İçinizden neredeyse 10 yaşında bir çocuk çıkması gibidir.
618-628 yılları arasında batı göktürk kağanlığı'nı yönetmiş kağan.
sasaniler ile girdiği mücadeleki acımasızlığı ile ün salmıştır. o zamanki adıyla kariyye, şimdiki adıyla derbet olan şehirde yaşananlar şöyle aktarılmıştır:
''Türkler, denizdeki dalgalar gibi bir anda kariye'ye girdiler ve önlerine çıkan her şeyi yok ettiler. şehirde terör estiren saldırganlar çirkin, gözleri çekik ve kapaksızdı. önce şehre doğru okçuların okları yağdı, sonraysa şehrin cadde ve sokaklarında önlerine çıkan herkesi vahşi bir kurt gibi katlettiler. hatta katledilen annelerine sarılan çocuklara bile acımadılar."
sasaniler ile girdiği mücadeleki acımasızlığı ile ün salmıştır. o zamanki adıyla kariyye, şimdiki adıyla derbet olan şehirde yaşananlar şöyle aktarılmıştır:
''Türkler, denizdeki dalgalar gibi bir anda kariye'ye girdiler ve önlerine çıkan her şeyi yok ettiler. şehirde terör estiren saldırganlar çirkin, gözleri çekik ve kapaksızdı. önce şehre doğru okçuların okları yağdı, sonraysa şehrin cadde ve sokaklarında önlerine çıkan herkesi vahşi bir kurt gibi katlettiler. hatta katledilen annelerine sarılan çocuklara bile acımadılar."
''orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklük'ten başka bir şey değildir"
ruhu şad olsun. bıraktığı değerlere sahip çıkmakta bir adım geri kalmayacağız.
ruhu şad olsun. bıraktığı değerlere sahip çıkmakta bir adım geri kalmayacağız.
eski yazarlara bi göz gezdireyim dedim de.. vay anam vay neler dönmüş serhat ya! bir kişi de gelip "frante ağabeyim şu kavganın ucundan tutuver" demedi.
yalnız ontolojik sancılar'ın "bizi şöyle rahatsız ediyorsun sözlükten mi soğutuyorsun napıyorsun seni çılgın" diye veryansın edip monster degree gittikten sonra 1 yılda 5 entry falan yazması müthiş olmuş gerçekten.
demek ki sorun o değilmiş. üzgüncük.
yalnız ontolojik sancılar'ın "bizi şöyle rahatsız ediyorsun sözlükten mi soğutuyorsun napıyorsun seni çılgın" diye veryansın edip monster degree gittikten sonra 1 yılda 5 entry falan yazması müthiş olmuş gerçekten.
demek ki sorun o değilmiş. üzgüncük.
sözlükte biraz körler sağırlar birbirini ağırlar durumu var, kim bilir sözlüğün bu kadar içe kapanık olmasında bu durum da etkilidir. yani bizim çocuklar durumu diğerlerinin hoşuna gitmeyebilir. her ne kadar sınırlı sayıda kullanıcısı olsa da neticede burası interaktif bir sözlük, insanlar buraya laçka kanka muhabbetleri izlemeye gelmiyorlar.
iki çeşit ikiyüzlülük vardır. birincisi bireysel ikiyüzlülüktür bu normal karşılanır ve normal karşılanması çok doğaldır, lakin bir de kollektif ikiyüzlülük vardır ki eğer bu normal karşılanıyorsa toplum tarafından, ülke bataklığa sürükleniyor demektir.
bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket ediyorsa ülkenin çoğunluğu ve kendinden olmayana vatan haini diyorlarsa hatta bazı yavşaklar tarafından bizden olmayanların karıları helaldir diye kalleşce açıklamalar yapılıyorsa neyse kısa kısa örneklerle bir şeyleri anlatmaya çabalayacagım, ilk önce şunu belirtiyim çok sinirliyim sözlük. oğluna okul pantolonu alamadığı için intihar etti bir tane baba, biraz önce okudum bu haberi, altında da başka bir haber vardı şu büyük şirketlerden birinin başkanı aynı gemideyiz falan bir şeyler geveliyordu kimsede çıkıp biz gemiye binmiyoruz vapura biniyoruz ki onun içinde kart kullanıyoruz demedi mi?
ya bir baba oğluna pantolon alamadığı için kendini astı lan kıyamet neden kopmuyor? şanlıurfa da işcinin biri kendini yaktı lan daha ne olsun. 3. havalimanı işcilerini mısırda ki firavunların bile aklına gelmeyen şartlarda çalıştırıyorlar işcilerden iki üç tanesi isyan edince bir gece sabaha karşı gözaltına alıp bunlar yeni bir gezi parkı komplosu yapmak istiyorlar demek kolay. sen o işcilere üç kuruş maaş ver ayrıca işcilerin istedikleri isteklerde şöyle bir istek var ya 'tahtakurusu sorunu çözülsün' insaf be kardeşim, hani mazlumun yanındaydınız? e bir de şöyle insanlar türedi, ya çalışmasınlar o zaman beğenmiyorlarsa? e be amip, ülke ekonomik krizdeyken, ülkede neredeyse tüm firmalar işten çıkarma yaparken ve senin gibi yalaka şerefsizler türemişken dört bir tarafta o adam bir daha nasıl iş bulucak? o adamın yerine getirmekte olduğu sorumluluklar olmasa zaten o adam o kadar ağır şartlarda çalışmaz zaten, adam çalışayım diyor yani itirazıda yok ama diyor ki tahtakurusu olmasın bari uyuduğum yerde. sen de diyorsun ki iş beğenmiyorlar gitsinler, ulan bir de bunu diyenler peygamberi ağzından düşürmeyenler, islamı ağzından düşürmeyenler ama onların asıl amacı bakara makara kendilerine bir çıkar sağlamak. ama peygamber efendimizin şefaati sizin üzerinizde olmayacak. bir tarafta oğluna pantolon alamadığı için intihar eden baba bir tarafta milyon dolarlık patek philiipe marka saat takan zibidiler.
aynı gemideyiz sözüne inanan insanlar içinde şunu söyleyeceğim:
titanicte bir sahne vardı bilen bilir gemi yavaş yavaş su almaya başlıyordu, kamaralar sadece zenginleri alıyordu gemiden ve onlar tahliye ediliyordu, fakirler ise geminin en alt kısımlarında bırakılmış ve kapılar üzerlerine sürgülenmiş bir şekilde bekliyorlardı, kapıların önünde görevliler vardı ve fakirlerin yukarıya çıkıp özgür kalmasına engel oluyor ve onları bilerek ölüme terk ediyorlardı, gemi yavaş yavaş su almaya devam ediyordu ve tabi sonunda o bariyeri aşıp yukarıya doğru çıkabildiler ama çoğusu için bu çok geç kalmış bir özgürlüktü.
oğluna pantolan alamadığı için kendini asan babayı unutma...
bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket ediyorsa ülkenin çoğunluğu ve kendinden olmayana vatan haini diyorlarsa hatta bazı yavşaklar tarafından bizden olmayanların karıları helaldir diye kalleşce açıklamalar yapılıyorsa neyse kısa kısa örneklerle bir şeyleri anlatmaya çabalayacagım, ilk önce şunu belirtiyim çok sinirliyim sözlük. oğluna okul pantolonu alamadığı için intihar etti bir tane baba, biraz önce okudum bu haberi, altında da başka bir haber vardı şu büyük şirketlerden birinin başkanı aynı gemideyiz falan bir şeyler geveliyordu kimsede çıkıp biz gemiye binmiyoruz vapura biniyoruz ki onun içinde kart kullanıyoruz demedi mi?
ya bir baba oğluna pantolon alamadığı için kendini astı lan kıyamet neden kopmuyor? şanlıurfa da işcinin biri kendini yaktı lan daha ne olsun. 3. havalimanı işcilerini mısırda ki firavunların bile aklına gelmeyen şartlarda çalıştırıyorlar işcilerden iki üç tanesi isyan edince bir gece sabaha karşı gözaltına alıp bunlar yeni bir gezi parkı komplosu yapmak istiyorlar demek kolay. sen o işcilere üç kuruş maaş ver ayrıca işcilerin istedikleri isteklerde şöyle bir istek var ya 'tahtakurusu sorunu çözülsün' insaf be kardeşim, hani mazlumun yanındaydınız? e bir de şöyle insanlar türedi, ya çalışmasınlar o zaman beğenmiyorlarsa? e be amip, ülke ekonomik krizdeyken, ülkede neredeyse tüm firmalar işten çıkarma yaparken ve senin gibi yalaka şerefsizler türemişken dört bir tarafta o adam bir daha nasıl iş bulucak? o adamın yerine getirmekte olduğu sorumluluklar olmasa zaten o adam o kadar ağır şartlarda çalışmaz zaten, adam çalışayım diyor yani itirazıda yok ama diyor ki tahtakurusu olmasın bari uyuduğum yerde. sen de diyorsun ki iş beğenmiyorlar gitsinler, ulan bir de bunu diyenler peygamberi ağzından düşürmeyenler, islamı ağzından düşürmeyenler ama onların asıl amacı bakara makara kendilerine bir çıkar sağlamak. ama peygamber efendimizin şefaati sizin üzerinizde olmayacak. bir tarafta oğluna pantolon alamadığı için intihar eden baba bir tarafta milyon dolarlık patek philiipe marka saat takan zibidiler.
aynı gemideyiz sözüne inanan insanlar içinde şunu söyleyeceğim:
titanicte bir sahne vardı bilen bilir gemi yavaş yavaş su almaya başlıyordu, kamaralar sadece zenginleri alıyordu gemiden ve onlar tahliye ediliyordu, fakirler ise geminin en alt kısımlarında bırakılmış ve kapılar üzerlerine sürgülenmiş bir şekilde bekliyorlardı, kapıların önünde görevliler vardı ve fakirlerin yukarıya çıkıp özgür kalmasına engel oluyor ve onları bilerek ölüme terk ediyorlardı, gemi yavaş yavaş su almaya devam ediyordu ve tabi sonunda o bariyeri aşıp yukarıya doğru çıkabildiler ama çoğusu için bu çok geç kalmış bir özgürlüktü.
oğluna pantolan alamadığı için kendini asan babayı unutma...
4 yıl 5 ay 12 gün 4 saat 23 dakika önce bir hanım ile tokalaşıp, 2 dakika kadar süren kararsızlık sonrası yanaklarımızı sürtüştürmüştük.
Karışık oyunlarla bitirdiler kadını...
500 karakteri geçen entry'leri okumaya üşendiğim sözlük. yazarın entry'leri genelde 0-500 karakter arasıysa ve nadiren 500 karakteri geçen entry giriyorsa okuyorum sorun yok. öyle bir yazar isterse 5000 karakterli entry girsin, okurum. fakat yazarın entry'leri genel olarak 500 karakterden fazla ise okumak istemiyorum pek. belki göz ucuyla ilk cümleyi okursam ve okumaya devam etmek istersem okuyorum. kısa kes aydın abası olsun demişler. entry'leri entari kadar uzatmayalım derim...
son olarak;
(bkz:okumadım kardeş durumumuz yoktu)
son olarak;
(bkz:okumadım kardeş durumumuz yoktu)
insanlığın bildiği en etkili uyuşturucu. bir adet, yani sadece bir dal sigaradaki nikotin damar yoluyla enjekte edilseydi ani ölüm gerçekleşirdi diye bir bölüm vardı allen carr yönteminin anlatım videosunda.
%100'e yakın bağımlılık riski var.
şimdi daha iyi anlıyorum büyüklerin neden sigaraya o denli şiddetle karşı çıktığını, biliyorlarmış çünkü bu bokun gerçekten ne olduğunu. çünkü cidden psikolojik tedavi aldırır düzeyde bir bağımlılık. keza birçok insan bireysel veya grup terapisi alıyor halihazırda sigara bağımlılığından kurtulmak için.
başlamak isteyenler de bir gün akciğer kanseri hastalarının olduğu bölüme gitsinler en yakın hastanedeki.
bırakmak isteyen arkadaşlara şu allen carr yöntemine bir bakmalarını üzerinde düşünmelerini istiyorum. allen carr yöntemi;
%100'e yakın bağımlılık riski var.
şimdi daha iyi anlıyorum büyüklerin neden sigaraya o denli şiddetle karşı çıktığını, biliyorlarmış çünkü bu bokun gerçekten ne olduğunu. çünkü cidden psikolojik tedavi aldırır düzeyde bir bağımlılık. keza birçok insan bireysel veya grup terapisi alıyor halihazırda sigara bağımlılığından kurtulmak için.
başlamak isteyenler de bir gün akciğer kanseri hastalarının olduğu bölüme gitsinler en yakın hastanedeki.
bırakmak isteyen arkadaşlara şu allen carr yöntemine bir bakmalarını üzerinde düşünmelerini istiyorum. allen carr yöntemi;
Yaşayamayınca ihtimaller tutunur insan.ihtimaller şöyle mi olacak böyle mi olacak.niye şöyle oluyor.niye böyle olmuyor.nerde hata yapıyorum.neyi fazla kaçırıyorum neyi eksik yapıyorum.kafam sürekli dırdır ediyor.beynimi susturamıyorum.gamsız bir odun olmak istiyorum.olmuyor.geçmişi şuanla kıyaslayarak geleceği tahmin etmeye çalışıyorum.yoruldum.huzur yok kafamın içinde.bin bir tilki dolaşıyor. Eskiden her şey o kadar ahenkle ve ritim içindeydi ki o kusursuzluk içinden çıkıp sorunlar ve sorular vadisine inince apışıp kalıyor insan.neyi çözmeye çalışsam çözemiyorum.beceremiyorum.hiç bir şey yolunda gitmiyor.bir süre yolundaymış gibi görünüyor sadece.
Üniversite öğrencilerinin en zorlu zamanları. Kahve ile ayakta durulur, çay krizine girilir. Yurt yatağını ya da evdeki odanı toparlayasın gelir. Ani bir traş olma isteğini bastırarak derse oturursun. Fotokopiciyle ve sınıfın en ön sıradaki kızlarıyla kanka olursun. Vize günü son dakikaları bile kantinde, derslikte sırada değerlendirmeyi bilirsin çünkü sen öğrencisindir, son dakikalar her zaman büyük kıymet taşır. Tüm öğrencilere vizelerde başarılar bol aa'lar bb'ler o da olmadı cc'ler yahut şartlı geçmeler. Zenginde yazarlardı ama onların vizeleri var.
bir tek bana mı dert oluyor merak ettiğim durum. kar yok, yağmur nispeten az, ülke geneli için de böyle bekleniyormuş. içimden bir ses zorlu bir yaz bizi bekliyor diyor..
(bkz:ağzı hayra açamayacak derecede endişeli olmak)
(bkz:ağzı hayra açamayacak derecede endişeli olmak)
türkiye saati ile 23:10'da yollara düşecek olan roket. spacex firmasının ürettiği bu roket mars'a bir adet tesla roadster götürecek. mars'a dediysem yörüngesinde turlayacak sadece. başarılar eloncığım... uçuş planı ektedir.
zenginsozluk.com/foto
ayrıca kalkış anı youtube üzerinden canlı yayınlanacak. izlemek için;
edit: saat değişikliği.
fırlatıştan sonra gelen edit:
falcon heavy, başarıyla kalkışını yaptı ve mars'a doğru yolculğuna başladı. 3 adet falcon 9 ile yola çıktı ve ikisi çok şükür bir kaza olmadan yeryüzüne döndü. denize kurdukları platforma inecek olan roketin inişini göstermediler. büyük ihtimal o düzgün konamadı.
zenginsozluk.com/foto
ayrıca kalkış anı youtube üzerinden canlı yayınlanacak. izlemek için;
edit: saat değişikliği.
fırlatıştan sonra gelen edit:
falcon heavy, başarıyla kalkışını yaptı ve mars'a doğru yolculğuna başladı. 3 adet falcon 9 ile yola çıktı ve ikisi çok şükür bir kaza olmadan yeryüzüne döndü. denize kurdukları platforma inecek olan roketin inişini göstermediler. büyük ihtimal o düzgün konamadı.
Bir kemalist olarak 2019'da oy vereceğim parti.
Kendine atatürkçüyüm diyen ve chp'ye oy veren o kemik kadroların da bu partiye oy vermesini temenni ediyorum. Zira Chp'den ümit yok.
Beni en çok bu partiye iten şey hükümetin fetoyla el ele olduğu zamanlar, vatansever komutanları balyoz ergenekon kumpaslarıyla içeri attıkları, iftira attıkları kişilerden biri olan ali türkşen'in bu partide yer almasıydı. Türkiye'deki çoğunluğun aksine asla balık hafızalı olmadık. Haksızlığın karşısında olduk, birilerinin din istismarcılığı yapıp fetonun yalakalığını yaparak masumlara iftira atıp eziyet ettiği günleri de unutmadık.
İyi partinin ise türkiye'nin umudu olacağına inancım var. Umarım kurtuluşa erişiriz. Gençliğe hitabe bizi ısrarla çağırıyor!
Kendine atatürkçüyüm diyen ve chp'ye oy veren o kemik kadroların da bu partiye oy vermesini temenni ediyorum. Zira Chp'den ümit yok.
Beni en çok bu partiye iten şey hükümetin fetoyla el ele olduğu zamanlar, vatansever komutanları balyoz ergenekon kumpaslarıyla içeri attıkları, iftira attıkları kişilerden biri olan ali türkşen'in bu partide yer almasıydı. Türkiye'deki çoğunluğun aksine asla balık hafızalı olmadık. Haksızlığın karşısında olduk, birilerinin din istismarcılığı yapıp fetonun yalakalığını yaparak masumlara iftira atıp eziyet ettiği günleri de unutmadık.
İyi partinin ise türkiye'nin umudu olacağına inancım var. Umarım kurtuluşa erişiriz. Gençliğe hitabe bizi ısrarla çağırıyor!
zenginsozluk.com/foto
1. Batı Trakya
2. On İki Ada
3. Kars, Ardahan ve Batum
4. Halep Vilayeti
5. Musul Vilayeti
6. Deyr-i Zor Sancağı
7. Kıbrıs
Milli yemin anlamına gelir.
Kurtuluş savaşının siyasi manifestosu olan 6 maddelik bildiridir.
28 Ocak 1920'de oy birliği ile Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmiştir.
MİSAKİ MİLLİ KARARLARI
1. Mondros Ateşkesi imzalandığı sırada işgal edilmemiş bölgeler kesin Türk yurdudur, parçalanamaz.
2. Kars, Ardahan ve Batum'da (Elviya-i Selase) gerekirse referanduma gidilecektir.
3. Araplar kendi geleceklerini kendileri belirleyecektir. (Arapların çoğunlukla yaşadığı yerlerde referandum yapılacaktır.)
4. Batı Trakya'nın geleceği referandum ile belirlenecektir.
5. İstanbul, Marmara ve Halifenin güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazlar trafiğe açılacaktır.
6. Azınlıklara, diğer ülkelerdeki Türk azınlığa tanınan haklar tanınacaktır.
7. Siyasi, mali ve adli gelişmemizi engelleyen sınırlamalar kabul edilemez. (Kapitülasyonlar)
savaş korkunç bir şey olmasına rağmen 3.5 suriyeliyi aramıza salan devlete öfkeliyim.
30 milyar dolar para harcadık diye ahkam kesmeyi biliyor birileri, o 30 milyar dolar ile hem kendi vatandaşının huzurunu koruyup hem suriyelilere bir kamp kurup orada tutup besleseydin ya. ne diye kendi vatandaşının huzurunu kaçırıyorsun? hepimiz az çok arapların kaba, medeniyetten uzak olduğunu biliriz. hepsi bir tutulmamalı elbet lakin onun bunun kızına, kız kardeşine öyle bir sarkıyorlar ki mide bulandırıcı. şahsen bir kadın olarak yolda yürürken bunların salyalarını görüp mide bulantısı hissetmek zorunda değilim. ki sadece genç kız olarak ben değil bundan annem dahi rahatsız. zaten haberlerde suriyelilerle kendi vatandaşımızın kavgalarını görüyoruz. ben bir yere giderken habire arapça dilini duymak istemiyorum. ulan ben türkçeye hasret kaldım. metroya biniyorum arapça, yolda yürüyorum arapça. bunaldım sözlük bunaldım. reis bunları alıp suriyeye yollamak istese de gitmeyecekler zaten. bir muhabbet kurup konuşun bakalım "neden gideyim ki, mutluyum burada" cevabının farklı versiyonlarını duyarsınız. kendi vatandaşlarımızın hakkının bunlara yedirildiğine şahit olmak ise ayrı bir mevzu. millet eşek gibi çalışıp dursun bunlar sınavsız üniversitelerin boş kontenjanlarına doluşsun. tek şart "türkçe bilmek" olsun. ulan bizim vatandaşımız enayi yerine koyuluyor da onları enayi yerine koyanlara hala biat ediyor. üzülüyorum ulan üzülüyorum.
edit: yalnız 30 milyar doların belki yarısını avrupa karşılamıştır. geri kalanı senin benim, doğacak çocuklarının hakkı rızkı. Bize gelince boğazımıza kadar vergiyi dayarlar neymiş efendim ekonomi kötüymüş para şartmış. mevzu arapsa hepimiz açlıktan ölelim sorun yok, milyarlar harcıyorlar. harcadıkları da muamma ya. belki yurt dışındaki banka hesaplarına uçmuştur. açığı kapamak için de suriyeliler öne sürülüyordur swh.
30 milyar dolar para harcadık diye ahkam kesmeyi biliyor birileri, o 30 milyar dolar ile hem kendi vatandaşının huzurunu koruyup hem suriyelilere bir kamp kurup orada tutup besleseydin ya. ne diye kendi vatandaşının huzurunu kaçırıyorsun? hepimiz az çok arapların kaba, medeniyetten uzak olduğunu biliriz. hepsi bir tutulmamalı elbet lakin onun bunun kızına, kız kardeşine öyle bir sarkıyorlar ki mide bulandırıcı. şahsen bir kadın olarak yolda yürürken bunların salyalarını görüp mide bulantısı hissetmek zorunda değilim. ki sadece genç kız olarak ben değil bundan annem dahi rahatsız. zaten haberlerde suriyelilerle kendi vatandaşımızın kavgalarını görüyoruz. ben bir yere giderken habire arapça dilini duymak istemiyorum. ulan ben türkçeye hasret kaldım. metroya biniyorum arapça, yolda yürüyorum arapça. bunaldım sözlük bunaldım. reis bunları alıp suriyeye yollamak istese de gitmeyecekler zaten. bir muhabbet kurup konuşun bakalım "neden gideyim ki, mutluyum burada" cevabının farklı versiyonlarını duyarsınız. kendi vatandaşlarımızın hakkının bunlara yedirildiğine şahit olmak ise ayrı bir mevzu. millet eşek gibi çalışıp dursun bunlar sınavsız üniversitelerin boş kontenjanlarına doluşsun. tek şart "türkçe bilmek" olsun. ulan bizim vatandaşımız enayi yerine koyuluyor da onları enayi yerine koyanlara hala biat ediyor. üzülüyorum ulan üzülüyorum.
edit: yalnız 30 milyar doların belki yarısını avrupa karşılamıştır. geri kalanı senin benim, doğacak çocuklarının hakkı rızkı. Bize gelince boğazımıza kadar vergiyi dayarlar neymiş efendim ekonomi kötüymüş para şartmış. mevzu arapsa hepimiz açlıktan ölelim sorun yok, milyarlar harcıyorlar. harcadıkları da muamma ya. belki yurt dışındaki banka hesaplarına uçmuştur. açığı kapamak için de suriyeliler öne sürülüyordur swh.
''savaştan kaçan suriyeliler, sınavsız girdiği üniversiteye devam ederken, sınavda yeterli puanı alamayan evlatlarımız suriye'ye savaşa gidecek.''
hoca yine on ikiden vurmuş.
hoca yine on ikiden vurmuş.
Bir zamanlar kafam attığında bu grubun "in flames" parçası, dinginleşmeme yardımcı olan sert parçalardan yalnızca biriydi.
Hepi topu 30 kişilik bir sanal sözlükte nasıl oluyor da insanlar birbirleriyle papaz oluyor , habire birbirine laf sokuyor anlayamıyorum.
Kız açısından İlişkinin iplerini sıklıkla %51 ellerinde bulunduran arkadaştır. Hoşlanılan kız çoğunlukla -farkında olsun ya da olmasın- o arkadaşının direktifleri, düşünceleri ve hisleri(!) doğrultusunda yönlendirir ilişkisini, pardon amına kor.
insanlar umudun gücünün farkında değiller, ne yazık. halbuki umut varsa orada bir nefes, orada bir kalp atışı vardır.
skrillex ve rick ross'un birlikteliğinden ortaya çıkan şarkıdır. klipte jared leto'ya bolca yer verilmiştir.
bu klibin koca suicide squad filminden çok daha kaliteli olması hayatımda gördüğüm en tuhaf olaylardan biri.
bir film düşünün ki film için yapılan şarkılar ve klipler filmden daha kaliteli.
söyleyeceklerim bu kadar, suicide squad hayal kırıklığımı hâlâ atlatabilmiş değilim.
bu klibin koca suicide squad filminden çok daha kaliteli olması hayatımda gördüğüm en tuhaf olaylardan biri.
bir film düşünün ki film için yapılan şarkılar ve klipler filmden daha kaliteli.
söyleyeceklerim bu kadar, suicide squad hayal kırıklığımı hâlâ atlatabilmiş değilim.
ya amk ben bu işin. yazın bakın ne oldu. eren bülbül'ü hatırlarsınız. çocuk öldürülmüştü. bir arkadaşım hakkında tweet atmış. favladım. whatsapp'tan mesaj attı: "poor ya sen beni favladın ama favlamasan. kız arkadaşım bu ara takık. seni de tanımıyor. öyle her şeye kızıyor. alınma lütfen. biliyorsun. hanımcılık kazanacak. eheh." yazdı.
ben senin gelmişini, geçmişini...
sonra ahiretten bile engelledim tabi dingili.
bir insana hanım ya da bey olduğu için değil insan olduğu için değer verin. partnerinizin hayatını belli ölçülerde kolaylaştırın. sevin, sevilin. gönül yapın. ama insan olun dalyaraklar. sinirlendim valla.
ben senin gelmişini, geçmişini...
sonra ahiretten bile engelledim tabi dingili.
bir insana hanım ya da bey olduğu için değil insan olduğu için değer verin. partnerinizin hayatını belli ölçülerde kolaylaştırın. sevin, sevilin. gönül yapın. ama insan olun dalyaraklar. sinirlendim valla.
yeterlilik duygusu bebeklikte ve çocuklukta ebeveynlerle ilişkimiz sırasında bize geçer. bizi, yaptıklarımız karşısında nasıl hissettiriyorlar, nasıl karşılıyorlar, hatta nasıl cezalandırıyorlar; biraz bununla ilgili "hak ettiğimiz değer"in ne olduğuna karar verme kapasitemiz. bir başkasının ebeveynleri ona yetersizlik duygusunu aşılamışsa elbette ona sen, ben, o yetmeyecektir.
atatürk'ün sevdiği şarkılar diye bir liste yapılmıştı, en başta cliffs of gallipoli vardı, uzun süre güldüm, hala gülüyorum.
Yeni bir sene...
Her yıl yeni umutlar, yeni planlar...
Bir kez daha kapımızı çaldı yeni yıl ve içeriye aldık.
Almasa mıydık?
Almasak ne olurdu siye düşünenler olmuştur elbet...
Her ne olursa olsun kucaklamak gerek.
Onu bir enerji olarak görüp görmememiz yalnızca bizim elimizde.
Çünkü ne düşünüyorsak o vuku buluyor hayatımızda...
Doğru bir forma büründürmek ve arzulardan bir gemi yapıp yelken almak bu işin sırrı!
Belki de bu bir yansıma, o yansımada kendimizi görüyor ve ona selam çakıyoruz.
Unutmayın evrene ne fırlatırsanız onu aynı şekilde geri alırsınız.
İyilik fırlatın, iyilik alın ama her ne olursa olsun kötülük fırlatmayın yoksa "şiddet" bir hayalet misali yaşamınıza ilelebet musallat olur.
Hepimiz hayaletlerden korkarız öyle değil mi?
İyi hayaletler de var ama...
Var belki ama, karşılaşmak gerek.
Eh ne de olsa ne ararsak onu buluyoruz.
Aradığınız şey aslında ruhunuzda saklı, ruhunuza bakarsanız onu bulursunuz.
Hangi yöne ve nereye doğru giderseniz gidin mutlaka o sizi bulacaktır.
O her zaman sizinle!
Her yıl yeni umutlar, yeni planlar...
Bir kez daha kapımızı çaldı yeni yıl ve içeriye aldık.
Almasa mıydık?
Almasak ne olurdu siye düşünenler olmuştur elbet...
Her ne olursa olsun kucaklamak gerek.
Onu bir enerji olarak görüp görmememiz yalnızca bizim elimizde.
Çünkü ne düşünüyorsak o vuku buluyor hayatımızda...
Doğru bir forma büründürmek ve arzulardan bir gemi yapıp yelken almak bu işin sırrı!
Belki de bu bir yansıma, o yansımada kendimizi görüyor ve ona selam çakıyoruz.
Unutmayın evrene ne fırlatırsanız onu aynı şekilde geri alırsınız.
İyilik fırlatın, iyilik alın ama her ne olursa olsun kötülük fırlatmayın yoksa "şiddet" bir hayalet misali yaşamınıza ilelebet musallat olur.
Hepimiz hayaletlerden korkarız öyle değil mi?
İyi hayaletler de var ama...
Var belki ama, karşılaşmak gerek.
Eh ne de olsa ne ararsak onu buluyoruz.
Aradığınız şey aslında ruhunuzda saklı, ruhunuza bakarsanız onu bulursunuz.
Hangi yöne ve nereye doğru giderseniz gidin mutlaka o sizi bulacaktır.
O her zaman sizinle!
çok sevdiğim julian casablancas ve daft punk şarkısını için sizlere klibini izlerken düşüncelerimi yazmak istiyorum ben sevgili zengin sözlük yazarları.
zenginsozluk.com/foto
klipte, balmumu heykelinin üzerinde aslında amerikan bağımsızlık savaşında amerikalı ağabeylerimizin giydiği üniforma olmasına rağmen ben fransız devrimi olarak yorumlamak istiyorum. *iyi de abi neden öyle bir şey yapıyorsun diye sormayın bugünlük be, sevgilimden ayrıldıgım için kendimi şarkılara verdim, bugün üzgün günüm azıcık idare edin söz birkaç gün içerisinde waterloo muharebesinden tutun yuvarlak masa şövalyelerine kadar anlatırım, vallahi bak yazıyorum buraya*
her neyse, başlıyor.
burada asker olan balmumu heykeli kralın askerini, köylü gibi giyinmiş ablamız ise fransız devrimini gerçekleştiren köylüyü temsil ediyor.
zenginsozluk.com/foto
ışık sadece köylü ablamıza geliyor ve bastille baskını bu şekilde başlıyor, tarih sahnesine paris'in köylü kadınları çıkıyorlar.
zenginsozluk.com/foto
ama hemen arkasından, asker ağabeyimiz de bu ablamızın hemen önüne çıkıyor.
diyor ki "sen hayırdır, devrim falan yapacakmışsın, yaptırtmam!"
zenginsozluk.com/foto
bu arada, burada julian abimizin arkasındaki sütunlar dor sütunu arkadaşlar, sanat tarihi okuyunca sütun görür görmez deli gibi "hıaaa yarappim dor, aman yarappi korint!" diye ister istemez belirtme ihtiyacı duyuyorum ben bağışlayın.
daha sonra bakışmalarla geçen dakikalar sonrası, asker abimizin selamı düşüyor. Burada anlıyoruz ki köylüler burjuvayı alt etmiş, devrimi gerçekleştiriyorlar.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Dahası da var, asker artık kaldırılıyor sergiden, kutuya konulup geçmişin derinliklerine fırlatılıyor.
Yani anlıyoruz, Robespierre'in fikirleri işe yaradı, monarşi düştü, kralın askeri de kral gibi yok oluyor!
zenginsozluk.com/foto
Sonrası da var, ateşler başlıyor, her yanı sarıyor. Fransa yanıyor!
Robespierre'in fikirleri, Fransa'yı Fransa yapan detayları da silmeye kararlı, devletin dini inancı, arabaların soldan ilerlemesini yok etme gibi şeyler de nasibini alıyor!
Yanıyor geçmiş!
zenginsozluk.com/foto
Ama o da ne! Köylü kadın da düşüyor, elbette ki devrim kendi çocuklarını da yiyor!
Eriyorlar, yok oluyorlar. O sırada eriyip insan olduklarını fark ediyorlar, bir olduklarını, onları aynı yapan en büyük şeyin; yok olmanın tadına varıyorlar.
Sonra da oluyorlar zaten, bitiyorlar, tamamen geride bırakıyorlar varlıklarını, tekrar 1848'de sahneye çıkana kadar
zenginsozluk.com/foto
* bu arada kadın olan balmumu aslında julian'ın eşi juliet joslin'in birebir aynısı.
zenginsozluk.com/foto
klipte, balmumu heykelinin üzerinde aslında amerikan bağımsızlık savaşında amerikalı ağabeylerimizin giydiği üniforma olmasına rağmen ben fransız devrimi olarak yorumlamak istiyorum. *iyi de abi neden öyle bir şey yapıyorsun diye sormayın bugünlük be, sevgilimden ayrıldıgım için kendimi şarkılara verdim, bugün üzgün günüm azıcık idare edin söz birkaç gün içerisinde waterloo muharebesinden tutun yuvarlak masa şövalyelerine kadar anlatırım, vallahi bak yazıyorum buraya*
her neyse, başlıyor.
burada asker olan balmumu heykeli kralın askerini, köylü gibi giyinmiş ablamız ise fransız devrimini gerçekleştiren köylüyü temsil ediyor.
zenginsozluk.com/foto
ışık sadece köylü ablamıza geliyor ve bastille baskını bu şekilde başlıyor, tarih sahnesine paris'in köylü kadınları çıkıyorlar.
zenginsozluk.com/foto
ama hemen arkasından, asker ağabeyimiz de bu ablamızın hemen önüne çıkıyor.
diyor ki "sen hayırdır, devrim falan yapacakmışsın, yaptırtmam!"
zenginsozluk.com/foto
bu arada, burada julian abimizin arkasındaki sütunlar dor sütunu arkadaşlar, sanat tarihi okuyunca sütun görür görmez deli gibi "hıaaa yarappim dor, aman yarappi korint!" diye ister istemez belirtme ihtiyacı duyuyorum ben bağışlayın.
daha sonra bakışmalarla geçen dakikalar sonrası, asker abimizin selamı düşüyor. Burada anlıyoruz ki köylüler burjuvayı alt etmiş, devrimi gerçekleştiriyorlar.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Dahası da var, asker artık kaldırılıyor sergiden, kutuya konulup geçmişin derinliklerine fırlatılıyor.
Yani anlıyoruz, Robespierre'in fikirleri işe yaradı, monarşi düştü, kralın askeri de kral gibi yok oluyor!
zenginsozluk.com/foto
Sonrası da var, ateşler başlıyor, her yanı sarıyor. Fransa yanıyor!
Robespierre'in fikirleri, Fransa'yı Fransa yapan detayları da silmeye kararlı, devletin dini inancı, arabaların soldan ilerlemesini yok etme gibi şeyler de nasibini alıyor!
Yanıyor geçmiş!
zenginsozluk.com/foto
Ama o da ne! Köylü kadın da düşüyor, elbette ki devrim kendi çocuklarını da yiyor!
Eriyorlar, yok oluyorlar. O sırada eriyip insan olduklarını fark ediyorlar, bir olduklarını, onları aynı yapan en büyük şeyin; yok olmanın tadına varıyorlar.
Sonra da oluyorlar zaten, bitiyorlar, tamamen geride bırakıyorlar varlıklarını, tekrar 1848'de sahneye çıkana kadar
zenginsozluk.com/foto
* bu arada kadın olan balmumu aslında julian'ın eşi juliet joslin'in birebir aynısı.
Şahsım adına üzüldüğümde üzüntümü, sevindiğimde sevincimi, öfkelendiğimde sinirimi özgürce, kendi evimde bomboş duvarlara haykırıyormuşum gibi rahatça atabildiğim bir kaçış rampası. Bir yandan da hayatlarımızda bulunmak zorunda olduğumuz statülerimizde takmakla yükümlü olduğumuz yeterli sayıda maskemiz zaten varken yüzümü gözümü hiçbir maskeyle örtme ihtiyacı duymadan gözlerine bakabiliyorum burada insanların.
Bu söylediklerimi zaten yapabildiğim onlarca, yapabileceğim de belki binlerce mecra varken burayı benim için özel kılan ise özellikle kırmızı temasıyla evimi çok andırıyor oluşu.
Neyse. Özetle hepimiz farklı amaçlar için buradayız, bazılarımızın amacı hiçbir amaca sahip olmama özgürlüğünü yaşayabilmek hatta. Hâl böyleyken kendimizi nasıl mutlu hissedebileceksek o yüzümüzle burada olalım, başkalarının özgürlük alanlarına müdahil olmadığımız sürece dilediğimizce takılalım. Tabii bunları yaparken formatı unutanlar için cetvelimi her daim arka cebimde taşıdığımı da unutmayalım!
687 üyemizin tamamına teker teker keyifli sözlükler; daha da önemlisi dertsiz tasasız, mutlu yaşamlar!
Bu söylediklerimi zaten yapabildiğim onlarca, yapabileceğim de belki binlerce mecra varken burayı benim için özel kılan ise özellikle kırmızı temasıyla evimi çok andırıyor oluşu.
Neyse. Özetle hepimiz farklı amaçlar için buradayız, bazılarımızın amacı hiçbir amaca sahip olmama özgürlüğünü yaşayabilmek hatta. Hâl böyleyken kendimizi nasıl mutlu hissedebileceksek o yüzümüzle burada olalım, başkalarının özgürlük alanlarına müdahil olmadığımız sürece dilediğimizce takılalım. Tabii bunları yaparken formatı unutanlar için cetvelimi her daim arka cebimde taşıdığımı da unutmayalım!
687 üyemizin tamamına teker teker keyifli sözlükler; daha da önemlisi dertsiz tasasız, mutlu yaşamlar!
Kafamı kaldırıp saate bir baktım, tam 15 dakikadır şu sanat eserini seyrediyormuşum meğer.
Çok mu? Bir ömür yetmez ki?
zenginsozluk.com/foto
Çok mu? Bir ömür yetmez ki?
zenginsozluk.com/foto
Ya ben bunu sadece çok sevdiğimi, ne bileyim en fazla düşkün olduğumu falan düşünüyordum ama sanırım benim yolum bağımlılığın yolu.
Normalde her gün bir fincan içerim tamam, bunda bir sorun yok fakat dün içmediğim için bugün sabahtan beri canım deli gibi çekiyordu. Öğleden sonra ise iş can çekmeyi aşıp kahveden başka hiçbir şeye odaklanamama, hemen içmezsem nefes alamayacak gibi olma hissine dayandı.
Ölürüm umarım.
Normalde her gün bir fincan içerim tamam, bunda bir sorun yok fakat dün içmediğim için bugün sabahtan beri canım deli gibi çekiyordu. Öğleden sonra ise iş can çekmeyi aşıp kahveden başka hiçbir şeye odaklanamama, hemen içmezsem nefes alamayacak gibi olma hissine dayandı.
Ölürüm umarım.
en samimi iki arkadaşımın da bu sözlükte olmasını göz önünde bulundursak tüh lanet olsun böyle arkadaşlığa denilecek durumdur.
(1820 - 1877)
Çinlilerin elinde bulunan Kaşgar'ı alıp Doğu Türkistan'da bağımsız bir devlet kuran kumandan.
Taşkent yakınında bulunan Pişkent mevkisinde doğdu. Hokand hanlığı adına 1853'te Kazakistan'da Akmesçit'i (bugünkü kızılorda'yı) başarıyla savundu. Çimkent'in savunmasıyla görevlendirildi (1864). Rusların toplarla hücumu üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Çinlilerden Kaşgar'ı , Yarkent'i ve diğer Doğu Türkistan şehirlerini alarak bağımsız bir devlet kurdu (1867). Yeğeni olan Seydi Yakup Han Töre'yi İstanbul'a gönderdi. Abdülaziz'e tabi oldu. Hutbeyi onun adına okutup parayı onun adına bastırdı. Osmanlılardan subay ve top temin etti. 1872'de Rusya ile bir ticaret ve 1874'te İngilizlerle bir dostluk anlaşması imzaladı. 1877'de vuku bulan Çin saldırısına karşı müdafaaya hazırlanırken Hokand hanı tarafından zehirletilerek öldürüldü. Çinliler tekrar Doğu Türkistan'ı işgal ettiler.
Kaynak: Çin-Türkistan hatıraları
Çinlilerin elinde bulunan Kaşgar'ı alıp Doğu Türkistan'da bağımsız bir devlet kuran kumandan.
Taşkent yakınında bulunan Pişkent mevkisinde doğdu. Hokand hanlığı adına 1853'te Kazakistan'da Akmesçit'i (bugünkü kızılorda'yı) başarıyla savundu. Çimkent'in savunmasıyla görevlendirildi (1864). Rusların toplarla hücumu üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Çinlilerden Kaşgar'ı , Yarkent'i ve diğer Doğu Türkistan şehirlerini alarak bağımsız bir devlet kurdu (1867). Yeğeni olan Seydi Yakup Han Töre'yi İstanbul'a gönderdi. Abdülaziz'e tabi oldu. Hutbeyi onun adına okutup parayı onun adına bastırdı. Osmanlılardan subay ve top temin etti. 1872'de Rusya ile bir ticaret ve 1874'te İngilizlerle bir dostluk anlaşması imzaladı. 1877'de vuku bulan Çin saldırısına karşı müdafaaya hazırlanırken Hokand hanı tarafından zehirletilerek öldürüldü. Çinliler tekrar Doğu Türkistan'ı işgal ettiler.
Kaynak: Çin-Türkistan hatıraları
Birhan keskin'in 43 parçadan oluşan ağıtsal şiirleri.
xx
gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
xx
gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
kımız, türklerin ulusal içkisidir. kısrak sütünden yapılır. kımız besin olarak da, içecek olarak da türk'e atadan kalmış bir ilaçtır. bir ilaçtır; çünkü bir çok derde iyi gelmektedir. kazak kimyacısı aydar akınoğlu'nun deyişiyle kımızın yararlarını ve niteliklerini “birkaç makale yada kitapta anlatmak kolay değildir”. kımızın kullanımı hakkındaki bilgiler çok eskilere, hun türklerine değin dayanır. tarihi kayıtlara göre asya büyük hun devleti çağında türkler kımız içerlerdi. yine tarih kayıtları, avrupa hunları ile gök türklerin de kımız ürettiklerini belirtmektedir.
Bu ülkede ne Bulgaristan 'dan gelen göçmenlere , ne Irak'tan gelen sığınmacılara karşı en ufak bir tepki olmadı.
Ne de bu gelenler kimseyi rahatsız ettiler.
Ancak bu Suriyeliler ( ki savaştan kaçmış çocuk-yaşlı ve kadınları tenzih ederim ) sosyal yaşamdan bihaber olup son derece saldırgan tavırlar sergiliyorlar.
Bir gün benim de ailemden birine biri saldırıda veya tacizde bulunursa tepki verme hakkım doğacaktır.
Ayrıca sosyal yardım diye bir sürü şey dağıtırken , kendi insanın sokaklarda kağıt toplayıp mendil satarak geçinmeye çalışıyorsa bu işte bir tezatlık olduğu da aşikardır.
Ne de bu gelenler kimseyi rahatsız ettiler.
Ancak bu Suriyeliler ( ki savaştan kaçmış çocuk-yaşlı ve kadınları tenzih ederim ) sosyal yaşamdan bihaber olup son derece saldırgan tavırlar sergiliyorlar.
Bir gün benim de ailemden birine biri saldırıda veya tacizde bulunursa tepki verme hakkım doğacaktır.
Ayrıca sosyal yardım diye bir sürü şey dağıtırken , kendi insanın sokaklarda kağıt toplayıp mendil satarak geçinmeye çalışıyorsa bu işte bir tezatlık olduğu da aşikardır.
hiç duyar kasmayacağım. ancak sosyolojik açıdan çok ilginç veriler sağladığı gerçeğini de irdelemek gerekir. şöyle ki;
kabaca toplumda "suriyelileri" destekleyen iki grup olduğunu düşünüyorum ;
1) siyasi ve mezhepçi yaklaşımlar dolayısıyla destekleyen grup
2) insani gerekçeleri ortaya sürerek destekleyen grup.
"suriyeli duyarını" kasan grup ağırlıklı olarak ikinci kesimdir. bu insanların dünya görüşü, ilk gruptakiler ile taban tabana zıt olsa da, suriyeliler konusunda ki yaklaşımları dolayısıyla, ilk grup ile yolları kesişir. çoğu, ilk gruptakiler ile aynı safta olmaktan veya anılmaktan rahatsızdır aslında. bu nedenle "insani gerekçelerinin" altını kalın bir biçimde çizerler. keza, "ben iktidar gibi düşünmüyorum ama...." şeklinde cümleler kurmaya meyillenmeleri de bundan kaynaklanır. ilk gruptakiler ise dediğim gibi işin insani boyutuyla neredeyse hiç ilgilenmez. mezhep ve siyasi açıdan bakarlar. bu gruba, rte'ye biat eden kitledir de diyebiliriz. dolayısıyla yarın öbür gün rte, "suriyelileri ülkemizden kovalım kampanyası" başlatsa, sokaklarda "suriyeli avına" çıkacak ölçüde değişim gösterebilirler, şaşırmamak gerekir.
suriyelileri desteklemeyen gruba gelirsek. çok genel bir biçimde, bu grubunda kendi arasında 2'ye ayrıldığını söylemek mümkündür.
1) ırksal ve milliyetçilik duyguları ağır bastığı için, suriyeliere sıcak bakmayan grup (buna mezhepçilik ve siyasi ayakta da eklenebilir)
2) olayın ırksal boyutundan ziyade, toplumda, kültürel ve ekonomik açıdan yarattığı sakıncaları göz önüne alarak, suriye'li duyarı kasmayan grup (kendimi bu gruba dahil ediyorum)
burada ki gruplandırma da aşağı yukarı, ilk yaptığım gruplama ile benzerlikler gösterir. şöyle ki; benim de dahil olduğum ikinci grup, tıpkı suriyeli duyarı kasan ikinci grupta olduğu gibi, aslında ilk gruptakiler ile aynı safta durmaktan rahatsızdır. bunun da altını yine kalın bir şekilde çizme ihtiyacı hissederler. misal "milliyetçilik veya mezhepçilik gibi kavramlara fersah fersah uzak biriyim ancak..." şeklinde bir cümle kurasım var benim. çünkü her ne kadar suriyeli duyarı kasmayanlar tarafından yer alsam da, ilk gruptakiler ile aynı tarafta yer almaktan da haz almıyorum aslında. buradaki ilk grubun, "suriyeli avına" çıkma potansiyeli, suriyelileri siyasi ve mezhepsel açıdan destekleyen ilk grupla neredeyse eş düzeydedir. oysa benim de dahil olduğum ikinci grup, bunun tamamen, devletin yanlış politikalarından kaynaklanan bir durum olduğunu ve doğru şekline getirmenin de ancak ve ancak devletin görevi olduğunu düşünür. yani sokaklarda yakaladığımız suriyelileri linç edelim gibi bir düşünce içine girmez. ancak şayet akıl tutulması veya sabır taşması noktasına gelinirse işin rengi değişebilir ve o zaman da, yanı başında suriyeli linç edilse gıkını çıkarmaz.
kabaca toplumda "suriyelileri" destekleyen iki grup olduğunu düşünüyorum ;
1) siyasi ve mezhepçi yaklaşımlar dolayısıyla destekleyen grup
2) insani gerekçeleri ortaya sürerek destekleyen grup.
"suriyeli duyarını" kasan grup ağırlıklı olarak ikinci kesimdir. bu insanların dünya görüşü, ilk gruptakiler ile taban tabana zıt olsa da, suriyeliler konusunda ki yaklaşımları dolayısıyla, ilk grup ile yolları kesişir. çoğu, ilk gruptakiler ile aynı safta olmaktan veya anılmaktan rahatsızdır aslında. bu nedenle "insani gerekçelerinin" altını kalın bir biçimde çizerler. keza, "ben iktidar gibi düşünmüyorum ama...." şeklinde cümleler kurmaya meyillenmeleri de bundan kaynaklanır. ilk gruptakiler ise dediğim gibi işin insani boyutuyla neredeyse hiç ilgilenmez. mezhep ve siyasi açıdan bakarlar. bu gruba, rte'ye biat eden kitledir de diyebiliriz. dolayısıyla yarın öbür gün rte, "suriyelileri ülkemizden kovalım kampanyası" başlatsa, sokaklarda "suriyeli avına" çıkacak ölçüde değişim gösterebilirler, şaşırmamak gerekir.
suriyelileri desteklemeyen gruba gelirsek. çok genel bir biçimde, bu grubunda kendi arasında 2'ye ayrıldığını söylemek mümkündür.
1) ırksal ve milliyetçilik duyguları ağır bastığı için, suriyeliere sıcak bakmayan grup (buna mezhepçilik ve siyasi ayakta da eklenebilir)
2) olayın ırksal boyutundan ziyade, toplumda, kültürel ve ekonomik açıdan yarattığı sakıncaları göz önüne alarak, suriye'li duyarı kasmayan grup (kendimi bu gruba dahil ediyorum)
burada ki gruplandırma da aşağı yukarı, ilk yaptığım gruplama ile benzerlikler gösterir. şöyle ki; benim de dahil olduğum ikinci grup, tıpkı suriyeli duyarı kasan ikinci grupta olduğu gibi, aslında ilk gruptakiler ile aynı safta durmaktan rahatsızdır. bunun da altını yine kalın bir şekilde çizme ihtiyacı hissederler. misal "milliyetçilik veya mezhepçilik gibi kavramlara fersah fersah uzak biriyim ancak..." şeklinde bir cümle kurasım var benim. çünkü her ne kadar suriyeli duyarı kasmayanlar tarafından yer alsam da, ilk gruptakiler ile aynı tarafta yer almaktan da haz almıyorum aslında. buradaki ilk grubun, "suriyeli avına" çıkma potansiyeli, suriyelileri siyasi ve mezhepsel açıdan destekleyen ilk grupla neredeyse eş düzeydedir. oysa benim de dahil olduğum ikinci grup, bunun tamamen, devletin yanlış politikalarından kaynaklanan bir durum olduğunu ve doğru şekline getirmenin de ancak ve ancak devletin görevi olduğunu düşünür. yani sokaklarda yakaladığımız suriyelileri linç edelim gibi bir düşünce içine girmez. ancak şayet akıl tutulması veya sabır taşması noktasına gelinirse işin rengi değişebilir ve o zaman da, yanı başında suriyeli linç edilse gıkını çıkarmaz.
Adı geçen gemi armatörü bildiğim kadarıyla pek tekin bir adam değil ama yunan sahil güvenliğinin uluslararası sularda bir gemiye ateş etmesi hiçbir şekilde savunulamaz.
ACT GEMİSİ ve HİKAYESİ...
Yunanistan'ın ateş açtığı bu geminin sicili biraz ilginç. Türk sahil güvenliği de bu ve aynı şirkete ait bazı gemilerde defalarca arama yapmıştı. 2012'de gemi Yunanistan Piraeus limanında teknik sebeplerle tutulmuştu. Bir gece limandan kaçarak kurtulmuştu.
Geminin AKP Mardin milletvekili Abdürrahim Dündar'ın akrabası Yusuf Dündar'a ait olduğu biliniyor.
2013'de aynı kişiye ait Zeynep Dündar adlı gemide "İskenderun Limanı'nda yapılan aramalarda 3 bin 400 obüs topu mermisi bulunmuştu. Gemi Ukrayna'dan Yemen'e giden, yükünü mutfak malzemesi olarak beyan etmişti....
2014de göçmen taşıyan Barış gemisi de aynı şirkete aitti ve Yunan Tsakos Shipping'e kiralanmıştı.
ACT gemi kaptanı Haluk Sami Kalkavan ise 2010' da Mavi Marmara yanındaki diğer geminin kaptanıydı ve İsrail'de tutuklu kalmıştı.
Sonuç. Hiçbir sey göründüğü gibi değil ve neler döndüğünü anlamak zor... izleyelim
http://www.7deniz.net/mobil/haber/4526/sir-gemide-ak-parti-izi.html
ACT GEMİSİ ve HİKAYESİ...
Yunanistan'ın ateş açtığı bu geminin sicili biraz ilginç. Türk sahil güvenliği de bu ve aynı şirkete ait bazı gemilerde defalarca arama yapmıştı. 2012'de gemi Yunanistan Piraeus limanında teknik sebeplerle tutulmuştu. Bir gece limandan kaçarak kurtulmuştu.
Geminin AKP Mardin milletvekili Abdürrahim Dündar'ın akrabası Yusuf Dündar'a ait olduğu biliniyor.
2013'de aynı kişiye ait Zeynep Dündar adlı gemide "İskenderun Limanı'nda yapılan aramalarda 3 bin 400 obüs topu mermisi bulunmuştu. Gemi Ukrayna'dan Yemen'e giden, yükünü mutfak malzemesi olarak beyan etmişti....
2014de göçmen taşıyan Barış gemisi de aynı şirkete aitti ve Yunan Tsakos Shipping'e kiralanmıştı.
ACT gemi kaptanı Haluk Sami Kalkavan ise 2010' da Mavi Marmara yanındaki diğer geminin kaptanıydı ve İsrail'de tutuklu kalmıştı.
Sonuç. Hiçbir sey göründüğü gibi değil ve neler döndüğünü anlamak zor... izleyelim
http://www.7deniz.net/mobil/haber/4526/sir-gemide-ak-parti-izi.html
Hava sıcaklığının santigrat değerinden tavşan yapılabiliyorken gayet normal olan durumdur.
Gözlerimizi sağdan sola çevirirken bile terlemiyor muyuz? Hadi bana destek çıksanıza.
Gözlerimizi sağdan sola çevirirken bile terlemiyor muyuz? Hadi bana destek çıksanıza.
azerbaycanlı şair ahmet cevat'ın şiiri. bestelenerek türkü haline getirilmiştir. türkçe'ye çevrildikten sonra ülkemizde hayli dinlenen bir eser olmuştur. ayrıca adı artık mehter marşları içinde de geçmekte.
çırpınırdın karadeniz
bakıp türk'ün bayrağına
ah diyerdin, hiç ölmezdin
düşebilsem ayağına!
ayrı düşmüş dost elinden
iller var ki çarpar sinem
vefalıdır geldi giden
yol ver türk'ün bayrağına
inciler dök gel yoluna
sırmalar düz sağ soluna
fırtınalar dursun yana
selam türk'ün bayrağına
türkistan'dan esen yeller,
şimdi sana selam soyler.
vefali türk geldi yine,
selam türk'un bayrağına.
kafkaslardan aşacagiz,
türk'lüğe şan katacağız.
türk'ün şanli bayrağını,
turan ele asacagiz
hamidiye ve türk kanı
hiçbirinin bitmez şanı
kazbek olsun ilk kurbanı
selam türk'ün bayrağına
dost elinden esen yeller
bana şiir selam söyler
olsun bizim bütün eller
kurban türk'ün bayrağına
çırpınırdın karadeniz
bakıp türk'ün bayrağına
ah diyerdin, hiç ölmezdin
düşebilsem ayağına!
ayrı düşmüş dost elinden
iller var ki çarpar sinem
vefalıdır geldi giden
yol ver türk'ün bayrağına
inciler dök gel yoluna
sırmalar düz sağ soluna
fırtınalar dursun yana
selam türk'ün bayrağına
türkistan'dan esen yeller,
şimdi sana selam soyler.
vefali türk geldi yine,
selam türk'un bayrağına.
kafkaslardan aşacagiz,
türk'lüğe şan katacağız.
türk'ün şanli bayrağını,
turan ele asacagiz
hamidiye ve türk kanı
hiçbirinin bitmez şanı
kazbek olsun ilk kurbanı
selam türk'ün bayrağına
dost elinden esen yeller
bana şiir selam söyler
olsun bizim bütün eller
kurban türk'ün bayrağına
eksi bir türk yemini.
ister faşit densin ister kafa tascı densin, bu vatanın kanla sulanmış topraklarında yaşayıp, ekmeğini yiyip suyunu içip, vatana millete (etknik grubu her ne olursa olsun) ihanet eden her kimse gök girsin kızıl çıksın.
ister faşit densin ister kafa tascı densin, bu vatanın kanla sulanmış topraklarında yaşayıp, ekmeğini yiyip suyunu içip, vatana millete (etknik grubu her ne olursa olsun) ihanet eden her kimse gök girsin kızıl çıksın.
Peşin edit: özet geçseydin be mübarek sesleri duyuyorum.. aşk olsun (:
güzellik ve zeka ortak noktalarından bazıları genetik miras, çevresel etkiler ve bireysel çabalar olan ki kavram olmakla birlikte, klişeler üzerinde tek kişide birleşmesine anlamsız şekilde tepkiler verilen iki kavramdır.
güzellik olarak estetiği ele aldığımızda insanlık tarihinde estetik kaygıların ne çeşitlilik gösterdiğini ve simetri, oran gibi matematiksel kavramlarla standart hale sokulan fenomen yönünü ele almak mümkün. aynı şekilde zeka kuramlarının gelişimi üzerine konuşmak ve çoklu zeka kuramında yer alan 9 çeşit zekanın yanı sıra ahlaksal zeka diye bir kavramı da düşünmek mümkün. her ne kadar ahlaksal zeka diye ortaya atılan zekanın değerler boyutunda var olmuş duygusal zeka uzantısı olarak görsem de tartışılan bir konuydu. şimdi bu kadar çok terimi kullananı da dahil ederek dilin semantik boyutundan pragmatik boyutuna taşıyıp ardından kendi aralarındaki kombinasyonları anlama, belirsizlik ve çok anlamlılık üzerinden değerlendirmeye kalmak epey büyük çaba isteyecektir. güzellik ve zeka kavramı ile uğraşıp duran hedef kitlenin potansiyeli düşünülünce böylesi bir analiz son derece anlamsızdır. çöpe atacak zaman ve efor mevcut ise o başka.
yargı hakkını nereden elde ettiği bilinmeyen bazı kimseler açısından ulaşılan ve dile getirilmekte büyük bir heves sergilenen, "güzel kızlar aptaldır, çirkin kızlar zekidir." klişesini ele alalım. böyle bir genellenmeye ulaşan ve bunu kullanmaktan çekinmeyen birinin algı sınırlarını oturup düşünmek gerek. gayet basit şekilde görüldüğü üzere; mevcut kavramların en fazla ikisini bir araya getirebilme koşulu gereği 4' ün 2' li kombinasyonları arasında bir araya gelemeyen güzellik-çirkinlik ve aptal-zeki ikilileri dışarıda bırakılarak oluşturulan 4 kümeden ikisi göz ardı edilmiştir. güzel ve zeki, çirkin ve aptal. bilal'e anlatır gibi bu kadar açıklamaya ne gerek var deniyorsa da muhatap alınan kişilerin seviyesine inip de kişiler boyutundan gelmiş bir genellemeyi yine kişilerden örnekler vererek çürütmek yerine yapılan hatayı düşünsel boyutta yüzlerine çarpmak daha tercih edilesi.
devam edelim. şimdi bu genellemeyi dile getiren kişilerin bunu neden yapabileceklerini düşünelim. kız ve erkek açısından ayrı ayrı ele almamız gerekiyor. bu genellemeyi yapan bir kız, büyük ihtimalle güzel ve zeki kızlar kümesinin bir elemanı olamamakla beraber bu kümedeki kızlara büyük bir kıskançlıkla yaklaşmaktadır. bir kişinin kendini aptal kategorisine sokması düşük olasılık olduğu için "zeki" kavramının bulunduğu ikililerden çirkin ve zeki kümesinin bir elemanı olduğunu düşünmesi büyük olasılık. çirkin ve aptal kümesi atıl vaziyette zaten. halbuki algı sınırları yarı yarıya daraltması yüzünden bu genellemeye ulaşan kızımızı aptal kategorisinde değerlendirmek daha uygun olacaktır.
bu genellemeyi yapan erkekleri değerlendirelim. ilk olarak, kendisiyle birlikte olmalarını düşük ihtimal olarak gördüğü güzel ve zeki kız kümesi ile birlikte olmak istemediği çirkin ve aptal kümesini denklemlerinde ihmal ederek başarıya ulaştığını düşünmektedir. yukarıda belirtiğimiz aptallık gösteren bu davranışa ek olarak ortada ciddi bir öz güven kaybını görmekteyiz. yani aptal da olsa desteksiz bir öz güven patlamasıyla zeki ve güzel bir kız ile birlikte olamayı deneyebilirdi. x sonsuza giderken x^(-1) in limiti kadar umutsuz da değil hani. sosyal, ekonomik ve kültürel değişkenler denkleme girdiğinde güzel ve zeki bir kızın işine yarayabilirler.
gay ve lezbiyen kategorilere ayrıca değinmek, mevcut analizde değişkenler üzerinde gerekli yer değiştirmeler yapılmasından mütevellit sonuca ulaşmak mümkün olduğu için lüzumsuz görülmüştür.
güzellik ve zeka ortak noktalarından bazıları genetik miras, çevresel etkiler ve bireysel çabalar olan ki kavram olmakla birlikte, klişeler üzerinde tek kişide birleşmesine anlamsız şekilde tepkiler verilen iki kavramdır.
güzellik olarak estetiği ele aldığımızda insanlık tarihinde estetik kaygıların ne çeşitlilik gösterdiğini ve simetri, oran gibi matematiksel kavramlarla standart hale sokulan fenomen yönünü ele almak mümkün. aynı şekilde zeka kuramlarının gelişimi üzerine konuşmak ve çoklu zeka kuramında yer alan 9 çeşit zekanın yanı sıra ahlaksal zeka diye bir kavramı da düşünmek mümkün. her ne kadar ahlaksal zeka diye ortaya atılan zekanın değerler boyutunda var olmuş duygusal zeka uzantısı olarak görsem de tartışılan bir konuydu. şimdi bu kadar çok terimi kullananı da dahil ederek dilin semantik boyutundan pragmatik boyutuna taşıyıp ardından kendi aralarındaki kombinasyonları anlama, belirsizlik ve çok anlamlılık üzerinden değerlendirmeye kalmak epey büyük çaba isteyecektir. güzellik ve zeka kavramı ile uğraşıp duran hedef kitlenin potansiyeli düşünülünce böylesi bir analiz son derece anlamsızdır. çöpe atacak zaman ve efor mevcut ise o başka.
yargı hakkını nereden elde ettiği bilinmeyen bazı kimseler açısından ulaşılan ve dile getirilmekte büyük bir heves sergilenen, "güzel kızlar aptaldır, çirkin kızlar zekidir." klişesini ele alalım. böyle bir genellenmeye ulaşan ve bunu kullanmaktan çekinmeyen birinin algı sınırlarını oturup düşünmek gerek. gayet basit şekilde görüldüğü üzere; mevcut kavramların en fazla ikisini bir araya getirebilme koşulu gereği 4' ün 2' li kombinasyonları arasında bir araya gelemeyen güzellik-çirkinlik ve aptal-zeki ikilileri dışarıda bırakılarak oluşturulan 4 kümeden ikisi göz ardı edilmiştir. güzel ve zeki, çirkin ve aptal. bilal'e anlatır gibi bu kadar açıklamaya ne gerek var deniyorsa da muhatap alınan kişilerin seviyesine inip de kişiler boyutundan gelmiş bir genellemeyi yine kişilerden örnekler vererek çürütmek yerine yapılan hatayı düşünsel boyutta yüzlerine çarpmak daha tercih edilesi.
devam edelim. şimdi bu genellemeyi dile getiren kişilerin bunu neden yapabileceklerini düşünelim. kız ve erkek açısından ayrı ayrı ele almamız gerekiyor. bu genellemeyi yapan bir kız, büyük ihtimalle güzel ve zeki kızlar kümesinin bir elemanı olamamakla beraber bu kümedeki kızlara büyük bir kıskançlıkla yaklaşmaktadır. bir kişinin kendini aptal kategorisine sokması düşük olasılık olduğu için "zeki" kavramının bulunduğu ikililerden çirkin ve zeki kümesinin bir elemanı olduğunu düşünmesi büyük olasılık. çirkin ve aptal kümesi atıl vaziyette zaten. halbuki algı sınırları yarı yarıya daraltması yüzünden bu genellemeye ulaşan kızımızı aptal kategorisinde değerlendirmek daha uygun olacaktır.
bu genellemeyi yapan erkekleri değerlendirelim. ilk olarak, kendisiyle birlikte olmalarını düşük ihtimal olarak gördüğü güzel ve zeki kız kümesi ile birlikte olmak istemediği çirkin ve aptal kümesini denklemlerinde ihmal ederek başarıya ulaştığını düşünmektedir. yukarıda belirtiğimiz aptallık gösteren bu davranışa ek olarak ortada ciddi bir öz güven kaybını görmekteyiz. yani aptal da olsa desteksiz bir öz güven patlamasıyla zeki ve güzel bir kız ile birlikte olamayı deneyebilirdi. x sonsuza giderken x^(-1) in limiti kadar umutsuz da değil hani. sosyal, ekonomik ve kültürel değişkenler denkleme girdiğinde güzel ve zeki bir kızın işine yarayabilirler.
gay ve lezbiyen kategorilere ayrıca değinmek, mevcut analizde değişkenler üzerinde gerekli yer değiştirmeler yapılmasından mütevellit sonuca ulaşmak mümkün olduğu için lüzumsuz görülmüştür.
Tamam belki fotokopi çekemiyor olabilir ama kendisi yakışıklı bir stajyer, sarışın bir bomba.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
hakkında naçizane iki kelam etmek istediğim platform.
kelamlarim, yazar alımları ile alakalı olacak. birkaç gün evvel mahlasini hatirlamiyorum lakin bir arkadaş haklı olarak, giri sayısının düşmesinden dem vurmuştu. şahsen, yeni bir işe başladım ve ister istemez hafiften bir yogunlugum var lakin fırsat buldukça karaliyorum bi' şeyler. yalnız herkes yazmak zorunda değil, kimsenin ağzına silah dayayamazsiniz ve başta çokça giri sahibi olanlarda biraz duruldu. çok aşikâr. tespitim yahut önerim ise mütemadiyen, online yazar kısmında çaylak yazarlar görüyorum ama neyle alakalıdır bilemiyorum, 2 gün sonra esameleri okunmuyor, görülmüyorlar. acaba bu konuda belli bir süre esneklik mi gelse? ilk bir hafta donerciler bile ya bedava ya indirimli döner dağıtıyor( gülücük) bana hava hoş ama çoğunluk biraz kalabalık ve farklılık seviyor olabilir. alınan yazar zaten üç-beş giriden sonra belli ediyor kendini. begenmezseniz, alın kellesini gitsin.
kelamlarim, yazar alımları ile alakalı olacak. birkaç gün evvel mahlasini hatirlamiyorum lakin bir arkadaş haklı olarak, giri sayısının düşmesinden dem vurmuştu. şahsen, yeni bir işe başladım ve ister istemez hafiften bir yogunlugum var lakin fırsat buldukça karaliyorum bi' şeyler. yalnız herkes yazmak zorunda değil, kimsenin ağzına silah dayayamazsiniz ve başta çokça giri sahibi olanlarda biraz duruldu. çok aşikâr. tespitim yahut önerim ise mütemadiyen, online yazar kısmında çaylak yazarlar görüyorum ama neyle alakalıdır bilemiyorum, 2 gün sonra esameleri okunmuyor, görülmüyorlar. acaba bu konuda belli bir süre esneklik mi gelse? ilk bir hafta donerciler bile ya bedava ya indirimli döner dağıtıyor( gülücük) bana hava hoş ama çoğunluk biraz kalabalık ve farklılık seviyor olabilir. alınan yazar zaten üç-beş giriden sonra belli ediyor kendini. begenmezseniz, alın kellesini gitsin.
Yemedikleri bok kalmayanların içinde bok var diye yiyemedikleri yiyecek.
İçleri alınmış iki yarım gömüp üzerine de kendi tanımıma kerkinesim geldi şu an.
İçleri alınmış iki yarım gömüp üzerine de kendi tanımıma kerkinesim geldi şu an.