neo-nazilerin sıklıkla kullandığı bir fonetik selamlaşmadır. "14" kısmını david lane isimli bir beyaz ırk üstünlükçüsü amerikalı neo-nazi bulmuştur. beyaz ırk üstünlükçülerinin sloganı olan "we must secure the existence of our people and a future for white children." (türkçesi: "biz halkımız ve beyaz çocuklar için bir gelecek varlığını emniyete almalıyız.") cümlesi 14 kelimeden oluşmaktadır. "88" ise "heil hitler"in kısaltmasıdır. "h" harfi almancadaki 8. harftir.
kimi için bir kaçış, kiminin için bir vazgecis, kimisi için ise bir varoluş. secim sizin.
ben ise bir gereksinim olarak bakiyorum. kimi ölüp toprak olup yok olup gideceğini düşünürken kimi ise aldığı bir saniyelik nefesin dahi hesabının verileceğini düşünür.
ama dünyevi kafayla ne düşünürsek düşünelim, bir realite. bazen kafa yorulasi bazen unutulup gidilesi.
epictetos
"ölüm daima gözünün önünde olsun, o zaman asla adi endişelere düşmezsin ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsin."
ben ise bir gereksinim olarak bakiyorum. kimi ölüp toprak olup yok olup gideceğini düşünürken kimi ise aldığı bir saniyelik nefesin dahi hesabının verileceğini düşünür.
ama dünyevi kafayla ne düşünürsek düşünelim, bir realite. bazen kafa yorulasi bazen unutulup gidilesi.
epictetos
"ölüm daima gözünün önünde olsun, o zaman asla adi endişelere düşmezsin ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsin."
yine inanılmaz olaylarla çalkalanan kuzey ülkesi.
bu kez yaşanan iç karışıklığın sebebi norveç hükümetinin fm yayına ülkenin her alanında son vermesi ve ulusal radyo kanalları yıl sonuna kadar yayınlarına son vererek sadece dijital platformda yer alacak olmasi.
fakat mazlum norveç halkı bu karardan sonra isyan etmiş. ne diyelim bi' bu norveç bi'de şu sinsi izlanda bu dünya'yı çok bozuyor.
"dagbladet gazetesinde geçen ay yayımlanan bir kamuoyu araştırmasına göre, norveçlilerin üçte ikisi hükümetin erken davrandığını görüşünde.
norveç'te radyo dinleyicilerinin yüzde 70'inin dijital yayını tercih etmesine rağmen, uygulamaya karşı çıkanlar çok fazla insanın pahalı ekipmanlar edinmek zorunda kalacağını söylüyor.
ülkede yeni bir otomobil teybinin fiyatı, 4 bin norveç kronu (yaklaşık bin 800 t.l.).
norveç yerel radyo derneği'nden svein larsen "norveç buna hazırlıklı değil. milyonlarca evde, kulübede, teknede artık işe yaramayacak olan radyolar var ve norveç'teki arabaların sadece yüzde 25'inde dijital radyo veya uyarlayıcı var" diyor."
bu kez yaşanan iç karışıklığın sebebi norveç hükümetinin fm yayına ülkenin her alanında son vermesi ve ulusal radyo kanalları yıl sonuna kadar yayınlarına son vererek sadece dijital platformda yer alacak olmasi.
fakat mazlum norveç halkı bu karardan sonra isyan etmiş. ne diyelim bi' bu norveç bi'de şu sinsi izlanda bu dünya'yı çok bozuyor.
"dagbladet gazetesinde geçen ay yayımlanan bir kamuoyu araştırmasına göre, norveçlilerin üçte ikisi hükümetin erken davrandığını görüşünde.
norveç'te radyo dinleyicilerinin yüzde 70'inin dijital yayını tercih etmesine rağmen, uygulamaya karşı çıkanlar çok fazla insanın pahalı ekipmanlar edinmek zorunda kalacağını söylüyor.
ülkede yeni bir otomobil teybinin fiyatı, 4 bin norveç kronu (yaklaşık bin 800 t.l.).
norveç yerel radyo derneği'nden svein larsen "norveç buna hazırlıklı değil. milyonlarca evde, kulübede, teknede artık işe yaramayacak olan radyolar var ve norveç'teki arabaların sadece yüzde 25'inde dijital radyo veya uyarlayıcı var" diyor."
büyük iskender'in atının adıdır.
''iskender'in meşhur atı bukefalos, asya'da zadrakarta denilen şehirde hırsızlar tarafından çalınır. bunun üzerine yerli halk makedon askerlerinin aceleci bir saldırısına maruz kaldılar.
iskender eğer siyah at geri verilmezse göçebelerin çadırlarını yakacağı haberini verir. bunun üzerine bukefalos'u çalan hırsızlar atı geri getirirler. böylece yerli halk ile barış tekrar sağlanır. beklenenin aksine iskender hırsızlara ödül vererek onları gönderir.
hindistan'da kral porus ile yapılan savaşta iskender'in üzerinden hiç inmediği sevgili atı yaralandı ve öldü. atın öldüğü yerde bir mezar yaptırdı ve mezarın etrafına da bir şehir kurdu ve bu şehre atının ismini verdi;bugünkü bukefaleia (jhelum) şehri, pakistan.''
''iskender'in meşhur atı bukefalos, asya'da zadrakarta denilen şehirde hırsızlar tarafından çalınır. bunun üzerine yerli halk makedon askerlerinin aceleci bir saldırısına maruz kaldılar.
iskender eğer siyah at geri verilmezse göçebelerin çadırlarını yakacağı haberini verir. bunun üzerine bukefalos'u çalan hırsızlar atı geri getirirler. böylece yerli halk ile barış tekrar sağlanır. beklenenin aksine iskender hırsızlara ödül vererek onları gönderir.
hindistan'da kral porus ile yapılan savaşta iskender'in üzerinden hiç inmediği sevgili atı yaralandı ve öldü. atın öldüğü yerde bir mezar yaptırdı ve mezarın etrafına da bir şehir kurdu ve bu şehre atının ismini verdi;bugünkü bukefaleia (jhelum) şehri, pakistan.''
ss denilen organizasyonda tanrı inancı zayıflık belirtisi sayılırken, 1941 rusya seferinin ardından alman askerleri tokasında gott ist mit uns (tanrı bizimledir) yazan kemerlerle savaşmıştır. öte yandan bizim için ilginç olan bir husus ise, pasif bir din olarak gördükleri hıristiyanlıktan nefret eden nazi önderleri islam'ı gerçek bir savaşçı dini olarak değerlendirerek övgüye boğmuşlardır. örneğin hitler'in sağ kolu ve ss önderi heinrich himmler, islam'ın bir savaşçı için mükemmel bir din olduğunu söyleyerek, boşnaklardan oluşan ss tümenleri kurulmasını istemiştir.
(bkz:fesli naziler)
nazilerin temel kaygısı, katoliklerin sınırötesi bir şahsa -papa- bağlı olmaları ve bunun ülkeye sadakatten öte bir bağımlılık ilişkisine dönüşme korkusudur. katolik kilisesinin enternasyonal gücünü nazilere karşı kullanmaması koşuluyla naziler bu kiliseye herhangi bir fiili müdahelede bulunmamıştır. adeta iki örgüt birbirini sevmeyen ama birbirlerine tahammül gösteren sözde dostlar olmuştur (kişisel destek değil kurumsal destek kastedilmektedir). hitler, katolikliğe duyduğu derin nefrete rağmen örneğin italya'yı işgal ettiğinde vatikan'a el sürmemiştir. ama papalık kurumu da nazi uygulamalarını yerel kilise örgütleri aracılığıyla haber almasına rağmen kınamayarak, tavır almayarak sessiz işbirliği yapmıştır. kaldı ki gerek allahsız bolşeviklerle savaşılması gerekse yahudi sorununa el atılması papalık tarafından üzülünecek eylemler değildi.
nazizm özellikle sovyet rusya ile savaşa tutuştuktan sonra, kendini din düşmanı bolşeviklerden ayırmak için dine müsamahakar yaklaşmıştır. zaten iktidarın altıncı yılında başlayan savaş insanları doğal olarak dindar hale getirdiği için hitler ve avanesi planladıkları ama hiçbir zaman yazılı olarak somuta bağlamadıkları nordik mitolojiden beslenen dinsel inanç sistemini uygulamaya girişmemişlerdir.
(bkz:fesli naziler)
nazilerin temel kaygısı, katoliklerin sınırötesi bir şahsa -papa- bağlı olmaları ve bunun ülkeye sadakatten öte bir bağımlılık ilişkisine dönüşme korkusudur. katolik kilisesinin enternasyonal gücünü nazilere karşı kullanmaması koşuluyla naziler bu kiliseye herhangi bir fiili müdahelede bulunmamıştır. adeta iki örgüt birbirini sevmeyen ama birbirlerine tahammül gösteren sözde dostlar olmuştur (kişisel destek değil kurumsal destek kastedilmektedir). hitler, katolikliğe duyduğu derin nefrete rağmen örneğin italya'yı işgal ettiğinde vatikan'a el sürmemiştir. ama papalık kurumu da nazi uygulamalarını yerel kilise örgütleri aracılığıyla haber almasına rağmen kınamayarak, tavır almayarak sessiz işbirliği yapmıştır. kaldı ki gerek allahsız bolşeviklerle savaşılması gerekse yahudi sorununa el atılması papalık tarafından üzülünecek eylemler değildi.
nazizm özellikle sovyet rusya ile savaşa tutuştuktan sonra, kendini din düşmanı bolşeviklerden ayırmak için dine müsamahakar yaklaşmıştır. zaten iktidarın altıncı yılında başlayan savaş insanları doğal olarak dindar hale getirdiği için hitler ve avanesi planladıkları ama hiçbir zaman yazılı olarak somuta bağlamadıkları nordik mitolojiden beslenen dinsel inanç sistemini uygulamaya girişmemişlerdir.
vol2
''savaşta adam öldürdüm, düelloda karşımdakiyle dövüştüm, iskambilde kaybettim, köylünün alın teriyle ürettiği malı heba ettim, köylüyü zalimce cezalandırdım, havai kadınlarla alemler yaptım ve insanları kandırdım. yalan dolan, soygunculuk, her türlü aldatma, içki , şiddet, cinayet… işlemediğim tek bir suç olmadı.''
hizmetkârlarına ölesiye eziyet eden ve geride kalan dulları sekse zorlayan bir adamın vicdani yükünü hafifletmeye çalışmasıydı belki de güncesine yazdığı bu satırlar. bu adam besbelli hayatı hızlı yaşamasının bir sonucu olan orta yaş krizinin ortasındaydı. bu kriz sonunda kökten bir ruhsal dönüşüm yaşayarak seksi, alkolü, tütünü ve et tüketmeyi bıraktı. hizmetkârlarını özgür bıraktı ve onlara muazzam bir servet bağışladı. ancak yazarın orta yaş bunalımı yaşamasına sebep olanlar neydi?
tolstoy birlikte olduğu kadınları güncesine ayrıntılarıyla yazmaktan zevk alan bir adamdı. sevgili karısı sonya'yı düğün gecelerinde bu günceyi okumaya zorladı. bu güncede hizmetkârları ile yaşadığı cinsel ilişkiyi bile yazmıştı. ancak sonya'ya göre yazarın bu açıklık ve dürüstlüğü fazlaydı. sonya ertesi gün kendi güncesine bu yaşadığı olayın iğrenç bir durum olduğunu ve bundan dolayı büyük bir tiksinti duyduğunu yazdı.
ilk kült yazarlardan biri olan tolstoy'un yaşamının sonlarında, yazarın evinin çevresine yüz kadar insan kamp kurup tolstoy'un pelerinine dokunmaya çalıştı.
tolstoy'un son sözleri şöyle oldu: “peki ya köylüler… köylüler nasıl ölür?”
''savaşta adam öldürdüm, düelloda karşımdakiyle dövüştüm, iskambilde kaybettim, köylünün alın teriyle ürettiği malı heba ettim, köylüyü zalimce cezalandırdım, havai kadınlarla alemler yaptım ve insanları kandırdım. yalan dolan, soygunculuk, her türlü aldatma, içki , şiddet, cinayet… işlemediğim tek bir suç olmadı.''
hizmetkârlarına ölesiye eziyet eden ve geride kalan dulları sekse zorlayan bir adamın vicdani yükünü hafifletmeye çalışmasıydı belki de güncesine yazdığı bu satırlar. bu adam besbelli hayatı hızlı yaşamasının bir sonucu olan orta yaş krizinin ortasındaydı. bu kriz sonunda kökten bir ruhsal dönüşüm yaşayarak seksi, alkolü, tütünü ve et tüketmeyi bıraktı. hizmetkârlarını özgür bıraktı ve onlara muazzam bir servet bağışladı. ancak yazarın orta yaş bunalımı yaşamasına sebep olanlar neydi?
tolstoy birlikte olduğu kadınları güncesine ayrıntılarıyla yazmaktan zevk alan bir adamdı. sevgili karısı sonya'yı düğün gecelerinde bu günceyi okumaya zorladı. bu güncede hizmetkârları ile yaşadığı cinsel ilişkiyi bile yazmıştı. ancak sonya'ya göre yazarın bu açıklık ve dürüstlüğü fazlaydı. sonya ertesi gün kendi güncesine bu yaşadığı olayın iğrenç bir durum olduğunu ve bundan dolayı büyük bir tiksinti duyduğunu yazdı.
ilk kült yazarlardan biri olan tolstoy'un yaşamının sonlarında, yazarın evinin çevresine yüz kadar insan kamp kurup tolstoy'un pelerinine dokunmaya çalıştı.
tolstoy'un son sözleri şöyle oldu: “peki ya köylüler… köylüler nasıl ölür?”
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin alt kuruluşu.
siyasi olarak temelinde üç hayati sözcükte barındırır;
milliyetçilik-sosyalizm-anayurt.
esasında tüm liderlerin daha doğrusu ulusların can attığı bir modeldir. evet, hitler bu konuda başlığı doğru koymuştur ancak şiiri yanlış yazmış ve yorumlamıştır. goebbels şu an yaşasaydı burada milliyetçilik konusunu ırka değil, anti-emperyal kuvvetlerle mücadeleye yorardı ki, sanırım aklı başında hiçbir birey bunu red eylemez. sosyalizm konusu ise burdaa tamamen insan odaklı olduğu an işe yarayıp köylünün, işçinin belli bir kota üzerinde kısıtlanması değil, tam aksine daim olarak üretmesi ve buna teşvik edilmesi üzerinedir.
bu ideolojide ki temel düşünce, diğer medeni ülkelerle uğraşmak yerine onları nasıl geçebiliriz gayesidir. hitlerin yaptığı en büyük hata bir noktadan sonra bunu kan yoluyla çözebileceği idi ancak hata yaptı ve bedelini ödedi. halbuki, toprak reformunu yapıp ağır sanayi hamlesini yaptıktan sonra nefes alıp bekleseydi durum çok daha başka olabilirdi.
ideolojilerin ideoloğu, anti-emperyal ve işçi-köylü kesiminin refahından gelir.
ve bu yüzdendir ki, şark medeniyetleri hep birkaç adım geriden geliyor. Ürettiği kadar değil, tükettiği kadar varolacağına inanıyor ve bu yöntemle idare ediliyor.
siyasi olarak temelinde üç hayati sözcükte barındırır;
milliyetçilik-sosyalizm-anayurt.
esasında tüm liderlerin daha doğrusu ulusların can attığı bir modeldir. evet, hitler bu konuda başlığı doğru koymuştur ancak şiiri yanlış yazmış ve yorumlamıştır. goebbels şu an yaşasaydı burada milliyetçilik konusunu ırka değil, anti-emperyal kuvvetlerle mücadeleye yorardı ki, sanırım aklı başında hiçbir birey bunu red eylemez. sosyalizm konusu ise burdaa tamamen insan odaklı olduğu an işe yarayıp köylünün, işçinin belli bir kota üzerinde kısıtlanması değil, tam aksine daim olarak üretmesi ve buna teşvik edilmesi üzerinedir.
bu ideolojide ki temel düşünce, diğer medeni ülkelerle uğraşmak yerine onları nasıl geçebiliriz gayesidir. hitlerin yaptığı en büyük hata bir noktadan sonra bunu kan yoluyla çözebileceği idi ancak hata yaptı ve bedelini ödedi. halbuki, toprak reformunu yapıp ağır sanayi hamlesini yaptıktan sonra nefes alıp bekleseydi durum çok daha başka olabilirdi.
ideolojilerin ideoloğu, anti-emperyal ve işçi-köylü kesiminin refahından gelir.
ve bu yüzdendir ki, şark medeniyetleri hep birkaç adım geriden geliyor. Ürettiği kadar değil, tükettiği kadar varolacağına inanıyor ve bu yöntemle idare ediliyor.
nazi almanyası'nın önde gelen isimlerindendi.
adolf hitler'e en bağlı askerlerden biriydi ve onun en büyük sırdaşıydı.neredeyse tüm hayatını nasyonal sosyalist alman işçi partisi ideolojisine adadı.ancak hitler güçlendikçe yavaş yavaş gözden düşmeye başlamıştı.
2.cihan harbinde kendi kullandığı uçakla ingiltere'ye gitti. amacı iskoçya'ya inip berlin olimpiyatları sırasında tanıştığı hamilton dük'ünü görmekti.
dük'ün ona churchill ile bir görüşme ayarlayabileceğini ve böylece ingiltere ile almanya arasında süregelen savaşa bir son verebileceğini düşünüyordu. bu görevi çok gizlice planlamıştı, birkaç yakınından başka kimsenin, hitler'in bile, bu olaydan haberi yoktu.
churchill hess'le görüşmeyi reddetti. savaşın bitmesini ingiltere'de hapiste bekleyen hess, nüremberg mahkemelerinde yargılandı ve suçlu bulundu.
yargılamalar sırasında hess tüm sanıklar içinde aklî yönden en dengesiz olanıydı. mahkeme sırasında kendi kendine konuşuyor veya sebepsiz yere kahkahalar atıyordu.ilerleyen senelerde diğer mahkumlarında serbest kalmasıyla hapishanedeki tek mahkum olarak kaldı.ve kimine göre bir elektrik kablosuyla kendini asarak intihar etmiştir,kimi araştırmacılara göre ise,ingiliz mı6 ajanları tarafından öldürülmüştür.
rudolf hess kendisine verilen son söz hakkında şunları söylemiştir:
''milletimin binlerce yıllık tarihinde getirmiş olduğu en büyük evladının [hitler] hizmetinde çalışmaktan büyük ayrıcalık duydum. eğer hayatımın bu bölümünü silme gücü bende olsaydı, yine de yapmazdım. mutluyum ki; führer'in sadık bir takipçisi, bir alman ve bir nasyonal sosyalist olarak milletime karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. hiçbir şeyden pişman değilim. eğer her şeye yeniden başlama şansım olsaydı, sonunda korkunç bir ölüm olacağını bilsem de yine yaptıklarımı yapardım. insanların ne düşündüğü umurumda değil. mahşer günü iradesi sonsuz olan tanrı'ya hesap vereceğim. yalnızca 'o'na hesap vereceğim, ve biliyorum, 'o' beni affedecek.''
adolf hitler'e en bağlı askerlerden biriydi ve onun en büyük sırdaşıydı.neredeyse tüm hayatını nasyonal sosyalist alman işçi partisi ideolojisine adadı.ancak hitler güçlendikçe yavaş yavaş gözden düşmeye başlamıştı.
2.cihan harbinde kendi kullandığı uçakla ingiltere'ye gitti. amacı iskoçya'ya inip berlin olimpiyatları sırasında tanıştığı hamilton dük'ünü görmekti.
dük'ün ona churchill ile bir görüşme ayarlayabileceğini ve böylece ingiltere ile almanya arasında süregelen savaşa bir son verebileceğini düşünüyordu. bu görevi çok gizlice planlamıştı, birkaç yakınından başka kimsenin, hitler'in bile, bu olaydan haberi yoktu.
churchill hess'le görüşmeyi reddetti. savaşın bitmesini ingiltere'de hapiste bekleyen hess, nüremberg mahkemelerinde yargılandı ve suçlu bulundu.
yargılamalar sırasında hess tüm sanıklar içinde aklî yönden en dengesiz olanıydı. mahkeme sırasında kendi kendine konuşuyor veya sebepsiz yere kahkahalar atıyordu.ilerleyen senelerde diğer mahkumlarında serbest kalmasıyla hapishanedeki tek mahkum olarak kaldı.ve kimine göre bir elektrik kablosuyla kendini asarak intihar etmiştir,kimi araştırmacılara göre ise,ingiliz mı6 ajanları tarafından öldürülmüştür.
rudolf hess kendisine verilen son söz hakkında şunları söylemiştir:
''milletimin binlerce yıllık tarihinde getirmiş olduğu en büyük evladının [hitler] hizmetinde çalışmaktan büyük ayrıcalık duydum. eğer hayatımın bu bölümünü silme gücü bende olsaydı, yine de yapmazdım. mutluyum ki; führer'in sadık bir takipçisi, bir alman ve bir nasyonal sosyalist olarak milletime karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. hiçbir şeyden pişman değilim. eğer her şeye yeniden başlama şansım olsaydı, sonunda korkunç bir ölüm olacağını bilsem de yine yaptıklarımı yapardım. insanların ne düşündüğü umurumda değil. mahşer günü iradesi sonsuz olan tanrı'ya hesap vereceğim. yalnızca 'o'na hesap vereceğim, ve biliyorum, 'o' beni affedecek.''
aslında hiçbir şeyin tarih kitaplarında anlatıldığı gibi olmadığını gösteren gerçeklerdir. peşinen söyleyeyim, öyle nazi hayranı ergenlerden falan değilim sadece biraz okurum.
adolf hitler'in yahudi soykırımına girişmesinin sebebi olarak farklı tezler ortaya atılmıştır.kimi tarihçilere göre bunun sebebi yahudilerin rusya'daki bolşevik devrime ilk elden finansal destekte bulunmaları.ikinci sebep ise,çok sağlıklı bir bilgi olmasa da hitler'in annesinin ölmesini yahudi bir doktora bağlaması ve üçüncü tez olarak ise,1.cihan harbinde alman savaş sanayisinin hemen hemen hepsini elinde bulunduran yahudilerin,bu savaş sırasında sürekli fabrikalarda işi yavaşlatıp üretimi düşürmesi ve arkası gelmeyen grevler olarak görülmektedir.
ve işte burda 4. ve herşeyi açıklayacak sebep devreye giriyor.o da bu işin bilinen ancak anlatılmayan kısmı.bu teoriye göre ise;hitler'in yapmış olduğu bu katliam tamamiyle danışıklı bir dövüştür.iddiaya göre hitler 2.dünya savaşı boyunca yahudi lobilerinden çok büyük destek almıştır.
''bu desteklerin organizasyon kısmında ise dünya siyonist örgütü ( wzo ) vardı. bunun kanıtı da 2. dünya savaşı boyunca almanların kullandığı topların üretimini bir yahudi şirketi olan skf yapmıştır. jacob wallenberg şirketin sahibidir. standard oil de nazilere ait askeri araçların petrol ihtiyacını karşılamıştır. üstelik toplama kamplarında kullanılan gazların üretimi bile yahudi kimya firması olan farben şirketidir.
savaş öncesinde üretilen 500 ton civarındaki kurşun almanlara ulaştırılır ve bu kurşunların ödemesini gerçekleştiren brown bros harriman' dır. o da bir yahudi' dir. bu ödeme, harriman teminatı olarak gerçekleştirilmiş ve teminat tarihi de 21 eylül 1938 olarak kayıtlara düşülmüştür. ancak savaşa bir adım kala alman borçlarının vadesi geliyordu ve bu durum büyük bir sıkıntıya sebep olacaktı. 1933′ te, foster dulles ( cfr üyesi, sonraki dönemde abd dışişleri bakanı ) ve allen dulles ( cfr üyesi, sonraki dönemde cia şefliği yaptı ) ile hitler görüşme yaptılar ve bu borçların vadeleri uzatıldı. ayrıca yahudi ailelerinde samuel ailesi de hitler' e 30 milyon pound mali destek sağlıyordu. royal dutch shell adlı petrol firması bu aileye aitti.hatta en yakın arkadaşlarından herman rauschning' in yazdığı kitapta bunlara değinilmiştir.''
(bkz: wilhelmstrasse gizli belgeleri)
burada ki gaye ise avrupa'da refah içinde yaşayan yahudilerin sürekli ''vaadedilmiş topraklara''gitmeyi reddetmesidir.hitler almanya'sında sırf bu göç işlemini gerçekleştirmek için ''yahudi göç büroları''kurulmuştur.filistin'e yerleşmeyi kabul etmeyen yahudiler öldürülürken kabul edenler ise,alman subayları tarafından güvenli bir şekilde şuan ki israil ve filistin topraklarına yerleştirilmiştir.
1945'te biten savaştan 3 yıl sonra yahudiler; nüfus olarak filistin ve israil topraklarında hatırı sayılır bir nüfus edinmişlerdir.böylelikle israil devleti bu topraklarda hak iddia edip devletleşmiştir.
adolf hitler'in yahudi soykırımına girişmesinin sebebi olarak farklı tezler ortaya atılmıştır.kimi tarihçilere göre bunun sebebi yahudilerin rusya'daki bolşevik devrime ilk elden finansal destekte bulunmaları.ikinci sebep ise,çok sağlıklı bir bilgi olmasa da hitler'in annesinin ölmesini yahudi bir doktora bağlaması ve üçüncü tez olarak ise,1.cihan harbinde alman savaş sanayisinin hemen hemen hepsini elinde bulunduran yahudilerin,bu savaş sırasında sürekli fabrikalarda işi yavaşlatıp üretimi düşürmesi ve arkası gelmeyen grevler olarak görülmektedir.
ve işte burda 4. ve herşeyi açıklayacak sebep devreye giriyor.o da bu işin bilinen ancak anlatılmayan kısmı.bu teoriye göre ise;hitler'in yapmış olduğu bu katliam tamamiyle danışıklı bir dövüştür.iddiaya göre hitler 2.dünya savaşı boyunca yahudi lobilerinden çok büyük destek almıştır.
''bu desteklerin organizasyon kısmında ise dünya siyonist örgütü ( wzo ) vardı. bunun kanıtı da 2. dünya savaşı boyunca almanların kullandığı topların üretimini bir yahudi şirketi olan skf yapmıştır. jacob wallenberg şirketin sahibidir. standard oil de nazilere ait askeri araçların petrol ihtiyacını karşılamıştır. üstelik toplama kamplarında kullanılan gazların üretimi bile yahudi kimya firması olan farben şirketidir.
savaş öncesinde üretilen 500 ton civarındaki kurşun almanlara ulaştırılır ve bu kurşunların ödemesini gerçekleştiren brown bros harriman' dır. o da bir yahudi' dir. bu ödeme, harriman teminatı olarak gerçekleştirilmiş ve teminat tarihi de 21 eylül 1938 olarak kayıtlara düşülmüştür. ancak savaşa bir adım kala alman borçlarının vadesi geliyordu ve bu durum büyük bir sıkıntıya sebep olacaktı. 1933′ te, foster dulles ( cfr üyesi, sonraki dönemde abd dışişleri bakanı ) ve allen dulles ( cfr üyesi, sonraki dönemde cia şefliği yaptı ) ile hitler görüşme yaptılar ve bu borçların vadeleri uzatıldı. ayrıca yahudi ailelerinde samuel ailesi de hitler' e 30 milyon pound mali destek sağlıyordu. royal dutch shell adlı petrol firması bu aileye aitti.hatta en yakın arkadaşlarından herman rauschning' in yazdığı kitapta bunlara değinilmiştir.''
(bkz: wilhelmstrasse gizli belgeleri)
burada ki gaye ise avrupa'da refah içinde yaşayan yahudilerin sürekli ''vaadedilmiş topraklara''gitmeyi reddetmesidir.hitler almanya'sında sırf bu göç işlemini gerçekleştirmek için ''yahudi göç büroları''kurulmuştur.filistin'e yerleşmeyi kabul etmeyen yahudiler öldürülürken kabul edenler ise,alman subayları tarafından güvenli bir şekilde şuan ki israil ve filistin topraklarına yerleştirilmiştir.
1945'te biten savaştan 3 yıl sonra yahudiler; nüfus olarak filistin ve israil topraklarında hatırı sayılır bir nüfus edinmişlerdir.böylelikle israil devleti bu topraklarda hak iddia edip devletleşmiştir.
bir özdemir asaf şiiri.
ben sana hep üşüyordum,
çünkü kıştım.
nakıştım, bakıştım,
inkar etmiyorum da.
seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
ve lütfen inkar etme,
sana en çok, en çok ben yakıştım.
ben sana hep üşüyordum,
çünkü kıştım.
nakıştım, bakıştım,
inkar etmiyorum da.
seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
ve lütfen inkar etme,
sana en çok, en çok ben yakıştım.
birbirleriyle evli olan kadın erkek.
koca ve karı çok sevilmese bile anlamları vardır. durduk yere söylenmemiştir.
koca bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir.
ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da kocanın karı demişler.Koca ve onun karı olmalı doğrusu.
Yani yüce bir dağ olmalı erkek, Kar gibi pak ve masum olmalı kadın Örtmeli ve bir ömür süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür.
koca dağ, koca dağın üzerine yağan kar, karı.
koca dağın üzerine yağan karı.
koca dağ karı.
koca karı.
koca ve karı çok sevilmese bile anlamları vardır. durduk yere söylenmemiştir.
koca bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir.
ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da kocanın karı demişler.Koca ve onun karı olmalı doğrusu.
Yani yüce bir dağ olmalı erkek, Kar gibi pak ve masum olmalı kadın Örtmeli ve bir ömür süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür.
koca dağ, koca dağın üzerine yağan kar, karı.
koca dağın üzerine yağan karı.
koca dağ karı.
koca karı.
"Hakaya tanatlar" diye söylenir çocuk dilinde.
Psikoloji bolumunu nasil bitirdigi merak konusu olan kisi beyani.
gün içinde tarafımca yaşanandır.
cidden tükeniyorum be sözlük. yazayım desem sayfalarca yazar, müzik dinlemek istesem korkunç bir iştahla dinlerdim. konuşmaya başlayınca çenem düşer de susturamazlardı. boş da konuşmam ya zaten. laf hep gediğine oturur ben konuşunca. bilinçsizce içgüdüsel olarak. sözde duygularımı mantığımla yöneten insanım ya ben. hani? nerede? olmuyor amk.
ezberlemek istediğim çok şarkı var ama içimden elmiyor. yeni İngilizce kelimeler öğrenmek felan. hayata karşı iştahım kalmamış sanki. şu ortamda bile aynı mevzu geçerli. sırf başlık açmak olsun diye 2 cümlelik bilgiler bile yazamıyorum. kendimi o kadar boş hissediyorum ki.
ulan bendim kendimce tezler üretip üzerine saatlerce konuşan ve sayfalarca yazan. ne oldu la o adama? nereye soktum?
kafası boş bir ben hiç çekilmiyormuş ya en büyük acı da bu şuan. sebebi de belli aslında. yaşadığım tecrübelerin, aşkın, insan ilişkilerinde insanlara karşı duygularımızın değişimine sebep olan olaylarının gelişiminin hatta anne sevgisinin bile matematiğini çıkarmaya çalışmam hatta yazıp çizip çözmem yaşam enerjimi yok etti. yüzde yüz mantık daha doğrusu duyguların bile mantığına vakıf olmak ilk başta bir aydınlanma gibi gözükse de sonrasında ruhun kuruyor, olayların özellikle de duyguların nasıl olduğunu ve olacağını bilmen sonu belli bir filmi izlemekten daha sıkıcı ve daha donuk bir hayat sunuyormuş.
bilmiyorum.. belki bu bir süreçtir. bazan enerjimiz azalır ve şarj moduna geçeriz. belki de eşek kadar olmama rağmen bir ağlasam geçer sanki.
neyse. en azından kaybedecek bir şeyim yok. bir de tat alma duyularım hayatın tadını tekrar hissederse potansiyelim belirginleşir.
off neyse ulan. sonuçta yaşamak güzel şey.
cidden tükeniyorum be sözlük. yazayım desem sayfalarca yazar, müzik dinlemek istesem korkunç bir iştahla dinlerdim. konuşmaya başlayınca çenem düşer de susturamazlardı. boş da konuşmam ya zaten. laf hep gediğine oturur ben konuşunca. bilinçsizce içgüdüsel olarak. sözde duygularımı mantığımla yöneten insanım ya ben. hani? nerede? olmuyor amk.
ezberlemek istediğim çok şarkı var ama içimden elmiyor. yeni İngilizce kelimeler öğrenmek felan. hayata karşı iştahım kalmamış sanki. şu ortamda bile aynı mevzu geçerli. sırf başlık açmak olsun diye 2 cümlelik bilgiler bile yazamıyorum. kendimi o kadar boş hissediyorum ki.
ulan bendim kendimce tezler üretip üzerine saatlerce konuşan ve sayfalarca yazan. ne oldu la o adama? nereye soktum?
kafası boş bir ben hiç çekilmiyormuş ya en büyük acı da bu şuan. sebebi de belli aslında. yaşadığım tecrübelerin, aşkın, insan ilişkilerinde insanlara karşı duygularımızın değişimine sebep olan olaylarının gelişiminin hatta anne sevgisinin bile matematiğini çıkarmaya çalışmam hatta yazıp çizip çözmem yaşam enerjimi yok etti. yüzde yüz mantık daha doğrusu duyguların bile mantığına vakıf olmak ilk başta bir aydınlanma gibi gözükse de sonrasında ruhun kuruyor, olayların özellikle de duyguların nasıl olduğunu ve olacağını bilmen sonu belli bir filmi izlemekten daha sıkıcı ve daha donuk bir hayat sunuyormuş.
bilmiyorum.. belki bu bir süreçtir. bazan enerjimiz azalır ve şarj moduna geçeriz. belki de eşek kadar olmama rağmen bir ağlasam geçer sanki.
neyse. en azından kaybedecek bir şeyim yok. bir de tat alma duyularım hayatın tadını tekrar hissederse potansiyelim belirginleşir.
off neyse ulan. sonuçta yaşamak güzel şey.
Adam trollüğü iyi çözmüş.gerçek hayatta oturup muabbet etsem normal biri gibi görünüyor.ama adam tam anlamıyla troll sovmen.bu sayede tvde boy gösteriyor.bunu iyi veya kötü manada söylemiyorum.tarzı bu behlül kaçar ahmet çakar diyor insan istemsizce.yani bir şekilde başarılı.etik açıdan bazen bu tarzı çok sert olabiliyor ama en azından erman toroğlu kadar tutarsız değil.
Olmayan parayı harcamaktır. Olmayan para için borçlanmaktır. Günümüzde mecburiyet haline gelmiştir zira kredi kartı.
umarım kuranı kerim ve çocuk kitaplarının istilası altında olmayan fuardır. hayatımda kaç kitap fuarına gittiysem en az yarısı bu şekilde bir atmosfere sahipti. üzmüştü.
öncelikle kaynak linkine buyrun; link.
tanım; boşanan bir çiftte boşanmış erkeği sağmalık inek olarak gören sistemin sonucudur.
ölü balık taklidi yapan feministleri piste davet ediyorum. kezofeministler SİZİ.
zenginsozluk.com/foto
tanım; boşanan bir çiftte boşanmış erkeği sağmalık inek olarak gören sistemin sonucudur.
ölü balık taklidi yapan feministleri piste davet ediyorum. kezofeministler SİZİ.
zenginsozluk.com/foto
orfoz balıkları yaşadığı her yılda bir kilo alır ve 60 yıl yaşarmış.
hayatının belirli bir dönemini dişi olarak geçirdikten sonra 18. yaşına geldiğinde dişi cinsiyet organları kaybolarak yerine erkek cinsiyet organları gelişir ve hayatının geri kalanını erkek olarak yaşar (imiş).
hayatının belirli bir dönemini dişi olarak geçirdikten sonra 18. yaşına geldiğinde dişi cinsiyet organları kaybolarak yerine erkek cinsiyet organları gelişir ve hayatının geri kalanını erkek olarak yaşar (imiş).
Halk arasında 'karabasan' olarak bilinen vakanın aslı 'uyku felci'ymiş.
Uyku esnasında beynimiz, vücudumuza geçici bir felç hâli yaşatıyormuş. Bu da uykumuzun daha kaliteli ve daha dinlendirici olmasını, uyurken minimum enerji harcamamızı sağlıyormuş. Uyanacağımız zaman da beyin önce organların felç hâllerini kaldırıyor, daha sonra bilincimizi açıyormuş. Dolayısıyla biz bu felç durumunu normal şartlar altında hissedemiyormuşuz. Fakat bazı zamanlarda birtakım sebeplerden dolayı uykudayken bilincimiz, kasların felci açılmadan önce açılıyormuş. Etrafımızdaki olayların farkındayken uzuvlarımızı oynatamadığımızdan bu bize his olarak vücudumuzdaki bir baskı, farklı inançlara göre üzerimizde oturan bir cin ya da bilinen adıyla karabasan gibi geliyormuş.
Uyku esnasında beynimiz, vücudumuza geçici bir felç hâli yaşatıyormuş. Bu da uykumuzun daha kaliteli ve daha dinlendirici olmasını, uyurken minimum enerji harcamamızı sağlıyormuş. Uyanacağımız zaman da beyin önce organların felç hâllerini kaldırıyor, daha sonra bilincimizi açıyormuş. Dolayısıyla biz bu felç durumunu normal şartlar altında hissedemiyormuşuz. Fakat bazı zamanlarda birtakım sebeplerden dolayı uykudayken bilincimiz, kasların felci açılmadan önce açılıyormuş. Etrafımızdaki olayların farkındayken uzuvlarımızı oynatamadığımızdan bu bize his olarak vücudumuzdaki bir baskı, farklı inançlara göre üzerimizde oturan bir cin ya da bilinen adıyla karabasan gibi geliyormuş.
19. yüzyılda yaşayan edward mordrake'nin ensesinde 1 yüzü daha var(imiş). bu ender rastlanan bir yapışık ikiz vakasıymış. bu yüz, yemek yiyemez ama ağlar ve gülebilir(imiş).
insanların psikolojik baskılarına dayanamayan edward mordrake 23 yaşında kendini asarak intihar etmiş.
insanların psikolojik baskılarına dayanamayan edward mordrake 23 yaşında kendini asarak intihar etmiş.
Otobüs ya da uçak yolculuklarında "evde bekleyeceğime erken gider orda beklerim" tipik bir türk eşeğimi sağlam kazığa bağlarımcılığıdır.
Onlar da bilmez ne istediğini. O kadar laf boşuna söylenmemiş. Dünyayı ayaklarına serseniz niye şu tarafa sermedin derler. Amaç yoktur. Şimdi ilgi bekler diye bik bik edenler olacak yok öyle bir şey yok kardeşim. Bi' kadir inanır olamadık. Tek çözüm belki de oydu.
Zaman zaman Gölgesinde oturacağı, zaman zaman yapraklarının hışırtısıyla uykuya dalacağı, fırtınada ve yakıcı güneşte devrilmeyecek, zaman zaman da dalından meyvesini koparıp besleneceği güçlü ve kocaman bir çınar ağacı silüetinde erkek ister.
Bunu kabul edeceksiniz bir defa. Sanayi devrimi sonrası evde Baba figürünü göremeyen kız çocukları, ideal erkek, koca ve potansiyel baba nedir sorusunu ve cevabını bilemeden büyüdü. Şimdiki y kuşağı yani. sen, ben, o.
Bu sebepledir ki, y kuşağından bir kadın, çoğunlukla ilk paragraftaki şeyi ister her ne kadar “ideal erkeği” yani babasını evde görmemiş de olsa. İçgüdüsel olarak ister en başta.
Ulu bir çınar ağacı silüetinde güçlü bir erkek.
Bu gerçeği ne kadar erken kabul ederse bir kadın o kadar iyi. Ya da şöyle söyleyeyim, bunu söyledim diye veya bu gerçeği sizle paylaştım diye bana ne kadar çok küfür ederseniz o kadar mutlu bir insan olursunuz. Hadi by.
Bunu kabul edeceksiniz bir defa. Sanayi devrimi sonrası evde Baba figürünü göremeyen kız çocukları, ideal erkek, koca ve potansiyel baba nedir sorusunu ve cevabını bilemeden büyüdü. Şimdiki y kuşağı yani. sen, ben, o.
Bu sebepledir ki, y kuşağından bir kadın, çoğunlukla ilk paragraftaki şeyi ister her ne kadar “ideal erkeği” yani babasını evde görmemiş de olsa. İçgüdüsel olarak ister en başta.
Ulu bir çınar ağacı silüetinde güçlü bir erkek.
Bu gerçeği ne kadar erken kabul ederse bir kadın o kadar iyi. Ya da şöyle söyleyeyim, bunu söyledim diye veya bu gerçeği sizle paylaştım diye bana ne kadar çok küfür ederseniz o kadar mutlu bir insan olursunuz. Hadi by.
program başlı başına bir bütün olarak, muazzam bir prezervatif reklamı.
Üslubu bozmazdım da kendi diliyle konuşayım kardeşimizle.
Tanım;Uzay ve zamanda cismi ile safi olarak yer kaplayan yazar.
Kendini bir tür, frida kahlo ya da nilgün marmara, ne bileyim 19. Yy leydisi falan sanıyor zaar. Üslup ve içerik olarak bu izlenimi bıraktı.
“...ah! oysa kadın derindi!. adam yüzme bilmiyordu...”
Ama bu üstünde öylesine sırıtıyor ki, içindeki o vahşi kezbanı feminizm ile kapayamazsın bacım, güzel bacım.
(bkz:Please end your fucking life)
Tanım;Uzay ve zamanda cismi ile safi olarak yer kaplayan yazar.
Kendini bir tür, frida kahlo ya da nilgün marmara, ne bileyim 19. Yy leydisi falan sanıyor zaar. Üslup ve içerik olarak bu izlenimi bıraktı.
“...ah! oysa kadın derindi!. adam yüzme bilmiyordu...”
Ama bu üstünde öylesine sırıtıyor ki, içindeki o vahşi kezbanı feminizm ile kapayamazsın bacım, güzel bacım.
(bkz:Please end your fucking life)
İlgi masturbasyonu araçlarındandır. Bu konuya çok takanlara Black mirror “Nosedive” bölümünü açmanızı tavsiye ederim.
Telrar başladığım harikulade eser. Her kitabın ayrı ayrı incelemesini yapmayı düşünüyorum. Rez.
Serbest çağrışıma gark eden bir başlık.
(bkz:Bayan değil kadın feminizmi)
(bkz:Feminizm adı altında yürütülen erkek düşmanlığı)
(bkz:Savunduğu fikirden bihaber insan)
(bkz:Bırakır mısın kolumu o konu hakkında da konuşacağım)
Siz yine de şunlara bir göz atın;
(bkz:Evrimsel psikoloji)
(bkz:Post modern feminizm)
(bkz:Erken dönem feminizm)
(bkz:Feminizmin çıkış noktası)
(bkz:Feminizmin gerçek amacı)
(bkz:Bayan değil kadın feminizmi)
(bkz:Feminizm adı altında yürütülen erkek düşmanlığı)
(bkz:Savunduğu fikirden bihaber insan)
(bkz:Bırakır mısın kolumu o konu hakkında da konuşacağım)
Siz yine de şunlara bir göz atın;
(bkz:Evrimsel psikoloji)
(bkz:Post modern feminizm)
(bkz:Erken dönem feminizm)
(bkz:Feminizmin çıkış noktası)
(bkz:Feminizmin gerçek amacı)
Feminizmin teorisini o kadar bilmem de pratiğini erkek düşmanlığı olarak yaşayan sözüm ona feministlerin düsturu.
Ciddi can sıkan boyutlara vardı artık. İlle de ver ayarı diyorlar ille de...
Ciddi can sıkan boyutlara vardı artık. İlle de ver ayarı diyorlar ille de...
Zengin sözlük için de söz konusu olabilecek bir durumdur. Örneğin; evden ayrı, işyerimden ayrı iki farklı nickle sözlüğe girebilirim. Bu çok özel yazılım beni nasıl bulacak pardon ? Bulamaz. Allah şaşırtıp da evden, işyerimden girdiğim nickle girmedikçe bulamaz. Öyle ruh hastaları var ki, fake ile bir gecede statü yapıyor, takipçi kasıyor. Kendine nickaltı giriyor. Neden ? Çünkü hasta. Reel hayattaki silikliğini, sözlük üzerinden gerçek kılmak istiyor. Yazık.
Ben kişiden kişiye değiştiğini düşünüyorum.
'Fakir' edebiyatı yapıp eğlenmek kimine göre trollükken kimine göre değildir.
Akp propagandası yapmak sana göre trollük olabilir, fakat bana göre değildir.
Cinsel başlıklar açmak sana göre trollüktür. Ama bana göre değildir.
Her başlığın altında bir halt biliyormuş gibi 'tdk'cılık yapmak bana göre trollüktür, sana göre de değildir.
Bu örnekler artırılabilir... Senelerdir çeşitli sözlüklerde yazdım, hâlâ da yazıyorum. Bi "gerçek trollük bu değil!" Muhabbeti koptu gidiyor. Yıllardır aynı kafa...
Gerçek trollük ne o zaman? Gerçek bir troll nasıl oluyor, göster de bilelim...
Trollüğün ölçütü nedir mesela? Bir kalıbı var mıdır?
Bana sorarsanız trollük yaptığını düşünen yazar, yaptığı trollükle eğleniyorsa gerçek anlamda trolldür.
Trollük başkalarını sinir edip, klavyenin arkasından kıskıs gülmek de değil midir?
Küçük bir not: bu entry hiçbir kişiyi refere almadan yazılmıştır. Sonra gelip bana gönül koyulmasın yani.
'Fakir' edebiyatı yapıp eğlenmek kimine göre trollükken kimine göre değildir.
Akp propagandası yapmak sana göre trollük olabilir, fakat bana göre değildir.
Cinsel başlıklar açmak sana göre trollüktür. Ama bana göre değildir.
Her başlığın altında bir halt biliyormuş gibi 'tdk'cılık yapmak bana göre trollüktür, sana göre de değildir.
Bu örnekler artırılabilir... Senelerdir çeşitli sözlüklerde yazdım, hâlâ da yazıyorum. Bi "gerçek trollük bu değil!" Muhabbeti koptu gidiyor. Yıllardır aynı kafa...
Gerçek trollük ne o zaman? Gerçek bir troll nasıl oluyor, göster de bilelim...
Trollüğün ölçütü nedir mesela? Bir kalıbı var mıdır?
Bana sorarsanız trollük yaptığını düşünen yazar, yaptığı trollükle eğleniyorsa gerçek anlamda trolldür.
Trollük başkalarını sinir edip, klavyenin arkasından kıskıs gülmek de değil midir?
Küçük bir not: bu entry hiçbir kişiyi refere almadan yazılmıştır. Sonra gelip bana gönül koyulmasın yani.
Enlemesine olan fotoğrafların tam anlamıyla yüklenmediği hede. Mesela yüzünüzün fotoğrafını attınız diyelim. Fotoğraf enlemesine görünüyor ve sanki olduğunuzdan daha şişmanmışsınız gibi görünüyorsunuz. Bunun çözümü, fotoğrafı kare ebatlarında kırpmaktır. Fotoğrafınız kare olursa tam oturuyor.
Bu da bir ipucu olsun sizlere swh
Bu da bir ipucu olsun sizlere swh
Sanki sözlüğümüzde olsa iyi olur dediğim özelliktir efendim.
Birkaç sözlükte gördüm çok hoşuma gitti. Sağ üst kısımdaki panelde "iyiki doğdunuz" diye bir kısım olsa mesela... Biz de yaş günü olan yazarları buradan görebilsek. Nick başlıklarında "nice senelere :)" yazsak...
Bence güzel olur bu eklenti.
Birkaç sözlükte gördüm çok hoşuma gitti. Sağ üst kısımdaki panelde "iyiki doğdunuz" diye bir kısım olsa mesela... Biz de yaş günü olan yazarları buradan görebilsek. Nick başlıklarında "nice senelere :)" yazsak...
Bence güzel olur bu eklenti.
Gelmesine saatler kalan yeni 365 gün. Sözlük yazarlarına , sözlük yazarı olmayıp da burayı okuyanlara , dileği olanlara , sağlık , huzur , mutluluk , keyif , aile saadeti , bereket , muhtaç olmayacak kadar para getirsin.
Ülkemize huzur , güvenlik güçlerimize kuvvet versin.
Yeni yılınız kutlu olsun. Allah gönlünüze göre versin sayın yazarlar , okuyanlar.
Ülkemize huzur , güvenlik güçlerimize kuvvet versin.
Yeni yılınız kutlu olsun. Allah gönlünüze göre versin sayın yazarlar , okuyanlar.
egosunu tatmin etmeye çalışan bir çömez türüdür.
hoş, biz burada oy için entry yazmıyoruz.
hoş, biz burada oy için entry yazmıyoruz.
Bu gece bana bulaşan ibnedir. Hayır 85 girimin hepsine eksi oy verecek motivasyonu nereden sağlıyorsun? Bu bana yapılmış bir kalkışmadır. Yazarları ve sözlük yönetimini meydanlara davet ediyorum.
Not: seni bulacağım ibne.
Not: seni bulacağım ibne.
1914 doğumlu türk şair. şiirlerinin yanında birçok deneme, hikaye yazıları da vardır. garip akımının önderi. kendisini "ben orhan veli" şiirinde şöyle anlatmaktadır;
"yazık oldu süleyman efendi'ye"
mısra-i meşhurunun mübdii..
duydum ki merak ediyormuşsunuz,
hususi hayatımı,
anlatayım:
evvela adamım, yani
sirk hayvanı falan değilim.
burnum var, kulağım var,
pek biçimli olmamakla beraber.
bir evde otururum,
bir işte çalışırım.
ne başımda bulut gezdiririm,
ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
ne ingiliz kralı kadar
mütevaziyim,
ne de celâl bayar'ın
sabık ahır usağı gibi aristokrat.
ıspanağı çok severim
puf böreğine hele
biterim
malda mülkte gözüm yoktur.
vallahi yoktur.
oktay rıfat'la melih cevdet'tir
en yakın arkadaşlarım.
bir de sevgilim vardır pek muteber;
ismini söyleyemem
edebiyat tarihçisi bulsun.
ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
sadece üdeba arasındadır.
ne bileyim,
belki daha bin bir huyum vardır.
amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
onlar da bunlara benzer.
müşfik kenter'in oynadığı "bir garip orhan veli" oyununu izleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. bu şansı yakalayamayanlara sikko'dan dev hizmet. buyrunuz efenim, oyun izlemeye benzemez ama ses kaydıyla idare ediniz.
"yazık oldu süleyman efendi'ye"
mısra-i meşhurunun mübdii..
duydum ki merak ediyormuşsunuz,
hususi hayatımı,
anlatayım:
evvela adamım, yani
sirk hayvanı falan değilim.
burnum var, kulağım var,
pek biçimli olmamakla beraber.
bir evde otururum,
bir işte çalışırım.
ne başımda bulut gezdiririm,
ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
ne ingiliz kralı kadar
mütevaziyim,
ne de celâl bayar'ın
sabık ahır usağı gibi aristokrat.
ıspanağı çok severim
puf böreğine hele
biterim
malda mülkte gözüm yoktur.
vallahi yoktur.
oktay rıfat'la melih cevdet'tir
en yakın arkadaşlarım.
bir de sevgilim vardır pek muteber;
ismini söyleyemem
edebiyat tarihçisi bulsun.
ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
sadece üdeba arasındadır.
ne bileyim,
belki daha bin bir huyum vardır.
amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
onlar da bunlara benzer.
müşfik kenter'in oynadığı "bir garip orhan veli" oyununu izleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. bu şansı yakalayamayanlara sikko'dan dev hizmet. buyrunuz efenim, oyun izlemeye benzemez ama ses kaydıyla idare ediniz.
67 yıl önce bugün aramızdan ayrılmış usta şair.
Mekânı cennet olsun.
Mekânı cennet olsun.
Ağzın kadar dolu dolapta yiyecek birşey bulamamakla sonuçlanır.
hz. isa peygamberin doğum gününü anmak için kutlanılan bayram, bütün isevi arkadaşların bayramlarını kutlarım. ortam biraz şenlensin.
Eşimin öğrendiği hadise..esasinda o öğrenmedi ben direkt olarsk söyledim.
Tabi bunu evlendikten 3 4 sene sonra kafamın çoook güzel olduğu bir vakit söyledim kendisine.ilk başlarda pek bir tepki vermedi.Hatta feminen gibi straponla olmasa da ilişkiye girdiğimiz günlerde oldu.
Ne yalan söyleyeyim o dönemler ona daha bi çok bağlandım aşık oldum.Şu da var ki ben evlendikten sonra hiç bir erkeğe kötü niyetle bakmadim.Zaman zaman gördüklerim için " güzel adammış " dedim
Ama sadece o kadar..
Tabi bunu evlendikten 3 4 sene sonra kafamın çoook güzel olduğu bir vakit söyledim kendisine.ilk başlarda pek bir tepki vermedi.Hatta feminen gibi straponla olmasa da ilişkiye girdiğimiz günlerde oldu.
Ne yalan söyleyeyim o dönemler ona daha bi çok bağlandım aşık oldum.Şu da var ki ben evlendikten sonra hiç bir erkeğe kötü niyetle bakmadim.Zaman zaman gördüklerim için " güzel adammış " dedim
Ama sadece o kadar..
bilgi en büyük zenginliktir mottosuyla yola çıktığımız ve yazar arkadaşların desteğiyle bilgi yuvası haline getireceğimize inandığımız sözlüğümüz. umuyorum her daim burada yazmaktan keyif alan insanlarla birlikte olur ve öğrenmenin yaşı yoktur sözüne uyarak her gün yeni bir şeyler öğrenmeye devam ederiz.
Yeni gelmesine rağmen enerjik olduğu her halinde belli olan yazar. Hoş geldin yazar kardeşim yalnız "yatırın bunu falakaya!"
(bkz:zengin sözlük mahallesi kuralları) haydarinnnaaa riiiinnn nariiiinnnnn narinanaaaayyyy....
(bkz:zengin sözlük mahallesi kuralları) haydarinnnaaa riiiinnn nariiiinnnnn narinanaaaayyyy....
adamlığın bir kelime olmaktan çıkmış; şehrimize ve caddelerimize buyur etmiş hâlidir. Böyle sürücüleri görünce yavaşça arabaya yaklaşıp kaputundan öpmek istiyorum, öylesine saygı duyuyorum bu tür sürücülere.
bunun bir de yoğun trafikte yol veren sürücü hâli var, onlar da dikiz aynalarından öpülesi insanlar.
galiba bugün araba öpesim var sürücüleri bahane ediyorum.
bunun bir de yoğun trafikte yol veren sürücü hâli var, onlar da dikiz aynalarından öpülesi insanlar.
galiba bugün araba öpesim var sürücüleri bahane ediyorum.
George orwell'ın 1984 adlı yapıtından esinlendiğini düşündüğüm yazardır. Hoş gelmiş, zengin'e zengin fikirler getirmiş.
Hoş gelmiş yeni yazarımız. Umarım bizi izlemeye devam eder.
Aşağıdakileri de reklam aralarında okusun bence:
(bkz: zengin sözlük manifestosu)
(bkz: entry girme rehberi)
Aşağıdakileri de reklam aralarında okusun bence:
(bkz: zengin sözlük manifestosu)
(bkz: entry girme rehberi)