shoegaze - dream pop - post rock ve neo psychedelia arasında gidip gidip gelen istanbul çıkışlı müzik grubu
--- Linç yemek istemiyorum ---
çocuklarda da olabilen durum. Kaka tutunca zevk aldıklarını fark ettiklerinde ( cinsel organlarını keşfedip mastürbasyon yapmaları gibi ) yapabiliyorlar. Tabi ki çocuk cinselliği ve yetişkin cinselliği ( doğal olarak organlarını tanımaları ve mastürbasyonları ) bir değildir.
-- Linç yemek istemiyorum ---
çocuklarda da olabilen durum. Kaka tutunca zevk aldıklarını fark ettiklerinde ( cinsel organlarını keşfedip mastürbasyon yapmaları gibi ) yapabiliyorlar. Tabi ki çocuk cinselliği ve yetişkin cinselliği ( doğal olarak organlarını tanımaları ve mastürbasyonları ) bir değildir.
-- Linç yemek istemiyorum ---
Müthiş zevk.
Kızdan daha seksi vücudumla yaşıyorum bu zevki. Harika oluyor.
Kızdan daha seksi vücudumla yaşıyorum bu zevki. Harika oluyor.
twitter'de yaptığı açıklamaya göre parti tüzüğünün kendisine verdiği yetkiyi kullanarak seçimli genel kurul kararı almış ve de kendisinin başkan adayı olmayacağını belirtmiş.
ben bu karara üzüldüm açıkçası, yani seçim sonrası suskun kalması hoşuma gitmedi ama başkanlığı bırakması olacak şey değil ama o da haklı, ilk girdiği seçimde yüzde 10'a yakın oy alan bir partinin bu kadar aşağılanması ve başarısız adledilmesi kasıtlı bir durum. kadın mhp başkan adayı olduğu günden beri sürekli fetocu ithamlarına maruz kalıyor. ya bu kadın bugün çıkmadı ki ortaya yıllardır herkes tanıyor. yok kendisi fetocu, kocası komünist, çocuğu da geziciymiş. yazıklar olsun bu ülkeye ya, kadın olması bir tarafa ülke siyasi tarihinin en cesur insanlarından birini resmen siyasetten el çektirdiler.
ben bu karara üzüldüm açıkçası, yani seçim sonrası suskun kalması hoşuma gitmedi ama başkanlığı bırakması olacak şey değil ama o da haklı, ilk girdiği seçimde yüzde 10'a yakın oy alan bir partinin bu kadar aşağılanması ve başarısız adledilmesi kasıtlı bir durum. kadın mhp başkan adayı olduğu günden beri sürekli fetocu ithamlarına maruz kalıyor. ya bu kadın bugün çıkmadı ki ortaya yıllardır herkes tanıyor. yok kendisi fetocu, kocası komünist, çocuğu da geziciymiş. yazıklar olsun bu ülkeye ya, kadın olması bir tarafa ülke siyasi tarihinin en cesur insanlarından birini resmen siyasetten el çektirdiler.
atsız ata ve dava arkadaşlarının haksız yere yargılandıkları türkçülük ve turancılık davasını unutmamak ve atsız ata ve ülkü neferlerini yad etmek için kutlanan gündür.
ne mutlu türküm diyene
(bkz:mustafa kemal atatürk)
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Tarihler bin dokuz yüz kırk dördü gösterdi,
Atsız'ım Bozkurtlara buyruğu verdi,
Yiğitçe buyruğa gönül verdiler,
Alparslanlar, toganlar, Orkun, İdiller,
Yürüyün, yürüyün haydi yiğitler,
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Büyük Türk Milleti senin bayramın.
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Dilde birlik, işte birlik, fikirde birlik,
Sağlanırsa o zaman kurulur dirlik,
Yürü yiğit yürü bugün senin günün'dür,
Bugün düğün günün, senin bayram günün'ür,
3 Mayıs Türkçü nün düğün günüdür,
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Büyük Türk Milleti senin bayramın.
ne mutlu türküm diyene
(bkz:mustafa kemal atatürk)
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Tarihler bin dokuz yüz kırk dördü gösterdi,
Atsız'ım Bozkurtlara buyruğu verdi,
Yiğitçe buyruğa gönül verdiler,
Alparslanlar, toganlar, Orkun, İdiller,
Yürüyün, yürüyün haydi yiğitler,
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Büyük Türk Milleti senin bayramın.
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Dilde birlik, işte birlik, fikirde birlik,
Sağlanırsa o zaman kurulur dirlik,
Yürü yiğit yürü bugün senin günün'dür,
Bugün düğün günün, senin bayram günün'ür,
3 Mayıs Türkçü nün düğün günüdür,
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar el ele,
Büyük Türk Milleti senin bayramın.
bazı tipler tarafından ötekileştirilip toplumun genelinde coşku yaratmasını engellediği işçi bayramı. bu tarz insanlar burjuvanın ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramamaktadır.
sanırım anlayan anlamıştır.
sanırım anlayan anlamıştır.
bunu buraya bırakır susarım.
ortada chp-iyi parti ortaklığı diye bir şey yok. akp ve mhp'nin, iyi parti seçime giremesin diye oynadıkları oyunu bozmak için birbirine yardım eden iki parti var. meral akşener her fırsatta ben cumhurbaşkanı adayıyım diyor, böyle bir durumda herhangi bir ortaklıktan söz edemeyiz.
nasıl oluyor bilmiyorum ama akplilerdeki tayyip sevgisi hepsinin gözünü gör etmiş, kendi akıllarıyla hareket edemiyorlar. erdoğan'ın dediği her şey allah kelamı seviyesinde kabul görüyor, yazık gerçekten.
nasıl oluyor bilmiyorum ama akplilerdeki tayyip sevgisi hepsinin gözünü gör etmiş, kendi akıllarıyla hareket edemiyorlar. erdoğan'ın dediği her şey allah kelamı seviyesinde kabul görüyor, yazık gerçekten.
Bugün sabah hastaneye gidip kan verdim. Çıktıktan sonra bir pastaneye gidip çayla bir şeyler atıştırmayı düşünüyordum. Daha önce gittiğim bir mekana girdim
Tezgahta daha önce hiç görmediğim bi kız duruyordu. Kızı görünce ne diyeceğimi şaşırıp , yaş pastalar sadece buradakiler mi ? Diye sordum. Çok saçma bir şekilde görevli kızla beraber bir pasta seçtik. Pastanın hazırlanmasını öğleden sonra gelip alacağımı söyledim. Şu an napıyorum diye düşünüp bildiğim lavabonun yerini Görevli kıza yeniden sordum. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım ve kasaya gittim. Öğleden sonra tekrar hastaneye gideceğim için pastanın ücretini ödeyip çıktım.
Şu an bi binanın önünde neden böyle bir şey yaptığımı düşünerek bu giriyi giriyorum.
(bkz:sebebi neydi ki )
Tezgahta daha önce hiç görmediğim bi kız duruyordu. Kızı görünce ne diyeceğimi şaşırıp , yaş pastalar sadece buradakiler mi ? Diye sordum. Çok saçma bir şekilde görevli kızla beraber bir pasta seçtik. Pastanın hazırlanmasını öğleden sonra gelip alacağımı söyledim. Şu an napıyorum diye düşünüp bildiğim lavabonun yerini Görevli kıza yeniden sordum. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım ve kasaya gittim. Öğleden sonra tekrar hastaneye gideceğim için pastanın ücretini ödeyip çıktım.
Şu an bi binanın önünde neden böyle bir şey yaptığımı düşünerek bu giriyi giriyorum.
(bkz:sebebi neydi ki )
en son gördüğümde süheyl ve behsat uygur inanılmaz bir şarkıya imza atmıştı.bilinç altına inilebilse de usb'ye şarkıyı aktarsam.rüyada bestelenmiş yeni şarkıyı konserde duymak ilginç bir şey.artık rüyadaki formatı nedir bilemeyiz tabi.
peşin edit: ay ben küfür sevmem' diyenler! entry fena halde nefret ve küfür içerir. yol yakınken geri dönün.
dünden beri deli gibiyim ulan! sebebi de bağzı mesleklerin insan sağlığına zarar vermesi ama bunun hiç önemsenmemesi!
ulan amına koduklarım sistemine çekiç soktuklarım!! alayınız amk ben. ulan adamı görüyorsun gözlerin kanlanmış yapma bu mesleği diyorsun " ekmek parası" diyor bana. sikerim lan öyle ekmek parasını.
ulan insan hayatı ve sağlığı bu kadar mı önemsiz! işe yeni başlayan da diyor 'ya gözlerim/ellerim vs şöyle böyle oluyor', "alışırsın ya, hem tabi ki olacak bize de oldu" gibi bir cevap alıyor.
nefret ediyorum lan bağzı mesleklerden. ben de zamanında birkaçını yaptım ve midem kalkıyor adını duyunca.
kaynak başka yöntemlerle yapılsın amk! o gözde oluşan kanamaların geri dönüşü yok:!
inşaatlar olmasın amk! prefabrik evler yapın lan şerefsizler! inşaattan düşüp ölen sakatlanan insanlar var. o toz toprağa sürekli maruz kalıp gözünden ve ciğerlerinden sıkıntı yaşayanlar var. demirin üzerine düşmesiyle gözünü, yüzünün meziyetini kaybedenler var!
kapalı alanlarda havalandırma bulundurmayan fabrikaların amına koyayım.
çay molası olmayan, aslında işçi motivasyonunun kendilerine iyi anlamda bir dönüşü olduğunu bilmeyen para babalarının amk!
işçinin özel hayatını, planlarını programını önemsemeyen ve zart diye mesai çakan işverenlerin amına koyayım!
amına koyayım amına koyayım ve son olarak yine amına koyayım.
dağılın lan zaten sinirliyim!
dünden beri deli gibiyim ulan! sebebi de bağzı mesleklerin insan sağlığına zarar vermesi ama bunun hiç önemsenmemesi!
ulan amına koduklarım sistemine çekiç soktuklarım!! alayınız amk ben. ulan adamı görüyorsun gözlerin kanlanmış yapma bu mesleği diyorsun " ekmek parası" diyor bana. sikerim lan öyle ekmek parasını.
ulan insan hayatı ve sağlığı bu kadar mı önemsiz! işe yeni başlayan da diyor 'ya gözlerim/ellerim vs şöyle böyle oluyor', "alışırsın ya, hem tabi ki olacak bize de oldu" gibi bir cevap alıyor.
nefret ediyorum lan bağzı mesleklerden. ben de zamanında birkaçını yaptım ve midem kalkıyor adını duyunca.
kaynak başka yöntemlerle yapılsın amk! o gözde oluşan kanamaların geri dönüşü yok:!
inşaatlar olmasın amk! prefabrik evler yapın lan şerefsizler! inşaattan düşüp ölen sakatlanan insanlar var. o toz toprağa sürekli maruz kalıp gözünden ve ciğerlerinden sıkıntı yaşayanlar var. demirin üzerine düşmesiyle gözünü, yüzünün meziyetini kaybedenler var!
kapalı alanlarda havalandırma bulundurmayan fabrikaların amına koyayım.
çay molası olmayan, aslında işçi motivasyonunun kendilerine iyi anlamda bir dönüşü olduğunu bilmeyen para babalarının amk!
işçinin özel hayatını, planlarını programını önemsemeyen ve zart diye mesai çakan işverenlerin amına koyayım!
amına koyayım amına koyayım ve son olarak yine amına koyayım.
dağılın lan zaten sinirliyim!
olur da bir gönlü kırmışsak burada, affola.
varlığı devam etmeyecek yazardır.
varlığı devam etmeyecek yazardır.
zenginsozluk.com/foto
melody's echo chamber sahne ismini kullanan, ismi melody prochet olan, 3 Nisan 1987 doğumlu, adına entry girilmediğini gördüğümde çok şaşırdığım, neo psychedelia, space rock ve dream pop'un son zamanlardaki kraliçesidir bu kadın.
zenginsozluk.com/foto
bir süre kevin parker isimli sonradan bozan müzisyeni kullanıp 2012'de çıkardığım melody's echo chamber isimli albümü ile bir anda zirveye yerleşmiş, fransız ablamız.* fotoğrafın samimiyetsizliğine bakın*
zenginsozluk.com/foto
öncelikle, 3 şarkısını sizinle paylaşacağım.
zenginsozluk.com/foto
ilk şarkısı, ilk albümünden geliyor! some time alone, alone isimli bu şarkı, çok liseli tambılır görl havası yansıtsa da, vallahi evi arabayı satıp üst basmalık bir şarkı.
*iddia oynamıyorum, hayatımda hiç oynamadım aslında ama çok güzel bir deyim değil mi?!*
ikinci şarkımız, 2014'ün son çeyreğini güzel kılan, yeni albümün sinyalini verdiği single şarkısı, shirim! *bu en sevdiğim!*
zenginsozluk.com/foto
bu son şarkımız da, bon voyage isminde çıkaracağı merakla ve sabırsızlıkla beklediğim albümünün bir şarkısı. Bu şarkıyı o kadar da çok beğenmedim ama "And the seasons passing by , And I'm still sad" kısmı fazla hoşuma gitti.
size bir de bonus vereyim, izlediğim en güzel klibe ait bir şarkı.
zenginsozluk.com/foto
dum dum girls'ün eski basçısı frankie rose'un kurduğu bir grubun müthiş şarkısı.
tuhaf bir şarkı, şarkı sözleriyle çok alakasız. her şey güzel olacak şarkısı benim için, sizin için de öyle olsun, olur mu?
tuhaf bir şarkı, şarkı sözleriyle çok alakasız. her şey güzel olacak şarkısı benim için, sizin için de öyle olsun, olur mu?
Bütün yolculuk onları izledim. Bir trenin aynı kompartmanını paylaştığım iki kişiyi. Ayrı ayrı saatlerde geldiler. Erkek olan gelip oturduktan sonra, önce hiçbir yere bakmadı. Biletine baktı, saate. Kaşları çatık, hareketleri kesin ve keskin, tereddütsüz. Zaman ilerleyip, tren dolup hareket saati yaklaştıkça gözü camdan dışarı doğru uzandı. Kaçtı adeta trenin içinden bakışları. Önce heyecanla, merakla, tedirgin mi heyecanlı mı bilemediğim bir halde istasyonu taradı. Her yüzün her kıpırtının her hareketliliğin üzerinde bir müddet durdu, aradı, bulamadıkça beklemeye devam etti. Annesini kaybetmiş bir hayvan yavrusunu andıran bu bakışlar, zamanla yerini kederli bir donukluğa bıraktı. İstasyonun girişine bakıyordu fakat o an gördüğü şeyin başka olduğuna eminim. Başka zaman dilimlerinde olduğuna da. Üzerine sinen, yaşlı, ümitsiz fakat yine de gözü yolda insanların, ölümle beraber ümidi de arayan bakışlardı.
Derken kompartmandan içeri bir kız girdi. İlk göz göze gelişlerinde ürkek bir şaşkınlık, çarpılıp kalma hali, artık ikisinin de orada olduğu fikri kafalarına yerleşince yerini kafaları başka yöne çevirip kaşları çatmaya bıraktı. Kız beresini çıkardı, üstündeki erimeden kalan son kar parçalarını silkeledi, bavulunu koyup çocuğun karşısına oturdu.
Dikkatimi en baştan beri çektikleri için artık kitap okuyor, camdan dışarıyı izliyor gibi olsam da onları takip ediyordum. her nereye gidiyorlarsa beraber gitmek için bilet almışlar, planlamışlar ama anladığım kadarıyla sonra darılmışlardı. Fakat ikisi de gitmekten vazgeçmemişti. Nedeninin izlerini yüzlerinde aradım durdum. Çocuk kızı görmek istiyordu, bu gelmeyeceğini düşündüğünde yüzündeki halden belliydi. Ama kızgındı, çatık kaşları ve suskunluğu bunu söylüyordu. Kız da geldiğine göre, en azından planlanan şeye sadık kalmış veya onu görmek istemişti. Gittikleri yer belki ikisinin de hislerinden üstteydi. Sevgililer miydi, arkadaşlar mıydı bunu çözemedim. Ama kızgın ve yakınlardı.
Ne zaman birinin bakışı koridordan geçen birine dönse, ne zaman biri elini çantasına atsa, diğerinin tetikte olan bakışları harekete geçiyor, karşısındakinin hareketinin nesnesini yakalamaya çalışıyordu. göz ucuyla izliyorlardı birbirlerini. Ufak tefek bunu belli eden şeyler olmaya başladı tabi. Çocuk kızın düşen kalemini aldı, kız güneşten kitabına bakamadığını anlayınca çocuğun, perdeyi çekti.
-otel değiştirilmiş, herkes önceden adı geçen otelde kalacakmış. Dedi çocuk.
Kız bir kaşını kaldırdı, onun sesiyle irkilmiş, gözlerini tam olarak gözlerine dikmiş, alnında dalgaları andıran çizgilerle rahatsız, katı bir halde çocuğa bakıyordu. Bu şok, dalga dalga bir iç yumuşaklığına döner gibi karşılıklı kesik özet cümlelerle yayıldı içlerine. Sonra kafalarını tekrar indirdiler, biri kitabına, biri müziğine ve camdan görünen manzaraya gömüldü. İç dünyaları iki denizin ilk kez karşılaşması gibi dalgalarla birbirine hakim olmaya çalışıyordu adeta. Bu halleriyle, yapay duvarların ardında, bekliyorlardı aslında duvarın yıkılmasını.
Öğlen çocuk yemeğe gitmek için kalktı, durdu, pek kıza bakmadan
- Yemek yiyecek misin ? diye sordu
- olur geleyim, Oldu kızın cevabı.
Bu garip mecburiyet halini anlamadım. Hiçbiri yemek yemek için birbirine ihtiyaç duymadığı halde gizli bir şeye sadık kalır gibi, hislerinin üstünde bir bağla birbirlerini sürüklüyorlardı. Yemekten döndüklerinde, ellerinde sıcak çay vardı, gülümsediler birbirlerine, kız sonra neşeyle elindeki kitaptan bir şeyler anlatmaya başladı. Çocuk gözleri parlayarak dinledi. Her şeylerine dokunuyor gibi bir halleri vardı. Manevi bir sarılma hali. Son istasyona varıp herkes dağıldığında, istasyondan çıkarken gördüm onları son kez. Tek bir kişi yürüyormuş gibi yürüyorlardı. Bir bedenin iki bacağı gibiydiler.
Derken kompartmandan içeri bir kız girdi. İlk göz göze gelişlerinde ürkek bir şaşkınlık, çarpılıp kalma hali, artık ikisinin de orada olduğu fikri kafalarına yerleşince yerini kafaları başka yöne çevirip kaşları çatmaya bıraktı. Kız beresini çıkardı, üstündeki erimeden kalan son kar parçalarını silkeledi, bavulunu koyup çocuğun karşısına oturdu.
Dikkatimi en baştan beri çektikleri için artık kitap okuyor, camdan dışarıyı izliyor gibi olsam da onları takip ediyordum. her nereye gidiyorlarsa beraber gitmek için bilet almışlar, planlamışlar ama anladığım kadarıyla sonra darılmışlardı. Fakat ikisi de gitmekten vazgeçmemişti. Nedeninin izlerini yüzlerinde aradım durdum. Çocuk kızı görmek istiyordu, bu gelmeyeceğini düşündüğünde yüzündeki halden belliydi. Ama kızgındı, çatık kaşları ve suskunluğu bunu söylüyordu. Kız da geldiğine göre, en azından planlanan şeye sadık kalmış veya onu görmek istemişti. Gittikleri yer belki ikisinin de hislerinden üstteydi. Sevgililer miydi, arkadaşlar mıydı bunu çözemedim. Ama kızgın ve yakınlardı.
Ne zaman birinin bakışı koridordan geçen birine dönse, ne zaman biri elini çantasına atsa, diğerinin tetikte olan bakışları harekete geçiyor, karşısındakinin hareketinin nesnesini yakalamaya çalışıyordu. göz ucuyla izliyorlardı birbirlerini. Ufak tefek bunu belli eden şeyler olmaya başladı tabi. Çocuk kızın düşen kalemini aldı, kız güneşten kitabına bakamadığını anlayınca çocuğun, perdeyi çekti.
-otel değiştirilmiş, herkes önceden adı geçen otelde kalacakmış. Dedi çocuk.
Kız bir kaşını kaldırdı, onun sesiyle irkilmiş, gözlerini tam olarak gözlerine dikmiş, alnında dalgaları andıran çizgilerle rahatsız, katı bir halde çocuğa bakıyordu. Bu şok, dalga dalga bir iç yumuşaklığına döner gibi karşılıklı kesik özet cümlelerle yayıldı içlerine. Sonra kafalarını tekrar indirdiler, biri kitabına, biri müziğine ve camdan görünen manzaraya gömüldü. İç dünyaları iki denizin ilk kez karşılaşması gibi dalgalarla birbirine hakim olmaya çalışıyordu adeta. Bu halleriyle, yapay duvarların ardında, bekliyorlardı aslında duvarın yıkılmasını.
Öğlen çocuk yemeğe gitmek için kalktı, durdu, pek kıza bakmadan
- Yemek yiyecek misin ? diye sordu
- olur geleyim, Oldu kızın cevabı.
Bu garip mecburiyet halini anlamadım. Hiçbiri yemek yemek için birbirine ihtiyaç duymadığı halde gizli bir şeye sadık kalır gibi, hislerinin üstünde bir bağla birbirlerini sürüklüyorlardı. Yemekten döndüklerinde, ellerinde sıcak çay vardı, gülümsediler birbirlerine, kız sonra neşeyle elindeki kitaptan bir şeyler anlatmaya başladı. Çocuk gözleri parlayarak dinledi. Her şeylerine dokunuyor gibi bir halleri vardı. Manevi bir sarılma hali. Son istasyona varıp herkes dağıldığında, istasyondan çıkarken gördüm onları son kez. Tek bir kişi yürüyormuş gibi yürüyorlardı. Bir bedenin iki bacağı gibiydiler.
schopnehauer' ın ne demek istediğini anlamadan bu sözü geçersiz saymak, ancak kendi ve kendi gibi insanlar bakarak genellemekten başka bir şey değil. fikir tembelliği diye bir şey var ve bu tespit sadece schonephaur'a ait değil. cemil meriç de bu konudan çok bahseder. algı oyunu, algı operasyonu şu bu.. tüm bunların hepsi, sizden daha iyi ve daha derinlemesine düşünebilen bir güçle karşılaştığınızda iç dünyanızda uyanan içten içe çoğu konuda haklı olabileceği düşüncesidir. etkilenme beraberinde katılmayı getirir, zamanla aynı fikirlerin savunucusu olursunuz. öyle olmasaydı, insanların çoğu inandıkları ilk dinin kapıldıkları ilk siyasi akımın içinde ömürlerini tamamlamazlardı. geçişler, tüm insanlığa bakınca oldukça az kalır.
bugün bilgi çağında bile bu sınırlı oluyor. varın schopenhauer'ın yaaşdığı zamanda düşünürlerin ve kitapların insanı nasıl avucuna aldığını siz düşünün. yahu insanlık dediğimiz kalabalık binlerce yıl boyunca köleliğin çok haklı evrensel bir şey olduğuna inanıp buna göre yaşamış. insanlık her zaman şüphenin ve merakın ardından analitik düşünceyi kendine rehber edinip yol almadı. senin için öyle olması, ya da doğru olanın o olması, gerçeğin o olduğu anlamına gelmiyor. felsefenin ve siyasetin de ayrılma noktası tam olarak burası.
bugün bilgi çağında bile bu sınırlı oluyor. varın schopenhauer'ın yaaşdığı zamanda düşünürlerin ve kitapların insanı nasıl avucuna aldığını siz düşünün. yahu insanlık dediğimiz kalabalık binlerce yıl boyunca köleliğin çok haklı evrensel bir şey olduğuna inanıp buna göre yaşamış. insanlık her zaman şüphenin ve merakın ardından analitik düşünceyi kendine rehber edinip yol almadı. senin için öyle olması, ya da doğru olanın o olması, gerçeğin o olduğu anlamına gelmiyor. felsefenin ve siyasetin de ayrılma noktası tam olarak burası.
girilerin tanım taşıma özelliği konusunda tutucu olan sözlük. bence de bu durum fazlasıyla zorluyor. öyle metinler olur ki bahsi geçen ifade hiç geçmez metinde. ama her cümlesi anlatmak istediğiyle doludur. bu noktada biraz daha anlayışlı olunmalı. üstelik burası da görsel olarak da kenarında harf olan ajanda gibi bir şey değili videolar, görseller profiller.. sosyal medyaya bu kadar uyum sağlamış bir yapının bu konuda da daha anlayışlı olması lazım.
Kurtuluş savaşı sırasında ingilizlerin kuva-yı milliyecileri aşağılamak amaçlı kullandığı atatürkçülük anlamına gelen ideoloji. O dönem ingilizlerin aşağıladığını şimdilerde bu ideolojinin içini boşaltmaya çalışan “kemalist” tayfa aşağılıyor. Seviyoruz derken öpüyorlar farkında bile değiller. Bir çomarlar, iki bunlar ülkenin içine ettiler.
Retro futuristik elektronik müziklerin ağırlıklı olduğu şahane bir youtube müzik kanalı.kavinsky'i seviyorsanız burası tam sizlik.
“...and i'm feeeeelin' goood...”
başlık: elma
tanım: bir meyve.
sanırım bütün entrylerin bu formatta olmasını bekleyen oluşum. elbette ki bazı yazılar refere içermek zorunda tartışma diye bir şey var. doğru başka şekilde bulunmaz ki. onu tartışma bunu tartışma, şunu refere etme. iyi o zaman herkese ne yazacaklarının listesini versinler, herkes listeden kendi payına düşeni yazsın ve tek tip yazar profili olsun.
tanım: bir meyve.
sanırım bütün entrylerin bu formatta olmasını bekleyen oluşum. elbette ki bazı yazılar refere içermek zorunda tartışma diye bir şey var. doğru başka şekilde bulunmaz ki. onu tartışma bunu tartışma, şunu refere etme. iyi o zaman herkese ne yazacaklarının listesini versinler, herkes listeden kendi payına düşeni yazsın ve tek tip yazar profili olsun.
sevgili ve eski sözcüklerini yan yana görmeye bile tahammül edemeyen biri olarak umutsuz, umudunu yitirmiş insana delalet eder. eski sıfatı yakıştırılan birine hala sevgili demek bana ters. kadim sevgili de, vaz geçilemeyen sevgili de ya da ne bileyim başka bir sıfatla tamlama yap. birine eski diyorsan bitireceksin arkadaş. ne bu böyle. "ne yardan geçerim ne de serden" misali.
eski sevgiliymiş pehhh.
eski sevgiliymiş pehhh.
Kırım hanlarının sarayıdır. Kırım hanlığının başkenti Bahçesaray'da bulunur. Kırım tatar kültüründen yüzlerce örneği, 20'den fazla mekan barındırarak yaşatan nadir yerlerden biridir.
rus işgalinden ötürü bir türlü unesco koruma listesine alınamadığını da ekleyelim.
ekleme: yapıya dair bir fotoğraf da ekleyeyim de görülsün, altından saraylarda yaşamadan da, boğaza karşı saraylar yapılmadan da bir devlet yönetilebiliyor, görülsün.
zenginsozluk.com/foto
rus işgalinden ötürü bir türlü unesco koruma listesine alınamadığını da ekleyelim.
ekleme: yapıya dair bir fotoğraf da ekleyeyim de görülsün, altından saraylarda yaşamadan da, boğaza karşı saraylar yapılmadan da bir devlet yönetilebiliyor, görülsün.
zenginsozluk.com/foto
1441'de Cengiz han soyundan gelen hacı giray tarafından kurulan hanlık. ilk parasını 1441'de bastırdığından ötürü resmi kuruluş tarihi olarak 1441 olarak geçer ama tarihi kayıtlarda Kırım'daki tatar varlığı 1200'lere kadar dayanır.
1470'lerde hacı Giray'ın ölümüyle birlikte oğulları nur devlet ile Mengli arasında taht kavgası yaşandı ve osmanlı imparatorluğu duruma el atarak mengli giray'ı yeni han olarak ilan etti ve küçük kaynarca antlaşmasına kadar kırım hanlığı Osmanlı'nın özgür vasalı olarak devlet yaşamına devam etti. hanlık, kendi parasını basabiliyor ve han adına hutbe okutabiliyordu fakat avrupa ile ilgili durumlarda osmanlı ile birlikte hareket ediliyordu ve cenevizlilere, ticari yollara karşı askeri hareketlerde Osmanlı'ya yardım ediyordu. bu şekilde deşti kıpçak'ta Osmanlı'ya kefe, hünkala ve azov'u verdiler.
güney tarafında herhangi bir sorunu olmayan kırım tatarları'nın geniş bozkırlarda diğer halklarla ilgilenecek bol vakti vardı. Altın ordu hanlığı'nın topraklarını kendi topraklarına kattılar, kazan ve astrahan hanlıklarını ele geçirdiler. Moskova knezliğini vergiye bağladılar.
1571'de deşti kıpçak'ta toplanan yüz binlerce tatar'ın Moskova'yı yakıp vergi ödememeye başlayan moskova knezliğini yeniden vergiye bağladığı ise o yüzyılın en önemli olaylarından biridir.
2. viyana kuşatması'na kırım hanlığı'nın zamanında yetişmemesinden ötürü yenilgiden kırım hanlığı sorumlu tutulmuştur. bundan sonra yükselen rusya, Lehistan ve Avrupa'ya karşı Osmanlı'nın Kırım'a yardım etmemesinden ötürü geniş düzlükleri sadece 100 yıl savunabilmişlerdir. 1780'de Rusya tarafından tamamıyla işgal edilmiştir. Ve günümüzde hala işgal altındadır.
1737 Bahçesaray kuşatmasında ruslar hansaray'ın kütüphanesini yakmışlardır ve böylelikle 600 yıla yakın tatarlar'a dair kültürel bilgiler, bilimsel gelişmeler, bir tarih yok edilmiştir.
kırım hanlığı'nın 1510'daki sınırları.
zenginsozluk.com/foto
damgası:
zenginsozluk.com/foto
Bahçesaray'ın bir tasviri:
zenginsozluk.com/foto
1470'lerde hacı Giray'ın ölümüyle birlikte oğulları nur devlet ile Mengli arasında taht kavgası yaşandı ve osmanlı imparatorluğu duruma el atarak mengli giray'ı yeni han olarak ilan etti ve küçük kaynarca antlaşmasına kadar kırım hanlığı Osmanlı'nın özgür vasalı olarak devlet yaşamına devam etti. hanlık, kendi parasını basabiliyor ve han adına hutbe okutabiliyordu fakat avrupa ile ilgili durumlarda osmanlı ile birlikte hareket ediliyordu ve cenevizlilere, ticari yollara karşı askeri hareketlerde Osmanlı'ya yardım ediyordu. bu şekilde deşti kıpçak'ta Osmanlı'ya kefe, hünkala ve azov'u verdiler.
güney tarafında herhangi bir sorunu olmayan kırım tatarları'nın geniş bozkırlarda diğer halklarla ilgilenecek bol vakti vardı. Altın ordu hanlığı'nın topraklarını kendi topraklarına kattılar, kazan ve astrahan hanlıklarını ele geçirdiler. Moskova knezliğini vergiye bağladılar.
1571'de deşti kıpçak'ta toplanan yüz binlerce tatar'ın Moskova'yı yakıp vergi ödememeye başlayan moskova knezliğini yeniden vergiye bağladığı ise o yüzyılın en önemli olaylarından biridir.
2. viyana kuşatması'na kırım hanlığı'nın zamanında yetişmemesinden ötürü yenilgiden kırım hanlığı sorumlu tutulmuştur. bundan sonra yükselen rusya, Lehistan ve Avrupa'ya karşı Osmanlı'nın Kırım'a yardım etmemesinden ötürü geniş düzlükleri sadece 100 yıl savunabilmişlerdir. 1780'de Rusya tarafından tamamıyla işgal edilmiştir. Ve günümüzde hala işgal altındadır.
1737 Bahçesaray kuşatmasında ruslar hansaray'ın kütüphanesini yakmışlardır ve böylelikle 600 yıla yakın tatarlar'a dair kültürel bilgiler, bilimsel gelişmeler, bir tarih yok edilmiştir.
kırım hanlığı'nın 1510'daki sınırları.
zenginsozluk.com/foto
damgası:
zenginsozluk.com/foto
Bahçesaray'ın bir tasviri:
zenginsozluk.com/foto
bu konuda ülkede muazzam bir ikiyüzlülük var. yanlış hatırlamıyorsam bülent arınç'tı bir kadın olarak sus demişti ve bütün ülke bülent arınç'ın üstüne çullanmıştı ve haklıydılar. bir kadına bunu söylemeye hakkı yok ama dönüyoruz merve kavakçı olayına, hakarete maruz kalan düşman adlettikleri kesimden biri olunca kimseden tek ses çıkmadı, hatta burada da olduğu gibi olayı alkışlayalar oldu.
adalet ve eşitlik herkese lazım. önce kendiniz her koşulda yanlışın karşısında olmalısınız ki size yanlış yapıldığında destek isteyebilesiniz.
adalet ve eşitlik herkese lazım. önce kendiniz her koşulda yanlışın karşısında olmalısınız ki size yanlış yapıldığında destek isteyebilesiniz.
1892 yılında afitap adıyla kurulan ve 1910 yılında "muhtıra" adı altında piyasaya çıkardığı ajandalarıyla meşhur olan firmanın günümüze kadar getirdiği ajandalar serisinin her bir ürünüdür.
bir rivayete göre 1930'lu yıllarda firmanın kurucusu mehmet sadık bey'in büyük oğlu ahmed bey afganistan'a gider. seyahat esnasında bir kadına aşık olur. fakat ahmed bey muradına eremeyince intihar eder. o tarihten itibaren ajandaların ismi aşkı tarif eden "ece" olur.
ardından ilk türk dünya güzeli seçilen keriman halis'e atatürk tarafından "ece" soyadı verilir. bunun üzerinde ajandanın ismi kurumsallaşır ve "ece ajandası" olur.
yine bir rivayete göre denir ki; ece ajandalarının yazılmış sayfalarının toplamı türkiye'nin tarihini anlatır.
bu yıla, yani 2018 yılına kadar ece ajandaları alınabilirliği olan ajandalardı. fakat 2018 yılında ürünlere öyle bir fiyat vermişler ki neredeyse %50 zamlanmış. en yakın rakibi olan "keskin color" ile arasındaki fiyat farkı hemen hemen yarı yarıya. ayrıca elektronik postalara cevap vermeyişleri de cabası.
orta boy ajanda modellerinde sayfalar üzerinde bir önceki ay ile içinde bulunulan ay'ın takvimleri mevcut. fakat bu takvimlere alışmalısınız. eğer bir tarihin gününe bakacak olursanız ve bu geçen ay ise sizi yanıltabilir. ayrıca satır çizgileri geniş olduğundan detaylı bir yazım yapamazsınız. detaylı yazım için büyük boy sayılan kareli "datça" ve düz "kemer" modellerini almalısınız. bu modellerde doyurucu ve detaylı yazım yapabilirsiniz fakat bu sefer de aylık takvimlerden mahrum kalırsınız. bu da bir pazarlama yöntemi olabilir. yani her ikisinden de almanız gerekebilir. (120 tl civarı.)
ece ajandalarında genel olarak gevşek ciltleme olduğundan sayfaları kolayca açılabilir. yazım esnasında konforludur. ayrıca böyle bir deftere medium uçlu bir dolma kalem yakışır. genel olarak dolma kalem yazımlarında mürekkep arka tarafa geçmeyecektir.
her yıl aldığım halde bu yıl kendilerine kızgın olduğum için almak istemedim. fakat yine dayanamadım ve altın varaklı büyük boy modelini aldım. düzenli ajanda kullanıyorsanız, ajanda kullanmaya mecbursanız ve/veya meraklısıysanız, ayrıca ödeneğiniz müsaitse tavsiye ederim. özellikle fiyatları pahalı gelirse kaliteli alternatifler de mevcut elbette.
bir rivayete göre 1930'lu yıllarda firmanın kurucusu mehmet sadık bey'in büyük oğlu ahmed bey afganistan'a gider. seyahat esnasında bir kadına aşık olur. fakat ahmed bey muradına eremeyince intihar eder. o tarihten itibaren ajandaların ismi aşkı tarif eden "ece" olur.
ardından ilk türk dünya güzeli seçilen keriman halis'e atatürk tarafından "ece" soyadı verilir. bunun üzerinde ajandanın ismi kurumsallaşır ve "ece ajandası" olur.
yine bir rivayete göre denir ki; ece ajandalarının yazılmış sayfalarının toplamı türkiye'nin tarihini anlatır.
bu yıla, yani 2018 yılına kadar ece ajandaları alınabilirliği olan ajandalardı. fakat 2018 yılında ürünlere öyle bir fiyat vermişler ki neredeyse %50 zamlanmış. en yakın rakibi olan "keskin color" ile arasındaki fiyat farkı hemen hemen yarı yarıya. ayrıca elektronik postalara cevap vermeyişleri de cabası.
orta boy ajanda modellerinde sayfalar üzerinde bir önceki ay ile içinde bulunulan ay'ın takvimleri mevcut. fakat bu takvimlere alışmalısınız. eğer bir tarihin gününe bakacak olursanız ve bu geçen ay ise sizi yanıltabilir. ayrıca satır çizgileri geniş olduğundan detaylı bir yazım yapamazsınız. detaylı yazım için büyük boy sayılan kareli "datça" ve düz "kemer" modellerini almalısınız. bu modellerde doyurucu ve detaylı yazım yapabilirsiniz fakat bu sefer de aylık takvimlerden mahrum kalırsınız. bu da bir pazarlama yöntemi olabilir. yani her ikisinden de almanız gerekebilir. (120 tl civarı.)
ece ajandalarında genel olarak gevşek ciltleme olduğundan sayfaları kolayca açılabilir. yazım esnasında konforludur. ayrıca böyle bir deftere medium uçlu bir dolma kalem yakışır. genel olarak dolma kalem yazımlarında mürekkep arka tarafa geçmeyecektir.
her yıl aldığım halde bu yıl kendilerine kızgın olduğum için almak istemedim. fakat yine dayanamadım ve altın varaklı büyük boy modelini aldım. düzenli ajanda kullanıyorsanız, ajanda kullanmaya mecbursanız ve/veya meraklısıysanız, ayrıca ödeneğiniz müsaitse tavsiye ederim. özellikle fiyatları pahalı gelirse kaliteli alternatifler de mevcut elbette.
nick'inin anlamı rusça'dan 'geceyarısı mehtabı' olarak çevirlen yazar.
yaz yağmuru gibi iltifata mahzar olamaz. zaten soğukken insanı daha da üşütür. durmaz, dursa çiselemeye devam eder. moral bozar, heves kaçırır. ege ve akdeniz ikliminin yağış tipidir.
Senin o gırtlağına, dudaklarına, sigarayı tutuşuna taparım lan. Yoluna paspas çekerim lan, kadının hasısın amk.