

neşet ertaş

bouii
Unesco'nun "yaşayan insan hazinesi" olarak gösterdiği halk ozanı. Sanatçıyım diyen insandan daha sanatçı olmasına rağmen seyircisinden ceketini çıkarmak için izin isteyecek kadar naif bir adamdır. Türkülerinin her biri dilden dökülüp gönüle dokunur.

küfür eden insanlar daha dürüst ve güvenilir

bouii
Çayın, rakının edebiyatı gibi bu tespite sığınıp ayılığına bahane bulan adamlar bitmedi. Tabii ki herkes günlük hayatın içinde küfür ediyor. hiç olmadı argo kelime kullanıyor ama iki lafından biri, diline vurmuş eylemler olmasın.
Üstüne ben samimi adamım kızım tripleriyse hiç çekilmiyor. En ufak tartışmada karşındakine ana avrat dalmanın samimiyetle ne ilgisi olabilir ki? Bunun hem severim hem döverim salaklığından farkı yok. Kadın erkek ilişkisi olarak da bakmıyorum olaya adam kalkıp dostum dediğine sinkaflı hitaplarla samimiyetini ifade ediyor. Diğeride bu küfre anıra anıra gülüyor. Bizim gibilerse onların yerine utanıyoruz. Afedersiniz de ben bele vaziyetin içine...

panik

rene
Panik, türk rock grubu(-idi) 2006'da bir albüm çıkardılar sonra devam ettiler mi bilmiyorum. parçaları hoşuma giderdi benim, okurlarsa kendilerine selam, öpüyorum gözlerinden



zengin sözlüğe veda

rene
Ekşi dışında kalan sözlüklere düzenli yazanları toplasak 150 kişi çıkmaz, ama bu kitleden birisi veda edeceği zaman "siktir" çekmek kalanlar için kolay geliyor. Sor bakalım neden gidiyor anlamaya çalış kazanmaya çalış yok, giden sktrsin gitsin kalanlar bizimdir. Al oyna diyorum bende sana 10 kişiyle o zaman. Biraz daha özenli dikkatli nazik olmak zor değil hepimiz için. Birbirini yüz yüze hiç görmemiş gençler olarak içi boş kankacılık oynamıyorsunuz bu taktir edilesi bir şey ego normal düzeyde demekki, ama gidene sktr çekmeyin, ayıp.

gece gelen açlık hissi

hak yeme hell yeah
Eğer bu hisse dayanır ve yemek yemez, üstüne de iki bardak su içerseniz yağ yakımınız aşırı derecede hızlanır. Gece 2 saatlerinde leptin hormonu maksimum seviyeye ulaşır ve bu hormon da yağ yakan hormondur.

Türk insanının kilo problemi olmasının sebebi çok yemesi değildir. Hatta diğer milletlere oranla çok daha az yediği de bir gerçektir. Türk insanının kilo almasındaki en büyük sebep geç saatlerde yapılan atıştırmalardır.

Yeme işlemini akşam 19-20 arasında bitirirseniz sorun ortadan kalkar.

günün sözü

pasaj
"Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo'nun resim yaptığı, Beethoven'ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.”

Martin Luther King

yalan

kombiwankenobi
Aslında insanın kendi kendini kandırmasıdır.
Şöyle ki bazen bunu bana yapıyorlar evet yalan söylüyorlar ve benim fark etmediğimi zannediyorlar.
Gülüyorum böyle karşımdaki insan ufak ufak küçülüyor.
Yani bu yalanlar insanı küçültüyor daha sonra tamamen kayboluyor.
Soğuma sebebidir.

national footprint accounts

olacak o kadar
Ulusların tüketim boyutlarını hesaplayan Kuruluş.

“Kime kaç adet dünya gerekiyor.” Adlı çalışmasına göre;

“Eğer dünya ahalisi, Afrika yahut Asya'daki birçok ülkedeki gibi yaşayıp onlar ölçüsünde bir tüketimi benimseseydi bu dünyanın yüzde 30'u bile herkese yeterli olacaktı. Mevcut kaynak kullanımına bakıldığında ise şu an 1,5 dünyaya ihtiyacımız var. Örneğin bir Etiyopyalı gibi yaşansa insanlara bu dünyanın sadece beşte biri yeterli geliyor. Birmanyalı gibi yaşanırsa dünyanın yüzde 80'i kâfi. Ancak herkes gelişmiş ülke vatandaşları gibi tüketecekse işte o zaman tehlike çanları çalmaya başlıyor. Arjantin'in tüketimi için 1,8, Çinlilerin tüketimi için şimdilik iki dünya gerekiyor. Bunlar henüz tablonun iyi tarafı. Bu tehlikeli tüketim cetvelinin zirvelerinde ise şu ülkeler yer alıyor. ABD'ninki ile 4,8, Avustralyalılarınki ile 5,4, Katarlılarınki ile ise ihtiyaçlarımızı tatmine ancak 6,2 dünya yetiyor. Bu tüketim çılgınlığının zirvesinde ise Lüksemburglular var. Onlar gibi tüketirsek bu dünyadan dokuz taneye daha ihtiyacımız var.”

iskenderiye kütüphanesi

olacak o kadar
girişinde "bilim sizi tanrıların gazabından korur" yazan kütüphanenin yakılması ile ilgili dört teori vardır:

1. mö 48 yılında iskenderiye kuşatmasında roma imparatoru sezar, kendi gemilerini yaktırınca sıçrayan alevler kütüphaneyi yakar.
2. roma imparatoru aurelian ms 273'te iskenderiye'yi kuşatıp yaktığında kütüphane de yok olur
3. roma imparatoru theodiosus, hristiyanlığı pekiştirmek için pagan kültürünü temsil ettiği gerekçesi ile 391 yılında yaktırır
4. halife ömer'in komutanı amr ibnül as mısır'ı 642 yılında feth edince kütüphanenin kitaplarını yaktırır.

dublaj

rene
Dublaj, film seslendirme, filmin yayınlandığı ülkenin diliyle tekrar seslendirilmesi. Türkiye dublaj konusunda bir çok ülkeden öndeymiş.

Dublaj sanatına saygım var tamam. Ama hangi film olursa olsun buna uzak doğu filmleri de dahil kesinlikle orjinal diliyle izleme taraftarıyım. Dublaj filmin kimyasını tamamen değiştiriyor, sanat kulağı gözü olmayan insan işi dublaj. Çok zorladım dublajlı izlemek için ama olmuyor, çok suni duruyor, yapay duruyor, filme kendimi veremiyorum. Nasıl yapabiliyorsunuz şaşırıyorum, dublaj film isteyen izleyen talep edenler sinemanın katili bence. sinemalarda bunu talep eden avamlarda güzelim filmleri mundar ediyorlar böyle.

Tabi çok dil bilmiyorsanız bu durum başka bir sektörün kalitesine talebi doğuruyor. O da altyazı. Bir dublaj kadar önemli aslında altyazı olayı. Ve bu işi ciddiyetle yapan insanlar çok şükür ki var Türkiye'de. Örneğin Lord of the rings serisini çeviren bir arkadaş vardı, filmin destansı havasını daha bir hissediyordunuz adam öyle güzel çevirmiş ki hayran kalmıştım.

Bak örneğin aşağıdaki sahne. Resmen katliam olmuş. O sahne ki üzerine geyiklerin döndüğü, meme'lerin yapıldığı, bobilerin üstüne grafikler yaptığı "this is sparta" sahnesi. Al birde dublajlı izle bakalım. Ispartalı Ahmet emmi ve köye su getirme sözü veren muhtarın tartışması, burası ISPARTA!

matrix

rene
1999 yılı yapımı fantastik/bilim kurgu filmi. 1999 diyorum bakın, milenyum çocukları daha tohuma düşmemiş. O zamanlar Wachowski biraderler olan şimdilerin Wachowski kızkardeşlerin dehasının ürünü. Zamanının ötesinde bir film. Bayılıyorum bu tanımlamaya "zamanının ötesinde". Bu ne demek, yani o kadar iyi ki, o kadar kaliteli ki uzun yıllar da geçse güncel ve izlenebilir kalmayı başarıyor yani "kült" oluyor. Yıllar sonra dün tekrardan izledim seriyi. Bilgisayar tasarımları, efektler, atmosfer her anlamda şaheser. Wachowski'lerin yönetmenliği ve senaristliği bir yana, bu seride makyajından, kostümüne, bilgisayar efektine kim çalıştıysa tüm incilerini ortaya dökmüş. aksiyon sahneleriyle sinema dünyasında yeni bir dönemi başlatan, felsefesine kitapların yazıldığı, hem popüler kültürü hem derin anlamlı senaryoları seven underground insanları kazanmayı başarmış istisna eserlerden.



arkadaş zekai özger şarkıları

turuncu gemi
arkadaş zekai özger edebiyatta ismini epeydir bildiğim, bir kaç şiirini öylecek okuduğum bir şairdi. hayatı ve diğer şiirleri hakkında ne bilgim ne de bir fikrim vardı.
bugün bir şiirini göz yaşları içinde okudum. sonra bütün şiirlerini ve hayatını ağlayarak okudum. 25 yaşında bir gün benim de ölmeyi çok istediğim bir şehir olan ankara'da katledilmiş şiirimizin en güzel çocuklarından biri arkadaş. normal insan halite ruhiyesi bir şehirde mutlu yaşamayı ister elbette fakat bende mesele ankara olunca normallikten çok uzaklaşıyorum. zaten yeterince hakkedilmemiş mutluluklar yaşadığım bir kenttir ankara.

sanatın hiç bir zaman ''en'leri'' olamayacağını düşünmüşümdür. sanat çok tanrılı bir dindir çünkü. fakat ben 35 senelik ömrümde, üçüncü defa en sevdiğim şairi değiştiriyorum.

bu başlık altında en sevdiğim şair, arkadaş zekai özger'in bestelenmiş şiirlerini paylaşacağım.

senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül,
benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun...
şimdi dingin gövdende uğultu ile büyüyen sessizlik,
ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun!

başını omuzuma yasla,
gögsümde taşıyayım seni,
gövdem gövdene,
gövdem gövdene,
gövdene can olsun.

sevgilisinden ayrılanlara tavsiyeler

turuncu gemi
geberene kadar ağla önce, büyük ihtimal bunu hakketmişsindir. fakat mümkünse gebermemeye de bak. iç ama yalnız başına iç. çünkü büyük ihtimal kendini diğer arkadaşlarına sonradan çok pişman olacağın şekilde şebek edeceksin. gerçi bundan bir kaçışın yok bir kaç kez olacak. ayrıldıktan sonra ilk bir kaç gün, çok değil az vuran bir sızı hissedeceksin buna aldanma. sonradan şişler bir maça 4.5 gol üstü oynamışçasına her yanına saplanıp duracak. bir kaç hafta sonra normal bir sabaha acısız kalkacaksın yine yeme. ertesi sabah uyandığında göğsünde oturan fille tekrar yüz yüze geleceksin.

bol bol film izle, iyi yabancı diziler izle, okuması kolay kitaplar bul, kendine yeni evrenler yarat bu yolla. bol bol ve delice yürü. ara sıra intiharı düşün, hatta intihar mektupları da yaz ama sakın etme. ağlamaktan korkma, göz yaşları bilimsel olarak ispatlanmış organik anti depresandır.

sonraları geçecek mi, nah geçecek. fakat azalacak. fil küçülecek. fakat yolun bir yerinde artık tuzlanmış ciğerlerini keçiler yalamaya başlayacak korkma ölmüyorsun aksine iyileşyorsun.

lakin geçecek mi, nah geçecek. belki azala azala biter.

kürt böreği

turuncu gemi
ortadoğu halklarının devrimci lideri cemal abdul nasr döneminde mısır devlet radyosundan kürtçe yayınlar yapılır. dönemin türkiye dışişleri bakanı mısır ziyaretinde sayın nasr'a bu durumdan duyulan derin rahatsızlığı bildirir.
abdul nasr, dışişleri bakanımıza şu soruyu sorar;

"sizin ülkenizde kürt var mı?"

bizim dışişleri bakanı hayır "hayır efendim yok" diye cevaplar.

abdul nasr;

"o zaman sizin rahatsız olacağınız bir husus da olmamalı"
diyerek diplomatik bir cevap verir.

tanım: ben börekler konusunda batı özentisiyim. gerçi hiç bir yerde rastlamadığımdan tadına da bakma fırsatım olmadığı börektir. lakin ülkemizde kürt diye bir halk yaşamadığı için nereden bulup da yiyeceğim.

denek hayatım

hak yeme hell yeah
Sakin'in en sevdiğim üç şarkısından biri. Ah be onur abi dedirtir.

Bu şarkının yeri bende hep ayrı kalacak. Topluluk karşısına çıkıp söylediğim ilk şarkı. Güzel söylerim övünmek gibi olmasın.

Şarkı hızlandırılmış tren faciasında hayatlarını kaybedenlere yazılmış. Bunu bilerek dinleyince daha vurucu oluyor.

gülümsemek

rene
Bulaşıcı bir şey bu özelliğine bayılıyorum. Beni gülümseten ve gülümseyen insanlara da bayılıyorum. Tabi samimi, içten bir gülümsemeyi kastediyorum burada. Banka çalışanı gülümsemesini her gün görüyorum.

ernesto che guevara

turuncu gemi
komünist olmak yaşamda çok renkli olmayı gerektirir. ernesto yaşamın bir çok renginde harika bir insandı. kendisi bir çocuk hekimiydi. futbolcuydu. şair ve müzisyendi. elde tüfek en önde yürüyen cesur gerillaların en değerli önderiydi. küba devriminin ilk yıllarının dahi ekonomi bakanıydı.

fidel'le venezuela'da tanışırlar. bir avuç insanla küba'da devrim yapabileceklerine o günden emindir. fidel'le sonrasının pazarlığını yapar. pazarlığın mevzubahsi, dünya ülkelerinde devrime ihtiyacı olan bütün ezilen halklara kurtuluşu mümkün kılmaktır.

devrim hareketi bir seçimler hareketinden önce reddedişler hareketidir. ernesto'nun büyük devrimci kalibresi her zaman kötüyü reddetişleriyle ölçülür. o zamanların kominist kılığındaki devlet kapitalist tiranı sovyetlere bile kötülüğünü doğru bir dille haykıracak kadar cesur bir önderdir ernesto.
36 yaşındayken, kolombiya dağlarında bir avuç yoldaşıyla devrim mücadelesi verirken, abd'nin bir müfreze askeri tarafından şehit edilmiştir. şiirimizin büyük ismi ülkü tamer'in dizeleriyle ölümsüzleşmiştir.

bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
yumdu sanki uyur gibi
gözlerini usulca

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

tübitak

olacak o kadar
Göktuğ Altıparmak ve Seda Erol adlı gençlerin çalışmaları bu kurum tarafından kabul görmemiştir.
Reddedilen projeleri: okaliptus ve karanfil yağlarının havadaki bakterileri temizlemesine yönelik araştırma.
Kabul gördüğü kurum: Harvard Üniversitesi

Mehmet Can Dursun ve İrfan Boztepe adlı gençlerin çalışmaları bu kurum tarafından kabul görmemiştir.
Reddedilen projeleri: Şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları için atık karides kabuklarından yara bandı.
Kabul gördüğü kurum: New York Eyalet Üniversitesi

Emir Akdaşci ve Ege Özlem dlı gençlerin çalışmaları bu kurum tarafından kabul görmemiştir.
Reddedilen projeleri: Soba külü, boraks, kula volkaniti ve kül gibi atıklarla çimento üretimi
Kabul gördüğü kurum: Harvard Üniversitesi, Montreal Mc Gill Üniversitesi, Toronto Ryerson Üniversitesi

İlayda Şamilgil adlı gencin çalışmaları bu kurum tarafından kabul görmemiştir.
Reddedilen projesi: Sıvılardaki Su Oranını Mıknatısla Ölçebilen Ucuz, Hızlı ve Taşınabilir Bir Sistem
Kabul gördüğü kurum: Cornell Üniversitesi, NASA

Barış Paksoy adlı gencin çalışmaları bu kurum tarafından kabul görmemiştir.
Reddedilen projesi: Ramanujan Asallarının Genleştirilmesi
Kabul gördüğü kurum: Berlin Humbold Üniversitesi.

Tuna Ilgın Kozak adlı gencin çalışmaları bu kurum tarafından kabul görmemiştir.
Reddedilen projesi: madenlerde çalışan işçilerin, anlık olarak konumlarının kayıt altına alınması
MEF Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması'nda Fizik dalında birincilik ödülü ve İnovasyon ödülü.

türkiye bölünmez

rene
Ben bu konuda biraz köşeli düşünüyorum, katılırsınız katılmazsınız. Türkiye son yıllarda özellikle siyasetçilerin söylev tarzları, üslupları sayesinde halk arasında siyasi görüşler ve ideolojiler üzerine bir bölünme yaşadı, yaşıyor.

Şu anda Türkiye'de apolitik yurttaşlarda dahil olmak üzere sol görüşlüler, sosyalistler, demokratlar ve kemalistler bir tarafta, faşistler ve muhafazakar ve akp yandaşı yuttaşlar bir tarafta. Bu durum iş hayatı dışında sosyal yaşamda insanların ideolojilerine olan bağlılıkları ve sosyal çevrelerini oluştururken ki özgürlükleri sınırında kendisini gösteriyor. iş hayatında ise bir "idare etme" durumu hakim. Çünkü hakim ideoloji ne ise insan kalabalıklarının bir anlamda çıkarları için ona tutunma refleksi var, bu maddi olur, mesleki olur başka türlü olur. Bu insanlarla çalışan muhaliflerde bir idare etme veya rengini belli etmeme halindeler.

Bence bu tam bir bölünmedir. Bölünme illaki sınırların değişmesi ve yönetimin ele geçirilmesi şeklinde olmayabilir. Bazen kalabalıklara, güçlü hatip özelliklerinizle öyle ötekileştirici ayrıştırıcı şeyler söyler ve bunu onlara inandırırsınız ki, geçim derdinde canı burnunda olan milyonlarca insan bir anda alt komşsusuna karşı düşmanlık beslemeye başlar. İşte ülke tam bunun sınırında bir bölünme halinde bence.

bakkal

diko
Adıyaman besni'den gençten bi çocuk işe başlamıştı Çankaya'nın göbeğindeki büroda. Yanıma verdiler, çocuğa işi sen öğreteceksin dediler. Hay hay memnuniyetle dedim. Neyse 1 haftada az buçuk öğrendi işi. 2. Hafta palazlandi 1 ayda da kanı bitlendi. İşten kaytarmaya bile başladı kerata. Yine böyle birgün kayboldu ortadan. Yarım saat sonra çıktı geldi. Dedim nerdesin lan vakkas. Abi dedi bakkala gittim. Çankaya'nin göbeğinde bakkala gittim deyince gülümsedim ne aldın peki vakkas diye sordum. Kola aldım abi dedi. Hangisinden aldin peki diye sorunca sarı aldım abi dedi. İşte o sarıdır bakkal. Artık kalmadı. Kolanın sarısıni satardi, leblebi tozu satardi, bifa puskeviti satardi. Bitirdiler bakkal amcayi. Bir yıldız daha kaydi. Umarim sana da kayarlar grosmarket.

bakkal

pasaj
eskiden toz leblebiler, kutuda kaymaklar, adetle satılan gofretler gibi nostaljileri barındıran, aldığımız cips içerisinden çıkan promosyonlarla anlam kazanan; günümüzde ise kendilerini büyük marketlerin yavaş yavaş yuttuğu yerlerdir.

monster

rene
Türkiye'de cani adıyla gösterilmiş 2003 Abd-almanya yapımı biyografik film. Charlize Theron filmde Aileen Wuornos'u canlandırdı. Aileen Wuornos abd için önemli bir isim. Belki de ABD tarihinde büyük bir taraftar kitlesi bulan ve cinayetlerinde haklılık görülen ilk ve tek seri katil. Davası yıllarca süren Aileen Wuornos, başlarda nevs-i müdafa diyerek kendisini savunduktan sonra yıllar süren duruşmaların ardından cinayetlerinde haklı olduğunu iddia etmiştir. Film Charlize Theron'un devleşen oyunculuğuyla Aileen Wuornos'un yokluk içinde lezbiyen bir hayat kadınıyken bir katile dönüşmesini/dönüştürülmesini tarafsız yalın bir dille anlatmaktadır. Ben filmi izldikten sonra lezbiyen sevgilisinden tiksindiğimi de belirteyim. Neden, Aileen'i onu o kadar severken, hapishanede en ihtiyaç olduğu zamanda yalnız bırakmasından, ona ihanet etmesinden dolayı insanlığımı sorgulattı çünkü bana aptal kadın.








aidiyet

olacak o kadar
Burak Çevik'in berlin Film Festivali'nde görücüye çıkadığıı ve ailesinde yaşanan bir cinayeti konu alan filmi.

" Yönetmenin anneannesi 2003 yılında öldürülmüş, teyzesi ve sevgilisi ise bu cinayetin ardından yargılanarak, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmışlar. Filmin ilk yarısı sevgilisinin isteği üzerine müstakbel kayınvalidesi olabilecek kadını öldürmesi için kiralık katil tutan genç adamın verdiği ifadeye odaklanıyor. Farklı bir anlatım ile dikkat çeken filmin ilk yarısında, sadece genç adamın sözünü ettiği deniz kıyısı, kurbanın yaşadığı ev, apartmanın merdivenleri, yatak gibi yer, mekan ve eşyalar görülüyor. Filmin ikinci yarısı ise iki sevgilinin nasıl tanıştığını anlatıyor."

Türkiye, Kanada ve Fransa yapımı 72 dakika uzunluğundaki, başrollerinde Çağlar Yalçınkaya ve Eylül Su Sapan'ın oynadığı film cesur konusu nedeniyle bile bir şekilde bulunup izlenmesi kanısındayım.

karanfil

turuncu gemi
bence çok güzel bir ahmet haşim şiiridir;

karanfil

yârin dudağından getirilmiş
bir katre âlevdir bu karanfil,
rûhum acısından bunu bildi!

düştükçe, vurulmuş gibi, yer yer
kızgın kokusundan kelebekler,
gönlüm ona pervâne kesildi...

ahmet haşim

fakat orhan veli ustamız, haşim'in bu şiirini, yine çok güzel bir şiirle diline dolar,

hakkınız var, güzel değildir ihtimal
mübalağa sanatı kadar
varşova'da ölmesi on bin kişinin
ve benzememesi
bir motörlü kıtanın bir karanfile,
"yarin dudağından getirilmiş".

iki büyük şairin tartışmasından bağımsız olarak, ismet özel'de karanfil imgesini yaz mutluluğu şiirne ustaca yerleştirmiştir.

sen bir karanfilsin, delisin
içlisin de, bükersin hemen boynunu
mendilimin içindeki kirazdır
mendilimin içi kiraz
bilmem ki ne desem, yaz mutluluğu.

nasılız ay ışığındaki dostum
bütün bir gecenin uykusuzluğu
bek şimdi her şey bir dengeye uydu
bir domates, birkaç domates hemen hemen tartıldı
bir sancı gibi yerleşti şuramıza özgürlük
kirazlar kirazlar
gözyaşları günbatımının
karanfil kokusu da

sevgilim, canım mendilim
mendilim kiraz dolu
anlatamıyorum galiba
hüzün değil yaz mutluluğu.

edip cansever'in yerçekimli karanfil şiiri de ne muhteşem bir şiiridir;

biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.

görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.

ahmed arif'in ''karanfil sokağı'' sevdalı yüreklerimizin başkentidir.

hakan yeşilyurt

turuncu gemi
bugün 46 yaşında vefat ettiğini öğrendiğim başarılı sanatçıdır. şarkıları kulağımda her zaman ilk gerçek sevdaların ezgisidir. nazım'ın muhteşem şiirini, harikulade bir emekle müzik evrenimize taşımıştır. kendisinin her zaman eksikliğini hissedeceğiz.

yürek bugün her zamankinden daha fazla kirpiklerimin ucunda.

aşti

turuncu gemi
iki yıl önce bir haziran günü yaşanmış selle yerle yeksan olmadıysa çok sağlam bir mühendislikle inşaa edilmiş yapıdır. o haziranda orada aptal bir çocuk gibi saatlerce ben ağlamıştım. gerçi koskoca yapının paramparça olup ciğerime çökmesi, bahsettiğim selden yıkılmış olabileceğini gösterir. zaten o günden sonra bir daha da gitmedim. yapının hala ayakta olduğunun nazarımda hiç bir ispatı yoktur. selden yıkılan molozlardan bir demir alıp elime onurumu savunmuştum. öyle işte. bu da böyle bir hikayemdir.